Gazete Emek- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul projesi ile ilgili gelişmeleri aktarmak için Saraçhane’deki başkanlık binasında basın toplantısı yapıyor.

Açıklamadan önemli başlıklar:

  • Açıklamalarımın hiçbiri siyasi değildir. Tüm İstanbullulardan ve ülkemizin dört bir köşesinde yaşayan vatandaşlarımızın çok dikkatli dinlemeleri rica ediyorum. 82 milyon insanımız için değil, çocuklarımız için toırunlarımız için geleceğimiz için büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız.
  • Pazartesi günü İBB olarak Kanal İstanbul projesinden çekildiğimizi duyurdum. Kanal İstanbul bir cinayet projesidir. Felaket projesidir. Kimlere ne söz verilmiş olursa olsun, ne rant vaat edilmiş olursa olsun iptal edilmelidir. Sadece bilimsel gerçekleri, dayanakları sıralayacağız.
  • Akıllı, mantıklı gerçeklerden uzaklaşmamış hiçbir siyasetçi böyle bir riskin varlığını, dünya iklim değişikliğini konuşuyorken bunu bile bile bu projenin inşaatını destekleyemez. Kendi insanına bu ihaneti düşünemez. Bu maddeyi biraz daha açalım. Susuzluk. Raporlar, projenin inşa edilmesi halinde karşılaşılacak felaketin boyutlarını tek tek anlatıyor. Bunlara göre getirdiği en büyük tehlike Terkos Gölü’ne karışacak tuzlu su. Bildiğiniz gibi, Terkos Gölü ve havzası İstanbul için depolama alanıdır. Binlerce yıldır Avrupa Yakası’ndaki en büyük su deposudur. Bu muazzam su kaynağı yok olacak. Bu kadar basit. Proje ile Sazlıdere Barajı da devredışı kalacak. Bir milli yatırım olarak değeri 2 milyar liranın üzerinde olan Sazlıdere’den bahsediyorum. Aynen apar topar kapatılan Atatürk Havalimanı gibi işlevsiz kalacak. Şu anda Sazlıdere İkitelli sistemi her üç kişiden birinin su ihtiyacını karşılıyor.
  • DSİ’nin belirttiği gibi çatlaklar felakete kapı açacak. Susuzluktan daha büyük felaket konuşulmuyor. Bir avuç insanın önceliği beni ilgilendirmiyor. Milyarlarca insanın önceliği beni ilgilendiriyor. Bu rapora göre inşa edilecek kanalın 5.2 kmlik zemini tamamı kireç. Terkos’a tuzlu suyun karışacağı net. Sızıntı ihmali büyük bir risk oluşturuyor. Buradaki tek tehlike de susuzluk değil. Aynı zamanda strateji ve güvenlik çerçevesinde durum bir felakettir
  • Bir avuç insanın önceliği beni ilgilendirmiyor. Beni milyonlarca insan ilgilendiriyor.
  • Buradaki tek tehlike susuzluk değil. Strateji ve güvenlik konusunda da sıkıntı var.
  • Stratejik rezerv alan olan yeraltı sularını da kaybetmekle karşı karşıyayız. Su kaynaklarımızı destekleyen Istıranca dağlarından gelen yeraltı suların da bu kanal yolunu kesiyor. Stratejik su kaynaklarımızı kaybedeceğiz de karşılığında ne alacağız? Sükse yapacağız. Kime? Onu da bilmiyoruz. Koca bir hiç alacağız
  • Stratejik su kaynaklarımızı kaybedeceğiz de karşılığında ne alacağız. Sükse yapacağız. Kime? Onu da bilmiyoruz
  • İkinci husus Kanal İstanbul demek kesinlikle deprem riskini tetiklemek demek. Deprem en önemli konulardan biri. Deprem gibi bir tehlike dururken, milyonlarca insanın can kaybı kapıda beklerken bu kanalı konuşmak bile cinayet. İstanbul var oldukça var olmaya devam edecek bir sorundur. Binlerce yıldır var, car olacaktır. Öyle raporlara öyle gecelik değişiklikler yapılıyor ki fay hattı da değişti diyebilir. 120 yıllık veri incelendiğinde kanal güzergâhı boyunca yapılacak yapılaşma İstanbullu için büyük bir risk taşıyor. Zemin yapısı ne yazık ki heyelanlara çok müsait. Pek çok geometrik sorun söz konusu. Proje 1., 2. ve 3. deprem bölgelerinde kalıyor. 11 km mesafeden de Kuzey Anadolu Fay Hattı geçiyor. Bilin insanları Kanal İstanbul projesinin yeraltı ve yerüstü gerilmelerini ortaya çıkaracağını söylüyor.Plana göre kanalın Marmara girişi olan Avcılar Deniz Köşkleri 631 bin metrekarelik denize dolgu ile konteyner alanı yapılacak. Olası İstanbul depreminin 6 metre yüksekliğinde dalgalar yaratacağı söyleniyor. Bilim insanları hepimizi ikaz ediyor. Akıldan ve bilimden uzaklaşan herkese Allah akıl versin. Göz göze göze kendi elimizle, kendi bütçemizle niye felakete davetiye çıkarıyoruz? Neden bilimi aklı kendizden uzak tutuyoruz?”
  • Bilim insanları hepimizi ikaz ediyor. Depremle 6 metreye varan dalgalar oluşacak diye. Niye bilimi kendimizden uzak tutuyoruz.
  • Üçüncü madde, Kanal İstanbul demek İstanbul’un doğasını sonsuza kadar katletmek demek. Hem de katrilyonlar harcayarak katletmek demek. Milli ve stratejik su kaynaklarımızı kurutacaksınız. Milyonlarca İstanbulluyu susuz bırakacaksınız. Peki çevreye nasıl zarar vereceksiniz? Sayın Cumhurbaşkanı’nın izlettiği animasyonda Kanalın etrafında katını sayamadığımız gökdelenler sıra sıra dizilmişler. Meclis’te tek bir konut yok diyenler oldu. Kendi raporlarını bakan 500 bin kişilik akıllı şehirden bahsetti. Şuan milyonlar akılsız şehirde yaşıyor. Kimisi o güzel tarım alanlarına bakar güzel der kimi de gökdelenlere bakıp güzel der. Donatılar gelecekmiş. Yav yine beton, yine beton, yine rant. 1.5 bin diyorsa biz onun altını 2 milyonla çizin. ÇED raporunda yapılaşma hiç yok. Kimi aldatıyorsunuz? Bu yapıların ne tür çevresel sorunlara var olacağı sorusuna ÇED asla cevap vermiyor. Bir aldanma geleneğimiz olabilir ama milleti aldatamazsınız, biz buradayız. Sanki bölgede yapılaşma olmayacakmış gibi bir rapor hazırlamışlar.
  • Etrafına yapılacak binalar ile İstanbul bir ısı adası haline gelecek
  • Bölge verimli, sulak tarım alanlarından oluşuyor
  • Bu şehirde nefes almadan, su içmeden bu insanlar nasıl hayatta kalacak
  • Kanal İstanbul demek İstanbul’un tarihini talan etmek demektir. Öyle bir şey ki tarihi yapıyı korumak gerekçe olarak anlatılıyor. Birkaç kazayı referans gösterip, bunu gerekçe gösterip kanalın bitmesiyle boğaz trafiği azaltılacakmış. Bahaneye bakar mısınız? O da boğazdaki tarihi dokunun korunmasını sağlayacaktır. ÇED başvuru dosyasında iddia edildiği gibi yıllara göre boğaz trafiğinde bir artış yok, son 10 yılda yüzde 22 oranında azalış var. 17 milyon metrekarelik SİT alanı Kanal İstanbul ile etkilenmektedir.
  • Kanal İstanbul gemilerin yolunu kısaltmıyor ama İstanbulluların yaşamını kısaltıyor bu net.

Kaynak: Duvar

Editör: TE Bilişim