2020 yılının Newroz'u alanlarda kutlanamamıştı. Online olarak kutlanan Newroz kimseyi tatmin etmemişti. Bu sene Newroz'un nasıl kutlanacağı merak konusuydu. Çünkü geçtiğimiz sene gibi pandemi tüm hızıyla devam ediyor. Bütün bu şartlara rağmen HDP ve Newroz tertip komitelerinin başvurularına resmi kurumlar izin verdi. 

İstanbul, Ankara, Diyarbakır, Van ve birçok yerde yüzbinlerce kişinin katılımı ile Newroz kitlesel olarak kutlandı. Bazı yerlede HES kodu zorunluluğu vardı ama bazı yerlerde ise bu bile aranmadı. O yerlerden biri de Van'dı. Van'daki Newroz kutlamalarına ben de katıldım. 

Girişte HES kodu istenmedi. Girişler binlerce kişinin yığıldığı yerler haline geldi. Polisler tek tek üst araması yaptılar. O girişlerde bir kere pandemi tedbirleri hiçe sayıldı. Bu tedbirler hem polisler hem de Newroz'a gelenler tarafından hiçe sayıldı. Yaşlı, genç, çocuk herkes Newroz alanlarına aktı. 

Bu Newroz kutlamalarına neden izin verildi bu da ayrı bir muamma. Kürtlerin ya da HDP'lilerin kara kaşları kara gözleri çok mu şirin oldu bir anda? Hayır bundan dolayı olmadığını hepimiz biliyoruz. Boğaziçi protestolarında 10 öğrenci bir araya geldiğinde yasaklanıyordu. 

İşçi ve emekçilerden 3-5 kişi bir araya geldiğinde yasaklanıyordu. Şimdi neden yüzbinlerce kişinin katılacağı Newroz'lara izin verildi? Bu soru çok can alıcı bir soru. Bu soruyu hem HDP'ye hem de resmi kurumlara sormak lazım. 

Ama dünyada son bir yıldır ilk defa bu kadar kitlesel miting ve eylemler yapıldı. Pandeminin başından itibaren dünyanın hiçbir yerinde böyle bir görüntüye rastlamadık. Örneğin spor müsabakalarında 50 bin kişilik stadlarda 10 bin kişinin bir araya gelmesine dahi izin verilmedi. Uluslararası toplantıların hepsi online yapıldı. DSÖ'den aksi tek bir karar bile çıkmadı. Türkiye'de bu durum önce AKP kongrelerinde delindi ardından da Newroz kutlamalarında. 

AKP kongreleri sonrası Karadeniz bölgesinde vaka oranı yüzde 120 arttı. O bölge tamamen kırmızıya boyandı. Şimdi Newroz kutlamalarından sonra özellikle risk haritasında mavi olan Doğu ve Güneydoğu Bölgesi nasıl olacak göreceğiz. Bunu da bir hafta 10 gün sonra göreceğiz muhtemelen. AKP kongrelerinde yapıldı diye herkes bunu yapmalı mı? Bence yapmamalı. Ben olsaydım Newroz kararlarını bu şekilde vermezdim. Bir sene daha kitlesel kutlamaları erteleyebilirdim. 

Ya da daha az kişinin katılımını sağlayacak koşulları oluştururdum. Böylece sosyal mesafe ve hijyen kuralları sağlanabilirdi. Her neyse umarım bu endişelerimiz yersiz çıkar. Aslında bu yazıyı Newroz'dan önce yazmayı düşünüyordum. Ama o zaman da sanki Newroz'u sabote etmeye çalışıyormuşuz gibi görünürdü. Onun için Newroz bittikten sonra bu endişelerimi yazmayı uygun gördüm. 

Gelelim Newroz mesajına

Newroz haftasında HDP'li Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun milletvekiliği düşürüldü. Aynı gün HDP'ye kapatma davası açıldı. Gergerlioğlu Newroz günü yaka paça gözaltına alındı. Erdoğan tarafından İstanbul Sözleşmesinden vazgeçildi. Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal görevden alındı. Buna benzer birçok uygulamaya imza atıldı aynı hafta içinde. Niye bunların hepsi bir haftaya sığdırıldı onu da tahmin edersiniz. 

Rüya içinde rüya diye bir film vardı hatırlarsınız. Bu da gündem içinde gündem değiştirme. Hangi gündemin hangi gündemi değiştirmek amacıyla getirildiğini artık karıştırmaya başladık. Ama ben gündemin bir nebze arkasından gittiğimizi düşünüyorum. HDP ve muhalefetin de bu noktada ciddi eksiklikleri var. Newroz'da verilen mesaj on yıllardır veriliyor zaten. Bu Newroz'dan da farklı bir mesaj beklemiyordum ben. 

Kürtler her ne olursa olsun zaten Newrozlar'a geliyorlar. HDP kapatılsa da, vekillerin vekillikleri kaldırılsa da yine Kürtler HDP'yi kuranların işaret ettiği parti dışında başka partiye oy vermez. 

AKP'nin derdi de zaten HDP'liler kendilerine oy versin değil. Kaos bazen iktidarlara yarar. Aslında bazen değil çoğu zaman yarar. Ne kadar büyük bir kaos o kadar büyük bir çözümsüzlük. Çözümsülüğün olduğu yerde de iktidarlar her zaman kendilerini çözüm iradesi olarak sunarlar. Alternatif bir çözüm iradesinin olmadığını gören seçmenler de çaresiz kalabiliyorlar. 7 Haziran seçimleri sonrasını düşünün. 

İktidarı kaybeden AKP o kısa süre içerisinde oluşan kaos sonrası yeniden iktidara gelmişti. Şimdi HDP kapatılmaya çalışılarak, vekiller meclisten atılarak Kürtler'in damarına basılmaya çalışılıyor. Boğaziçi ile gençlerin damarına basılıyor. 

İstanbul Sözleşmesi yürürlükten kaldırılarak kadınların ve eşcinsellerin damarına basılıyor. Ekonomik dengelerle oynanarak esnafın damarına basılıyor. Bu maddelerin hepsini bir araya getirelim ardından kimin bu kaostan fayda sağlamaya çalıştığının sağlamasını yapalım. 

Şimdi yeni dönemde ne olur ona gelelim?

AKP kendi iktidarını yeniden kurmak için her türlü manevrayı yapacak. Bunun için yeniden bir seçim düzenlemesine gidilebilir. İttifakların yapısında oynama yapabilir. Suriye'ye ilişkin yeni bir politika uygulayabilir. Kürtler ile kavga daha da sertleşebilir. Bu durum millet ittifakının nasıl bir rol alacağını da belirleyecek. Kürtler'in de bu yeni dönemde çok iyi bir politika uygulaması lazım. Sadece gelen hamlelere göre hareket etmek gündemin sadece peşinden götürür. Kürtler'in de yeni hamleler yapması gerekiyor. Bu hamleler daha önce denenmemiş hamleler olabilir. Açlık grevleri, basın açıklamaları, kitlesel mitingler, Uluslararası kuruluşlara yapılan başvurular daha  önce defalarca denenmiş hamleler. Örneğin bir meclisten çekilme hamlesi daha önce hiç denenmedi. HDP'lilerin de bu noktada ciddi beklentileri var. Sinei Millet hamlesi denenirse nasıl olur? sorusuna gelecek olursak. Bence olumlu olur. İlk defa Kürtler de bir hamle yapmış olur. Bu hamleye karşı siyasi iktidarın nasıl cevap vereceği önemli. Çünkü şuanda Cumhur İttifakı'nın en önemli politikası Kürt karşıtlığı üzerinde gelişiyor. Böyle bir hamle onların bu politikasını da boşa düşürebilir. Meclis'in çok da önemli olmadığı mesajı verilirse siyasi iklim başka bir yöne doğru evrilebilir. Tabi bunun için de risk ve cesaret gerekiyor.