Gazete Emek- Avukatları aracılığıyla Gazete Fersude’den Bengisu Kömürcü’nün sorularını yanıtlayan Mızraklı, gözaltına alındığı güne dair şunları söyledi: “Gözaltına alındığım gün sabah saat 06.10 eve gelişleri, 07.10 evden çıkışımızdı. 07.25’te internet haberde fotoğraflarım yayınlandı. Yani her şey önceden hazırlanmıştı. Fotoğrafçıları bile hazırdı. Anında servis edildi. Geldiklerinde, eğer beni çağırsalardı gidebileceğimi söyledim. Tabii o gün itibari ile kayyumun görev süresinin uzatıldığı yazı tebliğ edilmediği için gelmişlerdi. O yazı bana saat 11.00’de jandarmada tebliğ edildi. Bu arada kelepçe uygulanmadı. O çok konuşulan fotoğrafta kelepçe yoktu. Ne gözaltına alınırken ne de tutuklanmamdan sonra Diyarbakır Cezaevi’ne götürülme anımda da yoktu. Tutuklanma sürecim, beklemediğim değil aksine öngördüğüm bir süreçti.”

“100 yıldan fazladır Kürt muhaliflere reva görülen hep bu oldu”

Tutuklandıktan sonra 10 saat kelepçe ile bir başka şehre nakledilmesine ilişkin de Mızraklı, “Gözaltına alınırken, adliyede bekletilirken veya tutuklanırken çekilen fotoğraflar birer zafer edasıyla ve geride kalanlara bir tehdit bir gözdağı olarak gazete manşetlerinde verilir. Ailenizden uzaklara sürgüne gönderilirsiniz. Cezaevinde de tecrit içinde tecride maruz bırakılırsınız. 100 yıldan fazladır Kürt muhaliflere reva görülen hep bu oldu” değerlendirmesinde bulundu.

“Baştan sona tüm süreç bir kurguydu”

Tutuklanmasının bir sürpriz olmadığını söyleyen Mızraklı sözlerini şöyle sürdürdü: “Baştan sona tüm süreç bir kurguydu. Perşembenin gelişi çarşambadan değil 6 ay öncesinden belli edilmişti. Tıpkı Gabriel Garcia Marquez’in “Kırmızı Pazartesi”ndeki olaylar zinciri gibi önceden belli olan bir süreçti. O romanda herkes Santiago Nasar’ın öldürüleceğini biliyordu. Burada da bizlerin tutuklanacağını herkes biliyordu. Talimatla hem savcılığın hem de hakimliğin etki altında bırakıldığı bir durumdan başkaca bir karar çıkamazdı.”

Kaynak: Gazete Fersude

Editör: TE Bilişim