Bu aralar Diyarbakır ile ilgili yeni bir sosyal deney videosu geldi. Bu deneyde ise Diyarbakırlı çocuklar var. Çocukların ve ebeveynlerinin izinleri olmadan böyle bir sosyal deneyin yapılması her şeyden önce bir istismardır ve suçtur. 

Yazıma başlamadan önce Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi'nin bu videoya ilişkin paylaştığı bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum; "Kendilerini medeni, kendilerinden olmayanı ise temel insani özelliklerinden dahi mahrum gören üsttenci bir zihniyetin ürünü olan sosyal deney adlı video çocukların haklarına yönelik ihlal oluşturmaktadır. Görünür olma arzusuyla paylaşılan video çocukların mahremiyetini ve unutulma hakkını ihlal etmektedir. 

Görüntüler paylaşılırken çocukların tanınmalarını ve herhangi bir tehlikeye maruz bırakılmalarını önleyecek şekilde paylaşım yapılması ve yine çocuklar ile velilerinin rızasının alınması gerekmektedir.  Bu önemli noktalara riayet edilmeden yapılan paylaşımlar çocuklar bakımından hayatlarının ileriki aşamalarında sorun teşkil edecektir. Bugün sessiz kaldığımız takdirde böylesi olayların daha çok yaşanacağını bildiğimizden tepkimizi dile getiriyor ve ilgili videonun daha fazla paylaşılmamasını temenni ediyoruz"

Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi'nin bu videoya ilişkin yaptığı paylaşıma sonuna kadar katılıyorum. Sosyal medyada bu video yüzbinlerce kez paylaşıldı. Birçok kişi bu video ile ilgili "Vay be şu çocuklara bakın ne kadar güzel davranmışlar" diye çocukları övmeye başladılar. Halbuki meselemiz o çocukların yaptığı iyilik veya kötülük değil. Onlar çocuk. 

Çocukların hakları vardır. Çocuk yaşta işçiliği tartışmamız gerekiyor. Çocukların bu şekilde ifşa edilmelerini tartışmamız gerekiyor. Çocuklara yönelik istismarı tartışmamız ve alınacak önlemleri konuşmamız gerekiyor. Bütün bunları bir tarafa bırakıp Diyarbakır'dan her seferinde duyarlılık kasarak takipçi getirmek amacıyla yapılan bu sosyal deneyler birer istismar durumudur, suçtur ve müeyyideleri olması gerekir. Bu tamamen hukuki ve vicdani olarak baktığımız pencereden görünenler. Bir de pencerenin dışından yansıyanlar var. 
Diyarbakır'dan bir Kürt çocuğu olması gerekeni yaptığı için şaşırıyoruz, övüyoruz. Diyarbakır'dan bir esnaf misafirperlik yaptığı için çok şaşırıyoruz ve gündemleştiriyoruz. Sanki Diyarbakır'da böyle şeyler olmuyormuş gibi davranıyoruz. Eyyy İstanbul, Ankara, Kayseri, Rize'de yaşayan değerli arkadaşlar. Diyarbakır'daki, Van'daki, Mardin'deki insanlar da sizin gibi yemek yiyor, içiyor, misafir ağırlıyor, "açım" diyen birilerine yemek ısmarlıyor. 

Bu deneyleri Kayseri'de, Çorum'da, Manisa'da yaparsanız da aynı sonuçları alırsınız. Diyarbakır'daki insanlar uzaydan gelmedi. Diyarbakırlılar'ı denek olarak görmenizdeki amacın altında "faşizm" ve "ırkçılık" kokuyor. Her ne kadar siz bunun farkında olmasanız da durum budur. Buna benzer bir olayı 2008 yılında Ankara'da yaşadım. Ankara'da üniversite okurken Karadenizli bir arkadaş "Playstation bilen var mı?" diye sordu sınıfta. Ben de 'biliyorum' dedim. Çok şaşırmıştı. "Aaa hadi ya Van'da Playstation var mı?" diye sormuştu. Neyse ona verdiğim cevabı burada yazmayayım ama onu 2 ay boyunca bildiği bütün oyunlarda yenip 2 aylık bursunu elinden almıştım. 

Üniversiteye de gelseler, toplumun hangi kademesinde bulunurlarsa bulunsunlar aldıkları ırkçı eğitimden kaynaklı hala Kürtler'e karşı bilinçaltlarında ciddi bir kötülük var. Bizim yaşadığımız yerlerde oyun olarak bir tek silahlarla çatıştığımızı zannediyorlar. Yardım isteyenlere karşı barikat kurup çatıştığımızı zannediyorlar. Onun için de bizi sürekli bir deneye sokuyorlar. 

Yaparsak alkışlayıp "aferin" diyorlar. Çocuk haklarından sosyolojiden, toplum yapısından zerre kadar haberleri yok. Her şeyi kullanabileceklerini zannediyorlar. Biz de onların bu saçma sapan deneylerine alet oluyoruz. 

Sonra ezik bir ruh haliyle kendimizi iyi hissetiğimizi zannediyoruz. Bununla gurulanıyoruz, övünüyoruz. "Vayy be biz ne misafirpervermişiz, vayy be çocuklarımıza bak" diyoruz. Diyarbakır Barosu ve bu çocukların ebeveynlerinin bu deneyleri yapanlar hakkında suç duyurusunda bulunması gerekir.