Gazete Emek-Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye'nin Osman Kavala davasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 46. Maddesinin birinci fıkrasını ihlal ettiğine hükmetti. Söz konusu madde, Sözleşme'ye taraf ülkelerin, taraf oldukları davalarda AİHM'in verdiği kesinleşmiş kararlara uymayı taahhüt etmelerini öngörüyor. AİHM, Kavala'ya 7 bin 500 euro mahkeme masrafı ödenmesini kararlaştırdı. Karar bire karşı 16 oyla alındı.

 

 

Kararın verilmesin ardından Prof. Dr. Ayşe Buǧra, Halk TV'ye katılarak AİHM'in verdiği bu kararı değerlendirdi.

 

‘HAK SAVUNUCULARINI SİNDİRMEK AMACI’

 

AİHM'in verdiği kararı beklediklerini söyleyen Buğra şunları ifade etti:

 

"Böyle bir kararı bekliyordum. Bu karar AİHM'in 10 Aralık 2019'da vermiş olduğu kararı izleyen bir karar. 2019'daki karar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2. maddesinin ihlal edildiğini söylüyordu. Bunlardan biri 5'inci maddede tutukluluğu gerektirecek delil yok deniliyordu. İkincisi ise tutuklamanın siyasi sahiplerin olduğu ve hak savunucularının sindirmek amacını güttüğüyle ilgili 18. maddenin ihlali olduğu söyleniyordu. Bu karar verildikten sonra Avrupa Birliği Bakanlar Komitesi bir dizi karar aldı. Her seferinde kararın uygulanmadığı, gerekli adımların atılmasını ve derhal tahliye edilmesi kararı verildi. 4 yıl 3 ay kararının alındığı gün Osman Kavala tutuklandı. AİHM'e Bakanlar Kurulu'nun sorduğu soruda 'Sizin kararınız uygulandı mı uygulanmadı mı?' sorusuydu. Bütün bu süre içerisinde Adalet Bakanlığı, Bakanlar Komitesi'yle yazışmaya devam etti. Siyasi yetkililer bazen AİHM kararları bizi ilgilendirmez dediler ama yazışmalar öyle yürümedi. Adalet Bakanlığı önce 'Sizin kararınız uyguladık biz casusluk suçlamasıyla tutuklu bulunduruyoruz' dediler. Bakanlar Komitesi bunu kabul etmedi. 25 Nisan kararına gelindiğinde ise kararda 328. maddeden beraat kararı verildi. Buna karşılık AİHM'in incelediği dosyadaki Gezi Olayları ile ilgili hükümeti devirme suçlamasında ağırlaştırılmış müebbet kararı verildi."

 

‘AİHM KARARLARI BOŞA ÇIKARTILDI’

 

AİHM'in önüne giden 'kararınız uygulandı mı uygulanmadı mı?' sorusu bununla ilgiliydi. Bu süreç içerisindeki acayiplikleri AİHM inceledi. Gerekçe çok ayrıntılı bir süreçtir. AİHM 'Kararım uygulanmamıştır' dedi. Ben bu duruşmaların hepsine katılan bir insanım. Dünyanın gözünün önünde nasıl bir yargılama yapıldığı görüldü. Kavala davasının sembol niteliği alması hukuk sürecinin acayipliği ile alakalı. Hukukun etrafından dolanarak AİHM kararının boşa çıkartılması çabası tüm bunların yansıtan bir süreçti. AİHM kararının bu şekilde çıkması çok beklenmeyen bir şey değildi. Kararın gerekçeleri çok güçlü. Derhal tahliye yeterli değil. AİHM'in incelediği Gezi dosyasındaki delillere dayanarak o dosya üzerinden alınacak bütün kararların geçersiz ve hükümsüz olduğunu söylüyor. Yani davanın düşmesi gerektiğini söylüyor.

 

‘ANAYASA İHLAL EDİLECEK Mİ?’

 

Yaptırım konusu üzücü sonuçlar verebilir ama önemli olan kararın kendisi. Türkiye 1949'da beri Avrupa Konseyi üyesi. Şimdiye kadar çok inandırıcı olmayan suçlamalarla Adalet Bakanlığı 'biz aslında kararlara uyduk, tutukluluk bitti' demek istiyor. AİHM bu gerekçeleri kabul etmedi. Bundan sonra önemli olan anayasa ihlal edilip edilmeyecek mi? sorusu...


 

Editör: TE Bilişim