Gazeteemek- Tartışmalı ve yoğun bir referandum seçimini geride bıraktık. Birbirine yakın olan 'evet' ve 'hayır' sonuçları siyasette bir denge durumu oluşturdu. 


Bu denge durumu ne kadar sürer o da biraz meçhuldur. Her partinin kendisine, bu seçimler üzerinden illaki bir sonuç çıkarması gerekiyor. Doğrudur eşit koşulların olmadığı bir seçimdi. Devletin tüm maddi ve manevi imkanları 'Evet' tercihinin çıkması için kullanıldı. 


Yerellerde devletin tüm resmî kurumları (kaymakamlıklar, valilikler, emniyet birimleri, milli eğitim müdürlükleri, sağlık müdürlükleri, belediyeler vb.) kendi asli hizmetlerini yapmak yerine müthiş bir seçim maratonu içerisindeydiler. 


Adeta kendilerini hükümete ispatlamak için  her şeyini ortaya koydular. 'Hayır' blokunun ise imkanları el verdiğince çalışmasını sürdürdüğünü ve sandıktan küçümsenmeyecek oranda 'Hayır' çıktığını belirtmek lazım.


Bu referandumun Kürt halkı için anlamının büyük olduğunu söylemek lazım. Çünkü, yaklaşık bundan yüzyıl önce bölge yeniden dizayn edildi. Birinci Cihan savaşından sonra kurulan yeni devlete, başlarda Kürt halkından bahsedilse de muhtariyet gibi kavramlara rastlasakta maalesef 1924 Anayasasında  Kürt halkının haklarına yer verilmedi. 


Adete Kürt halkı bu yüzyıllı (20 yüzyıl)  ıskaladı. Cumhuriyet laik, pozitivist,milliyetçi ve çağdaşlığı kendine prensip aldı. Onun dışındaki bölgenin tüm değerleri yok sayıldı. Uzun bir süre Kürt halkı bir sessizliğe büründü. Bu süre zarfında yaşanan birçok isyan ve başkaldırıda en ağır ve kanlı şekilde baştırıldı. 


Daha sonra ortaya çıkan ve şu anda devam eden silahlı mücadeleyi bu  yaşananların dışında değerlendirmek lazım.


Bu son isyan ise başka bir yazının konusudur. Yani belirtmek istediğim yiriminci yüzyılın başlarında kurulan birinci Cumhuriyete Kürt halkı ve diğer hiçbir etnik ve mezhepsel farklılıklar yer alamadı. Günümüze kadar büyük bir asimilasyon ve sindirme politikasına maruz kaldı. 


Bu birinci cumhuriyet dediğimiz ve şu ana kadar temsiliyetinin CHP'nin yaptığını belirtmek en doğrusudur. Bu anlayış beyaz Türk milliyetçiliği üzerine inşa edilmiştir. Artık 21.yüzyılın ilk çeyreğine doğru bu durumun değişeceğini belirtebiliriz. 


Bu son süreçte yaşananlar adete bir ikinci cumhuriyet akımının açığa çıkmasıdır. Bu ikinci cumhuriyetin temsilcileri ise yeşil kuşak Türk milliyetçiliğin temsilidir. Merkez sağ olarak kendini gören AKP bu ideolojiye öncülük yapmaktadır. 


Son olarakta MHP'yi yanına alarak anayasa da kimi değişikliklere gitti. Bu değişikliklerde Cumhuriyetin nasıl dizayn edileceğinden ziyade, rejimin nasıl yönetileceği noktasında kısmı değişiklikler yapıldı. 


Bu 18 madenin içeriğinin dışında MHP'nin  Kürt siyasi hareketinin tasfiyesi için kendi partisini feda etme noktasında olduğunu belirtmek en doğrusudur. Şu durumda MHP'ye biçilen rol budur. Yani Kürt halkına sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik vb. Konularda hiç bir hak talebine cevap vermeyin benden ne isterseniz kabulümdür anlayışı hakimdir. 

100 yıl önce Cumhuriyeti kuran aktörler laik, beyaz milliyetçilerdi. Şimdi ise kimi rötuşlar yaparak yeşil, islam Türkçülüğünü kendine referans alan AKP öncülüğündeki yapıdır.  Anlatacağımız 20.yüzyılda şekillenen cumhuriyetçilerden birşey çıkmadı. Bu gün 21. yüzyıl cumhuriyetçilerinden birşey çıkmayacak gibi duruyor. 


Sorulması gereken soru ve bu konuda yapılması gerekenler nelerdir. Kürt siyasal hareketi ne yapacaktır? Kendine üçüncü yolu nasıl çizecektir? Demokratik siyaset çizgisini nasıl belirleyecektir? Bu anlayışları demokratik çizgiye çekebilecek mi? 


Yüzyıllardır ezilen, asimile edilmeye çalışılan bu mazlum halk elbetteki küllerinden yeniden doğacaktır. 


Herkes iyi bilmelidir 21.yüzyılın koşulları  Kürt halkının lehinedir. Ama herşey kapsayıcı, dinamik bir siyasi mücadeleye bağlıdır. Referandum bitti ama HDP'nin işi bitmedi. Bir an önce il ve ilçelerde boşalan il ve ilçe örgütlerine halk nezdinde karşılığı olan insanları getirmelidir. 


Gazete Emek okuyucularına Selamlar...