2020'de en çok baskıyı, gözaltıları ve tutuklanmaları yaşayan parti HDP oldu. 2019'daki yerel seçimlerde AKP'nin İstanbul ve Ankara başta olmak üzere büyükşehirlerde kaybetmesini sağlayan en önemli unsur HDP'ydi. 

AKP seçimlerin hemen ardından HDP'ye yönelik baskı ve operasyonların sinyalini vermişti zaten. Binlerce HDP'li sabah saatlerinde yapılan şafak operasyonları ile gözaltına alındı. Binlerce HDP'li hakkında soruşturma açıldı. 

HDP'li belediye başkanları tutuklandı. HDP'li belediyelere kayyum atandı. HDP, AKP-MHP medyası tarafından cüzzamlı gibi gösterildi. Medyada sürekli olarak HDP tartışıldı ama bu tartışmalara hiçbir HDP'li çağrılmadı. HDP'nin birçok yerde il ve ilçe binalarına saldırılar da oldu. Selahattin Demirtaş ve eski HDP'li yöneticiler 2020'yi de cezaevlerinde karşıladı. 

Yılın sonlarına doğru ise bu kadar baskının yetmediği anlaşıldı. MHP ve Genel Başkanı Bahçeli HDP'nin bir daha açılmamak üzere kapatılmasını istedi. Bu çağrıya ilk olumlu yanıt veren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu oldu. 

Sosyal medyada HDP'nin kapatılması için kampanyalar başlatıldı. HDP'nin eş genel başkanları dahil olmak üzere milletvekilleri hakkında onlarca fezleke hazırlandı. 2020'de HDP'nin kongresi de oldu. 

Pervin Buldan devam ederken Sezai Temelli'nin yerine Mithat Sancar yeni eş genel başkan oldu. HDP, bu baskı, kayyum ve tutuklamalara karşı Hakkari ve Edirne'den Ankara'ya yürüyüş düzenlemek istedi. Buna da izin verilmedi. 

2020'de HDP'nin eksiklikleri neler oldu?

Evet öncelikle bu kadar baskı ve tutuklamaları saydıktan sonra HDP'nin eksikliklerini de söylemek gerekiyor. Bu kadar baskı ile karşı karşıya kalan sanırım başka hiçbir parti olmadı. Tarihte de böyle bir baskı ile karşılaşan siyasi parti çok azdır. Ama bu baskılara karşı HDP geleneğindeki parti ve oluşumların daha iyi bir defans gösterdiklerine şahit olmuştuk. 

HDP'nin belki de etkili olan yöneticilerinin cezaevinde olması nedeniyle çok etkili bir politika yürütmediğini düşünüyorum. Özellikle parti yönetiminin mevcut sorunlar karşısında çok donanımlı olduklarını düşünmüyorum. Demirtaş ve Yüksekdağ dönemimde belki da şartların daha iyi olmasından kaynaklı daha etkili politikalar üretiliyordu. HDP içerisinde bazı isimler kadına yönelik şiddet nedeniyle ihraç edildi. 

HDP'nin bu kriz yönetimlerini de çok başarılı yönettiğini düşünmüyorum. HDP'nin eleştirilecek çok tarafı var ama bu kadar baskının olduğu bir ortamda açıkçası hepsini yazmak da haksızlık olur kanısındayım. Şartlar bunun için ne zaman hazır olur açıkçası bundan da çok emin değilim. Çünkü 20 yıldır ben o şartların uygun olduğu bir dönem hiç hatırlamıyorum. 

2021'de HDP'yi neler bekliyor?

Geçtiğimiz yılın sonlarına doğru HDP'nin kapatılması tartışmaları iyice yoğunlaştı. Özelikle Cumhur ittifakının küçük ortakları ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, HDP'nin kapatılmasını çok istiyor. AKP'nin ise Cumhur İttifakı'nı dağıtmak gibi bir isteği var. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son zamanlarda AB'ye yönelik yeni mesajları ve yeni çözüm süreci söylentileri sıklaşmaya başladı. 

Erdoğan'ın baş danışmanlarından biri olan eski Van Milletvekili Gülşen Orhan, Diyarbakır'da STK temsilcileri ile gizli görüşmeler yapıp çözüm sürecini soruyor. Bunu neden yapıyor? Bu çok önemli bir soru. HDP'nin eski milletvekilerinden Sırrı Sakık da benzer ifadeler kullandı. Bir tarafta çözüm sürecine yeniden dönme sinyalleri bir taraftan ise HDP'nin kapatılması tartışmaları. Bu iki tartışmanın da aynı merkez tarafından yürütüldüğünü düşünüyorum. HDP'ye yönelik iktidarın kafasında 3 önemli düşünce var. 

1- Büyükşehirleri kaybettirdiği için cezalandırılmak isteniyor
2- İyi bir ortaklık yapan CHP-İYİ Parti ortaklığından uzaklaştırılmak isteniyor
3- Kapatma tartışmaları ve cezalarla olası yeni bir çözüm sürecinde pazarlık payları güçlendirilmek isteniyor

Bu 3 önemli unsur Türkiye siyaseti için geçerli. Irak Kürdistan Bölgesi, Rojava ve İran'daki Kürtler'e mesaj vermek de başka bir ayağı. Bu ayak her ne kadar çok güçlü görünmezse bile Türkiye'nin İran ve Irak merkezi hükümeti ile yaptığı ittifaklar için bu durumun olması gerekiyor. Bunun çok fazla sebebi var. Bu sebepleri bu yazıda değil de başka bir yazıda daha detaylı bir şekilde anlatırım. 

Az önce saydığım 3 unsurdan birincisi için artık çok fazla bir sebep kalmadı. Yani artık HDP'nin cezalandırılacak bir tarafı kalmadı. Belediyelere kayyum atandı, STK'lar kapatıldı, basına ciddi müdahale edildi. Vekiller tutuklandı. Fezlekeler hazırlandı. Kapatmanın artık AKP'ye kazandıracak hiçbir tarafı yok. Dolayısıyla ben HDP'nin kapatılacağını düşünmüyorum. Bunun sebebi de demokrasiye olan sevda değil iç politikada her zaman hedef gösterecek ve milliyetçi seçmenleri tatmin edecek bir unsur olmasıdır. 

HDP olmazsa AKP, MHP ve medyaları kimi hedef gösterecek, seçmenlere bu kadar kötü giden bir yönetimi nasıl anlatacak. Ekonomi her kötüye gittiğinde HDP'ye saldırıp dikkatleri dağıtabiliyorlar. Dış politika ne zaman kötü gittiğinde HDP'ye saldırıp dikkatleri dağıtabiliyorlar. İç politikada ne zaman tükendiklerinde HDP'ye saldırıp dikkatleri dağıtabiliyorlar. Bu kozlarından niye vazgeçsinler ki! Dolayısıyla eğer MHP'nin baskısı çok ağır gelmezse HDP kesinlikle kapatılmayacaktır. 

İkinci unsur olan CHP ve İYİ Parti'ye saldırmak için HDP'yi kullanmak konusu da önemli. Bu açıdan da HDP'nin kapatılmaması gerekiyor. HDP üzerinden CHP ve İYİ Parti kriminalize edilmeye çalışılıyor. "HDP olsun ama CHP ve İYİ Parti'den uzak dursun" asıl mesele bu. Çünkü şuanda Türkiye siyasetinin belirleyen en önemli parti HDP'dir. HDP'siz Cumhur İttifakı da Millet İttifakı da eksiktir, yetersizdir. HDP hangi tarafa ağırlık verirse o taraf kazanır. Dolayısıyla 3. seçenek olan "yeni çözüm süreci" tartışmalarının bir ayağında da bu düşünce var. 

AB'den uzaklaşmak ve Kürtler ile yaşanan sorun asla AKP iktidarına kazandırmıyor. Kısa süreli bir kazanç görünse de aslında AKP sürekli olarak eksiliyor. Hem ekonomik olarak büyük bir kriz yaşıyor hem toplumsal olarak hem de dış politikada. Daha önce HDP ile AKP arasında kısa süreli bir çözüm süreci yaşandı. Yeniden bu süreç yaşanır mı? Her ne kadar çok zayıf bir ihtimal olarak görülse de Türkiye siyasetinde her şey olur. En olmaz dediğiniz şey medyanın 4 aylık bir manipülasyonu ile o kadar çabuk olur ki farkına bile varmazsınız. 

AKP içerisinde Erdoğan'ın birlikte yola başladığı ve yol yürüdüğü herkes ayrıldı. Bu ayrılıklar AKP'yi küçük küçük de olsa hep zayıflattı. Şimdi AKP kaybetmeden, döverek, söverek, içeriden göz boyamalarla yeniden kazanmak istiyor. Bu kazanmanın yolu da Diyarbakır'dan geçiyor. 

Eski Başbakan ve Cumhurbaşkanlarının hepsi bunu biliyor. 2020'de hayatını kaybeden eski başbakanlardan Mesut Yılmaz'ın bir sözü vardı; "AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer" diye. 2021 yılında AKP'nin kurtuluşunun yolu da Diyarbakır'dan geçer. 

2021'de HDP aklı başında doğru politikalar uygularsa bu senenin kazanananı HDP olur. Yok eğer HDP, bu bahsettiğim manipülasyonlara gelirse en 5 yıl daha kaybeder. Selahattin Demirtaş başta olmak üzere HDP'li birçok siyasetçi serbest bırakılacaktır. Bu serbest bırakmalar sanki HDP'ye karşı gösterilmiş bir iyi niyet gibi gösterilecek. Ama asla öyle değildir çünkü başka hiçbir şans ve alternatifleri kalmadı. 

Çünkü AKP'nin artık ömrü tükenmiştir. Ya uçurumdan tek başına atlayacak ya da birilerini de beraberinde götürecek. HDP o uçuruma dikkat etmelidir.