Türkiye’de 200’e yakın politik tutuklu ve hükümlünün 20 farklı cezaevinde başlattığı açlık grevleri yayılarak devam ediyor. 

Açlık grevindeki siyasi tutuklu ve hükümlüler PKK lideri Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılmasını, müzakere koşullarının yeniden yaratılmasını, Kürt meselesini çözümsüzlüğe sürekleyen politikaların sonlandırılmasını ve cezaevlerindeki hak ihlallerinin ortadan kaldırılmasını talep ediyor.

Açlık grevi bu üç temel talep için yapılıyor...

Ne var ki 15 Şubat’ta başlayan ve giderek yayılan açlık grevlerinde kimi tutuklular ölüm sınırına dayanmasına rağmen başta hükümet olmak üzere egemen medya ve egemen siyaset kurumu da olayı görmezden gelmeyi sürdürüyor.

Devleti, hükümeti, egemen medyası ve siyasetiyle Türkiye cezaevlerinde yaşanan insanlık dramı karşısında görmedim, bilmedim, duymadım tavrıyla üç maymunu oynuyor.

Türkiye 16 Nisan’a kilitlemiş ve gözü anayasa referandumundan başka bir şey görmüyor.

Bu da ölüm riskini arttırıyor...

Tutsak yakınları günlerdir kaygı içinde ve elleri yüreklerinde cezaevlerinden gelecek haberleri bekliyor.


Çok geç olmadan ve yeni acılar yaşanmadan, sorun yokmuş gibi davranan hükümetin olaya el koyması; sorumlu davranması, sorunun çözümü için gerekli insani, siyasi ve hukuki adımları atması gerekiyor.

Hem cezaevlerindeki sorunu çözmenin hem de Kürt meselesinde iki yılı aşkın süredir devam eden çatışmalı sürece ve ürkütücü gidişe son vermenin yolu buradan; politik tutukluların makul ve meşru taleplerine olumlu karşılık vermekten geçiyor.

Bunun herkesin çıkarına olduğunu da görmek gerekiyor. Zira, cezaevlerinden yükselen taleplerden de anlaşılacağı üzere politik tutsaklar kendileri için pek bir şey istemiyor.

Onlar esas olarak Türkiye’yi çatışmalı ortamdan çıkarmak ve barışın önünü açmak amacıyla açlık grevi yapıyor.

Daha fazla insanın ölmemesi, çatışma ve çözümsüzlüğün halklarımızı bir felakete sürüklememesi için müzakere masasına geri dönülmesini talep ediyor, bunun için ellerindeki en değerli şeyi; hayatlarını tehlikeye atıyor.

Çoğu politik düşüncelerinden ve demokratik eylemlerinden dolayı hukuki meşruiyeti olmayan , mesnetsiz davalarla yargılanan ve zindana atılan bu insanların Kürt sorununun siyasal çözümü amacıyla yeni bir sürecin zeminini yaratmak ve diyalog kanallarını yeniden açmak için yaptıkları açlık grevi barışta ısrarının özünü oluşturuyor.

PKK lideri Öcalan üzerindeki tecridin Kürt sorununda çözümsüzlüğü derinleştirdiğinin farkında olan politik tutuklu ve hükümlüler açlık greviyle tecride son verilmesini, yeniden diyaloğa geçilmesini ve böylece barışçıl-demokratik çözüm umudunun güçlenmesini hedefliyor.


Dediğim gibi bunun herkesin; hepimizin çıkarına olduğunu görmek; umut dolu güzel bir gelecek için zindanlardan yükselen bu çağrıyı sahiplenmek gerekiyor.

Ortadoğu’nun yangın yerine çevrildiği, 3’üncü Dünya Savaşı’nın ayak seslerinin yükseldiği ve bölgenin bir uçtan diğerine kanlı bir süreçten geçtiği günümüzde hükümet Kürt sorununda izlediği mevcut politikayla Türkiye’yi bir felakete doğru sürüklüyor.

AKP Hükümeti Kürt-Türk ilişkilerini ve halklarımızın birlikte yaşama iradesini hoyrat bir biçimde Ortadoğu’daki yangının içine itiyor.

Ancak bütün bileşeneleriyle Türkiye’nin tam tersini yapması, birlikte yaşama iradesini bölgesel yanının içinden çekip çıkarması ve geleceğe taşıması gerekiyor.

Bunun da yolu İmralı’nın kapısını yeniden açmaktan; Öcalan’la açık ve şeffaf yeni bir müzakere süreci başlatmaktan geçiyor.

Devleti, hükümeti, medyası, siyaseti ve sivil toplumuyla Türkiye kaderine sahip çıkmamış; bunu yapacak basireti ve dirayeti ortaya koymamış olsa da hem Türk-Kürt ilişkilerinin geleceği hem de Türkiye’nin gelecek vizyonunu gerçekleştirmesi açısından orta yerde bundan başka bir seçenek bulunmuyor.

Açlık grevindeki politik tutuklular, öne sürdükleri talepleriyle bu anlamda Türkiye’ye yeni bir fırsat  sunuyor.

Türkiye’nin bu fırsatı değerlendirmesi, Kürt sorununun barışçıl çözümü yolunda hayatlarını riske eden politik tutuklu ve hükümlülere kulak vermesi; gerilimi düşürecek, barışçıl çözüm umudunu güçlendirecek adımların çok geç kalınmadan atılması gerekiyor.

Acıların katlanmaması ve bir felaketin yaşanmaması için artık ölümün değil, çözümün kazanması; bunun için de herkesin elinden geleni yapması gerekiyor...


[email protected]