Gazete Emek-  Katledilen kadınlar Aylin Sözer, Selda Taş, Vesile Dönmez ve Betül Tuğluk için Ankara’da eylem yapmak isteyen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyelerine polis müdahale etti. 7 kadının gözaltına alındığı eyleme ilişkin konuşan Dilber Sünnetçioğlu, “Suskun mu kalalım? Her gün öldürülüyoruz. Bu kadınlar ne diyor, ne istiyor. Ellerinde silah yok, top yok, tüfek yok, sadece yaşamak istedikleri için eylem yapıyorlar. Seslerini duyurmak istiyorlar. Bu da bizim en doğal hakkımız” diye konuştu. 
“Verilen indirimlerle katillerin sırtları sıvazlanıyor. Kadın katillerinin, çocuk istismarcılarının etkin bir şekilde cezalandırılması gerekir. Ancak bu şekilde cinayetlerin önünü alabiliriz.” diyen Dilber Sünnetçioğlu, Dokuz8GÜNDEN KALAN’da gazeteci Bekir Güneş’in sorularına şu ifadelerle yanıt verdi: 

“YÜZDE 60’IN ÜZERİNDE KADIN EVİNDE ÖLDÜRÜLDÜ”

2020 yılının 11 ayında 278 kadın cinayeti işlendi. 278 tane kadın kendi hayatları hakkında karar verebilmek istediği için, çalışmak istediği için, boşanmak istediği için öldürüldü. 162'de  şüpheli kadın ölümü var. Gerek sosyal medyadan, gerek ailelerin bizi arayıp haber vermesi sayesinde ulaşabildiğimiz rakamlar. Belki bu rakamlardan daha fazla kadın cinayeti işlendi. Pandeminin kadınları evde kalmaya mecbur bırakması ev içi şiddetin daha da artmasına neden oldu. 2020 yılında biz kadınlar gene öldürüldük. Hepimizin bildiği gibi dün dört kadın kardeşimiz daha öldürüldü. Bunların hepsi bir kadın cinayetidir. Ve biliyor musunuz ki bu kadınların yüzde 60’ın üzerinde evinde öldürülüyor. Hani o kadınları kapatmak istedikleri evler var ya… O evlerde daha çok öldürülüyor kadınlar. Yüzde 60’ın üzerinde kadın evlerde öldürüldü. Hem de en yakınlarındaki erkekler tarafından öldürüldü. Aslında bunların hepsi önlenebilir cinayetler. Bu bir savaş değil, salgın hastalık değil. Bu tamamen erkek şiddeti neticesi olan ölümlerdir. Bu ölümleri durdurmak mümkün mü? Evet, tabi ki bu ölümler durdurulabilir.

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİNE YÖNELİK SALDIRILAR DEVAM EDİYOR”

 Kadın cinayetleri bir tek 2011 yılında azaldı. Onun sebebi de şudur; İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanması ve konu edilmesidir. Aynı şekilde bugün de İstanbul Sözleşmesi’nin 6284 sayılı Koruma Kanunu etkin biçimde uygulansa, kadın cinayetleri durur. Tabi ki hemen bıçak ile kesilmiş gibi durmaz, zaman içinde azalarak durur. Ama bugünlerde tekrar İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırılar devam ediyor. Hatta geçen gün Millet Meclisi’nde milletvekillerinin odalarına bırakılarak İstanbul Sözleşmesi aleyhine kitapçık dağıtılıyor. Düşünün siz, bu uluslararası imzalanmış bir sözleşmedir. İnsanlar meclise, milletvekillerinin yanına böyle elini kolunu sallayarak nasıl gidebiliyor, ben onu anlayamıyorum. Çünkü bizler hak arama amacıyla gittiğimiz zaman yaklaştırılmıyoruz bile. Kadın cinayetlerinin nedeni cezasızlıktır. Bugün hem üzüntülüyüz, hem de öfkeliyiz. Kadın cinayetleri durur. Yeter ki İstanbul Sözleşmesi’nin sayılı Koruma Kanununun etkin biçimde uygulanması gerekir. Siyasilerden, bakanlardan herkesin bu açıklamayı yapması gerekir. Kadın ve erkek eşittir, “Kadın ve erkek eşitliği fıtratta yoktur” bunlar tehlikeli sözler. 


Bu şiddeti doğuran toplumsal cinsiyet eşitsizliğidir. Bu açıklamaların herkesin dikkat etmesi gerekir. Mesela Diyanet geçen gün bir açıklama yaptı; “Kadının asli görevi anneliktir.” Hayır, biz kadınlar olarak yaşamak istiyoruz. Anne olmak ya da olmamak bir tercih sebebidir. Ben şunu beklerim Diyanet İşleri Başkanı’ndan “Kadın erkek eşittir. Kadınlara şiddet uygulayamazsınız. Kadınlar istediği saatte, istediği yerde, istediği kıyafetle gezer. Kadınlar kendi hayatları hakkında kararları kendileri verir. Ona bir şey diyemezsiniz” bunun üstünün basa basa vurgulanması gerekir. Öyle şiddet uygulayan erkekleri azarlamakla, öyle kulak çeker gibi “sakın yapma” demekle olmaz bu işler. 
 
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ ETKİN UYGULANMASI GEREKİR”

Yılların tecrübesi olarak biz söylüyoruz ki; İstanbul sözleşmesinin etkin uygulanması gerekir. Buna itiraz edenlerin büyük bir çoğunluğu inanın okuduğu için değil, kulaktan dolma yanlış yönlendirmelerle buna karar veriyorlar. Kadınlar artık yeter diyor. Her gün öldürülüyoruz. Dün dört tane kadın öldürüldü. Dört tane can gitti, bunlar sayı değil, bunlar candır. Bunun ailesi var, çoluğu var, çocuğu var. Bakın çocuklarının gözleri önünde öldürülüyor kadınlar ve son zamanlarda kadınların vücut bütünlüğü bozularak işleniyor cinayetler. Daha da vahşileşmeye başladılar. Çocuk istismarcıları dışarı çıkarıldıkça, onlara ceza indirimi uygulandıkça bunun devamı gelir. İnsanlara indirimsiz ceza verilmesi gerekir. Bunlar katil. Can alıyorlar. Çocukları istismar ediyorlar. Bunları pandemi diye dışarı çıkaramazsınız. Ve bu çıkarılan erkekler sanki şöyle oluyor; “Kadını yaraladın işin yarın kaldı, hadi biz seni çıkaralım git işini bitir ve kadını öldür” bu olmaz. O adamları pandemi nedeniyle çıkaracaksanız devlete ait bir sürü boş misafirhaneler var, onları oraya koyun. Siz neden kadınların tekrar şiddete uğramasına neden olacak şekilde davranıyorsunuz? Birçok kadının inanın haberi bile yok, sanıyor ki adam hapiste gelemez, kapı çalıyor ve adamla yüz yüze geliyor. Şiddetin boyutu her geçen gün biraz daha artıyor. Biz mahkemelere de müdahil olarak katılıyoruz. O mahkemelerde adamların yaptıkları savunmaları görseniz, insan aklı ile alay eder gibi. Düşünebiliyor musunuz? 8 yaşındaki bir çocuğun kendini tahrik ettiğini söyleyerek indirim almaya çalışıyor. Bütün cinayetlerde dikkat edin hep, “kadının benimle ilişkisi vardı, reddettim diye oldu. Başkasıyla gördü diye oldu” Hayır efendim tamamen indirim almaya yönelik davranışlar. Kolay mı yetişiyor bir insan, bakın öldürülenlere… 

“HER İNDİRİM DİĞER CİNAYETİ KOLAYLAŞTIRIYOR”

Ben şunu söylüyorum bu benim düşüncemdir; Katillere verilen her indirim bir diğer cinayeti kolaylaştırıyor. Sadece katiller tek başına suçlu değil. Bu indirimleri verenler, İstanbul Sözleşmesi’nin etkin uygulanmasını sağlamayanlar. Karakola gelen kadını “kocandır döver de sever de” diye geri gönderenler, çantasında koruma kararı ile öldürülen kadınlar var. Ne çabuk unuttuk Emine Bulut’un “ölmek istemiyorum” çığlıklarını… Bunun nedeni de bireysel silahlanmadır. Türkiye’de bireysel silahlanma korkutucu boyutlardadır. İnsanlar internete giriyor ve hiç evinden çıkmadan silah ediniyor ve bu silahla kadınları öldürüyorlar. Helin Palandöken 17 yaşında reddettiği erkek tarafından internetten alınan silahla okulunun önünde öldürüldü. Babası Nihat Bey, “Başka Helinler olmasın” diye şu an mesela bireysel silahlanmaya yönelik kampanya yürütüyor. Bu tahammül edilir gibi değil. 

İstanbul Sözleşmesi aleyhine yürütülen çalışmalar var. Bunlar ne istiyor? Kadınlar korunmasın mı istiyor? İstanbul Sözleşmesi’nin 4 ana unsuru var. Bunu çok fazla dile getirdim, yine dile getirmeye devam edeceğim. Bütün bir platform ve kadın dernekleri, hepimiz bıkmadan usanmadan bunu söylüyoruz, “İstanbul Sözleşmesi yaşatır.” Ne diyor sözleşme; 
Şiddetin uygulanmaya cesaret edilemeyeceği tedbirleri alman gerek. Şiddeti önlemen gerek. Bu mu kötü? Şiddete karşı önlem alınması, şiddetin ortaya çıkmaya cesaret edemeyeceği toplum yaratılması mı kötü? Bence değil, buna kötü diyebilen insanların insanlığını sorgularım. 

İkincisi koruma, kadınları korumak zorundasınızdır diyor. Ölüm tehdidi alıyorsa, şiddet görüyorsa kadının korunması gerekir. Bunda kötü bir durum var mı? Hayır! 

Üçüncüsü kovuşturma, birçok kadın cinayetinde kovuşturma yapılırken etkin biçimde uygulanması gerekir.
 Mesela şu aralar şüpheli kadın ölümleri çok fazla cezadan kurtulabilmek için intihar etti diyorlar. Burada emniyet güçlerinin kovuşturmayı düzgün yapması gerekir. Bir kadının o camdan düşmesi imkan olmayan durumlar oluyor. Fiziken mümkün değil kadının oradan atlaması, intihar etmesi. Bunun araştırması düzgün bir şekilde yapılmadığı zaman bunlar şüpheli kadın ölümü olarak kalıyor. Şule Çet davası, bu araştırmalar yapılmasaydı, kadınların baskısı, sosyal medya baskısı olmasaydı. Belki Şule’nin cinayeti intihar olarak kayıtlara geçecekti. Nitekim böyle olaylar yaşıyoruz. Bakın Aysu Yıldırım arkadaşımız var. Aysu Yıldırım’ın cinayet dosyası iki yıl sonra mücadeleler neticesinde açıldı. Bu bir intihar değil, bu bir kadın cinayetidir. Bunun bazı olaylarda emniyet gücünden olmanız veya bu işler ile uğraşmanız gerekmez. Bazı kadın ölümlerinin intihar olmadığını anlayabilmek için çok zeki olmaya gerek yok.

 Dördüncüsü de politika, kadınları geleceğe yönelik güçlendirici politikaların güçlendirilmesi gerekir. Bir iş yerinde işçi çıkarılacaksa önce kadınlar çıkartılıyor. 11 milyonun üzerinde kadın iş gücünden sayılmıyor. Bu dört unsuru tekrar tekrar düşünsünler. Bunların etkin biçimde uygulanması lazım. 

“KADINA ŞİDDETE YÖNELİK MİLLİ SEFERBERLİK İLAN EDİLMELİ”

Biz kadınlar yaşamak istiyoruz, pozitif ayrımcılık istemiyoruz. Bu insan olarak bizim hakkımız biz demiyoruz ki, “Bütün erkekler kötü, bütün erkekleri öldürelim, asalım, keselim” hayır. Kadın-erkek eşittir. Birlikte yan yana yürümesi gerekir. Kadın ve erkeği birbirinden ayrıştırarak bu cinayetlerin önüne geçilemez. Kadın ve erkek birlikte bir arada yaşayacak, bunu öğrenmesi gerekir. Benim içimi acıtan bir örnek vardır şimdi hala alfabeler öyle midir bilemiyorum. Alfabede denir ki; “Ali topu tut”, Ali top at”, Ayşe’ye de hep ev işleri önerilir. Hayır, Ayşe’de top oynamalı. Ayşe bulaşıkta yardım ediyorsa, Ali de yardım etmeli. Kadın-erkek eşittir. Bu konuda ben devlet kademesindeki tüm erkeklerden, kadınlardan, milletvekillerinden, bakanlardan, hepsinden rica ediyorum. Kadın cinayetleri çok uzağımızda değil, Biliyorsunuz Aylin Hoca, kadına şiddete yönelik konuşmalar yaptı. Bunları söyledi aradan kısa bir süre geçti kendi kadın cinayetinden hayatını kaybetti. Herkesin başına gelebilir, hepimizin bir yakını kadın cinayeti nedeniyle hayatını kaybedebilir. Yani bir milli seferberlik ilan edilmeli. Biz yaşamak istiyoruz. Artık bizim tek çaremiz sokağa dökülmek. Pandemi de dinlemiyoruz, sıcak soğuk, karanlık bizi etkilemiyor. Artık yeter! 

“BAŞKASINA İŞLENMİŞ SUÇ İÇİN İYİ HALDEN BAHSEDEMEZSİNİZ”

“Hamile bir kadın sokağa çıkmasın, kahkaha atmasın” bunların hepsi erkekleri cesaretlendiren sözlerdir. Bugün biz İstanbul Grubu olarak saat 18.00’da Maltepe’de bir eylem gerçekleştirdik. Ankara’da bir eylem gerçekleştirildi ve burada ne yazık ki gözaltına alınan kadınlar oldu. Ben buradan şunu söylemek istiyorum; kadınları değil, kadın katillerini durdurun. Suskun mu kalalım? Her gün öldürülüyoruz. Bu kadınlar ne diyor, ne istiyor. Ellerinde silah yok, top yok, tüfek yok, sadece yaşamak istedikleri için eylem yapıyorlar. Seslerini duyurmak istiyorlar. Bu da bizim en doğal hakkımız. Dikkatinizi çekerim bizler bilinçli insanlarız, neyin ne olduğunu bilen kişileriz. Bütün arkadaşlarımız (eylemde) maskeli. “Kadın cinayetlerini durduracağız” diyorlar. Kötü olan bu mu, ne isteniyor kadınlardan? İstenen şeyi biz de biliyoruz. Hiç sesimiz çıkmayacak, susup oturacağız. Erkek egemenliği altında kendi hayatlarımız hakkında hiç karar vermeden, “Onlar ne derse o olur” olacak.

 

Bunlara ait dizilerdeki oyuncular, basın, hepsinin diline dikkat etmesi gerek. Çekilen dizilerde kadına yönelik şiddeti özendirici, yol gösterici, sahneler var. Kadının parmağı nasıl kırılır. Vurduğunda hak etti. Sokaktaydı “Gece vakti ne işi” vardı.  Bir kadının başına bir şey geldiği zaman şunu sorgulayamazsınız, Ne giymişti, neredeydi, saat kaçtaydı size ne? Bu kimseyi ilgilendirmez. Bunu sorduğunuz zaman hata ediyorsunuz, suçlusunuz. İnsan haklarına aykırıdır bu. Bu şekilde davranamazsınız. Mahkemede iyi hal nedeniyle indirim veriliyor. Mahkemede katillerin ne yapmasını bekliyorlar. Hakimi ya da savcıyı mı dövecek, mahkeme heyetine mi bir şey yapacak? Hangi iyi hal indiriminden bahsediyorlar? O katil mahkemedekilere karşı suç işlemedi ki. O, kadının canını aldı. Bir başkasına işlenmiş suç için iyi halden bahsedemezsiniz. 

Şiddette seçici davranıyorlar. Erkek patronuna kızıyor evde kadına şiddet uyguluyor. Ev sahibine kızıyor, geliyor kadına şiddet uyguluyor. Fiziksel olarak kadın güçsüz olabilir. Gücünü sen kadının üzerinde deneyemezsin, kadının üzerinde şiddet uygulayamazsın. Kadınlar kimsenin malı ya da namusu değil. 


“UYGULANAN POLİTİKALAR NETİCESİNDE KADINA ŞİDDET ARTIYOR”


Kadın cinayetlerinin artma nedenleri mevcut politikalardan kaynaklıdır. Kadının yaşam hakkının savunulması gerekir. Bir de burada şu da bir etken, kadınlar artık kendi hayatları hakkında karar vermek istiyorlar. Arkadaşımız sevgili Gülsüm’ün bir lafı vardır, “Yeni Havvalar eski Ademleri yenecek” diye. Uygulanan politikalar neticesinde kadına yönelik şiddet artıyor. Mahkemelerde verilen ceza indirimleri cinayetleri kolaylaştırıyor. Diğerlerine örnek oluyor. Biz bunu da yaşadık. “Ben bu işi daha önce başka kadınlara da uyguladım, hiçbir şey olmadı üç ay yatıp çıktım” diyenleri de gördük. Ve her geçen gün daha da hunharca cinayetler işleniyor. Düşünebiliyor musunuz? Öldürüyor, varile koyuyor, yakmaya çalışıyor, üzerine beton döküyor. Bunlar yapılıyor artı mahkemelerde ailelere laf söyleyebilecek kadar küstahlaşabiliyorlar. Şule’nin babasına söylendi, “Sen de kızına sahip olsaydın” diye. Ne demek kızına sahip olmak? Nereden buluyor bunlar bu cesareti?  Tabi ki verilen indirimlerle sırtları sıvazlanıyor. Kadın katillerinin, çocuk istismarcılarının etkin bir şekilde cezalandırılması gerekir. Ancak bu şekilde cinayetlerin önünü alabiliriz. 


KADINLARA ÇAĞRI 

Kadınlar olarak bizim de sokağa çıkmaktan başka çaremiz yok. Kadınlar örgütlü bir şekilde birleşiyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformuna bütün kadın kardeşlerimizi bekleriz, gelsinler, birlikte mücadele edelim. Bizim bir acil destek hattımız var. 7 gün 24 saat telefonlar susmuyor. Kadınlar bizi arıyor. Çocuklar arıyor, “Babam beni istismar ediyor, ne yapabilirim diye. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Acil Destek Hattımız (0212) 912 42 43, bu numaradan 7 gün 24 saat ne zaman isterseniz arayabilirsiniz. Pandemi döneminde erkeklerde evde olduğu için kadınlarda şiddet gördüğü zaman bazen rahat konuşamıyorlar. Bunun için biz WhatsApp Hattı da kurduk. Belli etmeden yazabilsin diye onun da numarasını vermek isterim, (0505) 004 11 98. 

“PANDEMİDE KADINLAR ŞİDDETE DAHA ÇOK MARUZ KALIYOR”

Düşünün 278 kadın cinayeti, Bunun 162'si bu sayılardan ayrı olarak şüpheli ölüm. Bunlar araştırıldığı takdirde bunların içinden de kadın cinayetleri mutlaka çıkacaktır, ve çıkıyor da…  Biz her ay verileri açıklıyoruz. Bu verilerde tek tek öldürülen kadınların tek tek isimlerini vererek açıklıyoruz. Bunlar kafadan uydurma rakamlar değil. Görmek isteyen bizim internet sitemize girip tek tek inceleyebilir. Bu rakamların fazlası var azı yok ve bu çok acı bir şey. 

Pandemide erkekler evde oldukları için kadınlar şiddete daha çok maruz kalıyorlar. Çünkü daha çok bir aradalar ve daha çok el altındalar. Kadınlar işe gidemiyor. Kadınların bir kısmı işe gittiklerinde şiddetten uzak kaldıkları için rahat bir nefes alıyor. Şiddet görme korkusu olmadığı için ama şimdi evdeler. Kadına yönelik istismar da çoğaldı. Ve kadını koruyacak yasaların etkin bir şekilde uygulanması gerekir. 

Editör: TE Bilişim