Gazete Emek- Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kılıçdaroğlu yasalaştırılmak istenen sansür yasasına tepki göstererek, "Bu teklif bu şekliyle yasalaşırsa parlamentoda da mücadele edeceğiz, parlamento dışına çıktığında da alacağız Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğiz, iyi bir gerekçeyle bunun demokrasiye aykırı olduğunu, düşünceyi ifade özgürlüğüne aykırı olduğunu, yürütme organının denetlenmesine engel olduğunu, dolayısıyla yürütme organının yolsuzluklarının kamuoyu tarafından bilinmesi için basının özgür olması gerektiğini detaylarıyla ifade edeceğiz" dedi. 

Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Gazeteciler özgürce yazsın, demokrasi olsun istiyoruz. İstanbul Sözleşmesi yürürlükte olsun istiyoruz. Her alın terinin değerli olduğunun kabul edilmesini istiyoruz. Herkes kazansın istiyoruz. Yargıya bakıyorsunuz adaleti dağıtmaktan uzak, yönetime bakıyorsunuz ne yaptığı belli değil. Saraya bakıyorsunuz ayrı havalarda. Saray'dan talimat alan parlamento istemiyoruz.”

SANSÜR YASASI'NA TEPKİ

“Bir sansür kanunu teklifi getirmişler. Vermişler milletvekilinin eline, Saray'da hazırlanmış. Atıyorlar altına imzayı. Nasıl bir felaket olduğunun farkında değiller. 'Efendim kimse sarayı eleştirmesin, AKP'yi, MHP'yi eleştirmesin. Herkesin ağzına bant çekelim dünyayı güllük gülistanlık gösterelim millete.' Sanıyorlar ki bu millet bunu yutacak. Diyorlar ki 'Bu teklif yasalaştığında basın özgürlüğü daha da güçlenecek.' Bunu söylüyorlarsa tam aksini yapıyorlar demektir. Malum 'sistem değişiyor parlamento daha güçlü olacak' demişlerdi. Buyrun parlamentoya bakın, bakanlar bile gelmiyor.

“ADALETSİZLİĞİN TARİHİNİ YAZMAK İSTEYENLER ÖNCE SİLİVRİ'YE BAKACAKTIR”

Adaletsizliğin tarihini yazmak isteyenler önce Silivri'ye bakacaktır. Bir ara Nazi'lerin toplama kampı gibiydi orası. Ya ülkenin genelkurmay başkanını bile terörist diye içeri aldılar. O zaman Silivri'ye gittiğimde 'Burası toplama kampı gibi' demiştim.

Basın özgürlüğü, ülkeyi sağlıklı yöneten bir idarenin vazgeçilmez bir koşuludur aslında. Düşünün, biz ülkeyi yönettiğimizde mecra özgürlüğü olacak, herkes istediğini yazacak. Bizi arzu ettikleri gibi eleştirebilecekler. Biz eleştiriden ders almasını bilen bir gelenekten geliyoruz.

Özgür medyanın olmadığı yerde demokrasi olmaz, düşünce özgürlüğü olmaz. Bunlara yasak getirmeye çalışıyorlar, beyler rahatsız oluyor. İstediğiniz kadar rahatsız olun biz inandığımız yolda yürüyeceğiz ve devam edeceğiz. Herkesin bunu bilmesini isterim. Diyorlar ki, 'Bu teklif yasalaştığında basın özgürlüğü daha da güçlenecek.' Bunu söylüyorlarsa tam aksini yapıyorlar demektir. Malum, 'sistem değişiyor' dediklerinde de 'parlamento daha güçlü olacak' demişlerdi. Buyrun parlamentoya bakın, bakanlar bile gelmiyor. Bir soru önergesine bile cevap vermiyorlar. Burası sadece 600 kişinin aylık aldığı, saraydan gelen kanun tekliflerine ise el kaldırıp indiren 19 Mayıs hareketlerinin yapıldığı, muhalefetin de inadına muhalefet ettiği yanlışı dile getirdiği bir kuruma dönüştü. Bir başkan var TBMM Başkanı var ama o da vesayet altında. Bilmeleri gereken bir şey var iyi niyetle ifade edeyim. En güçlü gazete fısıltı gazetesi. 'Yazmayın' dediğinizde fısıltı gazetesinden daha güçlüsü yoktur.

Anayasa'da der ki basın hürdür sansür edilemez. Ama getirilen düzenleme sansür uygulaması. Bu teklif bu şekliyle yasalaşırsa parlamentoda da mücadele edeceğiz, parlamento dışına çıktığında da alacağız Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğiz, iyi bir gerekçeyle bunun demokrasiye aykırı olduğunu, düşünceyi ifade özgürlüğüne aykırı olduğunu, yürütme organının denetlenmesine engel olduğunu, dolayısıyla yürütme organının yolsuzluklarının kamuoyu tarafından bilinmesi için basının özgür olması gerektiğini detaylarıyla ifade edeceğiz.”

PINAR GÜLTEKİN DAVASI

“Pınar Gültekin davasında yargıç haksız tahrik indirimi sağladı. Hangi vicdan hangi ahlak kabul eder? Kadın - erkek danışması içinde kadınlara yapılan tüm haksızlıkların karşısında birlikte olmak zorundayız. Bir devletin itibarı, saygınlığı vardır. Bunu koruyacak olan yönetimdir."

"İKİ TORBA YEM PARASI DESTEK VERMİŞLER"

"İzmir'de gittim çiftçi kardeşlerimle konuştum. Kadınlar çıktılar konuştular, dertlerini anlattılar. Rakamlarına baktık gene, bizim veriler değil Türkiye Ziraat Odası'nın verileri. Battık diyorlar. Dinledim neyi yapacağımızı da söyledim. Fakat hemen arkasından Tarım Bakanı bir açıklama yaptı biz onlara destek veriyoruz diyor. Fatma Doğan'a diyor ki 17 ayda 9 bin 14 lira destek verdik diyor. İki torba yem parası arkadaşlar. Ne söylediğini bilmiyor. Çünkü kafası Venezuela'da! Kader Başaran, 17 ayda 23 bin 740 lira destek verdik diyor; aylık 1397 lira o da 4 torba yem parası. Kadınlar destek vermediler demiyor yetersiz diyor. Bir verdiğine bak bir de gelen zamma bak! Biz kendi çiftçimiz için çalışacağın onları bu milletin efendisi yapacağız."


Kaynak: Evrensel 

Editör: TE Bilişim