Gazete Emek- 700. haftadan itibaren Galatasaray Lisesi önündeki sessiz oturma eylemlerine izin verilmeyen Cumartesi Anneleri/İnsanları, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu Çukurluçeşme Sokak’ta 712. basın açıklamasını gerçekleştirdi.

Ellerinde karanfiller ve kayıplarının fotoğraflarını taşıyan Cumartesi Anneleri/İnsanları’na, sivil toplum dernekleri ve siyasi parti temsilcileri de destek verdi.

Eylemde ilk olarak 1994’te Mardin’de gözaltına alındıktan sonra kendisinden haber alınamayan Nihat Aydoğan’ın eşi Halime Aydoğan konuştu. 24 senedir eşini aradığını anlatan Akdoğan, ölene kadar eşinin kemiklerini arayacağını söyledi:

"Biz onlardan çok şey istemiyoruz, sadece kemiklerimizi istiyoruz. Nereye koydularsa oradan çıkartıp kemiklerimi bana versinler. Bizi bu hale sokmayın artık, yeter. Kimse buraya boşuna gelmiyor. Kiminin eşi, kiminin oğlu-kızı, kiminin babası, herkesin bir kayıbı var burada. Yazık günah bu insanlara. Biz de bu ülkenin insanıyız. Biz başka bir yerden gelmedik, böyle ayrımcılık yapmasınlar. Evet, benim eşim kayıp. Arıyorum, aramaktan da vazgeçmiyorum. Devletten para pul istemiyorum; kemik istiyorum, kemik!"

Tepe: Katilleri yargılayın  

Eylemde, gözaltında kaybedien  Özgür Gündem muhabiri Ferhat Tepe'nin annesi Zübeyde Tepe de konuştu.  1993 yılında Korkmaz Tağma tarafından oğlunun kaçırıldığını ve ağır işkencelerden geçirildiğini, cansız bedeninin Hazar Gölü'nde bulunduğunu anlatan Tepe, oğlunun katillerinin yargılanmasını istedi:

“Benim oğlum gözaltına alındı ve kaybedildi, istiyorum ki başka insanlar da gözaltında kaybedilmesin. Çocuklarının mücadelesini sonuna kadar devam ettireceklerini belirten Tepe, şöyle devam etti: "Korkmaz Tağma hala yargılanmadı, istediği gibi rahatça dolaşıyor. Ondan hiçbir zaman hesap sorulmadı. Biz çocuklarımıza yapılanların hesabını sormak istiyoruz. Cumhurbaşkanına da Emine Erdoğan'a da sesleniyorum; o da bir anne, onun oğlu hiç kayboldu mu? Oğlu günlerce işkencedeyken o onu görmeden acısını hiç hissetti mi? Çocuklarımızın katillerini adalet önüne getirsinler artık. Biz yalnızca adalet istiyoruz."

Ocak: Susmayacağız, vazgeçmeyeceğiz

Haftanın basın açıklamasını Cumartesi Anneleri/İnsanları’ndan Maside Ocak okudu.

Demokratik bir hukuk düzeninin insan hak ve özgürlüklerinin güvencesi ve varlık koşulu olduğunu söyleyen  Ocak, Türkiye'de demokratik, insan hak ve özgürlüklerine dayalı bir hukuk düzeni olmadığı için Cumartesi Anneleri'nin var olduğunu dile getirdi.

Ocak,  son olarak şunları söyledi:  

"Bu inkar insanlığın inkarıdır. Unutulmasın ki; her insan tüm insanlıktır. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere iktidarı, inkarı ve cezasızlığı sonlandıracak, adımları atmaya çağırıyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin, kayıplarımızın akıbetlerine ulaşmadan, onları kendi ellerimizle toprağa verip vedalaşmadan, kaybedenlerden adil bir yargı önünde hesap sormadan yani hak yerini bulmadan hiçbir güç meşru mücadelemizi durduramaz. Bizim mücadelemiz insanlık mücadelesidir susmayacağız, vazgeçmeyeceğiz."

Nihat Aydoğan nasıl kaybedildi?

39 yaşındaki Nihat Aydoğan, 4 çocuk babasıydı. Midyat/ Doğançay Köyü'nde yaşıyordu. Gönüllü Korucu olmayı istemeyen Doğançaylllar üzerinde yoğun bir baskı vardı. Bu baskı ortamında Nihat Aydoğan'ın evi de sık sık basılıyor, gözaltına alınan Aydoğan günlerce işkence görüyordu. 30 Kasım 1994 tarihinde saat 05.00 sularında, çok sayıda özel tim, asker ve korucu tarafından Aydoğan Ailesi'nin evine yine bir baskın düzenledi. Kapıyı kırarak içeri giren asker ve korucular Nihat Aydoğan'ı dipçikle döverek yatağından çıkarttı. Ellerini ve gözlerini bağlayıp kanlar içinde önce Midyat Jandarma Karakolu'na, daha sonra da Mardin Jandarma Merkez Komutanlığı'na götürdüler. Ardından Nihat Aydoğan'dan bir daha haber alınamadı.

Resmi makamlar Nihat Aydoğan'ın gözaltına alındıktan 20 gün kadar sonra nöbetçi savcılığa sevk edildiğini, ifadesi alındıktan sonra da serbest bırakıldığını iddia etti. Ancak bu iddia hiçbir zaman güvenilir bir kanıtla desteklenmedi. Uzun yıllar sonra Nihat Aydoğan için nüfus kütüğüne ölüm kaydı düşüldüğü açığa çıktı. Nüfus İdaresine ölüm bildiriminde bulunan köy muhtarı, jandarma komutanının baskısı sonucunda gerçek olmayan bu bildirimi düzenlemek zorunda kaldığını itiraf etti.

Aydoğan Ailesinin resmi kurumlara yaptığı tüm başvuruları sonuçsuz kaldı. Nihat Aydoğan'ın akıbeti karanlıkta bırakıldı ve onu kaybedenler cezasızlıkla korundu. 

Kaynak: Bianet

Editör: TE Bilişim