Gazete Emek- Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği (ASKON) Genel Kurulu'nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, dövizdeki dalgalanmanın geçici olduğunu vurgulayarak Türk lirasının ölçü alınmasını istedi. İş dünyasına seslendiği konuşmasında 'faiz, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapar' diyerek bunun bilincinde olarak yoluna devam edeceğini belirtti.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun KPSS'de mülakat yolsuzluğu iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanlığı'na gidip içeriye alınmamasına ilişkin ise Erdoğan, 'Bay Kemal, bundan sonra devletin kurumlarına rastgele gidemeyeceksin.' dedi.

'YAŞANAN KAYIPLARDAN DOLAYI ÜZGÜNÜZ'

Kurda yaşanan dalgalanmaların TL'deki değer kaybına ilişkin Erdoğan şu sözleri kaydetti:

"Bir defa şu ikiliyi unutmayacağız. Güven ve istikrar. Kuruluşumuzdan itibaren ekonomik anlayışımızı bu iki kavram üzerine yerleştirdik. Bir süredir yaşanan gelişmeler, kur üzerinden ülkenin ve milletin felaketi pahasına haksız kazanç sağlama niyetinde olanların bunun bedelini ağır bir şekilde ödemek mecburiyetinde kalabildiklerini göstermiştir. Yaşanan kayıplardan dolayı üzüntülüyüz ama ülkemizin ve milletimizin selameti için doğru olanı yapmak da boynumuzun borcudur. Faizin düşük, kurun istikrarlı, enflasyonun aşağı yönlü, yatırımın, üretimin coşkulu bir şekilde artış gösterdiği, herkesin çalışacak iş sahibi olduğu ekonomik işleyiş inşa ediyoruz.

VATANDAŞA SESLENİYORUM, TL'Yİ ÖLÇÜ ALIN

Vatandaşlarımızdan açıkladığımız pakete uygun şekilde tasarruflarını kendi paramızda tutmalarını, tüm işlerini kendi paramızla yürütmelerini istiyorum ve tavsiye ediyorum. Biz kendi paramızı ölçü olarak almadığımız sürece her zaman batmaya mahkûmuz. Türk Lirası bizim paramız, onunla hareket edeceğiz. Biz yok dövizmiş, bu dövizmiş bunlarla değil... Faiz aşağı, faiz yukarı. Arkadaşlar artık bu işi kitabımızdan çıkaralım. Faiz zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapar. Bunu bilecek buna inanacak, bununla yola devam edeceğiz. Bu paketi açıkladığımız günden itibaren mevduatlarda dövizden kendi paramıza ciddi bir dönüş başlamıştır. Yılbaşından itibaren hem firmalarımızın hem vatandaşlarımızın kendi paramıza dönüşü daha da hızlandıracaklarının işaretlerini görüyoruz. Ülkemiz ekonomisine serbest piyasa mantığına aykırı şekilde kur üzerinden yöneltilen yurt dışı kaynaklı saldırıları etkisiz hale getirecek mekanizmaları zaten kurmuştuk.

DÖVİZDE ANİ, SERT İNİŞ ÇIKIŞLARA KARŞI TEDBİR ALDIK

Döviz kurunda yurt içi talepten kaynaklanan ani, sert ve rasyonel temeli olmayan iniş çıkışlar yaşanmasını engelleyecek tedbirleri aldık. Bütün bunları serbest piyasa ekonomisinin kurallarından sapmadan, ülkemizin küresel ekonomik sistemle güçlü bağlarına zarar vermeden yapıyoruz. Aynı şekilde tasarruf yöntemi olarak altını tercih eden vatandaşlarımızı ellerindeki bu değeri finans sistemimize dahil etmeye çağırıyoruz.

YASTIK ALTINDAKİ 5 BİN TON ALTINI EKONOMİYE KAZANDIRMALIYIZ

Yastık altında tutulan 5 bin ton altının ne kadarını ekonomimize kazandırabilirsek ülke ve millet olarak gücümüz o derece artacaktır. Döviz kurunu yatay seyre geçirme, altını sisteme kazandırma sürecini ne kadar hızlı yürütürsek fahiş fiyat artışlarını kontrol altına alma mücadelemizde elimiz o derece güçlü olur. Enflasyon ve fahiş fiyat artışlarının en önemli bahanesi olan kurdaki dengesiz yükselişi ortadan kaldırdığımız için artık bu alanlarda da hızlı bir normalleşme bekliyoruz.

MEB'E GİDEN KILIÇDAROĞLU'NU HEDEF ALDI


 

Erdoğan, binlerce öğretmen adayının Kamu Personeli Seçme Sınavı'nda (KPSS) yüksek puan almasına rağmen sözlü mülakatlarda elenmesi üzerine CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun Milli Eğitim Bakanlığı'na gitmesini eleştirdi.

Erdoğan, "Kamu kurumlarına emrivaki ile gittiği için kapıda kalıyor. Bunun son örneğini MEB'de yaşadık. Aynı şekilde Meclis açıldıktan sonra da eğitimi görüşmek üzere komisyon üyeleri davet edilmiştir. Sadece CHP'li milletvekilleri iştirak etmedi. Bakanımız sık sık Meclis'e gidiyor. CHP'nin amacının MEB'e gidip, bakanla, bakanlık bürokrasisiyle görüşmek olmadığını göstermeye sadece bu örnekler bile yeterlidir. Bu eşkıyavari baskınlarla derdi bilgi almak değil, kaos ve karmaşa çıkarmaktır." ifadelerini kullandı.

Erdoğan'ın açıkalamalarının satır başları şöyle oldu:

Kamu görevlilerini tehdit etmeyi, kamu kurumlarını basmayı, bir çeşit siyasi eşkıyalık yapmayı iyice alışkanlık haline getirdi. Önce Merkez Bankasından randevu istedi, randevu verildi. Kendisi brife edildi. Çıktı, yalan yanlış birçok şeyleri anlattı.

Dürüst değil, kalibresi bozuk, cins, cibilliyet bozuk. TÜİK'ten randevu istedi, vermedi. Ne dedi? Siz imtihanı kaybettiniz. Niye? Merkez Bankası'na gittiniz, orada içeride başka dışarıda başka hareket ettiniz.

TÜİK sır kurumdur, burada da aynı şekilde hareket edersiniz. Talebinizi iletin, biz size cevap veririz dediler. Geldiler TÜİK önünde gösteri yaptılar. 

Helalleşme ve benzeri söylemlerle kendini demokrat göstermeye çalışırsa çalışsın, başında bulunduğu partinin genlerindeki faşistlik bir noktada böyle hortluyor. Kamu kurumlarına emrivaki ile gittiği için kapıda kalıyor.

Bunun son örneğini MEB'de yaşadık. Aynı şekilde Meclis açıldıktan sonra da eğitimi görüşmek üzere komisyon üyeleri davet edilmiştir. Sadece CHP'li milletvekilleri iştirak etmedi.

Bakanımız sık sık Meclis'e gidiyor. CHP'nin amacının MEB'e gidip, bakanla, bakanlık bürokrasisiyle görüşmek olmadığını göstermeye sadece bu örnekler bile yeterlidir. Bu eşkıyavari baskınlarla derdi bilgi almak değil, kaos ve karmaşa çıkarmaktır. 

Devletin kurumlarına gidebilmek dürüstlük gerektirir, sende bu dürüstlük yok, sen adam değilsin. Merkez Bankası bağımsız değil diyor, Merkez Bankası seni kabul etti, sen bağımsız değilsin, senin ipinin kimlerin elinde olduğunu merak ediyorum.

Halbuki genel başkanlık ve milletvekilliği sıfatını bir kenara bıraktım, herhangi bir vatandaş olarak istedikleri kuruma istedikleri zaman gidip diledikleri bilgiyi alma hakkına sahip olduklarını çok iyi biliyorlar. Ama dert başka olunca ortaya böyle can sıkıcı görüntüler çıkıyor.

Kandil'i bombalayacakmış iktidara geldiğinde. Sen iktidara mı geleceksin? Kandil'dekilerle dirsek dirseğe, Ankara'dan İstanbul'a onlarla yürüyen sen değil misin? Onlar sana övgü yağdırdıkça zevkten 4 köşe oluyorsun. Kandil'dekiler sana övgü yağdırdıkça zevkten dört köşe oluyorsun. Sana nasıl güvenecekler ya. Mümkün mü? Eh şimdi de ittifakınız kurdunuz, bakalım bu ittifakla nereye kadar gideceksiniz? 





 

Editör: TE Bilişim