Gazete Emek- CHP'li Sezgin Tanrıkulu'nun Cumartesi Anneleri ile ilgili Persicope üzerinden yapacağı canlı yayın, Spor Toto Süper Lig maçları sırasında Periscope'a erişim yasağı nedeniyle bu platformdan yapılamadı. Facebook üzerinden yapılan yayında konuşan Tanrıkulu, "Bu yasak medya ve ifade özgürlüğünün açık ihlalidir" dedi.

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun, Periscope üzerinden canlı yayınla gündemi değerlendirdiği ve 34 haftadır devam eden programı, Süper Toto Süper Lig maçlarının oynandığı sürede Periscope’a erişim yasağı uygulanması nedeniyle bu hafta Facebook üzerinden yapıldı.

 
“21/21” programının 35’nci bölümünün konusu Cumartesi Anneleri’ydi. Periscope üzerinden Galatasaray Meydanı’nda yaşananlara ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamalarına karşı görüşlerini ifade edememesine tepki gösteren Tanrıkulu, “Bu yasak medya ve ifade özgürlüğünün açık ihlalidir” dedi.


‘TÜRKİYE’DE YARGININ GELDİĞİ NOKTA BU’

İstanbul 1’nci Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince, yayın hakları Dıgitürk’e ait Süper Toto Süper Lig maçlarının oynandığı sürelerle sınırlı olmak üzere, Periscope’a erişim yasağı uygulanmasına karar verilmişti. Yayıncı kuruluşun başvurusu sonrası mahkemenin aldığı kararla yayınını Periscope üzerinden yapamayan Tanrıkulu, haber alma hakkı ile ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini söyledi. “Türkiye’de yargının, özgürlük anlayışının geldiği nokta bu” diyen Tanrıkulu, mahkemenin kararını eleştirerek, “Bir yargıcın bunu düşünmeden sadece Dıgıtürk gibi bir şirketin talebine teslim olması, başka yurttaşlarımızın ifade özgürlüğünü, haber alma hakkını engellemiş olması başka bir alan üzerinden de nasıl yasakçı olduğunu çok açık bir şekilde gösteriyor” diye konuştu.

‘TEKME İLE İNSANLARIN KAFALARINA VURUYORLARDI’

Tanrıkulu, Periscope üzerinden yayınlanamayan ve konusu Cumartesi Anneleri olan programında, Galatasaray Meydanı’ndaki oturma eyleminin 700’üncü haftasında yaşananlara ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamalarına karşı şu değerlendirmeyi yaptı:

İÇİŞLERİ BAKANI İLE TELEFONDA GÖRÜŞTÜM

Toplumda vicdan sahibi hiç kimse Cumartesi Anneleri’nin bu çığlığına sessiz kalmadı ve 700’üncü haftada Galatasaray’daki meydanda toplanma çağrısı yaptılar. Barışçıl, sivil ve adalet çağrısını o meydanda Cumartesi Anneleri tekrarlayacaklardı. Cumartesi sabahı yasak kararı bildirildi. Ben de 10 00 gibi haberdar oldum bu yasaktan, meydana geldim. İçişleri Bakanı ile telefonda görüşme yaptım. Bu yasaktan bilgisi olduğunu ve kendilerinin bilgisi dahilinde bunun yapıldığını, 700’üncü buluşmanın terör örgütlerinin muhatap olduğunu ifade etti. Ben de kendisine kimin çağrı yaptığını bilmediğimi ama bu oturumun hiçbir zaman siyasi partilerin ve siyasetçilerin kendilerini ifade etme alanı olmadığını, amblemin bulunmadığını, insanların sivil kimlikleriyle burada olduklarını söyledim. Yasaklamanın yanlış olacağını ifade ettim. Maalesef kendisi yasağın devam edeceğini söyledi.

GEÇMİŞTEN HİÇ DERS ALMAMIŞLAR

Cumartesi Anneleri gözaltına alındı ve gözaltına alınanlardan bir tanesi de Emine Ocak’tı. Hasan Hocanın annesi araca kadar götürüldü. Israrımız sonrası arabadan indirdiler. O saatten sonra da ağır muameleye tabi tutuldu alınanlar. Kabul edemeyeceğim davranışlarla karşı karşıya kaldım. Bana bu şekilde davranan polisleri uyardım. Akıldan uzak davranış içerisindeler, geçmişten hiç ders almamışlar. Her hafta beni orada gören iki polis memuru benim TBMM kimliğine, ‘sahte olduğunu nereden bileceğiz’ deyip herkesin ortasında tacizde bulunma kabalığını gösterebildi. Bana karşı bu şekilde davranan güvenlik güçlerinin oradaki yurttaşlarımıza nasıl davrandıklarına şahit oldum. Tekme ile kalkanların arkasında insanların kafalarına vuruyorlardı. Ben vurmayın dedikçe kalkanları kapatıp vurmaya çalışıyorlardı.

DERİN DEVLETİN YENİ SAHİBİ… 

İçişleri Bakanı’nın açıklamasının tarihi bağlamı yok. Tamamen tutarsız ve Cumartesi Annelerine “paçoz” gibi, Türk Dil Kurumu’na göre en ağır hakaret içeren bir kavramı kullandı. Kim bu? Adalet ve Kalkınma Partisi’ne 2013 yılında katılan, Doğru Yol Partisi geleneğinden gelen, o tarihe kadar da Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhurbaşkanına her türlü hakareti yapmış olan İçişleri Bakanı. 2011 yılında Cumartesi Anneleriyle görüşen ve o görüşmeden sonra kendi grup toplantısında Berfo Ana’nın sözlerini kendi grubuna dinleten ve Cumartesi Anneleri üzerinden faili meçhul cinayetleri ve kayıpları eleştiren Erdoğan’ı tekzip eder bir biçimde bunu yaptı. Bunun büyük bir tarihsel bir anlamı da var. Bu Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, İçişleri Bakanı şahsında derin devletin de sahibi olduğunun başka bir ifadesidir. Derin devletin yeni sahibi Adalet ve Kalkınma Partisi, kendisinden önce de yapılan ve yargılanmayan zaman aşımına uğrayan bütün bu faili meçhul cinayetlerin bütün bu kayıpların siyasal sorumluluğunu da üstlenmiş bulunmaktadır. Kürt sorunu devlettedir. Başka bir siyasal sorumluluğu İçişleri Bakanı bu açıklamasıyla üstlenmiş bulunmaktadır. Böyle bir açıklama başka bir durumu bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur.

TANRIKULU DAVAYI AİHM’E TAŞIMIŞTI

Sezgin Tanrıkulu 2005 yılında, Diyarbakır Barosu avukatı olarak “Cumartesi Annesi” Dilşah  Özgen’in davasını AİHM’e taşımış, AİHM Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkûm etmişti. Tanrıkulu, o kararı paylaştığı Twitter hesabından şöyle yazdı, “Fikri Özgen, Kulp’a bağlı Yeşilköy’ün muhtarıydı; 1997’de Diyarbakır kaçırıldı: Beyaz Toros ile. O günden bu yana, eşi Dilşah Teyze onu arıyor: Cumartesi Anneleri de 672. hafta’da Fikri amcayı sordu, avukatı idim. İşte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı:

https://www.kararara.com/aihm/turkce/aihm10403.htm''

Kaynak: Duvar

Editör: TE Bilişim