Gazete Emek- Gazeteci Yazar Hamza Özkan'ın ikinci kitabı "Kadınların Yüzyılı" okuyucularla buluşuyor. Hamza Özkan'ın bu kitabında cezaevinde olan Kürt kadın siyasetçilerden Gültan Kışanak, Leyla Güven, Figen Yüksekdağ ve Ayla Akat Ata bulunuyor.

 

 

 

"İNSANLIK KADINLARIN DÜŞÜNSEL GÜCÜNDEN YARARLANMALI"

 

Hamza Özkan kitabın sunuşunda şu ifadeleri kullandı:

 

"Bizler Ötekilerin Gündemi olarak Hakikat ışığında; kuruluşumuzdan bu güne, bugünden yarına ötekilerin sesi, gündemi ve toplumsal aydınlanmanın parçası olarak gündem yaratmayı esas aldık.

 

Aynı zamanda üçüncü yolu tercih ederek demokratik bir cumhuriyetin inşasındaki aydınlanmaya destek olmak istiyoruz. Türkiye’de demokrasiyi, özgürlüğü, barışı, cinsiyet eşitliğini,

 

ekolojik toplumu, hayvan ve doğa haklarını savunmayı, savunanların yanında olmayı hedefleyen bir yayın politikası uyguluyoruz. Ötekilerin Gündemi olarak hedefimiz hakikat ışığında dünyanın her yerinden sizlere haber ulaştırmaktır. Dramatize değil, gerçekten, umuttan, özgürlükten beslenen, geleceğe dönük, bilimsel, objektif, cesur bir yayıncılık anlayışını benimsiyoruz...

 

GAZETECİLİKTE, OBJEKTİF, POZİTİF, UMUTLU VE CESUR DİL BULAŞICIDIR 

 

Bir toplumun gelişmişlik düzeyi kadınların içinde bulunduğu gelişmişlik düzeyiyle ilişkilidir. Neden siyasette, bilimde, kültürde ve sanatta kadınlar birer aksesuar olarak görülüyor? Şu gerçeği görelim artık; insanlık kadınların düşünsel gücünden yararlanmadığı sürece, eril düşünce sisteminin tahakkümü devam ettikçe yaşanılır bir dünya mümkün olmayacak. “Kadınların Yüzyılı” kitabımız, dünyada ve Türkiye’de kadına ve kadın kimliğine karşı bu yüzyılda da devam eden ikincilleştirme, yok sayma, nesneleştirme, sömürü ve şiddet koşullarında kadınların geçmişten bugüne nasıl mücadele ettiğini, olan bitene dair düşüncelerini ve geleceğe dair öngörülerini anlamak, dinlemek ve duyurmak istediğimiz bir söyleşi serisinin ürünüdür. Ötekilerin Gündemi internet sitemizde yayınladığımız bu söyleşilerde ulaşabildiğimiz kadınlara 4 düşünsel soru yönelttik ve yanıtlarını sınırlandırmadan, kısaltmadan, olduğu şekli ile sitemizde yayınladık. Elinizdeki kitap bu söyleşilerin derlemesidir. Söyleşilere başlarken sadece aktivist veya siyasetçi kadınlara değil toplumun her kesiminden kadınlara ulaşmaya çalış tık. E-posta veya sosyal medya yoluyla birçok kadın ve LGBTİ+ Kadınların Yüzyılı 10 kurumuna sorularımızı gönderdik. Söyleşiler öncesi Ötekilerin Gündemi sitemizde haber yaparak soruları yayınladık ve katılımın geniş olmasını sağlamaya çalıştık. Sonuç olarak bize ulaşan 40 kadın ile söyleşileri gerçekleştirdik. Birçok kadın da zamanları olmadığı için katılamadıklarını belirtti. Sorduğumuz bu 4 soruya verilen her yanıt toplumsal cinsiyet özgürlüğünü savunan bizleri, yarınlara dair hem heyecanlandırdı hem de aydınlattı. Söyleşilerdeki kapsamlı anlatımlar, toplumsal dinamikler arasında kurulan bağlantılar, düşündürücü doğrudan tespitler, büyük bir mücadele tarihi ve pratiği, çok seslilikle birlikte etkileyici bir bütünlük oluşturuyor. Okurken kadınların yaşamın her alanında düşünceleriyle, emekleriyle, sanatları ile ve özgür kadın kimlikleriyle toplumu dönüştürücü gücünü fark ediyoruz. Toplumsal cinsiyet özgürlüğü bilinciyle yarınlara dair daha kararlı olmamızda yolumuzu aydınlatan kadın özgürlük mücadelesinin öznesi tüm kadınlara, toplumsal barış ve aydınlık bir gelecek için adalet arayışlarını sürdüren Plaza del mayo annelerine, Barış Annelerine ve Cumartesi Annelerine, Ekoloji savunucusu Karadeniz İkizdereli annelere ve kendileri ile birlikte dünyayı ve yüzyılı aydınlatan kadınlara tekrar Merhaba! Söyleşileriyle bu kitabın ortaya çıkmasını sağlayan kadınlara, kitabın önsözünü yazarak katkısını sunan Mukaddes Er doğdu Çelik’e, düzenleme ve düzelti için Özlem Sezer’e, kapak tasarımını yapan Gülizar Ünver’e, Grafist Yayınları’na, Berdan Matbaası’na ve emeği geçen tüm arkadaşlarımıza teşekkür ederiz.

 

"KADINLAR HER ALANDA ARTIK BAŞ KALDIRIYOR"

 

Yazar Mukaddes Erdoğdu Çelik ise kitabın önsözünde şu ifadeleri kullandı:

 

Kadınların Yüzyılı; zamanımızın bilince çıkarılmış önemli bir gerçeği. Binyılların erkek aklı ve pratiğiyle sesi kesilmiş, tüm yaratımlarına ve emeğine el konulmuş, her haliyle tarihin dışına itilmiş, adı bile erkeğin hanesinde sayılmış, insanlığın “kayıp halkası” kadın cinsi dalgalar halinde dünyanın her köşesinde başkaldırmakta... Kadınlar başta kadına uygulanan şiddete karşı olmak üzere; yılların biriktirdiği bütün ezilmişliklere, eşitsizliklere, pandemi dolayısıyla daha da şiddetlenen yoksunluk ve yoksullaşmaya karşı boyun eğmiyor.

 

Kadınların Yüzyılı daha tam ifadesiyle söylersek; kadınlar cins bilinciyle bir devrim sürecini yaşıyorlar. Dünyanın her yerinde kadına karşı kurulmuş eski düzen sarsılıyor, kadınlar kelepçelerini çözüyorlar. Kadın cinayetlerine, tecavüz ve tacize karşı isyanlarla, dünyayı saran “Me Too” hareketiyle kelepçelerin kırılışını izleyebiliriz. Cinsiyet çelişkisi artık çözümünü gün deme sürmüştür! Pandemi dolayısıyla yoksulluğa ve yoksunluğa karşı kadın mücadelesinin yükselişi de bir başka gösterge. Kadına şiddetin açık ettiği, kadınların yoksulluğu ve yoksunluğunun devasa boyutlara ulaşması bu temel gerçeği ele veriyor. Günümüze “kadın yüzyılı”, “kadın devrimi yüzyılı” demek doğruyu dile getirmek oluyor. Dogmatik şablonlara takılmadan; her günün, her kadın direnişinin; “yeni yaşamı” inşaya geçen Kürt kadınlar ile bugün Afganistan’da Taliban vahşetine karşı direnişin sesini yükselten kadın hareketinin bir devrim gelişmesi olduğunu çözümleyebiliriz. Nasıl gelişeceği, nasıl sonuçlanacağı her devrim hali gibi ele alındığında tam bir çözümlemeye uğrayacak ve dünya kadın hareketi tüm ezilenler dünyasını da ileriye sürükleyecektir. Kuşkusuz kadın cinsin ezilmişliğinin tarihi kadar mücadele tarihi de var. Ne var ki erkek egemenliği kurulduğu ve tüm insanlığı yönetir hale geldiğinden beri her ikisini de görünmez kılmıştır. Bu hali doğal, normal saydırmanın peşine düşmüş; egemen ideoloji, egemen dinler, devlet ve toplumsal kurumlarla kadının ikincil, erkeğe ve erkek düzene bağımlılığını kurumsallaştırmıştır. Bu öyle bir kurumsallaştırma ki kadını bütün süreçlerin nesnesi ve uygulama bekçisi yapmış, aslında bir “kimliksiz” kılmıştır. O nedenle ben buna “kadın, insanlığın kayıp halkası” diyorum. Şimdi alt üst olmakta olan, yıllardır kadın

mücadelesiyle örselenen, yıpratılan bütün bu kurumsallaşmadır, bütün bu egemen ideolojidir, egemen siyasettir. Kayıp hal kanın kendini bulma, yeniden insan olarak yerine koyma isyanıdır. Birinci ve ikinci dalga feminist hareketlerinden, işçi-sosyalist ve Kürt kadın isyanlarından geçerek geldik bugünlere. Bu gün her zamandan daha açık olarak kadınlar dünyayı, siyaseti, ekonomiyi, her şeyi kadın aklı ve kadın iradesiyle ele alıp yönet meye adaylar; erkek egemen siyaseti gerileterek kadın mevzilerini, kurumlaşmalarını -zorba rejim gasp etmesine rağmen- büyütüyorlar.

 

Bu kitapta okuyacağınız söyleşiler toplumsal ve siyasal mücadelelerin içinden, uzun yılların kadın mücadelesinin eylemlerinden, düşünsel üretimlerinden geçmiş kadınların, dün den yarına kadın zamanımıza dair fikirleri, çözümlemeleri. Öte kilerin Gündemi Yayın Yönetmeni’nin soruları kapsamında ama bütün dünyanın bilgisine, kadının dünyayı değiştirme eyleyişindeki yerlerine, çözüm yollarına işaret ediyorlar ve yukarıda anlatmaya çalıştığım gelişmenin sağlamasını da veriyorlar. Öncelikle hepsinin temelde ortaklaştığını tespit edebiliriz. Kadın hareketi bakımından farklı yol ve yöntem önerileriyle de zenginleştiriyorlar fikirlerini. Birçoğu siyasal mücadele alanında büyük emek sahipleri olarak tanınan kadınlar, gerek burada gerekse kadın mücadelesinde öne çıkmış, dirsek çürütmüş, fikir üretmiş yol arkadaşlarımız, kız kardeşlerimiz. Benim de öyle ve bundan büyük sevinç duyuyorum, her birini kucaklıyorum. Doğal olarak fikirlerde ve çözüm yol ve yöntemlerde farklılıklar var. Kadınlar bütünlüklü bir fikir ve eylem hattına giderken bakış açısını zenginleştirecek fikirler olduğu kadar, mücadele içinde aşılacak olan fikirler de olacak. Kadın hareketi de toplumsal süreçlerde olduğu gibi belli başlı ana damarlarıyla bölümlü, kitlesel olarak da örgütsüz. Asıl mesele birleşik kadın hareketinin daha güçlü, daha örgütlü hal deki hamlesinde. Kitaptaki söyleşilerin bu umudu büyüttüğünü söylemek istiyorum. Zaten 30-40 yıllık zaman diliminde feminist, sosyalist ve Kürt kadın hareketinin değişen örgütlenmelerinde kadın mücadelesinin pek çok gündem ortaklığı ve pratik ortaklığı var. Bu durum giderek gelişiyor ve düşünsel farklılıkların da ele alınabildiği, alınabileceği zeminleri genişletiyor. Demokratik Müslüman kadın hareketini, LGBTİQ+ hareketini de eklediğimizde cephenin genişlediğini görebiliriz. Değişik eğilimlerdeki bu örgütlenmelerin birbirini tamamlayan, deneyimlerinden yararlanan, karşılıklı etkileşim geliştiren bir gerçekliği var. Yerel, bölgesel, dünyasal eylem birlikleri, örgütlenme ağları da genişliyor. Kadınlar farklılıklarıyla bir aradalığı her geçen gün geliştiriyorlar. Şiarın öngördüğü gibi; kadınlar birlik oldukça dünya yerinden oynuyor!

 

Kitabın macerası için söyleyeceğim son bir nokta var. Öte kilerin Gündemi yayın sitesi yazarlarından biriyim. Yayın Yönetmeni Hamza Özkan zaten beni de bir “Toplumsal Cinsiyet Atölyesi’nde bulmuş, atölyede anlattıklarımı siteye bağlamıştı! Söyleşi sorularını bana gönderdiğinde kendisine; “Hamza, biz kadınlar artık meselelerimizin erkekler eli ve diliyle ele alınmasını istemiyoruz. Sen bu işi kendin yapma, bir kadın gazeteci arkadaşından rica et mesela” demiştim. Hamza beni dinlemedi tabii, kendi yolundan yürüdü gitti. Bunca kadının aynı sitede söyleşilerinin çıkmasının, kadın fikri ve eylemini toplumun geri kalanına duyurmakta yararlı olduğu anlaşıldı. Kendisini kutluyorum. Benim katkım da kitaplaşan söyleşilere bu önsöz ile oldu. Siyasetçi, Gazeteci, Sendikacı ve daha birçok meslekte yer alan kadınların yazısıyla kitaplaştırılan “Kadınların yüzyılı” kitabının imza günü gerçekleştirildi.


 

Editör: TE Bilişim