Gazete Emek- Yeni parti kurma hazırlığı içerisinde olan eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın isim vermeden yaptığı eleştirilere dair sarf ettiği “Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa birçok kişi insan yüzüne çıkamaz. İleride bir gün Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman en kritik dönemlerden biri 7 Haziran ve 1 Kasım arasındaki dönem olacaktır” sözleri, tartışmaların odağında.

Çözüm sürecinin sonlandırılıp, 24 Temmuz 2015’te yeniden başlatılan operasyon süreciyle ilgili her fırsatta “O operasyonların kararını ben verdim” diyerek övünen Davutoğlu’nun itiraf niteliğindeki bu ifadeleri, Başbakanlığı döneminde yaşanan katliamlar, ölümler ile şehirlerin yakılıp yıkılmasını yeniden gündeme getirdi. 

DAVUTOĞLU ‘KARA KUTU’

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, PKK Lideri Abdullah Öcalan ile devlet arasında sürdürülen diyalog sürecini dinamitleyen darbe mekaniğinin o dönemin “Kara kutusu” olarak tanımladığı Davutoğlu’nun Başbakanlığı  döneminde devreye konulduğu ifade etti.

Öcalan’ın ve HDP’nin defalarca iktidara bu konuda yaptıkları uyarıları hatırlatan Paylan, darbe mekaniğinin devreye girmesiyle 5 Haziran 2015’te Diyarbakır ve 20 Temmuz 2015’te Suruç’ta katliamlarının yaşandığını söyledi. 

22 Temmuz 2015’te ise, Ceylanpınar’da iki polisin ölümüyle Davutoğlu’nun diyalog sürecini resmen bitirdiğini ve operasyonların talimatını verdiğini anımsatan Paylan, 2014 Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında onaylanan “Çöktürme Planı”nın devreye konularak, bir bir uygulandığını belirtti.

YANITI ARANAN SORULAR 

Fethi Balaman ve Fahrettin Kılıç'ın Mezopotamya Ajansı'nda yer alan haberine göre, Davutoğlu’nun Başbakanlığı döneminin 7 Haziran ve 1 Kasım ile sınırlı olmadığını, Davutoğlu’nun konuşması durumunda 20 Temmuz Suruç ve 10 Ekim Ankara Gar katliamlarının sorumlularının da açığa çıkacağını ifade eden Paylan, “22 Temmuz’da Ceylanpınar'da öldürülen polislerin PKK tarafından öldürüldüğünü söylemişti. Savaş emrini vermişti. Daha sonra ortaya çıktı ki, 2 polisi öldüren dinamik, darbe mekaniğiydi. Tutuklama emrini veren savcı ve hakimler, FETÖ’cü çıktı. O dönem gözaltına alınan gençlerin, bu olayla ilgisi olmadığı ortaya çıktı ve bir provokasyon olduğu ortaya çıktı. Davutoğlu, bunlarla ilgili konuşmaya başlamalı” dedi.

HDP’li vekil, Davutoğlu tarafından yanıtlanması gereken soruları ise, şöyle sıraladı: Suruç ve Ankara Gar katliamlarında canlı bombalara kim yol verdi? Kimler o katliamın önünü açtı? Diyalog süreci nasıl dinamitlendi? Darbe mekaniği nasıl devreye geçti? Kendisi nasıl bir darbeyle görevden alındı?

AĞAR'IN O MEŞHUR SÖZÜ 

Davutoğlu gibi 1990’lı yıllarda İçişleri Bakanlığı görevinde olan Mehmet Ağar’ın da, daha önce 'Ben konuşursam, bir tuğla çekersem, duvar yıkılır’ dediğini hatırlatan Paylan,  şunları söyledi: “Ama maalesef Mehmet Ağar konuşmadı. O kötülük duvarı yerinde duruyor. Yıllarca pek çok acı yaşadık, kan ve gözyaşı yaşadık. Bu dönem de karanlık bir dönem. Davutoğlu'nun, Başbakan olduğu dönemdi. Davutoğlu eğer yeni bir siyaseti ortaya koyma niyetindeyse; ki biz bunu çok zor görüyoruz, o dönemle yüzleşilmeli. Aksi taktirde bu karanlık hepimizi boğar.” 

‘CEZASIZ KALDIKÇA KARANLIK SÜRER’

Davutoğlu’nun Başbakanlık dönemini Mehmet Ağar dönemine benzeten Paylan, “O dönemle yüzleşilirse, herkes hesabını verir. Suç; cezasız kaldıkça, karanlık devam eder. Bu anlamda Davutoğlu konuşmalı, gelip Meclis’te konuşmalı. Ben açıkça bu devletin kara kutusunun tek Davutoğlu olduğunu düşünmüyorum. Sınırın diğer tarafına füze atıp, savaşı başlatmak isteyenler vardı. Çatışmalı sürecin devam etmesini isteyen bir mekanik vardı. Bunlar bu çatışmalı süreci ilerletip, darbeye yürümek istiyorlardı. Bu devletin içinde pek çok karanlık aktör vardı. O dönemde FETÖ ile AKP'nin yanı sıra diğer aktörler de vardı. Darbe süreci sonrası Erdoğan yüzünü MHP, statüko ve Ergenekonculara döndü. Bunun alternatifi daha özgürlükçü siyasetin bir iddia ortaya koymasıdır. Aksi taktirde ülkemiz bu karanlığa doğru daha fazla sürüklenecektir” uyarısında bulundu.

Editör: TE Bilişim