Daha önce de yazdım ve söyledim; Bağımsızlık Referandumu doğruydu.Bu adım bütün parçalardan Kürtlere;onların özgürlük mücadelesine hizmet etti.

Gelecek bunu gösterecek.Küresel ve bölgesel gericilik refaranduma ağır bir saldırıyla karşılık verdi ve Kürtleri mevzilerinden geriye itti. Fakat bu yeni bir, ‘aş bettal’ veya ‘enfal’ değil. Hezimet hiç değil.


Kerkük’ün üstelik de direnmeden bırakılması,halkın can havliyle kaçması tarihi, ‘yine kaybetik’ travmasını tetikledi ancak, tarih bu kez tekerrür etmeyecek. Ortadoğu’nun yükselen gücü Kürtlerdir. Kürtler bunun bedelini 100 yıldır fazlasıyla ödemişlerdir ve onları yeniden karanlığa gömmek artık mümkün değildir.

Kayıplar şöyle ya da böyle zamanla telafi edilir ve sadece Kürtler için değil, herkes için makul olan bir çözüm üretilir. Soluğu uzun tutmak gerekir. Bundan önce Ortadoğu’da kurulan bütün dengelere kurban edilen Kürtleri bugün kurban etmek mümkün değil fakat farklı tehlikeler var ve görülmelidir.

Referandum bir kez daha gösterdi ki Kürt meselesi Kürtlerden çok başkalarının meselesidir. Çok bileşenli bir meseledir.Herkesin eli bu meselenin içindedir. Bu hem firsat hem tehlikedir. Zengin petrol-gaz yataklarına, su kaynaklarına, ekilebilir geniş topraklara, genç ve dinamik insan kaynaklarına sahip Kürdistan’ın jeopolitik önemde bir ülkedir. Ayrıca bölgenin güçlü ülkeleri Türkiye ve İran ile Suriye ve Irak’ın ‘iç ülkesi’ ülkesidir. Dolayısıyla Kürtleri yanına alan bölgesel ve küresel alanda çok ciddi bir avantaj elde edecektir.

Elbette herkes kendi çıkarının peşindedir. Kimse Kürtlerin kara kaşına,kara gözüne aşık değil. Kimse Kürtlerin ne kadar iyi ya da kötü olduğuyla ilgilenmiyor. Üstelik çoğu ülke rakibiyle hesabını Kürtler/Kürdistan üzerinden görmeye çalışıyor. Çoğu ülke Kürtlere güç, nüfuz ve rakibiyle hesaplaşma aracı olarak bakıyor.

Amerika, İngiltere,İran,İsrail, Suudiler, bölgenin yeni gücü Rusya ve Avrupa; bölgedeki çıkar ve hesaplaşmalarında Kürtlere ihtiyaç duyuyor. Türkiye ise Kürtler statüsüz,özgürlüksüz, geleceksiz kalsınlar da ne olursa olsun anlayışıyla hareket ediyor. Başka bir politikası yok.

Referandum sonrası gelişmelere İran-İngiltere ekseniyle Amerika ve İsrail arasındaki hesaplaşma damgasını vurdu. İran YNK üzerinden açık bir darbe gerçekleştirdi.
Irak ise daha ordusu Kerkük’e yerleşmeden Kerkük petrollerinin işletmesi hakkını İngiltere’ye vermesi çok şey anlatıyor...

Darbenin etkileri kolay geçmeyecek ve belki de iç çatışma üretecek.İran uzun vadeli hesap yapmış.Kürtler birbiriyle vuruşsun, herkes bu sorunla boğuşsun istiyor. İsrail ve Rusya dışındaki güçler Erbil’i bu süreçte yalnız bıraktı. Amerika Erbil’e  bir ders vermek, İbadi’nin imajını düzeltmek için önce izledi,sonra harekete geçti.

Kürdistan bölgesel savaşın merkezinde ve herkes kendi çıkarına bakıyor. Amerika hep yaptığı gibi önce Kürtleri ezdiriyor,sonra kurtarıcı olarak sahne alıyor. Ortadoğu’nun yeniden dizayn edildiği günümüzde herkes kendi çıkarına uygun bir Kürt/Kürdistan siyaseti izliyor ama bi tek Kürtler birlikte ortak bir siyaset üretemiyor.

Kürt siyaseti tarihi bölünmüşlük zaafını aşamıyor. Zamanın ruhuna uygun gerçekçi, herkes için geçerli bir strateji üretemiyor. Bu çerçevede ortak hareket edemiyor. Referandum da gösterdi ki partisel çıkarı ulusal çıkarla özdeşleştiren Kürt siyaseti dar partisel siyasetin dışına çıkamıyor.
 
Farklı görüşlere tahammülsüzlük, önyargı, sürekli didişme ve tepki buradan kaynaklanıyor.Kimse kendine toz kondurmuyor,herkes suçu bir başkasına atıyor. Oysa Kürtlerin dünya uluslar ailesi içinde hak ettiği saygın yeri almaları için demokratik değerleri özümsemeleri,demokratik eksende iç birliklerini inşa etmeleri gerekir.

Kürt partilerinin birbirini eleştirmeleri,toplumsal ilerlemeye hizmet eder ve özgürlük mücadelesini güçlendir ama suçlamalar,saldırılar zarar verir. Özellikle Kürt halkının desteğini almış liderlere yönelik tavır çok önemlidir. Bütün Kürt liderleri herkesten çok saygıyı hak ediyorlar ve buna dikkat edilmeli.

Son olarak; IŞİD sonrası Irak ve Suriye’nin yeniden yapılandırılacağı bu kritik süreçte yeni dengelerin kurulması kaçınılmaz görünüyor. Kürtlerle bölgesel gericilik arasındaki kapışma da final sürecine giriyor. Askeri, siyasi, diplomatik hamlelerin artacağı bir dönem başlıyor.

Kürt siyaseti ve medyasının yeni dönemin özelliklerine ve içerdiği tehlikelere uygun bir tutum alması,iç dayanışmayı sağlaması gerekiyor. Herkesin Kürtlere ihtiyacı olduğu bir dönemden geçiyoruz. Herşeyden önce ama Kürtlerin birbirini anlamaya ve uzlaşmaya ihtiyacı var...

*

Bir şey daha var; elbette amacım çöp malzemelerine cevap vermek değil ama söylemek istiyorum... Geçmişte Erbil yönetimini en çok ve en ağır eleştiren gazetecilerden biriyim. Kürt rüyasını kabusa çeviren çürüme, yolsuzluk ve yoksulluk üreten oligarşik düzeni çok eleştirdim. Yazılarım ortada duruyor.


Ben de her zaman olduğu gibi yazılarımın arkasında duruyorum.

Ama bugün durum farklı...

Barzani ve Erbil üzerinden Kürtlere karşı bir saldırı var ve bu bütün Kürtlerin özgürlük mücadelesine zarar veriyor. Dolayısıyla desteklemek gerekiyor...

Bugün de bunun dogru olduguna inanıyorum...