Gazete Emek-CHP’li vekil ile AKP’li vekil arasında yaşanan zorunlu arabuluculuk tartışması gündem oldu.
 
CHP İstanbul Milletvekili Yakup Akkaya; TBMM Genel Kurul’unda getirilmek istenen Zorunlu Arabulucuk sistemine ilişkin yaptığı konuşmada; AKP Grup Başkan Vekili Mehmet Muş’un” AKP olarak biz 15 yıldır işçi lehine çok şey yaptık.” sözlerini çok bir sert dille eleştirerek Muş’un kürsüden; bir madde dahi olsa; işçi lehine yapılanları sıralamasını istedi.

“AKP HÜKÜMETİ 15 YILDA İŞÇİ LEHİNE NE YAPMIŞ GELİN BİR BAKALIM!..”

Akkaya Meclis Kürsüsünden Sayın Muş’a ;” AKP’nin asıl 15 yıldır işçi aleyhine ve çalışma hayatındaki hak gasplarına ilişkin neler yaptığını gelin bir de benden dinleyin.” diyerek hak gasplarını şu şekilde tek tek maddeledi:

-AKP hükümeti olarak 2002'de ilk geldiğinizde ilk değiştirdiğiniz kanun “İş Güvencesi Yasası” oldu. İşe iade hakkında 10 kişi ve üzerinde çalışanlar yararlanıyordu; kapsamı “30 kişi ve üzerine” çıkardınız.


-İş Kanunu'nu değiştirdiniz, esnek çalışmayı, part-time çalışmayı işçilere dayattınız.

- İşçileri mezarda emekliliğe sevk ettiniz, emeklilik yaşını 65'e çıkarttınız.

-Bu süreç içinde grevleri yasakladınız. Tam 13 tane grev yasaklandı, işçinin, emekçinin hakkını gasp ettiniz.

-İş cinayetleri katlanarak arttı. Bu süreç içinde 19 bin işçi öldü.

-İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası çıkarttınız; "Avrupa normları" diye, İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası çıktığı 2012 yılından 2020 yılına kadar ertelendi. İşverenlerin istemi doğrultusunda yürürlük süresi daha geçtiğimiz Temmuz ayında  3. Kez ertelendi. Sadece son 9 ayda ölen işçi sayısı 1485’dir.

-Modern kölelik olan kiralık işçilik kanununu çıkarttınız, işçi simsarlığını yeniden hortlattınız.

-Kamuda ve özel sektörde siz geldiğinizde yaklaşık 350 bin taşeron işçi vardı -belediyeler de dâhil- taşeron çalışan işçi sayısı 2 milyonu geçti; ülkeyi taşeron cumhuriyetine çevirdiniz.

-301 kişi Soma'da katledildi ve o dava hala sürüyor ama davada trajikomik bir olay yaşandı ve dava dosyasına bakan hâkim görevden alındı, değiştirildi. Yeni gelen hâkim o dosyaya tekrar bakacak, tekrar süreci uzatacak.

-Davutpaşa'daki havai fişek patlamasının ve Ostim'deki kaçak tüp patlamasının davaları hâlâ devam ediyor.

-İşçiler için kurulmuş olan İşsizlik Sigorta Fonu'nu yağmaladınız, işverenlere peşkeş çektiniz.

-Zorunlu bireysel emeklilik adı altında işçilerden, emekçilerden haraç toplamaya başladınız.

-12 Eylül cuntacıları 4800 işçiyi işten çıkartmıştı; siz OHAL’de 136 bin çalışanı işinden ettiniz.

-İşçilerin seksen yıllık hakkı olan Kıdem Tazminatı Fonu'na göz diktiniz, en kısa süreç içinde de onu bu Meclise getirme konusunda çalışmalarınızın olduğunu biliyoruz.

-Şimdi getirdiğiniz düzenleme ile işçinin şikâyet hakkını elinden alıyorsunuz.

“Acaba, biz farklı bir ülkede mi yaşıyoruz? Buradan iddia ediyorum, AKP on beş yıldır işçi lehine tek bir yasa maddesi yapmamıştır, geçirmemiştir.

Sayın Muş, merak ediyoruz; AKP bu on beş yılda işçi için ne yapmış, gelin bir anlatın”
Akkaya sorusuna yanıt istediğini ifade etmesine rağmen; Sayın Muş’tan bir yanıt gelmedi.

“ZORUNLU ALABULUCULUK İLE KUZU KURDA TESLİM EDİLİYOR…”

Yakup Akkaya; zorunlu arabuluculuk yasası ile ilgili olarak 4857 Sayılı İş Kanununun 20.maddesini değiştiren ve işten çıkartılma halinde zorunlu arabulucuya başvurma mecburiyeti getiren 11. Madde hususunda da TBMM’de söz aldı.

“Zorunlu Arabuluculuk yasası ile işçiye dava açmadan önce zorunlu olarak arabulucuya başvurma mecburiyeti getiriliyor.”

Akkaya; 491 Sayılı İş Mahkemeleri Kanun tasarısı ile işçiye dayatılmaya çalışılan zorunlu arabuluculuk uygulaması ile işçinin daha fazla hak gaspına uğrayacağını; işçiye işveren tarafından baskı aracı olarak uygulanacağını belirtti.

Akkaya;  işveren ile işçinin bir araya geldiğinde;  Arabulucu, işçiye, “işveren şöyle bir teklifte bulunuyor, bunu şimdi almak veya dava açarak 3 yıl beklemek arasında özgürsün” derse, bu durumun işçinin üzerinde, özellikle de avukatla temsil edilmiyorsa bir baskı oluşturacağını ifade etti.  Aynı şekilde işten çıkarılan işçinin işten çıkması halinde ne tür alacakları olduğunu da bilemediğini söyleyen Akkaya;  bilgi eşitsizliğinin de bu arabuluculuk sisteminin işçi aleyhine işlemesine neden olacağını vurguladı.

Akkaya konuya ilişkin olarak; “İşçi, işinden olduğu ve parası olamadığı için işverenin sunduğu önerileri kabul etmek durumunda kalacaktır. Tabiri caizse getirdiğiniz bu düzenleme ile kuzuyu kurda teslim ediyorsunuz. Öte yandan bu sistem taraf eşitsizliğinin en açık olarak görüldüğü iş hukukunun özüne de aykırıdır. Öyle ki taraflardan biri diğerine göre sosyal veya ekonomik olarak zayıftır. Zorunlu arabuluculuk sistemi devreye girerse, hâkim güvencesi de olmadığı için, güçlü olan taraf süreçte egemenliği ele alabilecek ve arabuluculuk, zayıf olan için bir “baskı aracı”na dahi dönebilecektir. ”dedi.

“İŞÇİ HAKLARI PAZARLIK KONUSU OLABİLİR Mİ?”

Akkaya; işçi hakkının bu tasarı ile pazarlık konusu haline geldiğini belirterek şu değerlendirmelerde bulundu:

“Arabuluculuk kurumunun kabulü ile izlenen amacın uyuşmazlıkların hızlı sonuçlanması, dava masraflarından kurtulma, yargının iş yükünün azaltılması olduğu dikkate alındığında ortaya çıkan soru, sonucun adil olup olmayacağıdır.
Arabuluculuğun özünün bir pazarlık olduğundan hareket edildiğinde, ortaya çıkan soru şudur: işçi hakları pazarlık konusu yapılmalı mıdır?
Sizin anlayışınızla işçinin emeğinin, alın terinin, haklarının da pazarlık konusu yapılmasında da bir sakınca yok.”

“ZORUNLU ARABULUCULUK ANAYASA’YA AYKIRIDIR..”

Akkaya zorunlu arabuluculuğun Anayasa’ Mahkemesinin; 19/10/2005 tarihli kararıyla; işçinin iradesi dışı zorlayıcı sözleşme hükmünün ve dolayısıyla zorunluluğunun Anayasa’ya aykırı olduğunu ifade etti.

Ayrıca bu sistemin yeni sorunları da beraberinde getireceğini belirten Akkaya; bir taşeron işçinin işten çıkarıldığında; zorunlu arabulucuya gittiğinde hangi işverenle masaya oturacağının belli olmadığını; Taşeronla mı yoksa asıl işverenle mi muhatap olacağının; işlem muvazaalı olduğunda sürecin nasıl işleyeceğinin belirsiz olduğunu; bu durumun kiralık işçiler için de söz konusu olduğunu söyledi.

Akkaya konuya ilişkin; “Sizin anlayışınız işçiyi koruma yerine işvereni ihya etme üzerine kurulu. Bakın Genel Başkanınız da bunu söylüyor.  Recep Tayyip Erdoğan, işverenlere yaptığı konuşmada "Biz göreve geldiğimizde Türkiye’de OHAL vardı ama bütün fabrikalar grev tehdidi altındaydı. Hatırlayın o günleri. Ama şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifade ederek anında müdahale ediyoruz"  diyor. İşte bu anlayışta olduğunuz için böyle işçi düşmanlığı yapıyorsunuz.” değerlendirmelerinde bulundu.

“MAHKEMELERİN İŞ YÜKÜNÜ AZALTMANIN ÇÖZÜMÜ İŞÇİLERİN HAKLARINI GASP ETMEK DEĞİLDİR...”

Akkaya; mahkemelerin iş yükünün azaltılması için getirilmeye çalışılan zorunlu arabuluculuk ile işçilerin haklarının gasp edileceğini belirterek; mahkemelerin iş yükünü azaltmak için emekçinin hakkını, hukukunu koruyacak olan Almanya’da hale hazırda yürürlükte olan mutlak işe iade sisteminin hayata geçirilmesi gerektiğini; bu sayede işverenlerin de işçinin hakkını gasp etmekten çekineceğini ifade etti.
 

Editör: TE Bilişim