Gazete Emek- Van Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Mustafa Avcı, Bekir Güneş'e kayyum dönemine ilişkin borçlar, devredilen kurumlar, KHK'lilerin durumu, işçi alımı, Vanspor ve Van Gölü'nün durumuna ilişkin detaylı bir röportaj verdi.


– 31 Mart yerel seçimleri Türkiye genelinde çok tartışıldı ancak bölgede daha çok tartışıldı. Mazbatalar geç verildi ve mazbataların verilmesinin ardından kayyum süreçlerine ilişkin ciddi tartışmalar oldu. Bu süreç Van’da nasıl yaşandı?


Son 2-5 yıldır AKP-MHP irtifakının kayyum politikasıyla hedeflediği yurtsever Kürt halk iradesini kırmaktı. Bağlı olarak 31 Mart seçimi sandık sonucuyla hedefini somutlaştırmak işitiyordu. Seçim sürecinin ilerleyen evrelerinde bu durumun gerçekleşmeyeceğini gördükçe devreye farklı yöntemler koymaya başladı. Baskı, tehdit, şantaj vb. antidemokratik her türlü kirli yönteme başvurdu. Bundan dolayı bizler seçim sürecinde ciddi sıkıntılar yaşadık. 31 Mart seçim sürecinde biz sadece bir partiyle yarışmadık. Karşımızda devletin ve iktidarın tüm kurumları vardı. İktidarın tüm kurumları seferber edilmişti. Yetmedi devletin zor gücünü de kullandılar buna rağmen halkın iradesi kırılmadı ve sandık sonucuyla açığa çıktı. Bu anlamda denilebilir ki hesapları boşa çıktı. Aldığı hezimeti değiştirmek, sonuçları kendi lehine çevirmek için türlü hilelere başvurdu. Mazbataların geciktirilmesi de bu hilelerden bir parçaydı. Yine YSK eliyle büyük bir farkla önde olduğumuz ve kazandığımız birçok yerelde mazbatalarımıza el konuldu ve AKP ye verildi. Van’da da üç ilçemize yeni yöntemle kayyum atandı. Oysa kayyum politikasının sahibine de kazandırmadığı 31 Mart sandık sonucuyla açığa çıkmıştı. Kayyum politikası halk arasında her yönüyle açığa çıkmış, deşifre olmuş ve mahkûm edilmişti. 


Kayyumun yarattığı tahribat sadece bıraktığı borç yüküyle sınırlı değildi. Bizden devraldığı sayısız kaynağı ciddi şekilde israf etmiş ve tahrip etmişti. Temel kaynaklar beli ailelere ve dar çıkar gruplarına peşkeş çekilmişti. Yönetime geldiğimiz günden beri bu tahribatları gidermeye, onarmaya ve tekrar halkın hizmetine sunmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla derleme ve toparlama sürecindeyiz. Van’ı Van yapmak için ne gerekiyorsa onu yapmaya çalışıyoruz. Her şeye rağmen Van’ın öz kaynaklarını tespit etme, koruma geliştirme ve halkın hizmetine sunmaya kararlıyız. Bir yandan borç yükünü taşırken, diğer yandan halkın taleplerine cevap olmaya çalışıyoruz. El attığımız her ne ise elimizde kalıyor. Büyük talan var. Her kademede, üst birimlerden alt birimlere kadar her düzeyde ciddi kaçaklar tespit ettik. Söz konusu kaçakların önlenmesi için tedbirler aldık. 10 Nisan’da görev başına geldik. Bir ay sonra yani 10 Mayıs’ta mali hizmetler daire başkanlığımızdan aldığımız muhasebe kayıtlarına göre 5 milyon (eski parayla 5 trilyon) civarında tasarruf gerçekleştirmişiz. Bir ay içinde bu miktarda bir tasarrufun yapılması aynı zamanda kayyum döneminde yapılan büyük vurgunun da ifadesidir.  Kuşkusuz yapılan bu tasarrufların büyük hizmetlere dönüşeceğini gördüler. Bundan dolayı merkezden hak edişlerimiz kesilmeye başlandı. Birinci ayda 10 trilyon (milyon), 2. ayda 11 trilyon (milyon) kesinti yapıldı.

-Hangi amaçla bu paraları kestiler?


Gerekçe eski borçlar. Kayyum döneminden kalan borçlardır. Oysa Kayyum döneminde de kesintiye gidilebilirdi. Ama gidilmedi. Bizler yönetimi devralır almaz başladılar kesinti yapmaya. Amaç belidir. Yapmak istedikleri ekonomik olanaklarımızı daraltmak ve hizmet üretemeyecek duruma getirmektir. Ama sorun yapmıyoruz. Göreve gelirken bizlere her açıdan zorluk çıkaracaklarının bilincindeydik. Dolayısıyla merkezi hükümetin bizlere yönelik hesabı her ne ise olsun, biz her şeye rağmen öz kaynaklarımızı koruyacak, geliştirecek ve halka hizmet sunmaya çalışacağız.


 Şimdi ne kadar borç var?


1 Milyar (katrilyon) 108 milyon (trilyon) borç bırakıldı. Başka bir şey daha var. Bizler kayyumun bıraktığı bu borcu deşifre ettikten sonra kayyum da kendine göre Bekir başkandan devir aldığı borcu açıklamaya çalıştı. Asilsiz rakamlarla afişe etmeye çalıştığı borç listesini Bekir Başkan’dan devraldığını söyledi. Oysa söz konusu rakamlar Bekir Başkan zamanına ait değildir. Son kayyum kendinden önceki kayyumlardan borç devralmış. Bilindiği üzere Bekir başkandan bize gelinceye kadar 3 Kayyum değişti. Her kayyum kendinden önceki kayyumdan ne almışsa devralmıştır. Biz bu tartışmalara çok girmedik. Bizler resmi kayıtlara dayandırarak borçları açıkladık. Göreve geldiğimizin hemen ertesi günü (2. Gün) mali hizmetler daire başkanlığından muhasebe kayıtlarını aldık. Bu kayıtlara göre 1. kayyumun Bekir başkandan aldığı toplam borç 380 milyon lira civarındadır. Son kayyumun açıkladığı gibi 1 katrilyon 100 trilyon falan değil. Bu 380 trilyon (milyon) un 280 trilyonu da Van belediyesi büyükşehir statüsünü kazandıktan sonra birleşen kurumlardan ve Bekir başkandan önceki AKP belediyesinden devreden borçtur. Yani Bekir başkandan kalan toplam borç yükü 100 trilyondur. Ama aynı zamanda Bekir başkanın kendi döneminde ürettiği toplam hizmet bedeli ise (belgelere dayandırarak söylüyorum) 850 trilyon civarındadır. Buna karşın kayyumun bizlere bıraktığı borcun nereye  yatırıldığı hangi hizmete dönüştürüldüğü Bilinmiyor.


-Bağımsız denetçileri davet ettiniz mi daha net sonuçları açıklamak için?


Evet o noktada bir çabamız var devam da edecektir. Kayyum döneminde yapılan tüm ihaleler, doğrudan temin ve satın alma denetime alındı. İnceleme ve araştırma heyetleri oluşturuldu. Teftiş kurulu başkanlığımız ve iç denetçimiz göreve çağrıldı. Henüz derinliğine inilmiş olmasa da ilk elde edilmiş verilere göre büyük boyutlu yolsuzluklar raporlaştırılmış durumda. Örneğin büyük paralarla asfalt dökmüş, henüz üzerinden bir kış bile geçmeden asfalt patır patır dökülmeye başlamış. Köy yolları yapılmış, köylü feryat ediyor.  Asfalt dökülmeden önceki haliyle yollar daha iyiydi diyor köylü. Tüm bunlar için soruşturma başlattık. Halk anlasın diye söylüyorum 100 liralık bir hizmeti bin liraya fatura etmişler. Oysa dönüp baktığımızda yüz liralık fatura ettikleri işi bile doğru dürüst yapmamışlardır. Kuşkusuz tümünün üzerine üzerine gidiyoruz, gideceğiz. Yine birçok kurumumuzun içi boşaltılmış. Adeta viraneye çevrilmiş. 


 Devredilen ne kadar kurum var?


Devredilen kurumlar var. Emlak istimlak dairemizden resmi kayıtları alıyor mülkiyet tespitine gidiyoruz. Edremit’te ilçede sosyal hizmet amaçlı inşa edilen birçok gayrı menkul belli çıkar çevrelerine, yandaşlara peşkeş çekildiğinin bilgisi var bizde. Somutlaştırıp peşine düşeceğiz. Oysa söz konusu gayrı menkuller küçük ve orta ölçekli esnaf için hazırlanmıştı. Kayyum geldiğinde tüm bu gayrı menkulleri kendi yandaşlarına ulufe gibi dağıtmış. Yine bizden devraldığı önemli iki proje vardı. Katlı otopark ile park AVM. Katlı otoparkı büyük paralar harcayarak ticarethaneye çevirmiş, park AVM yi de henüz bitmeden sahte evraklar düzenleyerek geçici kabul yoluna gitmiş ve işletmeye açmıştır. Her iki proje de şu anda bitmemiş halde ve kucağımızda bulduğumuz büyük birer sorundur. Her iki projede de ciddi yolsuzluklar var. Kamuyu zarara uğratma var. Mağdur edilmiş onlarca esnaf var. Vs. tüm bunların üzerine gideceğiz. Yasal süreçleri işleteceğiz. Ancak Bekir başkan döneminde olduğu gibi hataya düşmek de istemiyoruz. Bekir Başkan döneminde mahkemelerin çoğu reddedildi. Nedeni ise; Bekir başkan da yolsuzlukları tespit ettirmiş ve raporları ekleyerek mahkeme süreçleri başlatmıştır. Ancak mahkemenin tespit heyetini beklemeden söz konusu eksiklikleri tamamlamaya çalışmış. Mahkemenin tespit heyeti ilgili yolsuzluğu tespit etmeye geldiğinde de her şeyin mükemmel ve muntazam olduğunu görmüş. Raporları da böyle geliştirmiş. Dolayısıyla mahkeme de yapılan şikayetleri reddetmiş davaları düşürmüştür. Ama biz böyle yapmıyoruz. Şu anda üzerine gittiğimiz hiçbir eksikliği ve yolsuzluğu mahkeme tespit heyetinin gelip raporunu tutmasını sağlamadan tamamlamayacağız. Dolayısıyla eksik gördüğümüz hiçbir hizmeti devralmayacağız. Şu aşamada teknik ekiplerle inceleme yapıyoruz. Bunların yeni başta her açıdan inceleyeceğiz. Tespitlerin ardından mahkemelere başvurup yasal süreç başlatacağız. Halkımız bu süreç işlerken doğaldır ki daha da mağdur olabilecektir. Ancak eğer ki halkı mağdur edenleri mahkûm ettiremezsek asil mağduriyet o zaman olacaktır. Sanırım süreçleri adım adım halkla paylaştığımızda halkımız bizlere hak verecektir. Halkımız şunu bilsin ki hiçbir kirliliğin üstünü örtmeye müsaade etmeyeceğiz. 

Seçimlerin ardından kadronuzu oluşturabildiniz mi? Önceki dönemde HDP’li başkanların aldığı kadroların birçoğunun KHK’lerle ihraç edildiğini biliyoruz. Birçok yerde HDP’li belediyelerin kadro oluşturmakta zorlandığını biliyoruz. 2.si bu kadar borç yükü varken projelerinizi nasıl hayata geçirebileceksiniz?


Öncelikle şunu belirtebiliriz. Bekir başkan dönemindeki kalifiye gücün tümü ihraç edilmiş durumdadır. Belediyede 450 ye yakın kişi ihraç edilmiş hepsi de kalifiye güçtür.  Bunlardan bir kısmı mahkeme kararıyla geri dönmüş yeniden işe başlamıştır. Bu arkadaşlarla çalışmak zorunluluk arz ediyor. Onlar da olmasaydı çok daha zorlanacaktık. Bu güçten en iyi şekilde yararlanmaya çalışıyoruz ama yetmiyor. Dışarıdan personel alımına henüz başlamadık ama bir çabamız var. Kurumlar arası geçişlere de henüz başlamadık. Yasa gereği yüzde 30’luk kota dolmuş durumdadır. Yüzde 30’u aştığımız durumunda cezai durum gelişir. Bundan dolayı ihtiyaç duyduğumuz personel gücünü konumlandıramıyoruz. Yeni personel alımı yapabilmemiz için yerin boşalması gerekir. Bunun için öncelikle bankamatik personeli tespit edip üretim sürecine katmaya çalışıyoruz. İşinin başına geçti ise sorun yok ama işinin başına geçmez de çalışmadan maaş almada ısrar ederse işine son verilecektir. Bu durumda olan onlarca personel var. Yine emeklilik yaşını geçmiş yüzü aşkın işçi var. Yasal zorunluluk olmamakla birlikte bu insanları ikna edip emekliye ayırmak gerekir. Başarırsak yeni personel alımı için olanak bulunacaktır. Bu çalışmalarımızın epey zaman alacağını biliyoruz. Bu yüzden 2019’un sonuna kadar personel alamayacağız. Ama 2019’dan sonra ihtiyacımız olan personel almaya başlayacağız. Ama o zaman kadar ihtiyacımızı yapılacak iç rotasyonla karşılamaya çalışıyoruz.


Van’da ciddi bir işsizlik sorunu var ve istihdam için büyük bir beklenti de var. Belediye artık bizim oldu o halde bize iş olanağı yaratılacak diye düşünüyorlar. Göreve geldiğimizden bu yana 700’e yakın iş başvurusu var. Başvurular her geçen gün artıyor. Bizler de madem belediyeye alamıyoruz o halde farklı yöntemlerle istihdam alanı açma arayışına girdik. İl dışına göçmüş sermaye ile ilişkilendik. Göç etmiş bu sermayeyi ilimize çekme çabasındayız. Başarabildiğimiz oranda istihdam alanı yaratabileceğiz. Bizden iş bekleyenlerin bir bölümünü yarattığımız bu alanlarda konumlandırdıktan sonra liyakat esaslı bir kısım personel almayı düşünüyoruz. Tüm bunlar sağlanmadan şu aşamada zorlansak da dışarıdan personel alımına gidemiyoruz. Geçmişte böyle bir personel konumlandırma politikası güdülmemiş. İş tanımlanmamış, herkes evine ekmek götürsün üzerine ya da işte onun adamıdır, bunun adamıdır, onun hatrıdır bunun hatrıdır diye alınmış. Ama biz bu dönem öyle bir hatayı yapmak istemiyoruz. Biz daha çok liyakata göre bir konumlandırma yapacağız.   Bu anlamda halktan yoğun eleştiri aldığımızı belirtebiliriz.


– Kayyum dönemi mi yoksa önceki HDP Belediyesi dönemi mi?


Kayyum dönemi ağırlıklı olmak üzere bizim dönemimizde de yoğunluklu olarak böyle bir personel politikası izlenmiştir. Bir de KHK’lilerin durumu var. Bu durum sokakta çok tartışılıyor. KHK’liler mahkeme kararı olmadan hiçbir şekilde belediyeye giremiyor. Bu durumu halkımızla da paylaşıyoruz. Bunun dışında ihraç edilmiş bir kesim daha var. Bunlar da bizi baskılıyor. Bu kesim taşeron işçisi iken görevden alınmış. İhraç edilince taşeron şirketi mahkemeye vermişler. Bir kısmı mahkemeyi kazanmış. Mahkeme işinize geri dönün demiş. Ellerinde mahkeme kararıyla geldiklerinde ortada ne taşeron ne de taşeron şirket olmayınca mahkeme kararı hükümsüzleşiyor. Bu kesim de bizden istihdam talebinde bulunuyor ve karşılamıyoruz. Saydıklarımın her biri ayeı bir sorun olmakla birlikte hizmetlerimizin aksayacağı anlamına da gelmez. Öz gücümüzle halkımıza en iyi şekilde hizmet üretip sunma çabamız devam edecektir.


Bu sene 2. lige çıkan Vanspor’a ilişkin durumunuz ne olacak desteğiniz sürecek mi?


Van Sporun 2. lige çıkmasına kuşkusuz sevindik. Bugüne kadar da desteğimiz zaten vardı. Bundan sonra da devam edecektir. Belediyelerin doğrudan profesyonel kulüplere destek sunma durumu yasal olarak yoktur. Buna rağmen halkın ve taraftarın yoğun baskısına karşı kayıtsız kalınmıyor. Doğrusu kulübün kendi kendisine yeter duruma gelmesidir. Hiçbir kurum hazır kasadan beslenerek uzun süre ayakta kalamaz. Kişisel düşüncemdir. Van spor bizim sırtımızda ciddi bir yüktür. Yine tüm kulüpler gibi Van Spor da çeşitli rant ilişkilerine girmekten kurtulamadı. Böylesi ilişkiler bize göre olamaz, olmamalıdır. Bu yüzden kendi içimizde bir tartışma süreci başlatmışız. Tartışma sonucunda kararımız ne olur bilemem. Ama muhtemelen ikinci lige çıkmayı başarmış ilimizin bir spor kulübünü yalnız bırakamayız. Yalnız bırakmak da istemiyoruz. Fakat tümüyle yükünü taşımayı da üstlenemeyiz. Konuyla ilgili kararlaşmamızı ve tutumumuzu daha sonra kamuoyuyla paylaşırız.


Yani birileri devralsın biz destekleyelim mi diyorsunuz?


Yani tümüyle üstlenmeyi düşünmüyoruz. Çünkü bizim amatör spor derneğimiz/kulübümüz var. Her dalda sporcu yetiştirmek gibi ciddi bir çaba içindedir. Buraya kaynak aktarma daha doğru geliyor. Böyledir diye tümden ilgisiz kalacağız da demiyorum. Ama tüm kaynaklarımızı da oraya aktarmayı düşünmüyoruz. 2. ligde kendilerine başarılar diliyoruz. Belli ölçüde desteğimiz kendilerine olacaktır.


–Van Gölü hem Van hem de bölge için çok önemli bir değer. Hem Van Gölü’nün tükenme ile yüz yüze kaldığını hem de çevresinin ciddi anlamda kamu kurumlarına bırakıldığını biliyoruz. Van Gölü için neler yapacaksınız?


Projelerimizin en önemlisi Van Gölü Havzasını korumak ve geleceğe temiz halde taşımaktır. Van Gölü nün tespitlerimize ve bilimsel verilere göre 25 yıllık bir ömrü kalmış. Van Göl’ü ölüyor. Van Gölü’nü hemen herkes bilinçli ya da bilinçsiz olarak kirletiyor. Önüne geçmek için ciddi projelerimiz var. Van Gölünü korumak sadece Van büyükşehir Belediyesi’nin sorunu değildir. Göl çevresinde bulunan tüm belediyelerin, kurum kuruluşların ve çevrecilerin sorunudur. Önümüzdeki süreçte planlanmış önemli bir çalışmamız vardır. Van Gölü havzasında bulunan tüm belediyelerden birer temsilciyle toplantı alıyoruz. 2 günlük bir çalışmamız olacak. Birinci gün ki çalışmada Van Gölü’nü kirleten kaynakları tespit etmeye çalışacağız. İkinci gün ise kapalı alanda bir çalıştay planlıyoruz. Çalıştay Van Gölü’nü kurtarma kampanyasının başlangıcı olacaktır.


Hedefimiz Van Gölü’nü beli kurum ve kişilere değil halka açmaktır.  Bunun için de halka en yakın yerden gölden yararlanma olanakları sunmak gerekir. Bu konuda gereken ne ise sorumluluğumuz gereği yapacağız. Öncelikle gölü kirleten kaynakları ortadan kaldırmayı hedefliyoruz. Özellikle atık su arıtma tesislerinin nitelikli ve işlevli olması gerekir. Bu kapsamda Türkiye’de hem nitelik hem kapasite açısından bir ilk özelliği taşıyan atık su arıtma tesisinin inşası başlamıştır. Eskisi işlevsiz duruma gelmiştir. Eski tesis atık suyun ancak yüzde 30’unu arıtarak göle salıyor. Yeni tesis Kasım 2020 yılında teslim edilecek. Kuşkusuz Ankara merkezli kaynaklarımızdan kısıtlamalara gidilmezse. Bu tesislerin devreye girmesiyle Van Gölü’nün kirliliği büyük oranda önlenmiş olacaktır.


Vanımıza kendi dönemimizde 2 büyük proje kazandırmayı hedefledik. Bir tanesi atık su arıtma tesisi diğeri ise katı atık projesidir. Katı atık projesi de bu temmuz ya da ağustos ayından itibaren enerji üretmeye başlayacak. Özalp yolu üzerinde vahşi çöp toplama alanı yıllardan beri çevreye rahatsız edici kokular yayıyordu. Çevre yerleşim yerinde bulunan halkımız çok rahatsızdı. Katı atıkları işleyecek tesisin temelini nisan ayında attık. Çöp deposunun üstü tümden kapatıldı. Kısa süre içinde çevrede yaşayan halkımız sağlığı da olumsuz etkileyen bu nahoş gerçeklikten kurtulacaktır. 2 yıl içinde hem o çöp alanını kapatmayı hem de orayı mesire alanına çevirmeyi hedefledik. 


Bir kilo çamurumuz bile boşa gitmeyecek.


Atık su arıtma tesisine ek olarak yeni bir tesis kurmayı planladık. Bu tesis atık su artımından sonra çıkacak çamuru işletecek. Kocaeli ve İstanbul gibi iller bile o çamurdan kurtulmak için ciddi kaynaklar harcıyor. Türkiye’de bir ilki temsil edecek olan bu tesisi Vanımıza nasip oluyor. Söz konusu çamurdan gaz, enerji, mobil yağ ve kömür üretilecektir. Üretilecek kömür, Ukrayna kömürü niteliğinde bir kömür olacaktır. Tesis biter ve işler duruma geçerse bir kilo çamurumuz bile boşa gitmeyecektir. Ayrıca o temiz suyu da tarımda kullanmayı hedefliyoruz. Görüldüğü üzere yığınca sıkıntıdan bahsettik ama bir taraftan da böyle büyük projelerimiz var.


 Kamu kurumları ve mülki amirlerle ilişkiniz nasıl görüşebiliyor musunuz? 2. olarak HDP’nin kazandığı ancak daha sonra KHK’li oldukları gerekçesiyle mazbataların verildiği AKP’li başkanlarla ilişkiniz nasıl?


Maalesef biz göreve geldikten sonra il ve ilçe idare amirleri telefon açıp bizi tebrik etmedi hiçbir ilişkimiz yok. Sadece dolaylı mecburi görüşmeler 2. 3. kişiler üzerinden gelişiyor. Yine yeni yöntemle kayyum atanan ilçelerimiz oldu. Halkın iradesini temsil eden arkadaşlarımıza mazbata verilmedi. Yerine yeni yöntemle kayyumlara verildi. Arkadaşlarımız halkın seçilmiş belediye başkanlarıdır. Her üç ilçede de meclis çoğunluğu bizdedir. Yeni yöntemle atanan kayyumlarla ilişkilerimizde oldukça resmi düzeydedir. Kayyumlar Büyükşehir Belediye meclisimizin resmi üyeleridir. Kuşkusuz gaspçı ve kayyum anlayışını teşhir etmeye devam edeceğiz. Fakat yine de ayrım yapmadan halkımıza verdiğimiz sözleri yerine getirmeye çalışacağız. Halkımızı gaspçı ve kayyum anlayışına teslim etmeyeceğiz. Bir örnek vereyim biliyorsunuz Gevaş Belediyesi bizim sandıkta kaybettiğimiz öyle kayyum atanan bir belediye değil. Yani sandıkta kaybettik dediysek demokratik bir yarış olsaydı 14’te 14 yapacaktık ama bir şekilde sandıkta kazanamadık Gevaş’ta. Gevaş’ta vahşi çöp depolama alanı vardır. Etrafa ciddi oranda rahatsızlık veriyordu. Müdahale ettik ve üstünü kapattık. Önümüzdeki süreçte orayı da bir mesire alanı haline getirmeye çalışacağız. Dikkat edilirse ayırımcılık yapmadan hizmet götürme çabamız devam ediyor. Ancak kayyum döneminde ciddi bir ayrım yapılmış ve sandık sonucuna göre davranılmıştır. Hizmet de o esasa dayalı olarak götürülmüştür. Sonuçta ciddi bir ayrımcılık ve geri bırakmışlık doğmuştur. Doğal olarak bizden beklenen de bu eşitsizliği ortadan kaldırmaktır. Bazı köy yollarına bakıyorsunuz sıcak asfalt dökülmüş bazı köy yolları köstebek yuvası gibi. Kağnı arabasıyla bile gidemiyorsunuz. Gidin kime oy verdiyseniz o yapsın denilmiş. Önceliğimiz  elbette ki bu eşitsizliği ve ayrımcılığı ortadan kaldırmak olacaktır.


– Van’da geçtiğimiz yıl da yapılan oldukça ilgi gören Gezgin Fest vardı. Bu yıl da yapılması planlanan festival kaymakamlık tarafından iptal edildi. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz buna alternatif bir proje düşünüyor musunuz?


Açığa çıkmış olan bir zihniyettir. Bizim siyasi anlayışımıza denk düşmedi diye herhangi bir organizasyonu iptal etmek doğru değildir, olmamalıdır. Söz konusu organizasyonun bize herhangi bir başvurusu yoktu. Festival yeri Gevaş kaymakamlığının sınırları içinde bir yerdir. Dolayısıyla Gevaş Belediyesi ile bir süreç yaşandı. Okudum Gevaş Kaymakamlığının paylaştığı birçok kalem var. Kamuoyu ile paylaştıkları açıklamada şunu söyledik yerine getirmediler bunu söyledik yerine getirmediler gibi bir dizi şey belirtiliyordu. Bence bunların hiçbiri gerekçe değildir. Asıl olan özgür sanatın, itaat etmeyen sanatın ve sanatçının dize getirilmesidir. Baskıyla yasakla özgür sanat ve sanatçıya diz çöktürülmek istendi. Bu anlamda maskelenmek istenen zihniyeti deşifre eden billboardlara çıkan ve provokatör afişin kendisidir. Bence o afiş her şeyi ifade ediyordu. Yoksa şurada şu yapılmadı burada bu yapılmadı falan bunların hiçbiri gerekçe değildir. Bilindiği üzere ilişkiler Gevaş yereli üzerinden geliştiği için biz de müdahil olmadık. Festival yasaklandıktan sonra da bize herhangi bir başvuru yapılmadı. Bize yeni bir başvuru olur ve zaman da kalırsa yeni bir alan yaratılabilir mi henüz bilmiyorum. Ama başvuru gelişirse değerlendiririz.  Özetle zihniyetimizle uyumluysa izin veririz, değilse vermeyiz anlayışını doğru bulmuyorum. Çarpık olan bu zihniyet nerede gelişirse gelişsin mahkûm etmek gerekir.


Teşekkür ederiz bize çok detaylı bir şekilde verdiğiniz röportaj için


Biz teşekkür ederiz emeğinize sağlık

Editör: TE Bilişim