Gazeteemek- Herkes zor günler geçiriyor. Toplumun her kesimi mutsuz. İşsizlik almış başını gidiyor. Tabi bir de siyasi kriz nedeniyle, OHAL nedeniyle işsiz kalanlar var. Gazeteciler de bu dönem ağır bedeller ödeyen bir kesim oldu. Onlarca televizyon, gazete, ajans, internet sitesi kapatıldı. Ve çok sayıda gazeteci işsiz kaldı. 

Bunlardan biri de televizyonu kapatılan Bekir Güneş. El birliği ile Güneş’e çalışabileceği bir iş aradık. Ne yazık ki sonuç alamadık. Geçenlerde yeniden aradığında ona iş bulamamanın ve çaresiz kalmanın mahcubiyetiyle telefonunu açtım. “İş bulamadım ama Gazete Emek adıyla bir internet sitesi kuruyorum. Yazar mısın?” dedi. Zorluklarını anlattıktan sonra çabasını ve hevesini daha fazla umutsuzluğa sürüklemeden kabul ettim. 

Burada ağırlıklı olarak uzmanların teknik bir dil ile yazdığı ancak hayatımızı doğrudan etkileyen konuları mümkün olduğunca anlaşılır bir dile çevirmeye ve yazmaya çalışacağım. 

*
Ekonomi genellikle parası olan zenginlerin işi olarak görülür. Ancak ekonomi herkesin ve özellikle de işsiz ve yoksulların ilgi alanında olmalıdır. 

Örneğin bir ülkenin ekonomisinin iyi olmasından biz ne anlıyoruz? Hükümet bize sürekli olarak ekonominin iyi olduğunu söyler. Bunun da tek başına hükümet olmaktan kaynaklandığını, koalisyonun ekonomiyi çökerteceğini anlatır. Gerçekten öyle mi? Ekonomi iyi ise herkesin evine ekmek götüreceği, kimseye muhtaç olmadan yaşamını sürdüreceği bir işinin olması gerekmez mi? Ekonomi iyi ama insanlar işsizse bu nasıl bir iyiliktir? Ya da gerçekten koalisyon dönemleri ile işsizlik arasında bir ilişki var mı?


Türkiye’nin iyi ekonomistlerinin derlediği verilerden yola çıkarak bu soruların cevaplarını arayalım. 

1980-1989 yılları arasındaki işsizlik ortalaması yüzde 7.7 idi. 1990-1999 yılları arasındaki işsizlik ortalaması ise yüzde 7.6 oldu. AKP hükümetinin iktidara geldiği 2002 ve sonraki döneme bakalım. 2000-2009 yılları arasındaki işsizlik ortalaması yüzde 9.1’e çıktı. 

Burada bir ayrıntı vereyim. 2000’de işsizlik yüzde 5.6, 2001’de yüzde 7.2 olduğunu hatırlatalım. Devam edelim. Saf kan AKP’li yıllarda yani 2010-2016 yılları arasındaki işsizlik ortalaması yüzde 9.8’e çıkıyor. Ve 15 Mart 2017’de açıklanan en son resmi rakama göre Aralık 2016’da işsizlik yüzde 12.7’ye çıktı. Yani AKP döneminde işsizlik sürekli artıyor.


*


AKP 15 yıldır tek başına iktidar. Son 7-8 yıldır hem iktidar hem de devlet. Yani ol dediğini olduracak bir kudrete sahip. O halde neden işsizlik artıyor?


Sakın bunun tek başına iktidar olma ile bir alakası olmasın? Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. 1980’den 2000’e kadar geçen 20 yılda işsizlik ortalaması yüzde 7.7 ile 7.6 arasında yer alıyor. Yani ANAP, DYP, DSP, SHP, MHP gibi partilerin kısa süreli de olsa yaptıkları koalisyon dönemlerinde işsizlik düşük. 

Bakıyorsunuz ki tek başına iktidar olan AKP dönemlerinde işsizlik hızla ve istikrarlı bir şekilde artıyor. 

Demek ki tek başına hükümet olmak işsizler açısından o kadar da iyi bir şey değil. Ya da tek başına iktidar olmak işsizler açısından bir kâbustur. 
Demek ki tek başına iktidar olmak ve ekonominin iyi olması (Tabi AKP’ye göre, bu konuyu belki ileride biraz daha işleriz) işsizlik sorunumuza çare olmuyor. İş sahibi olmuyoruz. İsterseniz daha açık ifade edeyim. 


İşsizlik AKP’nin bilinçli bir tercihidir. 


Bu son cümle çok mu iddialı oldu? Size önyargılı mı geldi? O halde işsizlik, sosyal yardımlar ve AKP’nin aldığı oy ilişkisi üzerine biraz düşünelim. İşsiz ve yardıma muhtaç bir topluluk oluşturarak, onları kendisine bağlama politikası… 


Bu durumda sizce AKP, işsizliği ve yoksulluğu yenmek ister mi?

Tekrar edelim. İşsizlik AKP’nin bilinçli ve istikrarlı bir politikasıdır.