Gazete Emek- IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı Türkiye genelinde yapılan eylemler gerekçesiyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi hakkında açılan davanın 3’üncü duruşması Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı.

Sincan Cezaevi Kampüsü Salonu’nda görülecek duruşmaya, HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ile Mithat Sancar’ın yanı sıra partinin milletvekilleri, yöneticileri ve baro başkanları da katıldı. Duruşmaya Amerika, İngiltere Kanada Büyükelçiliği temsilcileri, AB Türkiye Delegasyonu üyeleri ve Uluslararası Af Örgütü temsilcileri de katıldı.

POLİS ABLUKASI

Cezaevi Kampusu’nun önünde zırhlı araçların yanı sıra çok sayıda polis yer aldı. Duruşmayı izlemeye gelen çok sayıda kişi arama noktasından geçtikten sonra duruşmanın görüldüğü salona geçti.

SİYASETÇİLER SEGBİS’LE BAĞLANDI

HDP eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Emine Ayna, HDP Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Ali Ürküt, HDP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Nazmi Gür, yerine kayyum atanan Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen, HDP eski milletvekili Gülser Yıldırım, HDP eski Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri Zeynep Ölbeci, Cihan Erdal, Can Memiş, Meryem Adıbelli tutuklu bulundukları cezaevlerinden, tutuksuz yargılanan İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder İstanbul’dan Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlandı. Tutuksuz yargılanan Altan Tan ve Gülfer Akkaya mazeret dilekçesi göndererek, duruşmaya katılmadı.

Eski milletvekili ve Özgür Kadın Hareketi (TJA) aktivisti Ayla Akat Ata, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP eski Sözcüsü Günay Kubilay, eski milletvekili Emine Beyza Üstün, İbrahim Binici, HDP yeni dönem MYK üyesi Alp Altınörs, HDP eski saymanı Zeki Çelik, HDP eski MYK üyeleri Pervin Oduncu, Ayşe Yağcı, Bircan Yorulmaz, Berfin Özgül Köse, Bülent Parmaksız, İsmail Şengül, Dilek Yağlı ile Sibel Akdeniz, duruşma salonunda hazır bulundu.

REDDİ HAKİM TALEBİ REDDEDİLDİ

Mahkeme heyeti, avukatlar ve siyasetçilerin reddi hakim taleplerinin reddedilmesine ilişkin Ankara 23’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne yapılan itirazın da reddedildiği duyurdu.

Dava dosyasına eklenen belgelerin okunduğu duruşmada daha sonra dosyada müşteki olarak yer alanların isimlerin okundu. Müştekilerden çoğunun katılma talebinde bulunmadığı davaya iktidar yanlısı birçok kurum ve dernek katılmayı talep etti.

SORUŞTURMA SÜRECİ

Mahkeme heyetinden söz alan sanık avukatlarından Günizi Satar, soruşturma ve kovuşturma dosyasına dair usule ilişkin beyanlarda bulunacaklarını ifade etti. Soruşturma sürecinin nasıl başladığını anlatan Satar, HDP Genel Merkezi’nin Twitter paylaşımları gerekçe gösterilerek, 9 Ekim 2014 tarihi ve devamında dönemin HDP Eş Genel Başkanları ve MYK üyeleri hakkında açılan birden fazla soruşturmanın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca iki ana iddianamede birleştirildiğini hatırlattı. Bu soruşturmalardan birincisinin Parlamenter Suçları Soruşturma Bürosu tarafından aralarında eski Eş Genel Başkan Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu dönemin milletvekili olan MYK üyelerine açıldığını söyleyen Av. Satar, ikinci soruşturma ise Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından milletvekili olmayan MYK üyeleri hakkında açıldığını belirtti.

EMNİYET TUTANAĞI

Milletvekili olmayan MYK üyeleri hakkında yürütülen soruşturma dosyasına 19 Şubat 2015’te Ankara İl Emniyet Müdürlüğü tarafından 14 sayfalık ayrıntılı bilgi notu ve eklerinden oluşan bir yazı gönderildiğini ifade eden Satar, “6-8 Ekim tarihleri arasında ülke genelinde meydana gelen olaylarda hayatını kaybeden ve yaralanan kişilere dair bilgilerin de yer aldığı yazının ekinde Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı Şube Müdürlüğü tarafından benzer şekilde hazırlanan 33 sayfalık rapor, yine Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Daire Başkanlığı’nın 71 sayfalık raporu, Ankara TEM Şube Müdürlüğü tarafından tutulan 5 Şubat 015 tarihli 3 sayfalık tutanak ve ANF haberlerinden oluşan 4 sayfalık çıktı sunuldu. 2015 yılından emniyet tarafından hazırlanan bu araştırma tutanağı 8 Ocak 2021 tarihinde Ankara 22’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen Kobanê Davasının iddianamesinin temelini oluşturdu” dedi.

KIDEMLİ 8 SAVCI BİRŞEY BULAMADI

Tüm bu süreçte soruşturma dosyasında Ankara Adliyesi’nin en kıdemli 8 savcısının görev yaptığını belirten Satar, şöyle devam etti: “Bu tarihe kadar dosyada görev alan savcılar; Durak Çetin, Tekin Küçük, Hakan Yüksel, Ramazan Dinç, Derya Gökmen, Aytekin Cenikli, Hamdi Çağrı Şahin ve Selda Binboğa Kurtuluş. Bu süreçte Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından  2014/146757 numaralı soruşturma kapsamında diğer il savcılıklarına soruşturma dosyasında şüpheli olarak gözüken ve milletvekili olmayan MYK üyelerinin ifadelerinin alınması için ilgili adreslerine talimat yazılmıştır. Bu kapsamda 3 yıl boyunca soruşturma dosyasında Can Memiş, Berfin Özge Köse, Bülent Parmaksız, Dilek Yağlı, Karabet Paylan(Garo), Ali Ürküt, Zeynep Karaman, Alp Altınörs, Zeki Çelik, Bayram Yılmaz, Cihan Erdal, Gülfer Akkaya, Hatice Altınışık, Serpil Kemalbay, Bircan Yorulmaz, Günay Kubilay, Arife Köse ve Nazmi Gür’ün ifadeleri alınmıştır. Tüm bu ifade işlemleri için kendilerine tebligat yapılmış, gözaltına alma, yakalama, adli kontrol vb. uygulamalara ihtiyaç duyulmamıştır. Hatta İsmail Şengül adresinde bulunmamasına rağmen hakkında zorla getirme kararına dahi ihtiyaç duyulmamış, ifadesinin bile alınmasına gerek görülmemiştir.” 

SAVCI DEĞİŞTİRİLDİ

Av. Satar’ın ardından heyetten söz alan dava avukatlarından Maviş Aydın ise, dava dosyasında giren 2018 Genel Seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasındaki gelişmeler üzerinde durdu. Aydın, şunları  söyledi: 

“Nisan 2018’de Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin 24 Haziran 2018’de yapılmasının kararlaştırılması üzerine, cezaevinde bulunan Selahattin Demirtaş’ın HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak seçime katılması kararı almıştır. AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan, neredeyse bütün seçim kampanyası boyunca 6-8 Ekim olaylarının sorumlusu olarak Selahattin Demirtaş’ı hedef gösteren bir siyasi propaganda yürüttü. Erdoğan’ın seçim kampanyası esnasında sistematik bir şekilde 6-8 Ekim olayları üzerinden Demirtaş’ı hedef alması sonrasında o dönem milletvekili olmayan MYK üyeleri hakkında işlemde olan Ankara CBS 2014/146757 sayılı soruşturmanın bütün seyrini değiştiren bir gelişme yaşandı ve soruşturma savcısı değiştirilerek Ahmet Altun isimli savcı görevlendirildi. 

Altun, dosyayı ele alır almaz 6-8 Ekim olaylarıyla ilgili emniyetten ayrıntılı bilgi ve belge; ayrıca 12 Haziran 2018 tarihinde Demirtaş’ın tutuklu yargılandığı Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nden dosya kapsamında yapmış olduğu savunmaların soruşturma dosyasına gönderilmesini istedi. 

BİLİNMEYEN LİSTE

Dosya savcısı Altun’un soruşturmayı genişleterek 19 Temmuz 2018 tarihinde HDP MYK üyesi olmadıkları gibi dosyanın hiçbir aşamasında şüpheli olmayan Hatip Dicle, Selma Irmak, Sırrı Süreyya Önder, Ayla Akat Ata, Demir Çelik, Aysel Tuğluk, Gültan Kışanak, Ahmet Türk, Sebahat Tuncel, Emine Ayna, Kamuran Yüksek ve Ertuğrul Kürkçü gibi siyasetçilerin isimlerinin bulunduğu tarihsiz ve imzasız 90 kişilik bir listenin emniyet tarafından gönderildiğini görüyoruz. Soruşturmayı yeni şahıslara doğru bu şekilde genişletmesini gerektirecek yeni bir bilgi ve belge gelmediği halde Savcı Ahmet Altun’un kim tarafından, nerede ve nasıl hazırlandığı bilinmeyen bir liste üzerinden araştırma başlatması, soruşturmanın belli bir siyasal hedefinin olduğunu göstermektedir. Bu tarihsiz, imzasız ve kim tarafından hazırlandığı belli olmayan listede Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da ismi bulunmakta olup, muhtemelen bu tarihte bu dosyaya eklenerek ikinci defa tutuklanmalarına giden sürecin hazırlığı yapılmıştır.” 

GİZLİ VE AÇIK TANIKLAR

Demirtaş ve Yüksekdağ’ın dosyaya dahil edilmesi sürecini anlatan Aydın, “Demirtaş ve Yüksekdağ ikinci kez tutuklandıktan sonra tanık ve gizli tanıkların ifadeleri dosyaya girmiş. Tanık Sami Baran’ın soruşturma dosyası Antalya’da olmasına rağmen, Ankara Cumhuriyet Savcısı Ahmet Altun bu soruşturma dosyasına yetkisi olmamasına rağmen kanunsuz bir biçimde fiilen el koymuştur. Bu durumun yakın tarihimizde bir örneği bulunmamaktadır. Zira Savcılık tarafından sadece dosya şüphelilerini ilgilendiren bir gelişme söz konusu olduğunda, sadece ilgili şüpheliler yönünden birleştirme kararı verilebilir. Bu durumun istisnası mevzuatta herhangi bir şekilde düzenlenmemiştir. Adları geçen tüm gizli ve açık tanıklara ne şekilde ulaşıldığı dosya kapsamında belli değildir. Soruşturma dosyası incelendiğinde buna dair tek bir evrak bulunmamaktadır. Sadece tanık Kerem Gökalp’in cezaevinden ifade vermek için dilekçe verdiği bir tutanakta görülmekteyse de bu dilekçe dosya kapsamına dahil edilmemiştir. Bu tanık hakkında 12 gün boyunca idari gözetim kararı alınmış ve tanık 12 gün Ankara Tem Şube’de gözaltında tutulmuştur. Tanık ifadelerinin adliyede doğrudan savcı tarafından alınması gerekirken, bu tanık ve gizli tanıkların ifadeleri Ankara TEM Şube Müdürlüğü’nde alınmıştır. Bu ifadelerin hiçbirinde avukat bulunmamış ve tanıklar uzun süre emniyette tutulmuşlardır” şeklinde konuştu. 

AİHM KARARINI HATIRLATTI

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire tarafından 22 Aralık 2020 tarihinde verilen Demirtaş kararına işaret eden  Aydın, “Kararda Demirtaş’ın 2019 yılında ikinci kez tutuklanmasının 4 Kasım 2016 tarihli tutukluluğunun bir devamı niteliğinde olduğunu vurgulamıştır. Serbest kalmasının engellenmesi amacıyla siyasi saiklerle yapılan bu tutuklamanın ifade özgürlüğünü, özgürlük ve güvenlik hakkını ve siyasi saiklerle tutuklama yasağını ihlal ettiğine karar vermiştir. Yine Büyük Daire kararında, HDP Genel Merkezi tarafından yapılan çağrılarla meydan gelen olaylar arasında nedensellik bağı bulunmadığı, söz konusu çağrıların ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı ifade edilmiştir” dedi. 

İDDİANAME BİR HAFTADA KABUL EDİLDİ

Av. Aydın, Erdoğan’ın AİHM kararına ilişkin, “AİHM bizi bağlamaz karşı hamleyi yaparız” sözlerini de hatırlattı. Aydın, şunları dile getirdi: “Bu açıklamalardan sonra 30 Aralık 2020 tarihinde bu soruşturma kapsamında iddianame düzenlenerek, bu iddianame Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulmuştur. 3 bin 530 sayfadan oluşan iddianame ve 324 klasörlük ekleri mahkeme tarafından bir hafta gibi kısa bir süre içerisinde ‘incelenmiş’ ve 7 Ocak 2021 tarihinde iddianamenin kabulüne karar verilerek, duruşmaya hazırlık işlemlerine esas olmak üzere tensip zaptı düzenlenmiştir. Bu kadar özensiz bir inceleme ve yapılan hazırlık sonucu 25 Nisan 2021 Pazar gününe duruşma günü verilmiştir. İşbu durum basında eleştiri konusu yapılınca, ilk duruşma günü 26 Nisan 2021 Pazartesi günü olarak düzeltilmiştir” diye belirti.

Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından özel olarak görevlendirildiğini söyleyen Aydın, “Mevcut heyetin sadece Kobanê Davası ve sonrasında gelebilecek bağlantılı davalara bakılmasına karar verilmiştir. Bu durum da soruşturmanın başından beri doğrudan siyasi iktidarın talimatlarına uygun bir şekilde Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nin özel olarak görevlendirildiğini ve davanın hızlıca sonuçlandırılmak istendiğini göstermektedir” ifadelerini kullandı. 

AVUKATLARIN SÖZÜ KESİLDİ

Diğer avukatların beyanlarını yarıda kesmek isteyen mahkeme heyeti, esasa ilişkin sorguya geçmek istedi. Fakat avukatlar “Taleplerimizi ileteceğiz kesmeyin, defaten anlatmak durumunda kalacağız” diyerek konuşmaya devam etti. 

AV. MAÇOĞLU: SAVCI NASIL ATANDI? 

Duruşma sanık avukatlarından Kenan Maçoğlu’nun beyanları ile devam etti. Savunmasında Ankara İl Emniyet Müdürlüğü tarafından 19 Şubat 2015’te hazırlanan 14 sayfalık ayrıntılı bilgi notu ve eklerinden oluşan yazının iddianamenin temelini oluşturduğunu söyleyen Maçoğlu, Emniyet’ten gelen bu evrakı dosyaya sundu. 

Kobanê Davası’na bakan savcının aynı zamanda Demirtaş’ın yargılandığı 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın da savcısı olduğuna dikkati çeken Maçoğlu, “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan savcının bu dosyaya nasıl atandığının sorulmasını istiyoruz. Savcı göreve başladıktan sonra 2018 yılında sadece MYK üyelerinin yargılandığı soruşturma dosyasına 90 kişiyi ekledi. Bunu da sunuyoruz. Bugün yargılanan arkadaşlarımızın çoğu belli ki bu 90 kişilik listenin hazırlandığı 2018’de dahil edildi. Biz bu belgenin de soruşturulmasını istiyoruz” dedi.

Söz konusu 90 kişilik listenin hazırlanmasından bir hafta sonra 25 Temmuz 2018 tarihinde yayınlanan HSK kararnamesi ile soruşturma savcısının İzmir Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’ne atandığını dile getiren Maçoğlu, atamaya dair belgeyi de mahkemeye sundu. 

DELİLSİZ TUTUKLAMA

Fakat çok  geçmeden Kobanê Davası soruşturma dosyasına yeniden atanan savcının emniyete tekrar yazı yazarak bazı bilgileri istediğini kaydeden Maçoğlu, şöyle devam etti: “Hukuka uygun maddi delil bulamayan savcı, iddialarını kuvvetlendirmek için gizli/açık tanık arayışına çıkmıştır. Sonrasında bu ve benzeri yazılar dosyada tekrarlanmış olup, savcı tarafından tanık/gizli tanık bulmak için ciddi bir arayışa girilmiş. Defalarca aynı savcılıklardan dosyalar istenmiş. Savcı ardından dosyaya gizlilik kararı getirdi. Yüksekdağ ve Demirtaş bu soruşturma dosyasına hukuka aykırı şekilde dahil edilip, aynı suçtan ikinci kez tutuklandıklarında haklarında yeni bir delil bulunmamaktaydı.” 

ÖNCE TUTUKLAMA SONRA TANIK

Soruşturma dosyasına ilk olarak gizli bir tanığın eklendiğini, fakat ‘Mahir’ isimli bu gizli tanığa nasıl ulaşıldığına dair tek bir bilgi ve belgenin dosyada mevcut olmadığının altını çizen Maçoğlu, “İddianamede geçen gizli tanık Mahir’in ifadesi 4 Aralık 2019 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde aynı savcı tarafından, tanık Sami Baran’ın ifadesi 12 Aralık 2019 tarihinde Antalya Cumhuriyet Başsavcısı tarafından, tanık K. G’in ifadesi 7 Ocak 2020 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde yine Kobanê soruşturmasını yürüten savcı tarafından, tanık Muhammet Zengin’in ve gizli tanık ‘Ulaş’ın ifadeleri ise 4 Mart 2020 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde Savcı Ahmet Altun tarafından alınmıştır. Görüldüğü üzere Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, ikinci kez tutuklandıktan sonra tanık ve gizli tanık ifadeleri dosyaya eklenmiştir” diye konuştu.

Av. Maçoğlu, mahkeme heyetinden bu gizli tanık ve açık tanıkların ifadelerinin nasıl alındığının araştırılmasını istedi. 

SAVCININ UNUTTUĞU NOTLAR!

Savcının dosya klasörleri içerisinde bazı çalışma belgelerini unuttuğunu da dile getiren Maçoğlu, “Savcının çalışma klasörleri içinde bazı belgeleri var. Otopsi raporunun eksik olduğuna dair beyanları var. Yine bir isimsiz liste var. Kim tarafından hazırlandığı belli değil ama not tutulmuş. Kimlerin ifadelerinin alınıp alınmadığına dair notu var. Yine ilginç bir karar var. Savcının çalışma klasöründe 26 Ekim 2018 tarihine dair bilgi notları var. Savcı bunu çalışma klasöründe unutmuş. TEM başlığı var, 5 sayfalık bir evrak. Bu tarihte Demirtaş ve Yüksekdağ henüz tutuklanmamışlar. Bu evrakta 98 kişinin isimleri var. Adı geçen 7 sanıkla ilgili ‘yaralama’, ‘mala zarar verme’ gibi suçlardan soruşturma açılmadığı ifade edildi. ‘Sizin bunu açmanız lazım ve bunu açarken de bu ve benzeri suçlardan soruşturma yürütmeniz lazım’ diyor. ‘Serpil Kemalbay ve Sezai Temelli her ne kadar yeniden vekil seçilmişlerse de bunları tutuklayabilirsiniz’ diyerek, açıkça talimatlarda bulunuyor. ‘Siz bu dosyaya çalışın ve HDP’ye kapatma dosyası açın’ diyor. Bu ve bunlar gibi yorumlarda bulunuyor. Bu belgeyi Ankara TEM Şube’nin hazırladığını düşünmüyorum. Belgeyi hükümetin danıştığı hukukçular hazırlamış. HDP’ye dönük kapatma davası da bu belgeden sonra sunulmuş” diyerek, bu belgeyi mahkemeye sundu

BELGENİN SORUŞTURULMASI İSTENDİ

“Bu belge, kimler tarafından, hangi amaçla ve neden resmi olarak dosyaya değil de savcının önüne isimsiz olarak gönderilmiş?” diye soran Maçoğlu, söz konusu belgenin soruşturulmasını istedi.

Maçoğlu, “Kim tarafından neden hazırlandı? İade edilmesi gereken iddianameyi neden iade etmediğiniz ortaya çıkacak. Bu belgenin nasıl hazırlandığına dair bilgi gelirse belki de tüm arkadaşlarımızın tutuksuz yargılanmasına karar vereceksiniz. Siz mahkemeye yetkili kılındınız. HSK’ye bu dosyada neden tek mahkeme heyetinin görevlendirildiğini sorulmasını istiyoruz. Özel olarak görevlendirilmenizin sorulmasını istiyoruz. Tek dosya çalışan tek heyet sanırım sizsiniz. Savcı beyin çalışma klasörünü içinde uzun uzadıya bir iddianame var. Bu iddianame FETÖ ile ilgili. Meğerse savcı bey Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’yle birlikte bir de FETÖ dosyası var onun da duruşma savcısıydı. Meğerse oranın iddianamesini de burada unutmuş” dedi konuştu.

Dava avukatlarından Zeynep Sedef Özdoğan, AİHM’in HDP’nin attığı tweetlerle ilgili “düşünce özgürlüğü” kararını hatırlatarak, “Sokak eylem alanıdır ve bu Anayasa tarafından güvence altına alınmıştır. Sokağa çıkın demokratik haklarını kullanın çağrısı suç sayılamaz” dedi. Özdoğan, “HDP onlarca yıldır çözülemeyen Kürt sorunun çözümsüzlüğünü, Meclis yoluyla çözmeye çalışıyor. Hukuk ahlak demektir” ifadelerini kullandı. 

Ardından duruşmaya İstanbul’dan Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlanan avukat Benan Molu, “AİHM kararında bu dosyada tutuklamaya konu edilen deliller nedeniyle dosyada yargılanan herkesi kapsıyor. Bu kararda bazı deliller tartışılmış durumda” dedi.

SEGBİS TEHDİDİ  

Araya giren mahkeme başkanı, Molu’ya “Biz daha delil tartışmasına girmedik, usule ilişkin talebinizi ileri sürün, yoksa SEGBİS sesini kapatacağım” diye yanıt verdi. Molu, “Dinlerseniz delil aşamasına girmediğimi görürsünüz” dedi. Mahkeme başkanı ile avukat Molu arasında kısa süreli gerginlik yaşandı. Yaşanan diyalog şöyle:

Mahkeme başkanı: İleri sürülen tüm taleplere ilişkin karar verildi. Usule ilişkin itirazınız varsa alalım. 

Molu: Büyük daire kararında belirtilen hususlara değineceğim. Burada bazı hususları ortaya koymadan bir sonraki aşamaya geçilmesi mümkün değil. 

Mahkeme başkanı: İddianamenin kabul aşaması bitti. İtirazlar vardı o da reddedildi. Şimdi delil aşamasına geçmeyin. 

Molu: Bir an önce bitirmeye çalışıyorsunuz, sözümü kesmeyin.

Mahkeme başkanı: Adil yargılanma kapsamında hızlı bir şekilde bitirmede var hatırlatırım. 

Molu: Bunlara değinmem lazım. Anlatamadan talebimden bahsedemem.

SESİNİ YÜKSELTTİ

Mahkeme başkanı sesini yükselterek, “CMK’daki dayanağını söyleyin” dedi. Duruşma salonunda bulunan avukat ve milletvekillerinin itirazı üzerine mahkeme başkanı ses tonunu düşürdü. 

Mahkeme başkanı: Sözlerinize devam edin avukat hanım.

Molu, “Bu dosyada ileri sürülen delilerin çoğu basın açıklamaları ve ifade özgürlükleri. HDP tarafından yapılan çağrıların şiddet çağrısı olmadığına dair kararı var. Uydurma delillerle yargılamanın sürdürüldüğünü söylüyor. Değişken bir içtihattan da bahsediyor. İlk tutuklama kararının verilmesinin ardından mahkemelerin neden tutuklandıklarına dair gerekçeleri ortaya koyması gerektiğini belirtiyor. İlgili ve yeterli gerekçelerin ortaya konulmasının zorunlu olduğunu söylüyor. Dolayısıyla bu delillerle birlikte hiçbir şekilde makul gerekçe içermeyen bu delillerle bu kişilerin tutuklanmasını ‘özgürlük ve güvenlik hakkının ihlali’ olarak değerlendiriyor” şeklinde konuştu. 

Yine araya giren mahkeme başkanı, “Usule ilişkin taleplerinize gelin. Bunları daha önce de çok duyduk” dedi. 

Molu, şunları söyledi: “Bölmeyin, bunları daha çok duyacaksınız. AİHM kararında bir siyasi saik güdüldüğünü belirtiyor. AİHM kararında sizin mahkeme tarafından görülen dava kapsamında tutuklu bulunan Demirtaş’ın tahliye kararının verilmesini belirtmiştir. Siz görmezden gelseniz de bu karar bağlayıcıdır. Burada alınan ihlal kararı doğrultusunda sadece Demirtaş için değil, yargılanan tüm kişiler bakımından cezalandırma yargılaması olduğu belirtildi. Burada sadece serbest kalmaları değil, beraat kararının verilmesi gerekiyor. Dolayısıyla burada beraat kararı vermek ya da tahliye etmek dışında başkaca yapılacak bir karar yok. Bu kararı ve değerlendirmeleri gözardı ederek ve uygulamadan bir yargılamanın yapılması mümkün değil.” 

 MÜTALAA İSTEDİ

Diğer avukatların söz almak istediği sırada mahkeme başkanı, iddia makamından belirtilen taleplere ilişkin mütalaasını açıklamasını istedi. Bunun üzerine söz alan iddia makamı, “Sanık müdafilerin sürekli olarak söz almak suretiyle, kendi ve müdafilik haklarını kötüye kullanarak, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilmediği üzere söz hakkı aldığı görüldü. Daha önce sanık müdafilerine söz verilmiş ve hakimi reddetmişlerdi. Bugün esasa ilişkin savunmaya geçilecekti ancak geçilmedi. Tüm savunmaların yeniden yapıldığı, kötüye kullanmak suretiyle önceki tüm savunmaların yeniden yapıldığını görüyoruz. Savunma aşamasında verilecek beyanların değerlendirilmesi bu aşamada sorgulamanın devamına ve muhakemenin bu şekilde yürütmesine karar verilmesini ve tüm taleplerin reddedilmesine karar verilmesini mütalaa ederim” talebinde bulundu.

ARA KARARA GEÇTİ

Avukatları dinlemeyen mahkeme başkanı, avukatların mikrofonlarının sesini kapatarak, iddia makamının mütalaasını karara bağladı. Mahkeme başkanı, “Avukat Kenan Maçoğlu’nun belirttiği tarihsiz evrakın mahkememiz dosyasıyla ilgisinin bulunup bulunmadığının araştırılmasını, söz hakkı verilen avukatların sözlerinin savunmanın esasına ilişkin talepler olduğundan bir önceki ara kararlarda da reddi hakim taleplerinin reddedildiğinden reddine ve bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına, mahkemenin bu aşamadan itibaren sanık savunmalarını almaya başlayacağına, Ayhan Bilgen’in savunmasının alınmasına karar verildi” diye belirtti. 

AVUKATLAR ENGELLENDİ

Kararın ardından söz alan avukatlar, mahkeme başkanı tarafından CMK’nin 192’nci maddesinde yer alan “Söz hakkı almadan konuşma” gerekçesiyle engellendi. Mahkeme başkanı tutanağa, “Bir kısım avukatın söz hakkı almadan konuştuğu görüldü, bu nedenle söz hakkı verilmedi. Taleplerinizi yazılı olarak iletin, kaçak göçek bir iş yapmıyoruz” dedi. 

AYHAN BİLGEN'İN DE ARALARINDA BULUNDUĞU ÜÇ İSİM HAKKINDA TAHLİYE KARARI VERİLDİ

Kobanê Davası’nın üçüncü duruşması ikinci gününde, mahkeme heyeti Ayhan Bilgen, Berfin Özgü Köse, Can Memiş ve Cihan Erdal’ın tahliye karar verdi.

IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleştirilen eylemler gerekçesiyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 28’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan davanın üçüncü duruşmasının ikinci oturumu, Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Sincan Cezaevi Kampüsü Salonu'nda görülen duruşmaya, HDP milletvekillerinin yanı sıra yöneticileri ve çok sayıda kişi katıldı. Duruşmanın görüldüğü cezaevi kampüsündeki polis ablukası bugün de devam etti. Duruşmaya izleyici olarak sadece 60 kişi alınırken, diğerleri ayrılan başka bir salona alındı.

HDP eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Emine Ayna, HDP Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Ali Ürküt, HDP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Nazmi Gür, yerine kayyum atanan Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen, HDP eski milletvekili Gülser Yıldırım, HDP eski Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri Zeynep Ölbeci, Cihan Erdal, Can Memiş, Meryem Adıbelli, tutuklu bulundukları cezaevlerinden, tutuksuz yargılanan İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder İstanbul’dan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlandı. Tutuksuz yargılanan Ahmet Türk, Gülfer Akkaya ve Altan Tan mazeret dilekçesi göndererek, duruşmaya katılmadı.

Kürt siyasetçi Ayla Akat Ata, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP eski Sözcüsü Günay Kubilay, eski milletvekili Emine Beyza Üstün, İbrahim Binici, HDP yeni dönem MYK üyesi Alp Altınörs, HDP eski saymanı Zeki Çelik, HDP eski MYK üyeleri Pervin Oduncu, Ayşe Yağcı, Bircan Yorulmaz, Berfin Özgül Köse,Meryem Adıbelli, Bülent Parmaksız, İsmail Şengül, Dilek Yağlı ile Sibel Akdeniz, duruşma salonunda hazır bulundu.

EK SÜRE TALEBİ

Kimlik tespitinin ardından duruşma, HDP’nin tutuklu RTÜK üyesi Ali Ürküt’ün savunmasıyla başladı. Ürküt, çok kapsamlı olan Kobanê dosyasına ilişkin kısa sürede savunma hazırlamanın mümkün olmadığını belirtti. Pandemi nedeniyle avukatlarıyla görüşmelerinin de kısıtlı olduğunu dile getiren Ürküt, ek süre talebinde bulundu.

Mahkeme başkanının diğer siyasetçilerin savunmasına geçmek istemesi üzerine avukatlar, usule yönelik itirazda bulunacaklarını söyledi.

İDDİANAMEYİ ANF HAZIRLAMIŞ

Söz alan Ürküt’ün avukatı Cihan Aydın, “Ali Ürküt hakkında hazırlanan iddianamenin çok trajik komik yanları var. 2011’den başlanarak alınan bazı ANF haberleri var. Anlaşıldığı üzere bu iddianame Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından değil, ANF tarafından hazırlanmış durumda” dedi.

‘SUSTURARAK ENGELLEMEYİN’

Savcılığın araştırma gereği duymadan sadece ANF çıktıları üzerinden dosyayı hazırladığının altını bir kez daha çizen Aydın, “2021’e kadar bu iddialar neden beklendi, bunu biz biliyoruz. İkincisi altı yıl boyunca devam eden sözde soruşturma boyunca etkinlikler gerçekleşti mi gerçekleşmedi mi? Yetkililer tarafından herhangi bir suç ihbarı var mı? Yok mu? Bunların hiçbiri savcı tarafından araştırılmamış. İşin kolaylığına kaçarak, bu iddianame yığınını önümüze koydu. Ali Ürküt’ün DBP PM üyesi olduğunu yazmışlar ama bugün HDP MYK’nın attığı bir tweetten dolayı bir suçlama var. Bunları konuşmak istiyoruz. Her defasında bizi susturarak bunları engellemeyin. Bu salonda bir yargılamanın olduğunu düşünmüyoruz. Tıpkı bu iddianamenin kimler tarafından hazırlandığını bildiğimiz gibi” diye konuştu.

Avukat Aydın'ın beyanlarının ardından sözü Avukat Sezin Uçar aldı. Uçar, AİHM kararı okunurken 'mikrofonu kapatırım' tehdidinde bulunan hakime seslenerek,  "AİHM kararını tanımayan ender yargıçlardan birisiniz. Bizim tarafımızca reddedilen bir hakimsiniz" dedi.

Mahkeme Başkanı iddianamedeki sıralamaya göre sorguyu sürdürmek istedi. Tutuklu siyasetçiler, ek klasörlerin kendilerine tebliğ edilmediğini belirterek süre talebinde bulundu.

PARMAKSIZ: DAHA AYAĞA KALKMADAN NEDEN SAVUNMAMA ENGEL OLUYORSUNUZ?

Söz alan Bülent Parmaksız, savunma yapmayacağını ama birkaç söz söyleyeceğini ifade etti. Parmaksız, "Bugün 15 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişinin yıl dönümü. Örgütlenme bir haktır. Bu direniş insanlık için büyük bir kazanımdır. Alp Altınörs: Söz hakkımı kullanmak istedim buna engel olmamanızı istiyorum. Daha ayağa kalkmadan neden savunmama engel oluyorsunuz?" diye sordu.

Avukatlara söz vermeden duruşmayı sürdürmek isteyen mahkeme başkanına hatırlatmada bulunuldu.  Avukatlar “Müvekillerimize her söz verdikten sonra bize de vermek zorundasınız” derken, Mahkeme Başkanı “Avukatları dinlemiyorum” diyerek sorgulamaya devam etti.

MEMİŞ: OTURMA EYLEMİNDE NE GİBİ BİR SUÇ UNSURU VAR?

Tutuklu yargılanan Can Memiş, savunmasında soruşturmanın 2014 yılında açıldığını hatırtarak, "Eskişehir’de Emek ve Demokrasi güçlerinin yaptığı oturma eylemi savcı tarafından delil olarak iddianameye konulmuş. Oturma eyleminde ne gibi suç unsuru vardır?" diye sordu.

İLKİZ: BU SORUYU YANLIŞLIKLA BİLE OLSA SORAMAZSINIZ

Memiş'in ardından Avukat Fikret İlkiz beyanlarda bulundu. Dosyayı 'çok iyi bildiğini' söyleyen mahkeme heyetinin Can Memiş'e 'MYK dışında başkaca bir göreviniz var mı?' diye sorduğunu belirten İlkiz, "Bu soruyu yanlışlıkla bile olsa soramazsınız" dedi.

Avukat İlkiz, "Kişi temel hak ve özgürlerini korumaktan kaynaklanan temel yükümlülükleri yerine getiren bir iddianame yok. Tam aksine, hemen yetişmesi gerektiğine siyaseten inandıkları için böyle bir iddianame hazırlandı. Bağırarak, çağırarak ‘avukatları dinlemiyoruz’ diyerek müvekkilimi kargaşa içinde sorgulamaya zorladınız. Usule ilişkin olan talepleri dinleyecektiniz ama sonra 'savunmaları alacağız' dediniz. Biz hakikatlerin ortaya çıkması için savunma olarak her aşamada varız. Diyorsunuz ki, 'İstediğiniz rejim nedir, tweetlerin ölüme neden olabileceğini düşündünüz mü?' Yani düşüncesinizi soruyorsunuz. Düşündüklerini soramazsınız. Zaten iddianame üzerinden düşündükleri yargılanıyor" diye konuştu.

Mahkeme heyeti, Kars Belediye Başkanlığı görevinden alınan ve tutuklanan Ayhan Bilgen ile Berfin Özgü Köse, Can Memiş ve Cihan Erdal’ın tahliyesine karar verdi. Tahliye edilen isimlerin yurt dışına çıkış yasağı ve adli kontrol şartının devam edilmesine karar verildi.

KOBANÊ DAVASINDA TAHLİYE OLANLAR SERBEST BIRAKILDI

Tahliye kararının ardından Sincan Cezaevi’nde tutulan isimlerden ilk olarak Berfin Özgü Köse akşama doğru cezaevinden çıkarken, Ayhan Bilgen, Can Memiş ve Cihan Erdal ise gece saatlerinde bırakıldı.

‘DAVANIN BOŞA ÇIKMASINI UMUYORUZ’

Cezaevinden çıkan 4 isim alkışlarla karşılandı. Cihan Aydın, içeride olan arkadaşlarının bir an önce serbest bırakılmasını umduklarını belirterek, “Hakikat illaki kazanacak. Bu davanın boşa düşüneceğini umuyoruz” dedi. Can Memiş ise, “Biz ne kadar serbest bırakılmış olsak da tahliye edilmemiş arkadaşlarımızın burukluğunu ve acısını yaşıyoruz. En kısa sürede serbest bırakılmalarını umuyoruz” dedi.

BİLGEN’İ  AVUKATI KARŞILADI

Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen’in avukatı  Gizay Dulkadir, sosyal medya hesabından Bilgen’in tahliye işlemlerinin ardından serbest bırakıldığını duyurdu. Dulkadir, paylaşımında “Ayhan Bilgen’in tahliye işlemleri yaklaşık 6 saatin sonunda tamamlandı.  Artık özgür” notunu düştü.

Kaynak: MA 

Editör: TE Bilişim