Ferit ASLAN/DİYARBAKIR

Gazete Emek- Diyarbakır’da, Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) tarafından sosyal medya platformu üzerinde düzenlenen toplantıda konuşan Gelecek partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, bir çok konuda açıklamalarda bulundu. Davutoğlu, infaz yasası ile 1990’lı yılların mafyatik unsurlarının tekrar alan kazanmaya başladığını belirterek, çözüm süreci döneminde de HDP’nin o dönemdeki eş genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile HDP’nin kimlik siyasetini aşması konusunda çok konuştuklarını söyledi. 

DİTAM’ın  uzun süreden beri yürüttüğü “Tigris Diyaogları” Covid-19 salgını nedeniyle internet ortamına taşındı. “Yeni Dönemde Türkiye Siyasetinde Muhalefet ve Gelecek Partisi’nin Tutumu” başlıklı toplantının konuğu ise Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu oldu. Sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve gazetecilerin de katılımcı olduğu toplantının açılış konuşmasını DİTAM Başkanı Mehmet Vural yaptı. Türkiye’de ötekileştiren, yok eden kindar bir siyaset anlayışının hakim kılınmaya çalışıldığını, 100 yıllık Kürt sorununun hala ortada durduğunu belirten Vural, “Türkiye, Kürt sorununu kendi içinde çözemediği için sorun uluslararası boyut kazandı. Ama çözümü imkansız değildir. Kürt halkı kendi hak ve kimliğinden mahrum bırakmanın bir anlamı yoktur. Kürtlerinde bu ülkeden ayrılma imkanı yoktur. Bu sorun reddedilerek, intikam ve kin ile çözülemez” dedi.

“Ya enkazın altında kalacağız, yada çıkmak için yol bulacağız”


Daha sonra konuşan Gelecek Partisi Genel başkanı Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin Türkiye demokrasisi için bir tehdit olduğunu belirterek, “Ya enkazın içinde kalacağız yada enkazın içinden çıkmanın bir yolunu bulmaya çalışacağız” dedi. 2013’te çözüm süreci ile birlikte Türkiye kendi içindeki sorunları çözebilme görüntüsünü gösterdiğini, Dışişleri Bakanı olarak büyük destek verdiğini, ama aynı yıl Türkiye’nin otoriterleşme tohumları da ekildiğini söyleyen Davutoğlu, “ Bir taraftan Gezi olayı, Sünni alevi kırılması, arkasından Mısır’da darbe ve Arap baharı rüzgarının otoriterleşmeye meyil etmesi, IŞİD’in Irak’tan Suriye’ye geçmesi, Arap baharındaki dalgayı terörize etmesi gibi nedenler demokratik dalgayı çökertti” dedi. Gelecek partisi lideri Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

“1990’lı yılların mafyatik unsurları tekrar alan kazanıyor”


“Benim Başbakanlık dönemimde bütün çabam Türkiye’yi bu antidemokratik trendin dışında nasıl tutarıza yöneliktir. Nasıl Ak Partiyi dönüştürürüz, çünkü Ak Parti dönüşürse Türkiye’deki sistemde doğru yerlere oturur kanaatim vardı ve Genel başkanlık döneminde de bunun için çok çaba sarf ettim. Başbakanlıktan ayrılmam gerekçem de zan edildiği gibi sayın Erdoğan ile liderlik yarışı değildi. Başbakanlıktan ayrılmama sebep olan sebepler bugün içinde geçerlidir. 2016 ile birlikte artık Türkiye artık dünya açık kimlik siyasetini aşmış, toparlayıcı ve demokratik raylardan yürüyen bir ülke olmaktan çıkıp aksine anti demokratik bir trenin içine girdi. 1990’lı yılların bütün aktörlerinin infaz yasası ile çıkan mafyatik unsunlar neredeyse tekrar alan kazanıyorlar.  1990’lı yıllarda bu alanları daraltan Ak Parti bugün yozlaşan ve çöküşe doğru geçen bir partidir buda Türkiye için büyük şansızlıktır. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi devlet ile toplam arasındaki tüm ilişkileri dumura uğrattığının kanaatindeyim. Eskiden bakanlar ve milletvekili ile toplum arasında kurulan ilişkiler anlamını kaybetti. Ak Partide bunlar yaşandığı gibi Türkiye’de sol gelenekte bir alternatif üretmekte sıkıntılı. Milliyetçi çizgideki partiler fren rolünü oynuyor.”

“Demirtaş ile HDP’nin kimlik siyasetini aşması konusunu çok konuştuk”


Ahmet Davutoğlu, çözüm sürecine giderken Başbakan olduğu, HDP’nin siyasi bir yapı olarak güç kazanması için çözüm sürecinde destek verdiğini belirterek, “HDP eğer gerçekten kimlik siyasetini aşıp bütün kesimlere açık özgürlükçü bir hareket haline gelseydi ve bu niteliğini koruyabilseydi Türk siyaseti çok şey kazanacaktı ve Kürt sorunu çok daha kolay konuşulabilecekti. Bunu Selahattin Demirtaş ile yüz yüze çok konuştum. Ve oradaki bazı arkadaşlarla.  Ama onlar başka bir yol tercih ettiler. Bunu içerisinden geldiğim İslami diyebileceğim camia içinde söylüyorum. O kimlik dar bir mahalleye sıkışmamış olsaydı Türkiye’nin önünü açabilirlerdi. 2002’de öyle açılmıştı Avrupa Birliği vesaire. Ama gittikçe bırakın İslami kesim Karadeniz’in İslamcılığına, Karadeniz’de de bir iki muhafazakar tecrübesine darala darala aileye kadar daralan sembolik bir kimlik siyasetine dönüşen bir parti oldu. Benim o partide bir şey yapabilmem mümkün değildi”diye konuştu. 

“Ak Partinin devamı değiliz, aramızda radikal bir ayrım var”


Davutoğlu, Gelecek Partisi olarak kimlik siyaseti değil, değer siyasetini ön plana çıkaracaklarını ifade ederek,  güvenlik özgürlük denesi ile ilgili olarak ise, “Devlet adına ‘bizimkiler kamu düzenini bozarsa haklıdır’ diyen bugün İçişleri bakanı ile ‘bizimkiler bozarsa kamu düzenini barikatlarla hendeklerle bir düzen bırakmaz ise doğrudur, haklıdır, meşrudurlar’ diyen Kandil otoritesi, ikisinin arasına sıkışmış bir Kürt halkı mağdurdur. Bizim öncelikle vazifemiz, Türklerin, Kürtlerin, Sünnilerin, Alevilerin, Müslümanların, gayri Müslümanların hepsinin oluşturduğu bir kamu ahlakı geliştirmektir, kamu düzeni oluşturmaktır. Birisi devleti ele geçirdiğinde elini masaya vurup benim düzenim geçerlidir dememesi için. Yerinde durabilin, hikayesi olan ve ilkeleri olan kazanabilecek. Bz gelecek partisi olarak Türkiye’nin en kapsayıcı partisiyiz. Bazıları partimizin AK partinin devamı olduğunu söylüyor hayır, radikal bir ayrım var Ak Parti ile aramızda. O yüzden Tayyip Erdoğan üstümüze üstümüze geliyor çünkü kendi tabanında radikal bir dönüşümün öncüsüyüz biz. Türkiye’nin hangi toplum kesimi varsa bu partide olacaktır. Hepimizin partisi olacaktır” dedi.

Editör: TE Bilişim