Gazete Emek- Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) tarafından 2001 yılından beri düzenli olarak verilen “İnsan Hakları, Demokrasi, Barış ve Dayanışma Ödülü” bu yıl Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a verildi. İstanbul Beyoğlu’nda bulunan Taksim Hill Otel’de düzenlenen törenle verilen ödül Demirtaş adına eşi Başak Demirtaş aldı.


 
Ödül törenine HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, HDP Milletvekilli Feliz Kerestecioğlu, HDP İstanbul İl Örgütü Eşbaşkanı Elif Bulut, Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri’nin yanı sıra birçok parti, sendika ve dernek temsilcileri ile çok sayıda kişi katıldı.

Tören, ödülün önceki yıllarda sahiplerinin hatırlatıldığı sinevizyon gösterimi ile başladı.

‘DEMİRTAŞ’A ÖDÜLÜ VERMEKTEN MUTLULUK DUYUYORUZ’

Törende ilk olarak konuşan SODEV Başkanı Ertan Aksoy, ödülü Selahattin Demirtaş’a vermiş olmanın mutluluğunu yaşadığını ifade etti. Ertan, “Ülkedeki barış ve demokrasinin gelişmesi için bedel ödeyen Demirtaş’a bu ödülü vermiş olmaktan mutluluk duyuyoruz. Demirtaş, ‘Seni başkan yapmayacağız’ dedi. Mücadele çağrısı yaptığı o günden bu yana tüm zorluklara karşı geldi ve gelmeye devam ediyor. 3 yılı aşkın bir süredir cezaevinde alıkonuluyor. AİHM kararı ihlal edilerek içeride tutuluyor. Bu ödülü yanımızda olmaması nedeniyle kendisine veremiyoruz. Vekaletten eşi Başak Demirtaş’a vereceğiz” dedi.

‘SEÇİCİ KURUL DEMİRTAŞ’I UYGUN GÖRMÜŞTÜR’

Aksoy, konuşmasında devamla, “SODEV’in 2001’den bu yana, insan hakları, demokrasi, barış ve dayanışma alanlarında olağanüstü başarı kaydetmiş ve örnek oluşturabilecek çabalar göstermiş kişi veya kurumlara layık görüldüğü ‘SODEV Ödülü’nün seçici kurulu bu yıl ödülün Selahattin Demirtaş’a verilmesini kararlaştırmıştır. Seçici Kurul, 15 Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişiminin neden olduğu olağanüstülük hali fırsat bilinerek 2 Kasım 2016’da gözaltına alınıp hapse konulan Selahattin Demirtaş’ın temel anayasal haklarının bu siyasi tutsaklık nedenleriyle sistemli olarak çiğnenmesi karşısında aldığı, insan hakları, demokrasi, barış ve özgürlüklerden yana tutumların, SODEV Ödülü’nün adında zikredilen değerleri güçlendirdiği kanaatine varmıştır” ifadelerini kullandı.

Demirtaş’ın cezaevinde tutulmasına rağmen Türkiye’nin gündemine etki edecek sorumluluk bilinciyle hareket ettiğini vurgulayan Aksoy, “Ülkede demokrasinin ve barışın tecellisine, toplumun farklı kesimleri arasındaki dayanışma ruhunun güçlendirmesine istisnai ve kritik önemde katkıda bulunduğu da Seçili Kurul tarafından değerlendirilmiştir. Seçici Kurul SODEV Ödülü’nü Selahattin Demirtaş’a verilmesini tercih etmiştir” diye konuştu.

Ardından ödül verilmek üzere Başak Demirtaş kürsüye çağrıldı. Ödülü alan Demirtaş, Selahattin Demirtaş’ın yüreğiyle sevenleriyle birlikte olduğunu belirterek, cezaevinden ödül törenine gönderilen mesajını okudu.

‘DAYANIŞMA ÖTESİNDE ANLAMLAR TAŞIYOR’

Demirtaş’ın cezaevinden gönderdiği mektup şu şekilde:

“Merhaba arkadaşlar, Yazar Ali Gür Tavanarası adlı romanında ‘Yalnızlık tek başına kalmak değildir. Hayal edildiğini, özlendiğini bildiğin sürece hasret çekersin sadece, yalnızlık değil’ diye yazmıştı. Ben de sizler gibi milyonlarca dostum sayesinde hasret çekiyorum sadece, yalnızlık değil. Ve bu hasretin olanca sıcaklığıyla selamlıyorum hepinizi. Merhaba güzel insanlar, güzel dostlarım. SODEV’in bu yılki ödülü bana layık görmesi, şahsıma yönelik çok değerli bir desteğin, dayanışmanın ötesinde anlamlar taşıyor. Toplumun tamamının adeta bir cenderede ağır baskılar altında inlediği böylesi kaotik dönemlerin anahtar kelimeleri ‘umut’ ve ‘cesaret’tir. Umudu ve cesareti boş hayaller ve kof kabadayılıktan ayıran şey ise bu kavramların içini doldurmaya dönük pratiklerdir, yani eyleme iradesi ve gücüdür.

‘ETE KEMİĞE BÖRÜNMEK ZORUNDAYIZ’

Üyesi olduğumuz toplum; açlık, yoksulluk, adaletsizlik, savaş, işkence politikalarıyla terbiye edilmeye çalışılırken, korku ve karamsarlık yaygın ve kronik bir ruh haline dönüşürken hiçbirimiz oturup durumu seyredemeyiz. Sorumluluk duygusuna sahip her bir aydın, siyasetçi, yazar veya entelektüelin elini taşın altına koyarak topluma öncülük etme görevi vardır. Hele hele halk, hepimizi göreve çağırırken bir kenarda oturup sonucun ne olacağını bekleyemeyiz. Acilen ve acilen demokrasi bloğunu inşa etme mecburiyetindeyiz. Asgari demokrasi ilkelerinde birleşip mevcut yönetim anlayışına karşı hem etkili bir mücadele yürütmek hem de alternatif bir hükümet ihtimalini ete kemiğe büründürmek zorundayız.

‘BÜYÜK BİR DEMOKRASİ BLOĞU KURULMAK ZORUNDADIR’

Yeni bir anayasa, demokratik parlamenter sistem, güçlü yerel yönetimler, siyasi partiler kanunu ve seçim barajının demokrasiye uygun hale getirilmesi, medya bağımsızlığı, ifade özgürlüğü, Kürt sorununa barışçıl çözüm, bağımsız yargı, özerk üniversiteler, liyakatı esas alan bürokrasi atamaları, inanç özgürlüğü ve laiklik, üretime dayalı ekonomi ve gelir dağılımında adalet, ekoloji ve çevreye saygı, kadın kimliğine eşitlikçi ve özgürlükçü yaklaşım, örgütlenme ve gösteri hakkının her yönüyle güvence altına alınması gibi temel başlıklarda uzlaşma sağlayan her siyasi ve sivil oluşumun yer alabileceği büyük bir demokrasi bloğu kurulmak zorundadır.

‘UMUT, ZİFİRİ KARANLIKTA BİLE GÖREBİLME YETENEĞİDİR’

Bir ödül töreni mesajına sığmayacak kadar kapsamlı bu konuları uzun uzun açma şansım yok. Ancak şunu ifade etmeden de geçemeyeceğim; Türkiye toplumunun ezilenleri, ötekileri, demokrasi yanlıları, cumhuriyet değerlerine bağlı olanları, eğer bugünlerde bir araya gelemiyorlarsa bir daha asla bir arada duramaz, bir arada yaşayamazlar. Uygulanan zulüm, tahammül sınırlarını çoktan aşmış olmasına rağmen bizler tüm farklılıklarımızla demokrasi etrafında bir araya gelip el ele veremezsek endişem odur ki, umut ve cesaret yerini boş hayallere ve korkuya bırakacaktır. Ben tüm kalbimle demokratik birliğe inanıyor, başaracağımıza dair büyük bir umut besliyorum. Bunun için de ben dahil tüm arkadaşlarım elimizden gele gayreti göstermeye, inisiyatif almaya devam edeceğiz. Lütfen umudunuzu ve cesaretinizi yitirmeyin. Çünkü umut, zifiri karanlıkta bile görebilme yeteneğidir. Çünkü cesaret, zifiri karanlığı aydınlatabilme becerisidir.

‘GERİ ADIM ATMADAN MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİM’

İşte SODEV’in bu yılki ödülünün anlamı benim için de eminim halkımız için de tam olarak budur. Umudu büyütmeye, birlikte yaşamaya, birlikte mücadele etmeye, birlikte yönetmeye dair güçlü bir mesajdır bu ödül. Demokrasi, insan hakları ve barış alanında çok değerli çalışmalara imza atmış saygın bir kuruluştan ödül almanın onuru yanında bu duyguları da taşıdığımı bilmenizi isterim. Bu ödül aynı zamanda benim sorumluluklarımı da arttırmıştır. Bunun bilincinde olarak demokrasi ve insan hakları mücadelesini daha bir şevkle ve moralle sürdüreceğim. Hele hele iktidar sözcülerinin yandaş medya eliyle beni ve arkadaşlarımı yalanlarla, iftiralarla karalamaya, linç etmeye devam ettiği bu dönemde dostlarımızdan gelen bu dayanışma çok çok kıymetlidir. Tüm yıpratma, yok etme, itibarsızlaştırma kampanyalarına rağmen tek bir geri adım atmadan mücadeleme devam edeceğimden kimsenin kuşkusu olmasın. Shakspeare’in Hamlet’te Polonius’un ağzından söylediği gibi ‘Kavgaya girmekten sakın. Fakat kavgaya girmişsen karşı taraf senden sakınsın’

‘SARAYLA SALTANATLAR ÇÖKER ELBET’

Şundan emin olun ki aydınlık, mavi günler yakındır. Sadi Şirazi’nin dediği gibi, ‘Sarayına çürük temeller atanlar, onu henüz yaparken yıkmış olurlar.’ Güzel bir geleceğin çok yakın olduğuna inanıyorum. Sarayla saltanatlar çökecek elbet. Biz sonrasına da hazırlıklı olalım. Bu duygu ve düşüncelerle sizlere seslenirken ödül jürisinin değerli üyeleri başta olmak üzere SODEV kurucularına ve yöneticilerine, sevgili Başkan Ertan Aksoy’a demokrasi, insan hakları ve barış mücadelesindeki emeklerinden dolayı şükranlarımı sunarken, ödüle beni layık gördükleri için de ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Bu zorlu ama güzel yolculukta hepimizin yolu açık olsun diyor, sizlere yürek dolusu selam ve sevgilerini gönderiyorum. Özgürlükte buluşmak dileğiyle. Selahattin Demirtaş Edirne Cezaevi.”

Tören, kokteyl ile son buldu.

Kaynak: Duvar

Editör: TE Bilişim