Gazete Emek- Meclis’te kabul edilen düzenlemeye göre Erdoğan, “tütün ürünlerinin” ve ” araçların” özel tüketim vergileri (ÖTV) ile oranlara esas ÖTV matrahlarının alt ve üst sınırlarını üç katına kadar artırabilecek.

Kabul edilen değişiklikte, “6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 12'nci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde yer alan ‘bir katına' ibareleri ‘üç katına' şeklinde ve (c) bendinde yer alan ‘malların' ibaresi ‘mallar için farklı matrah grupları oluşturmaya, malların matrah grupları, motor gücü' şeklinde değiştirilmiştir.” ifadeleri yer alıyor.

Değişikliği sozcu.com.tr’ye değerlendiren Vergi Uzmanı Dr. Ozan Bingöl, Mecliste kabul edilmesi beklenen torba yasa ile birlikte Cumhurbaşkanı otomobil satışında uygulanan ÖTV oranlarını sıfıra kadar indirmeye yüzde 640'a kadar da artırmaya yetkili olacağını söyledi.

Sputnik’ten Selin Uludağ'a konuşan Vergi uzmanı Doktor Numan Emre Ergin ise, "Kur arttıkça vergi, vergi arttıkça devletin TL geliri artıyor, tüm bunlar da enflasyona sebep oluyor" dedi.

MHP'li vekilden tepki çeken Demirtaş açıklaması: "Cezaevinden ölüsü çıkmalıdır"


“SİGARANIN MİNİMUM KAÇTAN SATILACAĞINI CUMHURBAŞKANI BELİRLEYECEK”

ÖTV Kanununun 12. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendindeki yetkinin bir kattan üç kata çıkmasının asgari maktu vergi ile ilgili olduğunu belirten Bingöl, “Alkollü ve diğer içecekler ile tütün ürünlerinin vergilendirilmesinde ‘asgari maktu vergi’ vergiye tabi içecek ve tütün ürünleri üzerindeki vergi yükünün belli tutarın altına düşmemesini sağlayan bir karşılaştırma ölçütüdür. Vergileme sırasında sigaranın nihai satış fiyatı ile cetveldeki vergi oranını çarparsınız, buna maktu vergiyi eklersiniz. Bulduğunuz vergi tutarını ‘asgari maktu vergi’ tutarı ile
yüzde 640 oranına çıkarılabilmesi yetkisi muazzam bir vergileme yetkisidir” dedi.



ANAYASA’NIN TEMEL İLKESİNİN İŞLEVSİZLEŞMESİ

Böylesine geniş yetkilerin vergilerin kanunla konulup kanunla kaldırılacağı şeklinde Anayasa'nın temel ilkesinin işlevsizleştirilmesi anlamı taşıdığını belirten Bingöl, “Ayrıca bu yetki “Bütçe Hakkı” açısından ciddi şekilde sıkıntılı bir yetkidir. Bir otomobilin sıfırdan 100 km hıza çıkması bile o otomobilin ÖTV'sinin bir anda yüzde 640'a kadar çıkma hızına yetişemeyecektir” diye ekledi.

Bingöl son olarak teklifle oranın yanında, oranlara esas alınacak özel tüketim vergisi matrahları konusunda da Cumhurbaşkanına geniş bir yetki verildiğini belirtti. Böylece  Cumhurbaşkanı binek otomobil vergilemesinde otomobiller için farklı matrah grupları oluşturabilecek, bu kapsamda otomobilin motor gücü da matrah belirlemesinde bir parametre olarak dikkate alınabilecek.


karşılaştırırsınız. Hangi vergi yüksek ise onu dikkate alırsınız “dedi.

Alınan bu yetki ile Cumhurbaşkanının sigara şirketlerinin bir paket sigarayı minimum kaç liraya satabilecekleri konusunda kontrolü kendi eline aldığını belirten Bingöl, “Sigaraya uzun süre zam yapılmaması nedeniyle ÖTV gelirlerinde düşüş olduğu görülürse Cumhurbaşkanı asgari maktu vergiyi artırarak sigara fiyatlarını otomatik olarak yukarı çekme yetkisine sahip olmuştur” ifadelerini kullandı.

Mahsuni Karaman'dan 'Demirtaş'la ilgili tüm davalardan vazgeçtim' diyen Davutoğlu'na: "Size mi yoksa mahkemeye gönderdiğiniz belgeye mi inanalım?"


OTOMOBİL ÖTV’Sİ NE KADAR ARTAR?

Değişiklik öncesinde Cumhurbaşkanı’nın kanun ile belirlenen ÖTV oranlarını ve bu oranlara esas özel tüketim vergisi matrahlarının alt ve üst sınırlarını bir katına artırmaya yetkili olduğunu belirten Bingöl, değişiklik yasalaştığında bu yetki üç katına çıkacağını belirtti.

Bingöl, “Değişiklik sonrasında ÖTV Kanununa ekli Motorlu Taşıtlara ilişkin ÖTV vergi listesini içeren II sayılı cetveldeki kanunla belirlenmiş oranları Cumhurbaşkanı sıfıra kadar indirebileceği gibi üç katına kadar da artırabilecektir” dedi.

Bingöl’ün hesaplamalarına göre, Motor silindir hacmi 2000’i geçen araçlarda ÖTV üst limiti yüzde 640’a kadar çıkabilir.

KANUNDAKİ ORANIN ÜÇ KATI YÜZDE 640

Cumhurbaşkanı’nın motorlu taşıtlarda ÖTV oranı belirleme konusundaki yetkisinin muazzam şekilde artırıldığını belirten Bingöl, “Kanundaki oranının 3 katına kadar dediği için kanunda en üst limit için belirlenmiş olan oran yüzde 160'dır. Bunun 3 katına kadar artırabilme yetkisi toplamda oranın kendisi ile birlikte yüzde 640'a denk gelmektedir. Böylece Cumhurbaşkanı bir gecede ÖTV oranı sıfıra kadar indirebilme veya yüzde 640'a kadar yükseltebilme yetkisine sahip olacaktır. Bir ürün üzerindeki verginin sıfıra indirilmesi ile yüzde 640 oranına çıkarılabilmesi yetkisi muazzam bir vergileme yetkisidir” dedi.

 

Kavala ve Demirtaş açıklaması tepki çeken Cem Yılmaz isyan etti: İnsan biraz çekinir, bir dakika düşünür ya!





‘DEVLETİN EN BÜYÜK GELİR KALEMİ VERGİ; GELİRİN KAYNAKLARA NASIL DAĞITILACAĞI TAMAMEN SİYASİ BİR TERCİH’

Devletin ‘şirket’ gibi düşünülmesi gerektiğini, gelirleri ve giderleri olduğunu söyleyen Ergin, “Devletin en büyük gelir kalemi de vergidir. Üç tane vergi olabileceği kaynağı var ama gelirin kaynaklara nasıl dağıtılacağı tamamen siyasi bir tercih. ‘Vergileyeceğim ama kimi vergileyeceğim, kimden vergi alacağım, nelerden vergi alacağım?’ Biz vergileri 3 temel kaynaktan alırız. Birincisi gelirler; şirketlerin ve bireylerin kârları üzerinden ödediğidir. İkincisi servet üzerinden alınır. Sırf bir varlığa sahipsiniz diye vergi ödersiniz. Mesela emlak ve motorlu taşıtlar vergisi buna örnektir. Üçüncü gelir kaynağımız ise harcamalar. Bunun da en büyük örnekleri ÖTV ve KDV’dir. Biz bunları dolaylı vergiler başlığı altında sınıflandırıyoruz” dedi.

‘HIZLI TAHSİL EDİLEBİLDİĞİ İÇİN DEVLET HARCAMA VERGİLERİNİ ÇOK SEVER ’

ÖTV’nin, Avrupa Birliği ile uyum müzakerelerinin yürütüldüğü dönemde, 2002’de mevzuata kazandırılmış bir kanun olduğunu hatırlatan Ergin, ÖTV’nin de KDV gibi harcamalar üzerinden alındığına vurgu yaparak, “Harcama vergilerinde harcama yapıldığı anda devlet parasını aldığı için zamansal olarak bir gecikme olmaz. Dolayısıyla devlet hızlı tahsil edildiği için bu harcama vergilerini çok sever çünkü kolay ve pratik bir tahsilat yöntemi var. Son dönemlerde bizim ülkemizde de bu vergilerin ağırlığı gitgide artmaktadır. Bu sadece Türkiye’de olan bir şey de değil. Genel olarak Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkelerine baktığımız zaman harcamalar üzerinden alınan vergilerin, toplam vergi gelirleri içerisindeki payının arttığını görüyoruz. Artışın sebeplerinin en başında ekonomilerin büyümesi ve harcamaların artması nedeniyle harcamaları finanse edecek gelir kalemlerinin de artması gerektiği geliyor. Bu yıl 100 TL’lik bir bütçe hazırlarken, gelecek yıl 150 TL’lik bir bütçe yapmanız gerekiyor. Bu biraz devletin sosyal harcamalarıyla da ilgili. Mesela pandemi döneminde çokça rastladık; insanlar çalışmadı ve dükkanlar kapandı, sosyal yardımlar yapıldı. Yardımlar da devletin bütçesinden karşılandı, devletin sırtına bir yük oldu” dedi ve ekledi:

‘PARA BASTIĞINIZDA ENFLASYONU KÖRÜKLERSİNİZ, BORÇLANMAYI ARTIRDIĞINIZDA DA FAİZ SARMALINA GİRERSİNİZ ’

“Günün sonunda devlet bunu vergi gelirleriyle finanse ediyor çünkü harcadığı bir kalemi er ya da geç gelir olarak yaratmak zorunda. Öteki türlü bütçeden açık verir, bu açık da eğer vergi gelirleriyle kapatılmazsa ya borçlanma ya da para basmayla kapatılır ama iki seçenek de sürdürülebilir değildir. Para bastığınızda enflasyonu körüklersiniz, borçlanmayı artırdığınızda da faiz sarmalına girersiniz.”

‘KUR ARTTIKÇA VERGİ, VERGİ ARTTIKÇA DEVLETİN TL GELİRİ ARTIYOR, TÜM BUNLAR DA ENFLASYONA SEBEP OLUYOR’

Kurdaki artışın vergilerle ilgisinin enflasyonla doğru orantılı olduğunu vurgulayan Ergin, “Enflasyon oldukça rakamlar TL bazında şişiyor. Devlet de TL olarak daha fazla vergi elde ediyor. Bir söz vardır ‘Enflasyon kanunsuz vergidir’ diye, enflasyonun artması devletin vergi gelirlerinde de bir anda artışa neden oluyor. Dolaylı vergilerin artması, tüketiciye yansıtılan fiyatların da artması anlamına geliyor. Kur arttıkça ithalat fiyatı artıyor, ithalat fiyatı arttıkça da o ithalat üzerinden ödeyeceğiniz vergi de artıyor. Üreticilerin de sırf bu vergiden dolayı maliyeti artmış oluyor, artış kendi ürettiği ürünlerin fiyatlarına yansıyor. Böylece zincirleme bir şekilde kur arttıkça vergi artıyor, vergi arttıkça da devletin geliri TL bazında artıyor, fakat tüm bunlar da diğer bir yandan enflasyona neden oluyor” açıklamasında bulundu.

‘PANDEMİ DÖNEMİNDE DEVLETİN GELİR VE GİDERLERİ ARASINDAKİ MAKAS AÇILDI ’

Ergin, pandemiyle beraber ekonominin çok küçüldüğünü ve işyerlerinin kapandığını hatırlatarak şu ifadeleri kullandı:

“İnsanlar harcama yapamadılar ve işyerleri kar elde edemedi; devlet vergi gelirini azalttı. Bir yandan da çeşitli sosyal ödemeler ve harcamalar yaptı. Dolayısıyla devletin gelir ve giderleri arasındaki makas açıldı. Bu makası nasıl kapayacaksın? Bir miktar para basıldı, bir miktar borçlanma yapıldı. Uzun vadede sürdürülebilir olmadıkları için bunlar haricinde de geçen sene birçok konuda vergi artışları oldu. Çeşitli vergi kanunlarında değişiklikler yapılarak hem bazı vergilerde oran artışları oldu hem de bazı istisnaların alanı daraltıldı; şirketlere yeni kısıtlamalar getirildi. Aslında devlet, gelirlerindeki düşüş ve harcamalarındaki artışı normalize edebilmek için uzun vadede vergi artışlarına gitti diyebiliriz. Yakın zamanda alkoldeki ve otomobil satışlarındaki ÖTV artışları da buna örnek.”

EŞEL MOBİL SİSTEMİNE RAĞMEN AKARYAKIT FİYATLARI NEDEN ARTIYOR?

Akaryakıtta eşel sistemine rağmen pompaya yansıyan fiyat artışına açıklama getiren Ergin, “Eşel mobil sistemi yokken ÖTV’de yapılacak bir artış çoğunlukla pompa fiyatlarına yansıyor. Akaryakıttaki fiyat artışı birçok olumsuz etkiye neden olduğu ve her şey benzinle endeksli olduğu için enflasyonu tetikleyerek mal ve hizmet fiyatlarını ciddi anlamda etkiliyor. O nedenle eşel mobil sistemiyle devlet, ‘Akaryakıttaki fiyat artışlarını ÖTV gelirlerinden karşılayıp enflasyon üzerindeki baskıyı azaltmak istiyorum’ dedi. Tabii bunun bir marjı vardı ve bu marjın sonuna kurdaki artışın da etkisiyle de birlikte yaklaşmıştık. Geçen hafta petrolde yaşadığımız bir takım fiyat artışların, bu eşel mobil sisteminin artık sınıra gelmesinden kaynaklanıyordu. 2022 bütçesinde bu eşel sisteminin tekrar yürürlüğe sokulacağını görüyoruz; bu artışlar azalacak” dedi.

‘OTOMOBİL VEYA TÜTÜN MAMULLERİNİN FİYATLARINDA BİR ARTIŞ BEKLEYEBİLİRİZ’

Ekim ayında Cumhurbaşkanı’na verilen yetkilerin genişletilmesiyle ilgili çıkan 7338 sayılı kanuna da atıfta bulunan Ergin, “Enteresan bir madde var; Cumhurbaşkanı’na tütün mamülleri ve otomobillerdeki kanuni ÖTV oranını 3 katına kadar çıkarma yetkisi verildi. Yani yakın zamanda tütün mamullerinde veya otomobillerde bir vergi artışını doğal olarak da fiyatlara yansıyacak olan bir artışı bekleyebiliriz” dedi.

‘GELİRDEN BAĞIMSIZ OLARAK ÇOK KAZANAN DA AZ KAZANAN DA AYNI VERGİYİ ÖDÜYOR’

Dolaylı vergilere ağırlık veren bir sistemin olduğunu ve bunun da adaletli olmadığını ifade eden Ergin, “İnsanları gelirleri üzerinden değil de harcamaları üzerinden vergilendiriyorsunuz. Türkiye gibi kişi başı geliri düşük olan ve elde edilen gelirin de önemli bir kısmının hane halkı tarafından tüketildiği bir durumda siz aslında alt ve orta gelir düzeyindeki insanların hem gelirlerini hem de harcamalarını vergilendirmiş oluyorsunuz. Şöyle düşünün; aylık geliri 5.000 TL olan kişi, bu gelirin tamamını tüketiyorsa, mevcut olan vergilerin tamamını ödüyor. Aylık geliri 50.000 TL olan birinin de lüks dışındaki temel harcamaları aynı olmasına rağmen herkes aynı vergiyi ödüyor. Gelirden bağımsız olarak çok kazanan da az kazanan da aynı vergiyi ödüyor. Devletin harcamalar üzerinden vergi almaması gibi bir seçenek olamaz ancak gelir ve servet üzerinden alınan vergilerin daha fazla ağırlıklandırılması, kayıtdışı ekonominin de azaltılması gerekiyor. Bugün bizim vergi gelirlemize baktığınızda kabaca yüzde 50’si ÖTV ve KDV’den oluşuyor. Şirketlerin ödedikleri ise yüzde 8 ila 12 arasında. Yani devletin bütçesini neredeyse çalışanlar karşılıyor. Bu aslında adaletsiz bir durum ve değiştirilmesi lazım” şeklinde konuştu.

‘KARA BİR KIŞ BİZİ BEKLİYOR ’

2022’den çok ümitli olmadığını aktaran Ergin, ekonomik kapanmayı öngörmüyor olsa da pandeminin etkilerinin devam ettiğini vurgulayarak durumu “Küresel anlamda zaten bir arz kıtlığı ve enflasyonist bir baskı var. Bunun Türkiye’ye yansımaları ve etkisi olacaktır. Türkiye’nin kendinden de kaynaklanan ekonomik ve siyasi riskleri var. Her ne kadar seçimler zamanında olacak dense de bütün siyasi partilerin önümüzdeki sene seçime hazırlık yaptığını hepimiz görüyoruz; bir seçim ekonomisi uygulanacaktır. Son dönemde Merkez Bankası’nın iktisat biliminin kurallarını zorlar derecesinde faiz indirimine gitmesi ve bu konuda eleştiriler almasıyla döviz kurlarının ciddi şekilde yükselmesi, ekonomi üzerinde çok ciddi baskılar yapıyor. Türkiye’nin mülkiyet hakkı, hukukun üstünlüğü ve adalet gibi konularda da şüpheyle karşılanan ülkeler arasında yer alması maalesef ekonomiyi de önemli bir şekilde etkilemekte. 2022’de fiyatların ve enflasyonun daha da artacağını öngörüyorum. Umarım yanılıyorumdur ama kara bir kış bizi bekliyor diyebilirim” şeklinde özetledi.

Editör: TE Bilişim