Gazete Emek- İhsan Arslan, Kobani olaylarında büyük bir fırsatın kaçırıldığını söyledi: “Türkiye devletinin kendi Kürdü’yle barışmadığı her an, bu devletin kaybı ve kaçırdığı fırsat demektir. Türkiye’de Kürdümüz, Arabımız, Çerkezimiz, Alevimiz ile barışmadığımız sürece, samimiyetle bu coğrafyada huzurlu bir yaşam sürdürmeyi temin etmediğimiz sürece biz fırsatları kaçırıyoruz demektir. Kobani Kürtler ile bir barışı başlatmanın, Ortadoğu’da bir zemini oluşturmanın fırsatıydı.”

Türkiye’nin Suriye’ye müdahale etmesini doğru bulmadığını belirten Arslan şöyle konuştu: “Bir başka ülkenin içişlerine bu kadar müdahil olmak, müdahil olan ülkeyi zorlar. Ve oradan da ister istemez siyaseten ve sosyal olarak da insan hakları açısından bazı yanlış uygulamaların ortağı olursunuz. Ben bu yüzden Türkiye’nin dışarıda bu kadar aktif rol olmasını doğru bulmam.”

“Yeni bir çözüm süreci beklemiyorum”

Türkiye’de yeni bir çözüm sürecininin sözkonusu olmasının oldukça zor olduğunu belirten Arslan, “AKP’nin şu anda Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ile olan ittifakı, uzun zamandır sahada sunduğu söylem ve izlediği siyasi politikalar, ‘Kürt sorunu yoktur, bitmiştir’ diyen bir kadronun bunların zıddı bir şey yapması çok zordur. Hangi ad altında olursa olsun o eski günleri geri getirme şansımızın olmadığını düşünüyorum” dedi.

“Kürt sorununu çözmedikçe bu ülke çok büyük bedel ödüyor, bütün bütçe savaşa gidiyor”

“Kürt sorununu çözemediği için bu ülke çok büyük bedel ödüyor. Her alanda büyük bedel ödüyor. Sosyal alanda ciddi bir ayrışma ve kamplaşma var, duygu kopmaları var, aidiyetlerde zayıflama var, bütün bütçe savaşa gidiyor” diyen Arslan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ama bu ülkede ne zaman olur bilemem, bu sorun gerçekten kökten çözülmedikçe ne siyasi istikrar olur ne ekonomik istikrar olur ne de güvenliğimiz garanti altında olur. Şu anda bütün politikalarımızı etkileyen ve belirleyen yegâne olay masamızdaki Kürt sorunudur. Kürt sorunumuz olmasaydı biz Suriye’de olur muyduk, bu kadar büyük bedel öder miydik? Bu kadar insan öldürülür, bu kadar gencimizi yok eder miydik?”

“Kürt sorunu terör olayı değil”

Arslan, “inkâr ve yok sayma politikalarının hiçbir zaman fayda vermediğini” vurgulayarak “Eğer Kürtler sadece bizim bir yöremizde olsalardı, sayısı da Türkiye’deki Çerkezler, Araplar veya Boşnaklar kadar olsaydı sorun bir şekilde küçültülürdü, ertelenirdi. Bazı tavizlerle yok edilebilirdi ama yaftalandığı gibi Kürt sorunu basit bir terör olayı değil, Türkiye’de bütün bu hukuki veya gayri hukuki engellemelere rağmen, caydırmalara rağmen altı milyon seçmenimiz o tarafta yer alıyor. Israrla devletin getirdiği engellere rağmen, kayyumlara rağmen 83 milyon nüfusumuzun bu kadarı karşı tarafta yer alıyor” diye konuştu.

Diyalogumuz zayıf

Aslan BBC Türkçe'ye verdiği röportajda ise şunları söyledi:

Başlangıçta bu tür bir diyalogumuz vardı. Ben 2007'de bir gün röportajımda Abdullah Öcalan'ı yok sayamayız demiştim. Tayyip Bey'le görüştüğümüzde bana hiç kızmadı ama "Bizim görüşmediğimizi nereden biliyorsun?" dedi. Haklıydı. Benim istihbarı bilgim yoktu. Onunki doğruydu, benimki yanlıştı. Böyle bir iki olay olunca o zaman diyorsunuz ki Müslümanlıksa senin kadar Müslüman, güç desen her türlü güç var, akıllıysa senden akıllı. O zaman "Allah selamet versin" deyip vazgeçiyorsun. O bakımdan şu an diyalogumuz zayıf.Tüm bu konuştuklarımız ışığında Berat Albayrak'ın istifasına nasıl bakıyorsunuz? 

Parlamenter sistem çok uzak değil

Bu bir süreçtir. Liderlere bağlı değildir. Vatandaşın talep ve desteği sonucu da oluyor bu, durup dururken olmuyor seçimle oluyor bunlar. Ama bunun uzun süre devam etmesi beklenemez bana göre. Bence bu bir dönemdir, bu geçer. Geçtikten sonra Türkiye'de parlamenter sisteme geçişin ben çok uzak olmadığını düşünüyorum. Tayyip Bey'in şahsında müthiş bir enerji, kabiliyet, karizma var. Hataları bir kenara bırakıyorum. Ama şimdi Tayyip Bey'in uhdesindeki bu kadar sınırsız yetkileri onun gibi kullanabilecek ben ikinci bir adam görmüyorum. Bu kabiliyetleri daha düşük olan gelecek liderlerin bu işi götüremeyeceklerinden hareketle, muhalefette de bu çok seslendiriliyor. Başkanlık sisteminin bizde iyi sonuçlar vermediği kabul ediliyor, ben de katılıyorum.

Darbe saatini erkene aldılar

İhsan Arslan, kitabında 15 Temmuz günü MİT'e ihbar geldiğinde, "neredeyse çocukluğunu bildiği" Hakan Fidan'ın odasında olduğunu anlatıyor:"Bana dedi ki, 'bir ihbar geldi. Her gün böyle ihbarlar oluyor. Hangisi doğru, hangisi yanlış kestirmek zor.' Sonra telefona Genelkurmay İkinci Başkanı'nı bağladılar. Duydum ben o konuşmayı. 'Bir şey var, beni alacaklarmış bu gece' dedi. Hakan Bey biraz rahatsızdı, ama telaşlanmamıştı. Saat de beş olmuştu. Koşturmaca devam ediyordu, uzatmadan kurumdan ayrıldım. Sonradan yaptığım değerlendirmeye göre, Genelkurmayla telefonu bağlayan özel kalemi darbecilerden olunca, darbeciler olayın duyulduğunu düşünüp darbe saatini erkene almış olmalılar." 

Koridora gerek kalmaz

Bizim Kürt meselesi diye bir meselemiz olmasa, adına güvenlik koridoru dediğimiz işte Kürtlerden oluşacak bir siyasi yapıdan endişemiz olmasaydı bizim Suriye politikamız bu olur muydu? Hayır, olmazdı. Suriye'de bugün izlediğimiz politikanın temelinde bizim Kürt sorunumuz yatıyor. Onu çözdüğünüz zaman biz Suriye'yi bir günde çözeriz. 

 Kobani IŞİD tarafından üç taraftan kuşatılmıştı, bunun dışında sadece Türkiye ile sınırı vardı.

Kürt olunca durum değişiyor

Evet, makas orada açıldı. Salih Müslim Türkiye'ye geldiği günlerde Türkiye orayı sahiplenebilirdi. Onlar da buna müsaitti. Biz oradaki potansiyelin PKK ile ilintisini fark ettiğimiz zaman irkildik. Halbuki onu sınırlayabilirdik, bizimle işbirliği yapmalarını temin edebilirdik. Esad'a karşı savaşan örgütleri nasıl destekleyip silahlandırıp eğittik; Kürtleri de Türkiye ile hareket eden bir güç haline getirebilirdik. Nüfusu benden az, devlet yapısı yok, silahı yok, 3-5 milyon Kürtten mi korkacağım Türkiye olarak? Türkiye büyük bir ülke, hesabı buna göre yapmamamız gerekiyor. Ama Kürt olunca durum değişiyor. Kürt kelimesini hangi cümleye koysanız gerçeğin dışında bir yere varırsınız.

Bataktayız

Biz oradaki Kürtleri yanımızda görebilirdik, destek verebilirdik. Onun için vereceğimiz emek, zahmet ve bedel, bugünkünden çok daha az olurdu. Şu anda biz oraya bana göre tırnak içinde bataktayız diyebilirim. Çünkü biz bir şeyi göremedik. Orta Doğu'da Kürtlerin varlığı asla inkar edilemeyecek bir boyuttadır. Suriye'yi iyi yönetebilseydik, Esad bize "ağabey" diyordu. Bizim mahallemiz gibiydi. Yüzyıldır bir demokrasi olamadık, adamdan bir sene içinde demokratikleşmesini istedik. Ona muhalif olan radikal İslamcı grupların bir anda çevreden merkeze gelip oturmasını, Esad'ın buradan gitmesini bekledik. Bu işin tabiatına uygun değil. 

Kürtlerin ne istediğini Ankara bir türlü anlamıyor

Bundan sonra illa adımlar atılmak zorunda, atılacak her adım bize daha pahalıya mal olacak. Çaresi yok. Güvenin sağlanması biraz zor. Biz onu yıktık çünkü yapamayacağımız çok şeyi söylemeye alıştık. Ümit verdik, yerine getirmedik. Bir zamanlar Tayyip Bey'in bu sorunu çözebileceği ümitler varken şimdi artık bu ümitler yok. Çünkü biz de şiddetle sorunu çözmeye kalkıştık. Hak ihlalleri ve hukuk dışı uygulamalar halkın tepkisini, bilinci artırıyor. Kürtlük bilinci ve siyasi hak talepleri geçmişte olmadığı kadar güçlüdür şu anda. Kürtler adalet istiyor, basit bir şey. Kürtlerin ne istediğini Ankara bir türlü anlamıyor ya da biliyor ama izliyor. Çünkü evet bunlar bunu istiyor deseler cevap vermeleri gerekiyor. AK Parti'nin kuruluşunda Avrupai değerler vardı, evrensel yargı sisteminin devreye girmesi… 15 Temmuz kimyamızı bozdu bizim. 
 

Editör: TE Bilişim