İnsan sorguladıkça nefret edilir, bu dünyada sorgulayanları sevmezler. Sorgulama felsefesinden biraz değineceğim.

Dinler, iktidarlar, sistemler ve toplumlar tarihten bu yana sorgulayanları, kendi düzenleri içerisinde dışlayarak, zindanlara atılarak, cezalandırarak ya da öldürene dek sorgulayanlara karşı büyük düşmanlıklar beslemişlerdir. Çünkü sorgulandığında var olan otoritenin temelleri kemirilmeye başlar. İnsanlar uyandıkça da otorite sahibi kişiler insanların sırtları üzerinde keyif çatan yaşamları çökerek enkaz altında kalırlar.

Tarihte sorgulamayı ve düşündürmeyi sağlayan peygamberler, filozoflar, ilim ve akil insanların, tarih boyunca mücadele veren çoğu insanların sonu derisi yüzülerek, idam edilerek, ateşe atılarak, çarmıha gerilerek ya da diri diri taşlanarak öldürüldüler. Dönemimiz olan yakın çağda ise sorgulayanları ömür boyu zindanlara atarak engellemeye çalışılıyor. Bu saydıklarımın örnekleri tarihsel olarak sınıflandıracak olursak; Ortaçağ filozofları, İslamiyet’in altınçağ sonrası dönemi ve Yakınçağda da sayısız örnekleri vardır...

Oysaki dinlerde Yaratıcı insanların farkını diğer canlılardan ayırırken, İnsanların akıl sahibi ve düşünen bir varlık olmasıyla diğer varlıkların en üstünü olduğu kitaplarda çokça vurgulanır. Yani düşünen, sorgulayan, öğrenen bir mekanizma ile müthiş bir şekilde tasarlanan insan, Hür iradesi ve insan olma sıfatıyla (kainattaki görünümü karınca küçüklüğünde olan insandan bahsediyorum.) 21. yy' da neredeyse üstesinden gelemeyeceği ve konu sınırı tanımayacak denli çağa büyük bir çığır yaratmıştır.

Tarihe baktığımızda; İbrahim peygamber daha küçük bir çocukken tanrı arayışında bütün ailevi, gelenek ve dini kalıplarını yıkarak sorgulama cesaretini kendinde bulup günlerce, gecelerce bu amansız ilerleyişinde kendisini Tanrı kral ilan eden Nemrud ile mücadelesinde, sorgulama iradesi temelinde tarih sayfalarında çokça hafızalarda yer edinmiştir. Yine Mitolojilerde direnen, düşünen ve sorgulayan Prometheus, zincirleriyle  Zeusun o sorgulanamaz tanrı hakimiyetini  yerle bir etmiştir. Aynı şekilde Roma imparatorluğuna karşı düşünmeyen toplumsal olarak hiç bir değeri olmayan  kölelerin, Spartaküs ile sorgulayarak kendi  kaderini tayin eden kölelerin onurlu direnişi tarih boyunca unutulmadı...

İnsanlık tarihinden bu yana sorgulayan insanlar, gruplar her zaman var olan sorgulanamaz dini ve devlet yönetimlere karşı haklı ve güçlü isyanlar ile düşüncelerini tarihe yazabilmiştir. Ortaçağ karanlık döneminde kiliselerde insanların dini duyguları üzerinde, cennetten parsel parsel toprak sattıklarında bu durum, Din ile  sömürülmenin en somut örneğiydi. O dönemde papa yönetimi kendi buyruklarını tanrı buyruğu diye insanlara bu düzenin sorgulanamaz olduğunu ve dönemlerinde sorgulayan birçok filozofu katletmiştir. Antikçağ Yunan filozofu Sokrates  sorguladığı için 502 yargıç tarafından idam ile cezalandırılır. Yine İtalyan bilim insanı Galileo Galilei 385 yıl önce Dünya'nın Güneş'in etrafında döndüğünü söylemişti. Bu görüşleri genel anlayışa ters düşmüş ve bilim kilisenin katı doktrinleri karşısında büyük bir sınava çekilmişti. Bu fikirler kilise tarafından yanlış olarak kabul edildiği için ölümle yargılanmıştı.

Yakın tarihe geldiğimizde ise, geçen yıl İran'da yapılan zamlara karşı ayaklanan vatandaşlar, “Bu zam neden?” diye sokağa çıktığında, halkın zama karşı öfkesini bastıran rejim askerlerin elinde pankartlarla halka yönelik, “Siz Allah’ın kurallarına karşı mı çıkıyorsunuz?” diye haklı meşru bir bastırma olarak, kendilerini haklı çıkaracak bir politika ile her türlü şiddeti halka uygulamaya çalıştılar. Yani İran devlet yönetimi (rejim) kendi devlet yönetebilme çıkarlarını örterek, dini kılıfla devlet içi siyasi politikalarını Yaratıcının kanun-kurallarıymış gibi gösterip, Ortaçağ Papa yönetimi gibi tanrının buyruğu kuralları sorgulanamaz şeklinde, halkın hakkını arayamayacak biçimde bir politika izledi.

 Ülkemizde ise daha çok sorgulanamaz yek kutsal şey iktidardır. Sorgulayanlar, muhalif olan birçok aydın, siyasetçi, akademisyen, gazeteci ve yazarlar ise soluğu cezaevlerinde aldı. Umarım ülkemizde en yakın zamanda, İnsanlar düşünce ve kanaatlerinden dolayı yargılanamaz! diye hukuki maddesi hayata geçer.

Oysaki bir yönetimin, bir iktidarın ilerleyişi, sorgulanabilecek temeller üzerine yoğunlaşarak, çağdaş yeniliklere adım atılabilir. Geçmişte sorgulayanlar öldürüldü, fakat onların dönemlerinde sorgulanan düşünceler, öğretiler; Dönemimizde İlim, bilim diye bugün ders kitapları olarak tarihimize aydınlığı gösteriyor. Dinleri, devletleri temsil eden bireyler şunu bilmeleri gerekiyor. İnsanlar 21. Yüzyılda düşüncelerinden, kanaatlerinden dolayı yargılanmamalı. Şiddete dönüşmeyen her düşünce insan olmanın kutsallığını ifade eder. Filozofun dediği gibi "Düşünüyorum o halde varım" tüm canlıların ortak özelliği olan fizyolojik ihtiyaçlar dışında insanın düşünme, varolabilme  yeteneğininde olmasıdır. Bizi hayvanlardan ayıran tek farkımız budur.  Öyle düşünüyorum ki "Evrende en büyük ziyan, sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir". Bu da insanlığın ufkunu ortaçağ karanlığına mahkum eder.