Gazete Emek-  Avrupa Parlamentosu (AP), Avrupa Birliği’nin Türkiye ile tam üyelik müzakerelerini askıya alınması çağrısında bulunan raporu kabul etti.

Raporun tek taraflı ve nesnellikten uzak olan söz konusu tavsiye kararının kabul edilmesi mümkün olmadığı vurgulanan açıklamada, “Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin, AB’ye üyelik perspektifi temelinde olumlu bir gündem çerçevesinde yeniden canlandırılmasına yönelik çaba harcandığı bir dönemde, tek taraflı ve nesnellikten uzak olan söz konusu tavsiye kararının kabul edilmesi mümkün değildir. İnsan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü, yönetim yapımıza ve siyasi partilere ilişkin gerçek dışı iddialar içeren, ülkemizin etkin, çözüm odaklı, insani ve girişimci dış politikasını tehdit olarak gören, Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konularında tamamen haksız, yanlı Yunan ve Rum tezlerini yansıtan ve 1915 olaylarına ilişkin tek taraflı tutarsız Ermeni anlatılarına dayanan önyargılı bu yazımı reddediyoruz” denildi.

Avrupa Parlamentosu’nun, daha önceki yıllara oranla Türkiye’ye çok daha fazla sert eleştiriler yöneltildiği gözlendi.

'MUHALİF GÖRDÜKLERİ HERKES İÇİN TEHDİT UNSURU'

DW Türkçe'den Kayhan Karaca'nın haberine göre, MHP ile yakınlığına vurgu yapılan hareketin 'AB terör örgütleri listesine eklenmesi' ve AB içindeki örgütlenmesinin yasaklanması için inceleme başlatılması istendi. Konuyla ilgili paragrafta Ülkücü hareketin 'özellikle Kürt, Ermeni veya Yunan ve muhalif olarak gördükleri her şahıs için tehdit oluşturduğu' belirtilerek, etkilerine karşı konulması çağrısı yer aldı.

Avrupa Parlamentosu (AP) ilk defa bir Türkiye raporunda Ülkücü hareketin (Bozkurtlar) 'AB terör örgütleri listesine eklenmesi' fikrini gündeme taşıdı. AP Türkiye raportörü İspanyol parlamenter Nacho Sanchez Amor tarafından hazırlanan Türkiye raporuna bu amaçla bir madde eklendi. 'Irkçı ve aşırı sağcı' olarak tanımlanan Ülkücü hareketin "Sadece Türkiye değil aynı zamanda Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerde de kaygı verici şekilde ilerlediği" görüşü savunuldu.

AB içinde bu konuda ilk adım Fransa'da atılmış, Fransız hükümeti 4 Kasım 2020 tarihinde yayımladığı bir kararnameyle, kimi Ülkücülerin Fransa'daki eylemlerini gerekçe göstererek, hiçbir hukuki statüsü olmayan 'Bozkurtlar' hareketini yasaklamıştı. Fransa'nın ardından benzer bir girişim Almanya'da da gündeme gelmişti.

AB terör örgütleri listesi AB devlet ve hükümet başkanları tarafından belirlense de, AP tarafından atılan bu adım ilk defa bir AB organının Ülkücü hareket için "terörist" sıfatını kullanıyor olması bakımından önem taşıyor.

'OTORİTER YÖNETİMDEN VAZGEÇİN'

AP genel kurulunda gerçekleşen Türkiye oturumunda ilk söz alan raportör Nacho Sanchez Amor oldu. Türkiye-AB ilişkilerinin tarihi planda en düşük seviyede olduğunu belirten Sanchez Amor, iki taraf arasında güvenin yenilenmesi için Ankara'ya "Avrupa karşıtı söylem ve otoriter yönetim anlayışından vazgeçin" şeklinde seslendi.

'POZİTİF GÜNDEM, DEMORKATİKLEŞMEYE BAĞLI'

AB devlet ve hükümet başkanlarını temsil eden Avrupa Birliği Konseyi'ni 'Türkiye'nin Avrupa değerlerine bağlılığı' konusunu ikinci plana itmekle eleştiren Sanchez Amor, Ankara ile pozitif gündemin 'demokratikleşme koşuluna bağlı olduğunu' söyledi. Gümrük birliğinin güncellenmesi konusunu örnek veren raportör, konunun AP genel kurul gündemine gelmesi halinde demokrasi koşulu aranacağı mesajı verdi. Türkiye'nin 'hükümetinden ibaret olmadığı' görüşünü savunan Sanchez Amor, AP olarak Türk sivil toplumuna destek olmaya devam edeceklerini söyledi. Raporundaki tüm eleştirilere rağmen "Türkiye'ye kapıların açık tutulduğunu" ifade etti.

'TÜRKİYE'YE KAPILAR KAPATILMADI'

AB Konseyi adına söz alan dönem başkanı Portekiz'in Dışişleri Bakanı Augusto Santos Silva, Türkiye'de hukuk devleti ve temel haklara saygı konusunda kaygıları olduğunu söyledi. Türkiye'nin 'aday ülke' statüsüne işaret eden Portekizli bakan, son dönemde Ankara'dan, Doğu Akdeniz'de gerilimin düşmesi ve provokatif söylemlerin azalması gibi olumlu sinyaller geldiğini belirtti. AB Konseyi'nin 'Türkiye'nin AB'den uzaklaştığı' yönünde 2018'de aldığı kararın geçerliliğini koruduğunu belirten Santos Silva, buna rağmen Türkiye'ye kapıları kapatmadıklarını ve belli alanlarda iş birliğini geliştirmek istediklerini anlattı.

DEMİRTAŞ VE KAVALA ÖRNEĞİ

Avrupa Komisyonu'nun genişleme sürecinden sorumlu üyesi Oliver Varhelyi ise Türkiye-AB ilişkilerinde son zamanlarda Yunanistan ve Kıbrıs konusunda bazı olumlu adımlar atılmış olsa da Türkiye içindeki reformlarda gerileme olduğunu söyledi. Siyasi partilerin 'hedef alınması', İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesi ve AİHM'nin Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş kararlarını örnek gösterdi. Varhelyi, Türkiye ile ilişkileri geliştirmenin 'AB için stratejik çıkar meselesi' olduğunu belirterek, "Demokratik ve refah içinde bir Türkiye bizim için de avantaj" ifadelerini kullandı. Avrupa Komisyonu'nun Türkiye ile iş birliğini geliştirmek için dört ana alan belirlediğini belirten Varhelyi, bunları 'ticaret, göç, üst düzey diyalog ve insandan insana temas' olarak sıraladı.

AP'nin sayıca en büyük grubu olan Hıristiyan Demokratlar adına söz alan Rumen parlamenter Gheorghe-Vlad Nistor, 'saygı duyulması gereken birçok yasaya saygı duymayan bir ülke' olarak tanımladığı Türkiye için 'hayati öneme sahip bir komşu, stratejik bir ortak ve NATO'da müttefik bir ülke' ifadelerini kullandı.

'TÜRKİYE'NİN AB'DE YERİ YOK'

Sosyal Demokrat Grup adına konuşan Portekizli parlamenter Pedro Marques, "Türkiye'deki mevcut gidişat tersine dönmezse hiçbir şey yokmuş gibi yapamayız. İnsan hakları konusunda çok kaygılıyız. Başkan Erdoğan ülkesi, halkı ve Avrupa ile ilişkileri için değişmek zorunda" dedi.  Liberal Grup adına konuşan Belçikalı parlamenter Hilde Vautmans Türkiye'nin dış politikasının 'Avrupa çıkarlarına aykırı' olduğunu savundu. "Bu Türkiye'nin AB'de yeri yok" ifadelerini kullanan Vautmans, AB'nin Türkiye politikasını netleştirmesini istedi.

Aşırı sağcı ve milliyetçi 'Kimlik ve Demokrasi Grubu' adına söz alan Avusturyalı parlamenter Harald Vilimsky, Avusturya'da Başbakanlık binasına İsrail bayrağı çekilmesinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Avusturya hakkındaki ifadelerini örnek göstererek, genel kurula "Bir AB ülkesine bu şekilde davranan bir ülkeyle hâlâ müzakere etmek istiyor musunuz?" şeklinde seslendi.

'POPÜLİST VE FAŞİSTLERİN İŞİNE YARIYOR'

Yeşiller Grubu adına konuşan Alman parlamenter Sergey Lagodinsky, Türkiye'de hukuk devleti anlayışını eleştirdi. AB ile Türkiye'nin birbirlerinden her geçen gün daha da uzaklaştıklarına işaret edip, Yeşiller olarak 'üzücü' buldukları bu durumun 'sadece popülist ve faşistlerin işine yaradığı' görüşünü dile getirdi. Lagodinsky AİHM kararlarına uyulmasını ve kadınlara ve LGBT haklarına daha fazla hoşgörü gösterilmesini istedi. Sol (Komünist) Grup adına konuşan Kıbrıslı parlamenter Giorgos Georgiou ise 'uluslararası hukuku çiğnediğini' öne sürdüğü Türkiye'ye karşı yeri geldiğinde yaptırım uygulanması fikrini savundu.

RAPORDA NELER VAR?

19 Mayıs Çarşamba günü AP genel kurulunda oylanacak raporda 'Türkiye'nin her geçen gün AB değer ve normlarından uzaklaştığı' belirtilip, 'ilişkilerin tarihi planda en düşük düzeyde olduğu, bu durumun da Ankara'nın üyelik ve reformlar konusundaki siyasi iradesi hakkında şüphe uyandırdığı' not ediliyor. Türkiye'nin özellikle Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti'ne yönelik politikalarının eleştirildiği raporda, Türk dış politikasının 'diplomasi ve diyalog yerine askeri seçenekler' temelli yürütüldüğü savunuluyor. Suriye, Libya ve Dağlık Karabağ buna örnek olarak veriliyor.

Türkiye-AB ilişkilerindeki mevcut gidişatın acilen ve tutarlı biçimde tersine dönmemesi halinde Türkiye ile katılım müzakerelerinin askıya alınması, tarafların daha gerçekçi biçimde ve üst düzey diyalog çerçevesinde ilişkileri gözden geçirmesi ve gerektiği takdirde gelecek için yeni ilişki modelleri arayışına girmesi isteniyor. İki taraf arasındaki gerginlik tamamen sonlandıktan sonra ilişkilerin mevcut çerçevesini ve gelecek için yeni ilişki modellerini görüşmek üzere Türkiye ve AB yöneticileri arasında özel bir toplantı düzenlenmesi öneriliyor.

Parlamento buna rağmen, 'Türk hükümeti üzerinde baskı uygulamak ve kendisiyle yapıcı diyalog için en kuvvetli aracın hâlâ üyelik süreci olduğunu', salt çıkar üzerine kurulu bir ilişkinin Türkiye'nin daha demokratik bir modele doğru ilerlemesine katkı sağlamayacağını not ediyor.

Raporda şu maddeler öne çıktı:

*Türkiye’nin AB değerleri ve standartlarıyla arasına mesafe koyması ilişkilerde tarihi bir dibin görülmesine neden oldu. Öyle ki, bu durum her iki tarafın da var olan ilişki çerçevesini gözden geçirmesini şart koşmaktadır.

*Türkiye’nin reform konusundaki isteksizliği daha derinlikli bir ilişki biçiminin önünde engel olmuş ve ilişkiler daha ziyade gündelik ve dönemsel gelişmeler üzerinden pazarlıkla yürütülen bir hale gelmiştir.

*Üç ana alanda Türkiye’de yaşanan gerileme derin endişe kaynağı halini almıştır: Hukukun üstünlüğü ve temel haklarda yaşanan gerileme, tersine işletilen kurumsal reformlar ve çatışmacı dış politika ile açık bir AB karşıtlığı söylemi. Bu aşamada Türkiye’yi AB vizyonu konusundaki samimiyetini ve bağlılığını sorgulamaya çağırıyoruz.”

Ayrıca Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’ye ‘Ermeni Soykırımı’nı tanıma’ çağrısında bulunduğu kaydedildi.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI’NDAN SERT TEPKİ

Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Parlamentosu’nun 2019-2020 Türkiye Raporu hakkında mesaj yayınladı.

Bakanlıktan yapılan açıklama şöyle:

Avrupa Parlamentosu’nun (AP) tavsiye kararı niteliğinde olan 2019-2020 Yılı Türkiye Raporu, 19 Mayıs 2021 tarihinde AP Genel Kurulu’nda kabul edilmiştir.

Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin, AB’ye üyelik perspektifi temelinde olumlu bir gündem çerçevesinde yeniden canlandırılmasına yönelik çaba harcandığı bir dönemde, tek taraflı ve nesnellikten uzak olan sözkonusu tavsiye kararının kabul edilmesi mümkün değildir.

İnsan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü, yönetim yapımıza ve siyasi partilere ilişkin gerçek dışı iddialar içeren, ülkemizin etkin, çözüm odaklı, insani ve girişimci dış politikasını tehdit olarak gören, Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konularında tamamen haksız, yanlı Yunan ve Rum tezlerini yansıtan ve 1915 olaylarına ilişkin tek taraflı tutarsız Ermeni anlatılarına dayanan önyargılı bu yazımı reddediyoruz.

Raporda Türkiye’nin katılım müzakereleri sürecinin geleceğini tartışmaya açmaya yönelik ifadeleri vizyonsuzluk ve ahde vefa ilkesinden sapma çabası olarak görüyoruz. Ülkemizin katılım müzakereleri sürecinde yaşanan duraksamanın, Türkiye’nin reform iradesinin eksikliğinden veya AB müktesebatını üstlenme yetersizliğinden değil, bazı çevrelerin en başından bu yana, üyelik sürecini Türkiye aleyhinde siyasi istismar vesilesi olarak kullanmış olmasından kaynaklandığını en iyi AB kurumları ve AP üyeleri bilmektedir.

AB üyeliği, Türkiye için stratejik bir hedeftir ve tüm Avrupa ve ötesi için bir kazanç olacaktır. Ülkemiz bu hedef doğrultusunda çalışmalarını kararlılıkla sürdürecektir.

AB tarafı, taahhütlerimizi yerine getirdiğimiz 18 Mart Türkiye-AB Mutabakatı kapsamında, özellikle göç konusunda çabalarımızı söylemde takdir ederken, katılım sürecinden göç işbirliğine kadar 18 Mart Mutabakatındaki kendi taahhütlerini yerine getirme konusunda somut bir adım atamama kısır döngüsünden çıkmalıdır.

AB’ye aday ülke olarak, AP’den beklentimiz, Türkiye aleyhindeki temelsiz iddiaların ve körü körüne suçlamaların zemin bulduğu platform olmak yerine, Türkiye’yle ilişkilerin nasıl geliştirilebileceği ile ülkemizin AB’yle bütünleşme sürecine ne şekilde katkı sağlanabileceğine yönelik yapıcı çalışmalar yürütmesidir.

Kaynak: Dokuz8haber

Editör: TE Bilişim