Gazete Emek-Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının yayımladığı "Aklınla Verimli Yaşa" adlı kitapçıkla "tasarruf" tavsiyelerinde bulunmasına işçiler tepkili.

Kitapçıkta, “Banyoya kum saati koyun, 4 dakikadan fazla duş yapmayın. Saçınızı kurutma makinesi ile değil, havlu ile kurutun. Kışın fırını kullandıktan sonra kapağını açıp, ortamı ısıtın” gibi tavsiyelerde bulunulmuştu.

Antep’te işçi durağında konuştuğumuz işçiler “Bakan gelsin bizim evimizde bir ay yaşasın. Neler çektiğimizi kendi görsün. Neler yiyoruz, neler içiyoruz, hele gelsin bakalım” diyor.

"ÇOCUKLARIMIZIN GIDASINDAN KISIYORUZ"
İşçilerden İbrahim, yıllardır zaten tasarruf yapmak zorunda kaldıklarını söylüyor ve başkanlık sistemine atıfta bulunuyor: “Başkanlık sistemi geldiğinden beri tasarrufun tasarrufunu yapıyoruz. Bizi mahvettiler.”

Çocuklarına yeterli gıda desteği veremediklerini ifade ediyor İbrahim ve şöyle devam ediyor: “Çocuklar okula giderken elimizden geldiği kadar kısarak çocuklarımızın gıdasını karşılamaya çalışıyoruz. Kendimizden kısmayı yıllardır zaten geçtik. Bir de çocuklarımızdan kısıyoruz, bizi o hale düşürdüler. Bu hale düşürenler utansın.”

İşçilerden Lokman da meselenin tasarruf ile değil maaşların yetmemesi ile ilgili olduğunu söylüyor: “Ocağı yaksak en azından mutfak ısınır, e çocuklar diğer odalarda oynuyor, nasıl olacak? Zaten para yetmiyor, tasarrufla ne alakası var? 5 bin 500 TL asgari ücret. Bu kış en kötü 1000 TL doğal gaz faturası gelecek. E bir de kira var, ben mesela kiracıyım. O para da bana yetmez. Çocukların okul masrafı ve diğer şeyler… Bakan kendi gelsin benim evimde bir ay yaşasın. Neler çektiğimizi kendi görür. Neler yiyoruz, neler içiyoruz, hele gelsin bakalım.”

"KENDİLERİ TASARRUF EDİYORLAR MI?"
İşçilerden Şahin ise, kışın yaklaştığını hatırlatıyor: “Zaten bakanlık demese de tasarruf yapacağız, mecburuz. Kısmadığımız bir şeyi söyleyin bana! Kömür, odun için üç aydan beri hazırlık yapıyorum. Önceden böyle değildi, kış gelince kömürümüzü alıp eve koyardık şimdi öyle değil.”

Bir diğer İşçi Ramazan da hükümete tepki göstererek önce onların tasarruf yapmaları gerektiğini söylüyor: “Halktan tasarruf bekleyeceklerine önce sarayın ışıklarını söndürsünler. Kendileri tasarruf ediyorlar mı? Kendi akılları ile dalga geçsinler vatandaş ile değil. Bugün aldığımız asgari ücret 5 bin 500 lira, hadi 500 lira üstünü al 6 bin lira. Ben bunun neresinden kısayım? Biz kısacağımıza kendileri kıssınlar biraz. Önce kendisi kurutsun bakalım havluyla saçını.”

"ONLARA BAL KAYMAK, BİZE SİMİT DÜRÜM!"
Cengiz isimli işçi de tasarruf denilince aklına Diyanetin bütçesi geldiğini söylüyor: “Kırk tane araba ile geziyor bir kişi, ondan tasarruf etsinler. Şaşaalı hayatları var, oradan tasarruf etsinler. Yani fakirin hayatından daha ne kısacaklar ki? Giyinme, gıda onları bile artık karşılayamıyoruz. Diyanet milyon liralara kahvaltı organizasyonu yapıyor. Diyanetin ne faydası var bize?  Artık millet intihar etme noktasına geldi.”

Genç bir işçi olan Mehmet de şöyle konuşuyor: “Kendileri bal kaymak yiyor bize de simit ve dürümle geçinmemizi söylüyorlar. Bu bizim hakkımız değil, biz daha güzel yerlere gelmek için çabalarken onlar bize tasarruftan bahsediyor. Dün faturam geldi: 883 lira. Bunu nasıl ödeyebilirim, işçiyim ben. Aylığımı nereye vereyim? Çocuk var, geçim çok zor.”

Bir diğer genç işçi olan İzzettin ise duşla ilgili söylenen dört dakika meselesine dair şu yorumu yapıyor: “Biz işçiyiz, işe gidip gelip kirleniyoruz. Bize gelip dört dakika duş alın demeleri çok saçma. Kendileri yapıyorsa biz de yaparız, hiç sıkıntı değil. Şu an benim kısacak hiçbir şeyim yok. Çünkü elde olan hiçbir şey yok.”

Kaynak: Evrensel 

Editör: TE Bilişim