HAYATİ YILDIZ / DİYARBAKIR

Gazete Emek- Türkiye'de hapishaneler sorunu, yıllardır süregelen gündemlerin başında duruyor. Kapasiteleri, hasta
mahpuslar ve benzeri konular bugüne defalarca işlendi. Ancak bu alanda detaylı çalışma yürüten
kurumlardan biri de Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST)dir. Derneğin Savunuculuk
Koordinatörü Berivan Emine Korkut, yaptıkları saha araştırmalarını anlattı.

Hapishanelerde yaşanan hak ihlallerine ilişkin konuşan Korkut, ceza infaz kurumlarında kaç kişinin
tutulduğuna dair net bilgilerinin olmadığına dikkat çekti. Kapasitenin sadece Adalet Bakanlığı ve ona
bağlı kurumların paylaştığı verilerden ibaret olduğunu anlatan Korkut, pandemi öncesi mevcudun 300
binlere yaklaştığını söylemenin mümkün olduğunu söyledi.

"HAPİSHANE NÜFUSU 230-240'E İNDİ"

Korkut, konuşmasına şu sözlerle devam etti: Çıkarılan yargı paketi ve açık kurumlardaki mahpusların
izne gönderilmesi ile hapishane nüfusunun yaklaşık olarak 230- 240 bin civarına indiğini tahmin
ediyoruz. Şuan kurumların kapasitesi 236 bin 755'tir. Yani alınan önlemlerle aslında hapishane nüfusu
kapasiteye ancak indirilebildi. Burada ki bir diğer temel sorun da hapishanelerin neredeyse yarı yarıya
artırılmış bir kapasiteye sahip olması. Bu kapasitenin nasıl artırıldığı yönünde ise yapılan bilgi edinme
başvurularına herhangi bir cevap alamadık. Yani hala hapishanelerde bir kalabalık sorunu olduğunu
söylemek mümkün.

"HAPİSHANELERİN KALABALIK OLMASI PSİKOLOJİK SORUNLAR YARATIR"

Hapishanelerin bu kadar kalabalık olmasının ilk sonucu mahpusların psikolojik ve fiziksel sağlığı
açısından ihtiyaç duydukları alanın yetersizliği olduğunu vurgulayan Korkut, "Banyo ve tuvaletleri çok
fazla insanın ortak kullanması ve kapasite fazlalığı ile kullanan insan sayısının daha da artmasının
hijyeni imkansız kılması ve salgın hastalık riskini artırmaktadır. Özellikle temiz suya ulaşımda sorun
yaşayan hapishaneler ve uzun süreli su kesintileri ile birleşince bu durum daha da riskli hale
gelmektedir. Örneğin Patnos L Tipi Ceza İnfaz Kurumunda ki mahpuslar yaklaşık iki yıldır temiz suya
erişmediklerini belirtmekte. Aynı zamanda kapasite artımına giden kurumlarda ortak alanlar
mahpusların sayısına göre az kalabildiği için mahpusları sosyal ve sportif akivitelerinin sağlanması
konusunda sıkıntılar yaşanmasına sebep olmaktadır.Yine yaşam alanlarının bu kadar sıkışık olması
mahpuslar arasında ki iletişime zarar vermekte ve özellikle adli mahpuslar arasında ki şiddet
olaylarında da artışlar yaşanmasına yol açmaktadır" diye konuştu.

"HAK İHLALLERİNE ULAŞMADA SORUN YAŞIYORUZ"

Hapishanelerdeki hak ihlallerine ulaşmak konusunda sorun yaşadıklarını aktaran Korkut, şunları
paylaştı: "Buradaki en temel sorun hapishaneler konusunda bilgiye erişmede yaşanan sıkıntı. Bırakın
daha ayrıntılı bilgileri, hapishanede bulunan mahpus sayısına bile ulaşmakta zorluklar yaşanıyor.
Örneğin son yasa sonrası kurumda kaç mahpusun bulunduğu sorusuna bile tahminler üzerinden
cevap verebiliyoruz. Yani en temel istatistikleri alırken bile sorun yaşıyoruz. Bir diğer temel sorun
hapishanelerin sivil toplum kuruluşlarını kapalı olması. Yani hapishaneler şuan sivil toplumun
izlemesine kapalı. Bu da tabiki alanda çalışan ve bu konuda raporlar hazırlayan tüm kurumlar için
oldukça zorlayıcı."

"MAHPUSLARIN TALEPLERİ KABUL EDİLMEDİ"

Hazırladıkları raporlara da değinen Korkut, şu ifadeleri kullandı: "Raporlarımızı mektuplar ve danışma
hattı üzerinden hazırlayabiliyoruz ve özellikle mektupların kurum tarafından okunarak bize ulaşması
birçok ciddi soruna yol açıyor. Mahpusların kapalı zarfla sivil toplum kurumlarına başvuru
yapabilmesinin sağlanması yönünde birçok talebimiz oldu ama maalesef buda sağlanmadı. Yine
kurumumuza gönderilen mektupların veya bizim mahpuslara gönderdiğimiz mektupların
denetlenmesi ve kimi zamanda sakıncalı diye engellenmesi de bir diğer sorun.
İşkence ve kötü muameleye uğradığını beyan eden tutsakların başvuruları aldıklarını söyleyen Korkut,
konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Burada beyan kelimesini kullanmak zorunda kalıyoruz, çünkü bu
beyanın doğruluğunu veya yanlışlığı araştırabileceğimiz mekanizmalara sahip değiliz. Biz izleme
yapabilecek kurumlar da dahil çeşitli mekaznizmalara başvuru yapabiliyoruz ancak. Ama son bir yılda
yapılan işkence ve kötü muamele başvurularında hiçbir kamu personelinin ceza almamış olması veya
işkence ve kötü muamele konusunda bir mahpus hakkında bile yeterli araştırma yapılarak, mahpusun
iddalarının doğruluğunun kabul edilmemiş olduğu gerçekği de var. Bu durum bu iddaların ne kadar
tarafsız incelendiği yönünde bize aslında ciddi bir şey söylüyor. Bu konuda ki cezasızlık aslında şuan
temel sorunlardan birini oluşturuyor. Birçok kurumda mahpuslar şikayet mekanizmasını
kullanacaklarını ilettiklerinde 'şikayet et bana bir şey olmaz' yorumu ile karşılaşıyorlar. İşkence ve
kötü muameleden kaynaklı işlem yapılan personel sayısıda düşünüldüğünde, bu bakış açısını
doğruluyor"

Editör: TE Bilişim