Son bir yıldır Cumhur İttifakı'nın en çok hedef aldığı parti HDP oldu. Aslında on yıllardır HDP ve Kürt siyaseti merkez partilerin ve medyanın hedefinde. Zaman zaman bu hedef gösterme yumuşasa da genellikle düşman hukuku olarak kendisini gösteriyor. Son yerel seçimlerden sonra tekrar HDP en üst perdeden hedef gösterilmeye başlandı. Cumhur İttifakı'nın küçük ortakları MHP ve Doğu Perinçek ise HDP'nin hemen kapatılması gerektiğini savunuyor. 

AKP'den ise hedef göstermeye rağmen kapatılmasına sıcak bakılmıyor. Son bir yıldır en az 10 bin HDP'li gözaltına alındı. Yüzlerce HDP'li tutuklandı. HDP'yi savunanlar hedef gösterildi. HDP'nin eski eş genel başkanlarından Selahattin Demirtaş, AİHM kararına rağmen tahliye edilmedi. Enis Berberoğlu kararına rağmen HDP'lilerin benzer davalarında aynı sonuçlar çıkmadı. 

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, her konuşmasında neredeyse HDP'ye özel başlık ayırdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan sürekli olarak HDP'yi sert eleştiren açıklamalar yaptı ve Millet İttifakı'nı HDP ile birlikte yürüyor diye ele aldı. AKP-MHP medyasının son bir yıldır en önemli gündemi de hep HDP oldu. HDP, belki de anaakım medyada son bir yıldır en çok konuşulan parti oldu; ama tek bir HDP'li bile çıkarılmadı. HDP hakkında olumlu tek bir cümle bile kurulmamıştır. Dışarıdan hiç Türkiye'yi bilmeyen birisi sadece anaakım medyayı birkaç gün takip etse HDP'ye ilişkin algısının nasıl olacağını düşünsenize. 

Muhtemelen, "Bu HDP Türkiye'de çok büyük terör eylemleri gerçekleştirdi, binlerce insan öldürdü" diye düşünebilir. Ha bir de "Madem bu kadar büyük bir terör örgütü bu HDP neden hala kapatılmıyor ve neden bu kadar takipçisi var" diye de düşünebilir. Hatırlarsınız geçtiğimiz günlerde İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de benzer bir soruyu yöneltti; "Madem bu kadar kötü bu HDP niye kapatımıyorsunuz, kapatmak için girişimde bulunmuyorsunuz?" diye sordu. 

Bu son Garé'de yaşananlardan sonra tekrar MHP merkezli "HDP kapatılsın" kampanyaları başlatıldı. AKP içerisinden bu furyaya en yakın isim ise İçişleri Bakanı Süleyman Soylu oldu. Soylu, mecliste yaptığı açıklamada açık açık HDP'yi hedef gösterdi. HDP eş başkanlarını hedef gösterdi. Sadece HDP değil İnsan Hakları Derneği gibi STK'ları da hedef gösterdi. Bu açıklamalardan sonra ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli grup toplantısında HDP'nin derhal kapatılmasını istedi. 

Bahçeli, Yargıtay'a HDP'nin kapatılması için çağrıda bulundu, AYM'ye çağrıda bulundu. Gerekirse MHP'nin de harekete geçeceğini söyledi. Meclis'te grubu bulunan herhangi bir siyasi parti başka bir siyasi partinin kapatılması için resmi olarak harekete geçebilir. Ama nedense yıllardır, "HDP kapatılsın" diye bağırıp çağıran partilerin hiçbiri bu noktada resmi bir girişimde bulunmadı. 

Neden peki?

İşte şimdi size nedenini yazacağım. Nedenini yazmadan önce şunu da belirteyim. AKP ile MHP arasında ciddi bir HDP çatışması var. Bu çatışma çok açık yapılmasa da mesaj aralarında kendisini gösteriyor. Şimdi HDP kapatılsa MHP gibi tamamen milliyetçilik üzerinden siyaset üreten bir partinin varlık sebebi ortadan kalkar. HDP olmazsa MHP grup toplantılarında kime sallayacak. Son yapılan anketlerin hemen hepsinde MHP baraj altında görünüyor. 

MHP varlık sebebi olan milliyetçiliği tekrar HDP'ye saldırarak diriltmeye çalışıyor. Bu şekilde İYİ Parti'ye giden milliyetçileri geri getirmeye çalışıyor. Geri getirebilir mi? Bu süreçte biraz zor ama geçmişte işe yaradığını görmüştük. MHP bu yüzden HDP'nin kapatılmasını asla istemiyor. Ama bir taraftan da HDP üzerinden AKP'ye mesajlar da veriyor. Çünkü AKP ile kurdukları ittifak sayesinde MHP ülkeyi yönetiyor. AKP'nin bu ittifaktan vazgeçmeye yönelik niyetini okuyan MHP, tekrar sert milliyetçilik politikası ile AKP'yi ittifaka geri döndürmeye çalışıyor. 

Hatırlarsınız geçtiğimiz ay Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, AB'ye yönelik reform paketlerini tekrar uygulayacaklarını söyledi. Yani AKP'nin "Yeniden yönümüzü AB'ye döneceğiz" açıklaması MHP'yi rahatsız etti. Çünkü yönünüzü yeniden AB'ye döndürmeniz için AB'nin istediği reformları hayata geçirmeniz gerekiyor. Bu reformları hayata geçirmeniz de MHP ile mümkün görünmüyor. Örneğin AİHM'in Demirtaş ve Kavala kararlarını yerine getirmeniz gerekiyor. Kayyum politikanızdan vazgeçmeniz gerekiyor. HDP'ye yönelik operasyonlara son vermeniz gerekiyor. En önemlilerinden biri de KHK politikasından vazgeçmeniz gerekiyor. 

Bu politikalardan vazgeçmeniz demek MHP'den de vazgeçmeniz demektir. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun işlevinin daha az olması demektir. Bu durum da en çok MHP'nin aleyhine olur. Çünkü AKP şunu gördü ki; MHP ile birlikte sürekli olarak oy kaybediyor, destek yitiriyor, MHP'lileşiyor. Başkanlık sistemi olmasaydı şuan yapılacak bir seçimde bile AKP birinci parti oluyordu. Ama bu yeni sistem ile birlikte AKP+MHP+Perinçek+Destici+anaakım medya+kamu kurum ve kuruluşları+devletin bütün baskı aygıtları ile birlikte oy oranı yüzde 45'i geçmiyor. AKP bir tuzağa düştüğünü farketti. Bundan vazgeçmek istiyor ama artık o kadar girift bir ilişki ağı kuruldu ki vazgeçmek de çok zor. 

Cumhur İttifakı içerisinde yaşanan HDP kavgasının ilerleyen günlerde daha belirgin bir şekilde yaşanacağını düşünüyorum. Bahçeli'nin grup toplantısında açık açık AKP'ye yönelik verdiği mesajın ardındaki gizli değerlendirme budur. Çünkü, Bahçeli'nin bu kapatılma sözlerine rağmen AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin, "Biz parti kapatmalara karşıyız" dedi. Asında karşı değiller ama HDP'nin kapatılmasına karşılar. Emin olun HDP'nin kapatılması işlerine yarasaydı 1 günde apar topar kapatırlardı. 

Ama şunu çok net biliyorlar ki HDP'yi kapatsalar bile HDP'ye oy veren seçmen Cumhur İttifakı'na gidip oy vermez. Dolayısıyla artık iki kutuplu bir seçim sisteminde herhangi bir partinin kapatılması önemli değildir. Türkiye'de bu sistemde iki aday olacak. Biri zaten beli Erdoğan. Diğer aday da kim olursa olsun hayır blokunu birleştiren aday oluyor genelde. HDP kapatılsa bile HDP bir şekilde seçime girer. Bağımsız olarak bile girseler çok rahat parlementoda grup oluşturacak sayıya zaten ulaşıyorlar. Ama HDP'nin kapatılması söylemleri milliyetçileri biraz olsun tatmin ediyor. 

"AKP'nin HDP'yi kapatmak gibi bir niyeti yoksa peki bu kadar çok HDP'ye neden saldırıyor?" diye bir soru gelebilir aklınıza. 

Evet önemli bir soru. AKP, HDP'nin kapatılmasını istemiyor. Ama Millet İttifakı ile yakınlaşmasını da istemiyor. Millet İttifakı HDP'siz ve diğer partilersiz zaten yüzde 41,42 oy alıyor. HDP direk dahil olduğunda başka bir partiye ihtiyaç duymadan Millet İttifakı yüzde 50'yi çok rahat geçiyor. Son istanbul seçimleri de bunu net olarak gösterdi. AKP'nin amacı, Millet İttifakı içerisindeki milliyetçilere ulaşabilmek. Bunu da "Bakın CHP ve İYİ Parti HDP ile görüşüyor, HDP ile yakınlaşıyor, HDP ile ortak anayasa oluşturuyor, falan fistan gibi söylemlerle ulaşabilmek. 

Burada iki amaç var. Birincisi HDP ve Millet İttifakı içerisindeki partileri olabildiğince birbirilerinden uzak tutmak. 

İkincisi ise MHP ve AKP içerisinden kopup CHP ve İYİ Parti'ye giden Milliyetçiler'i tekrar Cumhur İttifakı'na dahil etmek. HDP'yi kapatmayıp bu kadar dövmelerinin sebebi de bu. HDP ne kadar marjinaleşirse, ne kadar kriminalleşirse milliyetçi seçmen o kadar endişe eder. "E sonuçta milli ve yerli ittifakı tercih eder" diye düşünüyorlar. Geçmişte bu politikalar işe yaradı mı? Evet az da olsa işe yaradığı dönemler oldu. 

Örneğin 7 Haziran seçimleri sonrası yaşanan gelişmelerde olduğu gibi. "Bunlar gelirse Türkiye'de büyük bir kaos olur" politikası bazı seçmenlerde işe yaramıştı. Bu son yapılanlardan sonra işe yarar mı? Yaramaz ya da çok  az bir kesim bu politikalara gelebilir. Çünkü özellikle ekonomide yaşanan büyük kriz, hükümet medyasının işlevini yitirmesi ve AKP'nin kurucularının hemen hemen hepsinin ayrılması ve oralarda yaşananları anlatması seçmen nezdinde büyük bir fark yarattı. 

Bu son politikaların hepsi de birer deneme. Her şeyi deniyorlar. Hemen ardından kamuoyo yoklamaları ve anketler yapıyorlar. Hangi politika işe yararsa onu deneyecekler. AKP ve MHP arasında çok ciddi bir kavga var. AKP, MHP'den çok rahatsız, MHP de AKP'den vazgeçmek istemiyor. Bütün bunları çok iyi gören Millet İttifakı da sağlam politikalar hayata geçiriyor. Özellikle Kılıçdaroğlu'nun son yıllarda ortaya koyduğu politika ve taktikler Türkiye siyasetini çok başka bir noktaya doğru götürüyor.Erdoğan'ın bu kadar Kılıçdaroğlu'na sert sözlerle yüklenmesinin sebebi de bu. CHP'li belediyeler de çok iyi işler yapıyor. 

Özellikle ekonomi politikası üzerinden Cumhur İttifakı çok zor günler geçiriyor. İlk seçimde çok olağanüstü bir durum yaşanmazsa Cumhur İttifakı gidici. MHP de baraj altında kalır. Bir erken seçim olur mu? Evet kesin olur. Şuanda Erdoğan bütün il kongrelerinde seçime hazırlanıyor. Bütün teşkilatlara seçime hazırlanmaları çağrısında bulunuyor. Her ne kadar sözde 2023 denilse de bir erken ve baskın seçime hazır olun. Erken seçim öncesi son siyasi turlar ve manevralar bunlar. HDP'nin de bu süreçte çok sağlam durması ve erken seçime hazırlıklı olması gerekiyor. Bir erken seçimde en belirleyici parti HDP olacaktır.