Gazete Emek-  İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 'tam kapanma' sürecinde uygulanacağı duyurulan alkollü içki satış yasağına ilişkin, "DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) bu işin başında, kuralı koymuş. Birçok aldığımız tedbirle, bunların birbirleriyle korelasyonu birbirleriyle uyarak devam ediyor. Bunu siyasallaştırmaya gerek yok, ideolojik bir tavır ortaya koymaya gerek yok, bu bir sağlık meselesi. 'Kendi düşüncelerimizi cezalandırmak istiyorlar', bu dönemde yapılabilecek haksız bir eleştiri" dedi.

24 TV'de, Belkıs Kılıçkaya, Murat Çiçek ve Mustafa Kartoğlu'nun sorularını yanıtlayan Soylu, "Derdimiz şu, Ramazan, yaz ve Kurban Bayramı, sosyal izolasyonda zorluk çekeceğimiz dönemler olacak. Tarımın en önemli dönemindeyiz. Tarımı devam ettirmemiz lazım. Ekonomik olarak hareketlenmemiz gereken dönemin arifesindeyiz" dedi.

Soylu, 17 Mayıs'ta sona erecek tam kapanmanın uzatılacağı iddialarına ise "Bugün böyle bir değerlendirmemiz yok" yanıtını verdi. Soylu, tam kapanmanın bitimine doğru düzenlenecek kabine toplantısında Bilim Kurulu'nun tavsiyeleriyle değerlendirmelerin yapılacağını belirtti.

                                         

'BU BİR SAĞLIK MESELESİ'

Alkollü içki satış yasağına da değinen Soylu, Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) pandemide alkol tüketimine ilişkin bilgilendirmesi olduğunu, yasak kararının bununla uyumlu olduğunu söyledi. Soylu, konuya ilişkin şu ifadeleri kullandı:

"DSÖ bu işin başında, kuralı koymuş. Demiş ki, DSÖ olarak ben alkol tüketimi ile ilgili bilgilendirme yapıyorum. 1, alkolden kaçınarak bağışıklık sisteminizi sağlığınızı koruyun. 2, ayık kalın, hızlı karar almanız gereken zamanlarda kimseyi riske etmeyin. 3, limitinde alın. 4, alkol alımında evde bile olsa sosyal mesafenin korunması riski yüksektir. 5, Özellikle kısıtlama günlerinde alkol alabilme imkanına sahip olursan daha fazla tüketirsin diyor. 6, aile içi şiddetin alkol kullanımıyla arttığı görülmektedir diyor."

 ‘EKONOMİK OLARAK HAREKETLENMEMİZ GEREKİYOR’

Kısmi kapanma döneminde 63 binlerdeydik. Sonra 29-30 binlere düştük. Şimdi 23-24 seviyelerindeyiz. 63 binden 23 bine... Demek ki aldığımız tedbirler, kamu düzenimiz ve kamu güvenliğimiz devam ediyor, sağlık sisteminin sürdürülebilirliği devam ediyor.

Tam kapanma dönemindeyiz şu an. Belki de sosyal izolasyonda zorluk çekeceğimiz ve bulaşın çok rahat geçebileceği bir dönem bayramlar ve yaz dönemi. Ayrıca tarımın en önemli dönemindeyiz. Yine bunun yanı sıra, ekonomik olarak da hareketlenmemiz gereken önemli bir dönem içerisindeyiz. Üçüncüsü, turizm dönemindeyiz.

Bir önceki kapanma döneminde de çok zorlukla karşı karşıya kaldık. Tüm insanları eve kapatıyorsunuz, bu normal bir iş değil. Bu taleplerin tamamı sağlık için, gelecek nesiller için. Yeter ki bu musibetten hep birlikte kurtulabilelim.

 ‘TAM KAPANMANIN ETKİLERİNİ BUGÜNDEN İTİBAREN GÖRECEĞİZ’

Niye ikide bir genelge yayınlıyor bakanlık diye bir tartışma var. Burada iki önemli husus var. Birincisi, elbette ki İl Hıfzısıhha Kurulları bu kararları veriyor. Başka bir durum daha var, o da bizim pandemi eylem planımız var.

Koordinasyon İçişleri Bakanlığı'na verilmiş. Diyorlar ki, dönem dönem kurallar çıkarıyorsunuz. Dinamik bir dönemdeyiz. Bizim bir hedefimiz var: 63 binden 5 bine düşebilmek. Tam kapanmanın etkilerini bugünden itibaren göreceğiz. Bu, doğru bir istikamette gittiğimizin en temel göstergesidir.

İMAMOĞLU HAKKINDA BAŞLATILAN TÜRBE SORUŞTURMASI

Bir vatandaş bunu görünce buunun hem Gülbahar Hatun'a, hem Fatih Sultan Mehmet'e saygısızlık olduğunu düşünüyor. Bana göre de öyle, böyle bir görüntü olamaz. Yazmış demiş ki, bu vatandaşımızın bir şikayeti. Başka bir şikayet daha var, o da şu. Diyor ki, siz terör örgütünün desteklediği siyasi partinin belediye başkanına gidiyorsunuz, suçu, suçluyu övüyorsunuz. Diyorsunuz ki sizin görevden alınmasınızı kabul etmiyoruz diyorsunuz, vatandaş onu da şikayet ediyor. Bu şikayetler iki türlü gelir. Bir direkt olarak, ikinci tür olarak da denir ki savcılığa suç duyurusunda bulunun, savcılık da bununla birlikte işleme koyar. Şimdi tartışma şu, burada bunu koymalı mıyım? Burada kişiye özel bir durum söz konusu değildir. Burada bir soruşturma söz konusu değildir. Siz vatandaşsınız, şikayet ettiniz, savcının yapacağı şudur, kimse ayrıcalıklı, imtiyazlı değildir, devlet memurları kanunu tam da bu işlerde devlet memurunu korumak, onun her şikayette karşı karşıya kaldığı meseleyi suistimal etmemek üzere bir altyapı da oluşturmuştur. Burada, eğer savcı, zannediyorlar ki tek başına bir insandır, istediğini yapabilme kabiliyetine sahiptir. Bu rutindir. Bu rutin devlet görevlilerini ve memurlarını korur. Devlet memurları kanunu tam da bu için vardır. Biz araştırma yaparız. Karşı tarafta vatandaş var. Ben bunu lüzum görmedim derseniz. Danıştay'a bu belediye başkanını koruyor der. Danıştay'dan hemen dönüverir. Ben izin vermezsem savcı soruşturma açamaz. Sanki bu işler ilk kez oluyormuş gibi... Algıya göre mi devleti yöneteceğiz."

SES VE GÖRÜNTÜ KAYDI YASAKLANDI MI?

Karşınızdaki cephe, bir başbakanı yalanlarla beraber idam eden bir cephedir. Tonlarca altının uçakla kaçırıldığını ifade eden bir cephedir. Aynı tezhiratı devam ettiriyorlar.

Burada yeni bir şey yok. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esaslar kanunla düzenlenir. Biz genelgemizde bunu hatırlatıyoruz. Birisi sen işini yaparken seni ifşa ederse onunla ilgili koruma altına alırsın, ısrar ederse uzaklaştırırsın, yakalar, gerekli kanuni işlemi yaparsın. Biz polisimize diyoruz ki, Anayasa sana bu hakları vermiş. Kolluk kuvvetleri, birisi yanına gelir de seni çekmeye çalışırsa hem kişisel verileri koruma kanunu, Anayasa, hem TCK kendini koruma hakkı veriyor.

Fransa'da bu kanunun daha ötesi çıktı. Biz sadece var olan kanunları ifade ediyoruz. Bizimkisinin basın özgürlüğüyle de ilgisi yok. Polis bir trafik cezası yazıyor örneğin, birisi gelip çekiyor. Bu, kişisel verileri koruma kanununa aykırı. Kanun bunu yapamazsın diyor. Bunu gerçekleştirebilme hakkına sahip değilsin, ancak onun rızasıyla yapabilirsin. Bu, bütün vatandaşlar için geçerlidir.

Siz yukarıdasınız, polis aşağıda, siz yukarıdan aşağıya çektiniz. İzlediniz, takip ettiniz. Bunu takip etmenizde bir problem yok. Ama bunu işlerseniz, yani çekmek de işlemektir, sosyal medyaya koymak da işlemektir. Polis bununla ilgili suç duyurusunda bulunabilir.

Polis, 'Lütfen çekmeyin' diyecek. Israr ederse bu sefer polis vazife ve selayet kanunu devreye girecek, ilgili TCK'yla ilgili ona gerekli müeyyideyi koyacak. Bu Anayasa'da var zaten, herkesi için var.

Çektiği görüntüyü işlerse bu onun şikayet etme hakkını ortaya koyar. Hem çekiyor, hem işinizi engelliyor, hem bunu kesip biçiyor, burada başka bir mağduriyet oluşturuyor, sizi afişe ediyor. Bu kanun sizde var. Anayasa'nın 20. maddesi...

"KAMERA ÇEKMEDEN BUGÜNE KADAR ADALET YOK MUYDU?"

Sosyal medyada yapmadıkları kalmıyor. Bakın bu, 21. yüzyılda bir felaket. Hakaret ediyorlar, itibar suikastı yapıyorlar. Direkt olarak yöneticilere, itibarlı insanları ortadan kaldırmaya yönelik bir siyasal girişimdir. Geçmişte farklı yapılıyordu, şimdi farklı yapılıyor. Devlet nizamını, kamu düzenini ortadan kaldırmaya yönelik bir sistemdir.

Kılıçdaroğlu diyor ki "Bu, adaleti ortadan kaldırır." Yanına gelip kamera çekmeden bugüne kadar adalet yok muydu? Kanun ne deniyorsa bunu uygulamaya çalışıyoruz. Basın özgürlüğüyle ilgisi yoktur. Bir kamu görevlisinin kendisini ifşa etmeye çalışan birilerine karşı "Yapma kardeşim" deme hakkıdır. Arkadaşlar sizin böyle bir hakkınız var, kimseye zor kullanmayın ama kanun çerçevesinde bu Anayasa'ya, TCK'ya aykırı değil.

(Polisin kaba kuvvet kullanırken çekilmesi suç mudur?) Bence, işlenmesi suçtur. İnce bir nüans var, eğer bir hak kaybı olacaksa karşıdan bunu karşıdan çekebilme hakkına sahip olabilir.

KUYTUL AÇIKLAMASI

İçişleri Bakanı Soylu'dan Alparslan Kuytul'a, "Bu adam Türkiye düşmanlığının sözcüsüdür. Bir Türkiye düşmanlığı ve karşıtlığı olduğu belli. Bir vakıf kurmuş, vakıftan da kendine ait bir gelir oluşturmuş. Orada da bir takım yolsuzluk ve dolandırıcılıklar da söz konusu."

Kaynak: Artı Gerçek

Editör: TE Bilişim