Gazete Emek- Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Üyesi Çiğdem Arslan ile Okul Sağlığı Çalışma Grubu, son CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısında; “Okullar açılırken” başlıklı çalışmalarını sundu. 

Çiğdem Arslan, COVİD-19 salgınında Türkiye’nin yüz yüze eğitime geçememesiyle 18 milyon öğrencinin kayıplarının derinleştiğini ve sosyoekonomik gruplar arasındaki uçurumun açıldığını belirtti. Arslan, yüz yüze eğitimin kaldırılmış olmasının çocuklar, gençler, kadınlar ve kırılgan gruplar üzerindeki fiziksel, ruhsal, sosyal ve toplumsal zararlarından örnekler verdi. 

Etkili aşı kampanyası yürütülememesinin iktidarın eksikliği olduğunu söyleyen Arslan, tüm okullarda sürekli alınması gereken önlemleri anlattı. Aşılama oranları ile ilgili verileri paylaşan Arslan, öğretmenlerin en az bir doz aşı olma oranının yüzde 83, iki doz aşı olma oranı yüzde 72 olduğunu aktardı.

"YÜZ YÜZE EĞİTİMİN AKSAMASI DURUMUNDA KAYIPLAR DERİNLEŞECEK"

ANKA'nın aktardığına göre, “tam zamanlı yüz yüze eğitim şart” vurgusu yapılan sunumda, dikkat çeken başlıklar şunlar oldu:

"Yüz yüze ve tam zamanlı eğitim her yaştan öğrenci için esastır ve devam etmesi için tüm olanaklar seferber edilmelidir. Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesi (DSÖ Avrupa), Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu (UNICEF) ve Avrupa Hastalık Kontrol Dairesi (ECDC) gibi uluslararası otoritelerin bu konudaki önerileri nettir: Okulların açılması için gerekli önlemler alınmak koşuluyla; vaka sayılarının belirli bir düzeye gelmesi ya da aşılama oranlarının artması beklenmemelidir. Bir buçuk senedir düzenli eğitime erişemediği gerçeğiyle, Eylül 2021’de okulların tüm kademeleriyle, mümkün olan en fazla gün yüz yüze eğitime açılması ve eğitim dönemi boyunca açık tutulması elzemdir. Okullarda alınacak önlemler için fiziki şartlara yönelik yatırımlar ve hazırlıkların yapılması; eğitim emekçilerinin sosyoekonomik olarak desteklenmesi gerekir. Yüz yüze eğitimin aksaması durumunda 18 milyon çocuk ve gencin kayıpları derinleşecek, sosyoekonomik gruplar arasındaki uçurum daha da açılacak, iki kuşak kaybedilecektir.

"ÇOCUK GELİŞİMİ CİDDİ SEKTEYE UĞRADI"

Okullarla ilgili belirsizlikler hem öğrenci hem veli düzeyinde kaygıları artırmış, çocuk depresyonlarında bariz artış görülmüştür. Lise çağlarında anlamsızlık, bağlanamama, kimlik oluşturmada sıkıntılar ortaya çıkmıştır. Çocukların büyük bir kısmında uykuya dalma güçlüğü, kâbus görme veya sık uyanma, karın ağrısı, baş ağrısı ve endişe görülmüştür. Çocukların çoğunun öncesine göre daha çabuk öfkelendiği ve ebeveynlerin de çoğu zaman çocukların ödev ve online ders gibi görevlerine karşı isteksiz oldukları belirtilmiş, ayrıca çocuk gelişiminde önemli bir basamak olan sorumluluk almayı destekleyen derslere çalışıp başarma arzusu hiç kalmamıştır. Pandemi sürecinde yapılan çalışmalara göre çocuklarda ve ergenlerde endişe, depresyon, sinirlilik, dikkat dağınıklığı ve kendine zarar verme davranışlarında artışlar görülmüştür. İnternet bağımlılığı kaçınılmaz internet ve ekran kullanımı nedeniyle daha da artmıştır.

Ebeveynlerde tükenmişlik sendromu gelişmiştir. Hem çocuk ve gençlerin hem de ebeveynlerin psikolog ve psikiyatristlere başvurularında ciddi artış gözlenmiştir. Uzaktan eğitim tüm eğitim kazanımlarını karşılayamadığı için çocuk gelişimi ciddi sekteye uğramıştır. Fiziksel gelişimleri de etkilenen çocukların hareketsizliğe bağlı kas ve kemik kayıpları olmuştur. Obezite ve yarattığı metabolik hastalıklar her geçen gün daha fazla çocuk ve genci etkilemekte ve ileriye yönelik ciddi sağlık sorunlarına zemin oluşturmaktadır. 

Okul dışında çocukların katılım gösterdikleri sportif ve sanatsal uğraşıları içeren kurslar ve atölyeler de kapandığı için çocuklar sadece ekran karşısında ders bekleyen bir konumda kalmışlardır. Okulların kapalı tutulmasının toplumsal zararları orta-düşük sosyoekonomik düzeyde olanlarda; yoksullukla boğuşan, ağır yaşam koşullarına mahkum edilen işçiler, işsizler, güvencesiz ve düşük ücretlerle çalışanlar, salgında ücretsiz izne gönderilmek zorunda bırakılanlar, sonrasında işinden olanlar, kırsal bölgede yaşayanlar, korunmasız kalan göçmenler, farklı ana dilleri olanlarda ve desteksiz kalan şiddete maruz kalan kadınların çocuklarında en fazla görülmektedir.


Kaynak:Dokuz8haber

Editör: TE Bilişim