Medya ve basın yayın iktidarların-devletlerin egemenliğini meşrulaştırmada önemli bir araç olma işlevine sahiptir. Bu durum yeni bir şey değil, oldukça çok eskiye dayanır. Antik Mısır ve Sümer Rahip Devleti döneminden günümüze kadar devam etmektedir. Olayların, gelişmelerin seyrini devletin-iktidarın çıkarlarına ve icraatlarına uygunluk arz edecek şekilde işlevsel kılma önemli bir politika olmaktadır. Devletlerin egemenliği için bilginin yanlışlığı ve doğruluğu önemli değil, önemli olan topluma empoze edilen bilginin toplum üzerinde etkili olmasıdır. Bir fikirler sistemi meşru olmasa bile eğer ki egemenlik kurmuşsa bu iktidar meşru olarak kabul ettirilir. Bu rol ise yandaş ya da egemen medya dediğimiz çevrelere verilir ve rollerini layığıyla eksiksizce yerine getirirler.

Köleci ve feodal dönemde bu roller, sistemin toplum üzerindeki egemenliğini meşrulaştırmak din adamlarının ve kilisenin göreviydi. Bu koşullarda bütün yönetim kararları Allahın kararları olarak uygulanırdı ve karşı çıkmak Allaha karşı çıkmaktı. Günümüz İran'ında bile, baş örtüsünü takmak Allahı kararı olarak topluma dayatılıyor.

Antik Mısır'da bilindiği gibi bunu Amon denilen tapınakta kalan din adamları, sözde kahinler aracılığıyla yaparlardı. Sümerlerde de Zigguratlar'da görevli din adamlarınca yapılırdı. Bunlar dil cambazlığı konusunda usta oldukları için, bunlara dil cambazı da denirdi. Çünkü halkı etkileme, inandırıcı olmak, etkili olmak için bu çok önemlidir. Eski devletlerde bunu Tanrı’nın adıyla yaparlardı ve Orta çağ Avrupa'sına kadar kilisenin eliyle yürütülürdü. Fransız İhtilali ve Rönesans ile birlikte aydınlanma dediğimiz süreçte bu koşullara uygun hale getirildi ve tabi ki bununla birlikte insan hakları, sosyal ve ekonomik haklar, fikir özgürlüğü gibi birçok hak kazanıldı. Ancak, sınıflı sistemlerde bu durum değişmedi sadece biçim ve şekil değiştirdi. Sömürünün yol ve yöntemleri değişince egemen meydanın kullandığı dili ve üslubu da buna göre değişiyor.

***

Günümüzde Avrupa ülkelerinde basın yayın konusunda birçok özgürlük olsa da, sistemin yine de kendi basın yayın denetleme kurulu vardır ve genel muhalif basını denetleme konusunda hala faal olma gerçekliği bulunuyor. Ancak, demokratikmiş gibi görünen Türkiye gibi ülkelerde muhalif basının ne durumda olduğu resmi mercilerin basın yayın çalışanlarına yaklaşımında zaten kendini gösterir. Türkiye'de birçok basın yayın çalışanı ve gazeteci-yazar hapistedir ve rutin olarak her gün bu olaylar yaşamın hayatın bir parçası olmuş ve olağan hale gelmiştir. Muhalifleri dizginlemek, doğru haberin halka ulaşmasını engellemek, kendi iktidarını gayri meşru hale getirecek bütün faaliyetlerin denetlenmesi için, birkaç gün önce sansür yasası çıkarıldı. Bununla, muhalif basın yayın üzerinde daha çok denetim kurma hedefleniyor. Türkiye'de özellikle 1980'den günümüze kadar muhalif basın zaten baskı altındadır ve çok zor denebilecek şartlarda faaliyet yürütebiliyorlar. Türkiye'de bazı basın çalışanlarının ve yazarların, karanlık eller tarafından öldürüldüğü biliniyor.

***

Bir iktidar, muhalif basın yayın üzerinde bu denli bir denetim kurmak için böyle çok özel bir sansür yasası çıkarma gereği duyuyorsa, bilinmelidir ki o iktidarın kendisini daha çok meşrulaştırma imkanı ve gücü kalmamıştır. Bir de İnternet ağı ve sosyal medyanın daha çok gelişimiyle insanlar, anında muazzam bir iletişim sağlayabiliyorlar ve bütün insanlar aniden birçok bilgiye sahip olabiliyor ve bu da iktidarların toplum üzerindeki gücünü ve egemenliğini tartışmalı hale getiriyor.

Basın yayın ve medya deyip geçmeyelim. İktidarlar-devletler bu gibi araçlarla toplum üzerinde denetim kurabilir, kendilerini meşrulaştırabilirler. Bütün bunlar söz ve fikir üretme ve toplumu etkileme konusunda uzmanlaşmayla ilgilidir. Kapitalist güçlerin ‘özel kalemşörleri’ ve sözcüleri, gece gündüz demeden TV'lerde konuşuyorlar, yazıyorlar, sistemin meşruluğundan dem vuruyorlar. Tabi buna karşın devrimci basın yayında vardır ve muhalif olurlar, sistemin iç yüzünü halka gösterirler.

***

Kapitalist çağda demokrasi önemsendiği ve bu olmadan sistemin kendisini meşrulaştırması ve yürütmesi çok olduğu için, hemen hemen her ülkede görünüşte de olsa birçok düşünceyi savunan basın yayın kurumuna izin verilir. Demokrasinin hiç olmadığı ülkelerde muhalif basın yayın çalışanlarının nasıl bir baskı altında oldukları biliniyor. Daha birkaç gün önce Diyarbakır'da ve bazı şehirlerde çok sayıda muhalif gazeteci gözaltına alındı ve bazıları tutuklandı. Kendi sisteminin varlığından ve geleceğinden korkanlar devrimci-muhalif basın yayın üzerinde bu denli zorlayıcı ve baskıcı olurlar ve bu gibi sansür yasaları çıkarırlar. Bu yeni değil, onlarca yıldır var ama günümüzde daha çok denetleyici olmak istemektedirler. Çünkü varlığının tehlikede olduğunu görüyor ve kendince gerekli önlemleri alıyor. Demokratik olmayan ülkelerde halkın ve muhalif basının baskı altında olduğu biliniyor ama Türkiye'de ise daha katmerli bir baskı var.

***

Devleti-hükümeti eleştirmek suç sayılıyor ve jet hızıyla soruşturma açılıyor. Halka yanlış-yalan bilgi vermek suç sayılacakmış ve soruşturma başlatacaklarmış. Yosulluk günden güne büyüyorsa, zamlar diz boyuysa, hayat her gün kötüye gidiyorsa, burada kötüye giden bir şeyler var demektir, burada, ülke kötü yönetiliyor demektir. Bir ürüne ve ya temel tüketim mallarına yapılan zamları bile açıklamak, duyurmak suç olarak görülecek ve soruşturma açılacak. Böyle bir durum, en geri kalmış Afrika ülkelerinde bile yoktur. AB'ye girmeye çalışan ve demokratik olduğunu söyleyen bir Türkiye'de böylesi korkunç durumlar yaşanılıyor.

İngiltere'de devleti-hükümeti eleştirmek suç değil, bir haktır, demokrasinin ve özgürlüğün bir gereğidir. Çünkü İngiltere'de madenlarde çalışanlar, önlemsizlikten dolayı ölmüyorlar, ölseler dahi bunu ‘ilahi kader’ olarak göstermiyorlar. Basın yayın yoluyla toplum üzerinde denetim kurmakta artık zorlanan rejimler, halk aleyhine kanunlar çıkarma, var olan kanunlarda madde değişiklerini yapma gibi çok olumsuz değişikliklere gidiyor. Tarihsel gelişmelerden yola çıkacak olursak, hiçbir devletin gücü ve halk karşıtı yasaları değişimi durduramaz. Baskı ve zor, çeşitli idari yasaklar toplumsal muhalefeti değil durdurmak aslında daha çok güçlendirir.