Yıllardır bir mesajla kınayıp, kınarken bile farklı bir anlayışla kadına şiddete mahal
verdiğimiz 25 Kasım Kadına Şiddete Hayır! Gününü ERKEĞİ ÖLDÜRELİM! şiarıyla tekrardan
ele almak istedim.
Evet, verilere göre; son bir kaç yıl içinde toplamda 2593 kadın katledilmiş! Bununla da
yetinilmeyerek hapse atılan kadın sayısı da önceki yıllara göre yaklaşık %2 artmış ve daha
birkaç gün önce yalandan kutladığımız bir Cumhuriyet ülkesinde kadına yönelik aşağılama
rekor kırmıştır.
Tabi her yıl bir mesajla kınayıp ama kınarken bile kadına sözlü şiddet uyguladığımızı
söyleyebilirim. Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki; kadına şiddeti sadece erkeklere yüklemek
de haksızlık olur. O yüzden yazımın başında çok sevdiğim bir sözü siz değerli okuyucularla
paylaşmak istedim.
“İçimizdeki Erkeği Öldürmek” derken ne denilmek istendiğini de şu sözlerle açıklamak
gerekir. “Erk” yani kaba güç olan bu kavram bir cinsiyetle sınırlandırılamayacak kadar geniş
anlamlara sahiptir. Bu “erk” denilen lanet girdiği her hücreyi etkisi altına almakta ve hücre
sahibini köleleştirmektedir. Bu yüzden sadece erkeklerde olduğunu söylemek ve erkekleri
kınamak haksızlıktır derken burada erkeğin masumluğunu kanıtlamaya çalışmıyorum. Daha
önceki yazılarımda da değindiğimden ötürü kadının nasıl bu “erk” zihniyetine sahip olduğunu
burada tekrarlamayacağım.
1960 yılından bu yana her yıl 25 Kasım’da kınanan bu günü artık kınamak
anlamsızlaşmıştır. Neden mi? Çünkü kadın, erkek, sistem, erkekleşen devlet, devletin kadın
şiddetlerinden sorumlu bakanlığı ve benzeri her yerde “ERK” düşüncesi ne yazık ki hâkimdir.
İçindeki erkeği öldürmeyerek oy kullanan herkes yukarıda sayısını verdiğim kadın
katliamlarından bizzat sorumludur. Şimdi diyeceksiniz ki ne alakası var bizlerle? Bu sorunun
cevabını sadece şuan bu yazıyı okurken şöyle bir başınızı kaldırarak çevrenize bakınca
göreceksiniz. Örneğin şuan çay istediğiniz kişi büyük olasılıkla bir kadındır.
Peki, sadece bir önceki paragrafta bahsettiğim şekilde mi bizler kadına şiddet
uyguluyoruz. Tabi ki hayır. Bakınız bugün bu yazıyı kaleme alırken ülkeyi tüketen pardon
yöneten TBMM’deki kadın temsiliyetine şöyle bir göz attım.
Edindiğim verilere göre; siyasi partilerde yer alan kadın yüzdelik oranları şu şekildedir.
İP %6 / MHP %10 / CHP %12 / AKP %17/ HDP %37 . Evet, sözde cumhuriyet ülkesi bir
parlamentodaki 600 milletvekili içinde sadece 103 kadın milletvekili bulunmaktadır. Ayrıca
yine Türkiye, kadın milletvekili oranında dünyadaki 192 ülke içinde 117'nci sırada yer alıyor.
Türkiye Avrupa’daki 37 ülke içinde ise; sondan üçüncü sırada yer alıyorken birçok Afrika
ülkesi listenin üst sıralarında bulunuyor. Zirvede ise Ruanda, Küba, Bolivya ve Meksika
bulunuyor. Kadın milletvekili oranında Türkiye birçok Afrika, Asya ve Orta Doğu ülkesinin
gerisinde yer alıyor.

Sadece yukarıdaki iki paragrafa bakarak bile neden hepimizin kadına yönelik şiddetin
ortağı olduğumuzu anlamışsınızdır.
Bu kadar bilgiden sonra birkaç öneri de bulunarak sözlerimi noktalayacağım. Evde,
okulda, sınıfta, arabada, işyerinde, sosyal ilişkilerimizde ve hayatın daha birçok yerinde
“İçindeki Erkeği Öldürmeyenlerin” şiddete nasıl aracılık ettiğini verdiğimiz oylardan bile
anlayabiliyoruz. Kadına yapılan her türlü ahlaksızlık aslında birer şiddettir denilebilir ve bu
ahlaksızlıkları durdurabilecek güç ise dini adalet olan devletlerdir. Yani bu devletlerin
bakanlıklarıdır. Eee bizim güzel ülkemizde de durum belli. Ama elimizde hala bir çare var. O
da şudur ki yapılacak bir seçimde adaleti sağlayabilecek birini bakan olarak atamaya
çalışmamızdır. Örneğin adalet bakanı veya içişleri bakanlığına ülkemizin parlak geleceğine ışık
tutacağına inandığım saygıdeğer ve nadide şahıs Alaattin Çakıcı’yı atarsak bütün sorunlarımız
bir bir çözülecektir. Zaten son günlerde medyayı meşgul eden şey tam da budur. Kanaatimce
ülkeyi resmi anlamda sayın Çakıcı’ya bırakırsak her şey çözüme kavuşacaktır. Resmi olarak
dedim çünkü şuan zaten halihazırda ülkeyi sayın Çakıcı yönlendirmektedir. Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığına getirelim bari…
GÜCE DEĞİL, İNSANLIĞA BOYUN EĞDİĞİMİZ,
GÜLİSTANLARIN FAİLİ BELLİ GÜÇLERCE KATLEDİLMEDİĞİ
ÖZGÜR GÜNLERE ÖZLEMLE…