Gazete Emek- Bursalı, "Cumhurbaşkanlığı’nın ve çevresinin eğitime bakışını ve düşüncelerini bilenler, Ziya Selçuk’un Saray için iyi bir vitrin olacağını düşünüyorlardı. Bakan, Milli Eğitim’in en üst yetkilisi olarak bilinir değil mi, genel kanı olarak. Hayır, Saray’ın politikaları belirlenmiştir ve bakan koltuğuna oturanlardan beklenen, bu politikaları en iyi şekilde hayata geçirmektir" ifadesini kullandı. 

Bursalı, yazısında şöyle devam etti:

"Saray’ın ve bakanlığın esas eğitim kadrosu Talim Terbiye Kurulu’dur ve Saray tarafından oluşturulmuştur. Bakan Bey’in bu kurulu değiştirme veya içine kendi seçtiği kişileri atama yetkisi olduğunu düşünüyor muyuz? Bu kurul, her şeyi belirler.. Eğitimin içeriğinden tutun yapılacak anlaşmalara kadar... Mesela TÜRGEV’le mi, Ensar’la mı çalışılacak... İktidarın hangi dinsel söylemleriyle uyumlu politikalar izlenecek, anlaşmalar yapılacak vb. bu konularda bakanın olur vermekten başka bir etkisi olabilir mi? Önüne konulacak belge “Cumhurbaşkanı isteği ve buyruğu” şeklinde olacaktır

Gelelim ana konuya: Ziya Bey erken istifa ettiğine göre bunalmış varsayabiliriz. İplerin asla kendi ellerinde olmadığını görmüştür. Kulislere göre “Hiçbir dediğimi yaptıramıyorum” demiş.

Ne yapmak istedi de yapamadı? 

Ziya Bey, eğer Milli Eğitim’e, bu millete bir hizmette bulunmak istiyorsa, Milli Eğitim çarkının dönmesindeki yanlışları tartışmaya açmalıdır.

Nelere karşı çıktı, neler buna rağmen Milli Eğitim’de uygulandı, çark nasıl işliyor, nelerin nasıl değiştirilmesi gerekir?

Ziya Bey bu konuları açar mı bilmiyoruz... Ama bu millete, kendisine umut bağlayanlara ve destekleyenlere borcu var. Bunu ödemesi gerekir."  

Editör: TE Bilişim