Dünyanın son 300-400 yıldır kapitalizmin etkisinde olduğu gerçekliğini yaşıyoruz. Dünya halkları,bu sistemin yaratmış olduğu kötü koşullarda yaşamaya mahkum edilmiş. Toplumlar, sanki bu sistemden başka bir sistem yokmuş, olmayacakmış gibi bir anlayışa sahipler. Aslında modern kapitalizmin 300-400 yıllık bir geçmişi var. Ama sınıflı sistemin toplamda beş yıllık bir geçmişi var.

Sınıflı sistemler tarihin farklı zamanlarında farklı şekillerde varlığını sürdürerek, en son sanayinin gelişmesi ve ulus devletlerin ortaya çıkmasıyla son şeklini alıp çeşitli araç ve gereçlerle her yönden donanımlı bir devlet aygıtıyla bugüne kadar varlığını sürdürmüştür. Sınıflı sistemler, toplumu her bakımdan etkileyerek ve geri bırakarak kendisini var eder, varlığını sürdürür. Bilinç, örgütlülük ve sosyalite ve çok  yönlü kültürel gelişimin olduğu toplumsal koşullarda sınıflı sistemler ya bitmiştir yada  demokratikleşmiş, halk  nispeten de olsa hizmet edecek bir pozisyona getirilmiştir.


 

Ancak, demokratik hale getirilen ülkelerin sayısı bir elin parmak sayısını geçmez. Bugün dünya halklarının çok büyük bir bölümü açlık ve yoksulluk koşullarında yaşıyor. İnsanlar daha iyi şartlarda yaşamak için topraklarından yüzlerce, binlerce kilometre uzaklara, her türlü tehlikeyi ve ölümü göze alarak gidiyorlar. bazıları da bu umut yolculuğunda ölüyorlar. Kapitalizm, kardeşi bile kardeşe düşman yapan bir sistemdir. Sosyalizm ise birbirini hiç tanımayan bile kardeşçe yaşadığı birbiri için her türlü fedakarlığı yaptığı en insani düzendir. Kapitalizmde insani hiçbir erdem yoktur.

Kapitalizmde çıkar, menfaat ve iktidar olma, sömürge, yok etme, öldürme temel kural olduğu için, burada insani bir yön bulunmaz. Dünyada savaşlar, yıkımlar, açlık ve fakirlik kapitalizmin yarattığı tahribat ve sonuçlardır.


 

Bugün Ortadoğu, kapitalizmin yarattığı bataklıkta kıvranıyor. Dünyada medeniyetin doğduğu coğrafya bu coğrafya olması nedeniyle, kapitalizmin özel olarak ilgilendiği bir alan ve coğrafya olmaktadır. Kapitalizmin ana yurdu Avrupa olsada, aslında sinıflı sistemin anayurdu Ortadoğu'dur.

Yani modern kapitalizm sanayileşmeyle beraber Avrupa'da doğdu ama sınıflı sistemin, medeniyetlerin, uygarlıkların beşiği Ortadoğu'dur. Bu açıdan gelişmiş ve sanayileşmiş (emperyalist) ülkeler bu coğrafyayı kolay terk etmeyeceklerdir, daha çok etkili olmak isteyecekler. İnsanlar bugün Avrupa ve

Amerika'yı dünyanın merkezi olarak biliyorlar. Ama 500-600 yıl öncesine kadar Avrupa, bugünkü Ortadoğu ve Afrika gibi yoksulluk yaşıyordu. Amerika diye bir devlet ve yoktu. Kızılderililer, küçük topluluklar şeklinde Kıta Amerikası'nda yaşıyorlardı. Kızılderililerin yaşadığı sistemin komünal sistem olduğunu ayrıca belirtmek istiyorum.

 Amerika kıtası Avrupalılar tarafından keşfedilip, sınıflı sistem zihniyeti Avrupalıların eliyle kıtaya taşınması bir süre sonra kızılderililerin sahip olduğu komünal yaşamı da dejenere etmiş, ortadan kaldırmıştır.

Amerikan filmlerinde, kızılderililer, vahşi toplummuş gibi gösterilir ama aslında vahşi olanlar, Amerika kıtasını hakları olmadığı halde işgal edip gidenlerdir. Komünal yaşam, sanayileşme ve kapitalizmin, devlet erkinin güçlü olmadığı birçok Afrika ülkesinde bile yakın geçmişe kadar ilkel tarda da olsa yaşanılıyordu.

Hatta Dersim bölgesinde da yakın geçmişe kadar köy komünalizmi belli ölçülerde yaşanılıyordu diyebiliriz. Kapitalizmin, adı geçen bölgelere girmesi hayatı cehenneme çevirmiştir. Kapitalizm insanın yeteneğini, fiziki gücünü, bilimi, tekniği, teknolojiyi ve her şeyi kullanarak, kendisini var eder. Bilimi, tekniği ve insan gücünü kullanmayan bir kapitalizmin kendisini geliştirme ve yaşatma şansı ve imkanı yoktur. Avrupa'da belli bir refah seviyesinin olması, Avrupa'da sanayileşmeyle beraber yürütülen mücadelenin kazanmış olduğu haklardır. Yani Avrupa'da iyi şartlarda yaşam koşullarının olması, Avrupa devletlerinin iyi niyetinde kaynaklanan bir durum değildir. Bugün dünyanın birçok ülkesinde yaşanılan yoksulluk kesinlikle kurulan sömürü sisteminin bir sonucu olup, kader değildir. Dünyada bilim ve teknoloji gelişmiş ve yeterli bir üretim de oluyor ama buna rağmen dünya nüfusunun büyük yoksulluk ve açlık yaşıyor. Yeterli bir üretim yapılıyorken, insanların yaşamaları kabul edilemez. Yapılan üretimi kasalarına dolduran bu efendiler düzeni yıkılmadığı ve yerine adil ve eşit bir düzen kurulmadığı sürece yoksulluk, fakirlik ve açlık bitmez.

İnsanlar sabahtan akşama kadar çalıştıkları halde iyi şartlarda insanca yaşayabilecek imkanlara sahip değiller. Toplumun büyük bölümü durumlarından şikayetçiler. ''Markete, pazara, çarşıya gidiyoruz, çoğu kez meyve ve sebzelere bakıyoruz ama alamıyoruz '' diyorlar. Bakınız  herşey var ama alım gücü yok.

Yani fakirlerin alım gücü yok. İnsanlar çalıştıkları halde neden iyi şartlarda yaşayabilecek imkana sahip değiller? Çünkü kapitalizm, yaşatan değil, sömüren ve açlığa yoksulluğa mahkum eden bir düzendir. Sürekli ekonomik büyümeyi hedefleyen kapitalizmde toplumun bu nedenlerden dolayı iyi şartlarda yaşama şansı yoktur.


 

Bütün sorunların kaynağında, kapitalizm yani sermaye, para var. İnsanlar ev kiralarını, faturalarını nasıl ödeyeceklerinin hesaplarını yapıyorlar, çocuklarını okula nasıl göndereceklerini düşünüyorlar. İnsanlar yaşamlarını nasıl idame ettirecekleri korkusunu sürekli yaşıyorlar. Milyonlarca, on milyonlarca, milyarlarca insanın yaşamı ve kaderi sayıları belkide 2000'i geçmeyen zenginin-holdingin elindedir.İnsanlar çalıştıkları halde iyi şartlarda yaşayabilecek imkana sahip değillerse, orada kölelik var demektir. Köleci ve feodal koşullarda insanlar, efendilerine karın tokluğuna çalışırlardı. Yani sadece yemek yer su içerlerdi. Yedikleri yemek ve içtikleri su sadece fiziki olarak yaşamak ve çalışmak içindi. Çünkü aç ve susuz köleler, efendilerine hizmet edemezler, çalışamazlar. Bundan dolayı da efendiler kendi kölelerine yemek ve su verirlerdi, elbise giydirirlerdi. Bu saydıklarımız olmadığı zaman, köleler zaten üretim yapamaz efendilerde kendi sistemlerini devam ettiremezlerdi. Demek ki şu anda kölelik devam ediyor, hemde adına modern kölelik dediğimiz ücretli kölelik kapitalizm insanın başına musallat olmuş. Köleci ve feodal koşullarda insanlar bir yere gidemiyor, sosyal yaşamları yok, sadece efendilerinin bir makinesi ve malı mülkü olma işlevine sahiplerdi. Şimdi ise insanlar fiziken serbestler ama  ekonomik olarak kapitalizme bağımlı oldukları için modern kölelik statüsündeler. Çünkü çalıştıkları halde iyi şartlarda yaşayamamak kölelik demektir. İnsanlar, fabrika ve  hizmet sektörlerinde ve çok çeşitli iş ve meslek gruplarında çalışıyorlar ama aldıkları ücret sadece fiziki olarak yaşayıp ertesi gün tekrar çalışıp modern efendilerine üretim yapmasına, sermaye artışına yetiyor. Ki  insanlar  şimdiki şartlarda iyi bir şekilde beslenemiyorlar bile. Ayrıca bir taraftanda yedekte tutulan işsizler ordusu yığınca insan var. Fabrikalarda ve her iş sektöründe işten çıkarılma tehlikesi olduğu için yeterli bir hak alma mücadelesini ve grevleri bile ya yapamıyorlar yada efendilerle kavgalı ve gürültülü yapıyorlar.  

Sonuç, yine modern kölelik. Yapılan az buçuk zam, temel tüketim ürünlerine ve birçok şeye yapılan zamla buhar olup uçuyor. Çünkü dışarıda yedekte bekleyen yığınca işsiz ve açlık tehlikesi yaşayan milyonlar var. Siz, ya bu şartlarda çalışırsınız yada dışarıda yığınca işsiz var tehdidi var. Gerek özel sektörde gereksede devlet sektöründe bile çalışanların mücadelesi bu gibi tehditlerle bastırılmak isteniyor. Yani kamuya ait

bir kuruluşta çalışanlar bile devlet tarafından işten çıkarılmakla tehdit edilip, düşük ücretle çalışmaya zorlanıyorsa, işte bu durumda özel sektörde çalışanların kılı bile kıpırdamaz, her yapılana boyun eğerler. İnsanlar sadece fiziki olarak ayakta kalmak için çalışıyor, yaşıyorlar. Türkiye'de bir işçi tatile gidebiliyor mu? Asgari ücretli biri dışarıda ailesi ile beraber yemek yiyebiliyor mu, tatile gidebiliyor mu? 


 

Yoksul insanlar ne evlerinde yeterli beslenebiliyorlar ne de evlerinden dışarı bile çıkabilecek imkana  sahipler, Çünkü evlerinde bile yeterli beslenemeyen fakirler, dışarıda nasıl yemek yiyecekler, yaşayacaklar?

Zenginler, efendiler ise boğaza gidip lüks restoranlarda sadece bir kişilik yemek için emin olun 1000 lira ila  2000 lira arası para ödüyorlar. Yani bir zenginin bir gün dışarıda yediği yemeğe ödediği para, bir asgari  ücretlinin aldığı aylık maaş kadardır. Bu durumda varın siz, insanlığın ve yaşamın nereye gittiğinin muhasebesini, yorumunu ve eleştirisini yapın. Bir zenginin, sadece bir çekete, pantolona, gömleğe  ayakkabıya ödediği para en az 500-600 Dolardır. Zenginler dolar hesabı alış veriş yaparlar. Hatta bazı  sözde sanatçılar bile 500-700-1000 dolardan başlayan elbiseler giyiyorlar ve her ay on binlerce lirayı sadece kıyafetlere harcıyorlar. Yoksullar 50 Liralık bir elbise almaya zorlanıyorlar. Ayaklarında ayakkabı ve üstünde elbise olmayan çok sayıda insan var. Kapitalizm yoksulluğun zirvede olduğu düzendir. Hedefine daha çık kazanmayı koyan bir sistemin insanı önemseme gibi bir derdi olmaz ve bu sistemden, görüldüğü ve yaşanıldığı gibi her türlü kötülük gelir.Şimdi dünya ve insanlık bir bütünen büyük bir tehlike altındadır. 

Bir ülkede insanlar hayvani koşullarda yaşamaya mahküm edilmişse, orada haysiyet, onur, şeref yoktur. İnsanlar kaldırımlarda, köprü altlarında yaşıyorlarsa, çöplerde ekmek arıyorlarsa, o ülkede anormal durum var demektir. Kapitalizm, insanı hiçleştirmiş, değersizleştirmiştir. İnsanlık kapitalizmde bütün değerlerini yitirmiştir. İnsanlığın kendi özüne dönmesi gerekiyor. İnsanın özü sosyalizmdir, toplumsallıktır. 

İnsanlar,  birileri zenginleşsin, köşklerde, saraylarda, süper lüks pahalı, şatafatlı, gösterişli bir hayat yaşasınlar diye değil. Sosyalizmde bir avuç asalak sömürücü sınıf olan kapitalistler, patronlar sınıfı yoktur. Emeğin asli sahibi olan halk vardır. Sosyalizm, bir avuç sermaye sınıfının  toplum üzerindeki egemenliğinin

bitmesi, sona ermesidir. Sosyalizmde sınıflar, sınırlar, savaşlar ve sömürü yoktur. Kapitalizmin en çok istediği şey, bilinçsiz bir toplum ve birey yaratmaktır. Çünkü bilinçli ve örgütlü bir toplum kapitalizmi yıkar. Kapitalizmin, sosyaliteyi ve emek bilincini en üst seviyede yaşayan bir toplum karşısında zaten yaşama şansı yoktur. Kapitalizmin neye nasıl dayanarak kendisini ayakta tuttuğunu ve yaşattığını iyi bilince çıkarmamız gerekiyor. Bugüne kadar üretilen, geliştirilen hiçbir değer, kapitalizme ait değildir, insanlığa aittir, insanlığın ortak emeğidir. Kapitalizm, insana ait bütün değerleri yamyamca kullanıyor, yiyor. Sosyalizmde insan bütün değerlerine tekrar kavuşur ve bütün değerlerini tekrar yaşar. İnsan sosyalizmi ve temsil ettiği sürece gerçek manada insanlaşmış olur. Bundan dolayı sosyalizm, insanın ve toplumsal yaşamının vazgeçilmez değeridir, özüdür. İnsanlığın gerçek tarihi, sosyalizmle başlayacaktır. Çünkü sınıflı sistemlerin hepsi insanlığın tarihini ve yaşamını kirletmiştir...