Gazete Emek- Olağan Üstü Hal'in (OHAL) ilanından sonra başta Eğitim Sen üyesi öğretmenler olmak üzere binlerce eğitim emekçisi açığa alındı, ihraç edildi. Yıllarca atanabilmek için büyük bir mücadele veren öğretmenlerin ihraç edilmesi ile birlikte büyük bir mağduriyet de oluştu. Yüzlerce öğretmen ise bu mağduriyetleri yaşamamak için Eğitim Sen'den ayrılarak hükümete yakın diğer sendikalara geçti. 

Van'da ise tam tersi bir olay yaşandı. Van Tunca Uras Ortaokulu'nda Beden Eğitimi Öğretmeni olan Özer Özbulak, sosyal medya hesabından yetkililere çağrıda bulunarak kendisini ihraç etmelerini istedi. Özbulak, öğretmenlerin birçoğunun 29 Aralık'ta bir günlük iş bırakma eylemi nedeniyle ihraç edildiğini ancak kendisinin de bu eyleme katıldığını belirterek, şunları yazdı:


"Gün be gün eğitim camiasında daha da yalnızlaşmak, beni, çok sevdiğim öğretmenlik mesleğinden olabildiğince soğuttu. Arkadaşlarımdan bir çoğu 29 Aralık grevine katıldığı için ihraç edildi. Bende aynı greve katıldım ancak ihraç edilmedim. Neden? Bu sebepten ihraç edilmiş olan hiçbir arkadaşımdan daha iyi olduğumu düşünmüyorum.

Tüm yetkili beyinler sesimi duysun


Şimdi istifa ederek görevimden ayrılacak olsam, bu durum, mevcut zihniyetin hükümranlığına teslim olmak ve pes etmiş olmakla adlandırılır. Ve eğer istifa ederek ayrılırsam görevimden, ardımda, uğruna mücadele edeceğim bir durum kalmamış olacak. Gerçi ihraç edilmiş arkadaşlarımız için elimizden geldiğince mücadele ediyoruz ama yine de insanın eli kolu bağlı oluyor mevcut düzene bağlı iken. O yüzden pes etmeyi karakterime tezat duracak bir davranış olarak görüyorum ve ihraç edilmeyi daha uygun görüyorum kendimce. Beni de ihraç edin lütfen. Bu sayede 29 Aralık grevinden ötürü ihraç olmuş arkadaşlarımın arasında, göğsümü gere gere, uğramış olacağım haksızlığa karşı daha güçlü direnebileyim. Tüm yetkili beyinlerin sesimi duymasını ve bir an evvel beni de ihraç etmelerini talep ediyorum." dedi. 

İnsanları açlık terbiye çabası

Özbulak, Gazete Emek'e neden böyle bir karar aldığını da şu sözlerle açıkladı, "İlk günden bu yana iç burkan bir hüzünle ihraçlara bakar oldum. Çünkü insanları açlıkla terbiye etmeye çabası, çok bariz biçimde karşımızda duruyordu. Zamanı gelince bende ihraçlar arasındaki yerimi alırım derken, hiç anlamadığım şekilde görevime devam eder oldum. Oysa ki tüm ihraç edilmiş arkadaşlarımla birlikte bende 'barış' adına 1 günlük iş bırakma grevine katılmıştım. -Mademki greve katılmak bir suç idi, nasıl oldu da ben onların arasında yerimi alamadım- diye düşünür oldum. 


İstifa etmek çok kere aklımdan geçti ancak bunu yapsaydım, sistemin benden tam da beklediğini yerine getirmiş olacaktım. Çünkü bu durumda haksızlığa bizzat maruz kalmadan, kendimce köşeme çekilmiş olacaktım. En nihayetinde, işime, aileme ve tüm sosyal çevreme karşı, yüzüm yerlerde mesleğimi devam ettirmeye koyuldum. Neredeyse mesleğim konusunda elimden hiçbir şey gelemiyordu artık çünkü herhangi bir suça teşkil etmeden, arkadaşlarım birer birer yamacımızdan sökülüp koparılmaya başlanmıştı. Bu konu yüzünden artık nefes alamayacak duruma geldim ve benim yerim ihraç olmuş arkadaşlarımın yanı diye düşünerek, vuku bulan oyunun bir parçası olamayacağımı anlayarak, ihraç edilmeyi talep etmeyi uygun buldum kendim için."


12 yıldır öğretmenlik yapan Özer Özbulak, aldığı bu kararı, üyesi olduğu Eğitim Sen'e de danışmadığını ve tamamen kişisel bir karar olduğunu söyledi. 

Gazete Emek

Editör: TE Bilişim