İşçi sınıfı ve üretici güçler, özelde ekonomik üretimde genelde de yaşamda temel taş olma rolünü oynuyorlar. Yaşamın hakkı kimlere ait diye bir soru sorulacaksa, bunun cevabı tabi ki işçi sınıfı ve üretici güçlerdir. Yaşam elbette ki bütün insanlığa aittir ama insanlığı her yönden geliştiren ve insanlığa büyük emekleri geçenler işçilerdir, emekçilerdir. üretici güçlerdir. Bu bakımdan, işçi sınıfı insanlığa borçlu değildir, insanlık işçi sınıfına çok borçludur. En başta da üretim araçlarına sahip olanlar, üretici güçlere sonsuz borçlular. Kapitalizm üretici güçlerin emeği üzerine gelişim gösteriyor. Üretici güçlerin üretim araçlarıyla ürettiği artı değer, üretim araçlarına sahip olan kapitalistin cebini gün geçtikçe şişiriyor ve bir süre sonra muazzam bir sermaye-kapital birikimine yol açıyor. Kapitalizmde üretici güçler çalışır, üretim araçlarına sahip olanlar zenginleşirler.

***

Kapitalistler çalışmazlar, çalıştırırlar. Çalışarak zenginleşen kapitalist yoktur. Çünkü kapitalistler çalıştırarak, artı değere el koyarak, emek sömürüsü yaparak zengin olurlar. 1970 15-16 Haziran'ı, Türkiye'de işçi sınıfının büyük mitingler yaptığı ve rejimi sarstığı bir yıldır. 1970'ler aynı zamanda toplumsal direnişlerin gerçekleştiği ve sermaye sınıfını korkuttuğu yıllardır. İşçi, emeğinde başka bir sermayesi olmayan, bileğinin gücüyle, alnının teriyle kazanan diye tarif edilir. Ama aslında işçi sınıfı bir şey kazanmıyor, kazandırıyor. İşçi sınıfı kazanamadığı için, ömür boyu bedenini çürüttüğü halde, hak ettiği hayatı yaşamıyor. Kapitalizmde işçi ücretli modern köledir. İşçinin ürettiği maddi değerler pazarda satılarak sermaye haline getiriliyor. İşçi emeğinin karşılığını alarak iyi şartlarda yaşamak ve her imkandan faydalanmak ister ve bu, işçinin en doğal hakkıdır.

Ancak kapitalist, işçinin emeğine, ürettiği maddi emeğe el koyarak maksimim kar etmeyi hedeflediği için, işçi hiçbir zaman iyi şartlarda yaşamaya kavuşamayacaktır. İşte burada emek sermaye çelişkisi ve çatışması doğal olarak başlar. Bu çelişki uzlaşmaz niteliktedir ve bunun sonu sınıf çatışmasıdır, savaşımıdır. Serbest piyasa ekonomik koşullarda durum budur. İşçi sınıfı iktidarı almak ve emek sürecini kontrol etmek zorundadır. Eğer bunu yapamazsa, sömürü bitmez, kapitalizm insanlığı ve hatta dünyayı tüketme noktasına getirir. Kapitalizm sadece işçinin ürettiği emeği sömürmek değildir. Para eden bütün yaşamsal değerler, kapitalizmin hedefindedir. Yada kapitalizm bütün yaşamsal değerleri kullanıp sermaye haline getirir. Kapitalizmde insani değerler yoktur. Bütün yaşamsal değerlerin karşılığı sadece kapitaldir-paradır. İnsan ilişkilerini belirleyende maddi koşullar ve üretim ilişkileridir.

***

Her insanın maddi bir fiyatı ve ederi vardır kapitalizmde. Yani kapitalizmde insani ilişkilerde söz etmek olanaksızdır. Paranın egemen olduğu bir sistemde insani değerlere rastlanılmaz. İşçi sınıfı emek bilincine ve siyasi kültüre sahip olmak zorundadır. İşçi sınıfı eğer ki kendi emeğine sahip olup, sömürü sistemini bitirmek istiyorsa, iyi bir örgütlülük ve bilince sahip olması gerekiyor. Yaşamın temel üretici güçleri işçilerdir, emekçilerdir. Ancak işçi sınıfı günümüzde bile hala örgütsüz ve siyasal olarak eğitimsizdir. Üretenler kimlerse yönetenlerde onlar olacak teorisi hala bir slogan olmanın ötesine geçememiştir. Özellikle Türkiye gibi ülkelerde işçi sınıfı gerçekten de çok kötü koşullarda yaşıyorlar. Neden işçi sınıfı yönetmelidir? Çünkü işçi sınıfı üretendir, emek verendir. İşçi sınıfı olmadan bir yaşam düşünülür mü? En çok çalışanlar işçilerdir ama en kötü koşullarda yaşayanlar yine işçilerdir. Bu durum kabul edilemez.

***

Emeğini kaybedenlerin kazanacakları bir şeyi olamaz. Çünkü bütün değerler emekle var oluyor, kazanılıyor. İşçi sınıfı ancak üretim araçlarına sahip olarak kendi emeğini kurtarabilir. Bazı kaptalistler, burjuvazi olmadan işçilerin işsiz kalacaklarını ve açlıktan öleceğini söylüyorlar. Bu, gülünç bir durumdur. Halbuki işçiler olmazsa kapitalistler açlıktan ölür. İşçilerin çalışmadığı ve üretimin olmadığı koşullarda nasıl bir maddi birikim olur? Tek başına çalışıp ta zenginleşen bir kapitalist var mı? Bir insan tek başına çalışsa ancak bir küçük işyeri-dükkan açabilir ve iyi şartlarsa yaşar ama korkunç boyutlarda zenginleşmek, palazlanmak, sermaye birikimi yapmak, serbest piyasa koşullarda ancak işçilerin ürettiği emeğe el koyarak mümkün olur. Emek sömürüsünün olmadığı koşullarda bireysel zenginlik olmaz. Kapitalistler çalışarak zengin olmaz, çalıştırarak, maddi değerlere el koyarak ve maddi değerleri pazarda sermaye ye dönüştürerek zenginleşir.

Yani işçi sınıfı ne kadar fakirlik yaşarsa, kapitalist o derece zenginleşir. Birinin çalışıp üretmesi diğerinin üretilen maddi değerlere el koyması kapitalist zenginleşmeyi sağlıyor. İşçi sınıfı aslında kendi bedenini, emeğini kapitaliste düşük bir fiyata kiralıyor. Ya da kapitalist işçinin emeğini-beden gücünü, iş gücünü, iş yeteneğini satın alıyor ve satın aldığı emekle üretim yapıp maddi değer sağlıyor ve sermaye birikimi yapıyor. İşçi emeğini 10 liraya kapitaliste kiralıyorsa, kapitalist bunun sonucu kiraladığı işi gücünün yaptığı üretimle 50 lira kazanıyor. İşçinin yaptığı üretim her zaman aldığı ücretten misli misli fazladır. Kapitalistin zenginleşmesi ödediği ücretten çok daha fazlasını almasıyla oluyor. Yani kapitalist, işçinin emeğini parayla kiralayıp üretim için kullanıyor. Burada aslında işçi bir makine işlevi görüyor ve sadece kapitaliste üretim yapıyor, çalışıyor. Ama sosyalizmde ise durum çok farklıdır.

***

Sosyalizmde üretim araçlarının sahibi üretici güçlerdir ve dolayısıyla emeğini kiralama gibi bir durum söz konusu değildir. Sosyalizm işçinin kendisi için çalıştığı bir sistemdir. Üretim araçlarının sahibi kimlerse üretim sonucu elde edilen maddi imkanlarda üreticilerindir. Bundan dolayı mülkün kamulaştırılması ve ortak kullanımı, herkesin emeğine ve ihtiyacına göre ilkesi ancak sömürüyü ortadan kaldırır. Serbest piyasanın ve özel mülkiyet ilişkilerinin olduğu koşullarda sömürü kaçınılmaz olur, pastadan pay kapma savaşı, yani rekabet bitmez. İşte savaşların ve mülkiyet üzerinde hakimiyet kurma kavgalarının nedeni de budur. Nerede özel mülkiyet varsa orada kavga ve rekabet kaçınılmazdır. Ama kamu mülkiyetinin ve üretim araçlarının ortak kullanımına dayalı bir sistemin olduğu yerde ne savaş nede kavga var. Çünkü savaş ve kavga için bir neden yok.

***

Nerede kapitalizm varsa orada savaş ve egemenlik var, sahip olma zihniyeti var. Kapitalizm kardeşi bile kardeşe düşman yapar. Kapitalizm kötülük üretir. İşte dünyanın ne hale geldiğini anlamak için kapitalizmi anlamak gerekiyor. Kapitalizmi sonlandıracak olanda bilinç kazanmış, örgütlü, eğitimli işçi sınıfıdır.

İşçi sınıfı insanlığa yol göstermek zorundadır. Bunu kendi emeğine sahip çıkarak, emek sürecine müdahale ederek yapabilir. Emeğini sömürten bir işçi sınıfı değil insanlığı kurtarması, kendisine bile bir faydası olmaz. Nitekim kapitalizmde işçi sınıfı bir makine haline gelmiştir. İşçi sınıfı sadece iyi şartlarda yaşamayı değil, bizzat yaşamı yönlendirmeyi hedeflemelidir. Yaşamı yönlendirmeyen, üretimi yönetmeyen bir işçi sınıfı sömürüyü bitiremez. İşçi sınıfı genel üretimi ve yaşamı kontrol ettiği zaman iyi şartlarda yaşamayı kazanır ve sömürüyü bitirir.

***

Kapitaliste el açarak, adeta dilenircesine maaşıma zam istiyorum diyerek bu sömürü bitmez. İşçi sınıfı, maaşına zam için niye sürekli grev yapmak zorunda kalsın? Madem üreten işçi sınıfıdır, yönetende işçi sınıfı olacak. Yani yöneten halk olacak. Küçük bir elit kesim dışında aslında toplumun çoğunluğunu genelde emekçiler, işçiler, üretici güçler oluşturuyor. Bundan dolayı işçi sınıfı sosyalizmi kurmayı ve sömürünün olmadığı bir dünyayı hedeflemelidir. Kapitalizm var olduğu sürece, ne sömürü biter, ne yoksulluk biter, ne savaşlar biter, nede maaşlara zam yapılsın diye sokaklarda grev bitmez. Bunun çaresi devrimdir ve sosyalizmdir. İşçi sınıfı ancak sosyalizmde emeğini kontrol edebilir, sömürüyü bitirebilir, iyi şartlarda yaşayabilir. Zaten sosyalizmde toplum proleterleşiyor. Sınıflar bitiyor. Toplum doğal yaşamına kavuşuyor. Sosyalizm toplumun her bakımdan gelişiminin gerçekleştiği bir doğal toplum düzenidir.