Gazeteemek- 17 Nisan günü 47.527.543 kişi oy verdi. %14 civarında sandığa gitmeyen seçmen var. Sandığa giden seçmenlerin %51’i hepimizin hayatını yakinen etkileyecek olan anayasal düzenlemeye ‘evet’ dedi yaklaşık %49’u ‘hayır’ dedi.

Hepimizi ilgilendiren yasama, yürütme ve yargı hakkındaki düzenlemeleri içeren bu yasa teklifi yeterince tartışılmadı. Küçücük ailelerde bile bir yenilik yapılacaksa herkesin onay verdiği bir yöntemle karar verilmelidir. Benim bir teklifim var. Beni destekleyen ve ne yaparsam yapayım beni alkışlayan, savunan, arkamdan gelen bir kitle var diyip geleceğimiz hakkında karar alınması demokratik değildir.

Yüzde 51 oy oranı anayasal değişiklik gibi önemli bir konu için yeterli değildir. En az yüzde 80’inin ‘Evet’ demesi gerekmektedir. Ve geri kalan yüzde 20’nin dinlenilmesi, neye itiraz ettiklerine kulak verilmesi gerekmektedir. Çoğunluk her zaman haklı olmayabilir. Bir kişinin bile itirazı çok önemlidir. Ayrıca 18 maddenin tamamına ‘evet’ veya ‘hayır’ dedirtmek de demokratik değildir. Maddelerin bazılarına ‘evet’ bazılarına ‘hayır’ diyebilirdik ve eksik olduğunu düşündüğümüz kısımlar hakkında görüş beyan edebilirdik.

Demokratik yapılanmalarda ‘konsensus ilkesi’ temel alınmalıdır. 55 milyon insan ile konsensus zor diyebilirsiniz. Hele ki temsili demokrasinin barajlarla, siyasi partilerin antidemokratik yapılanmalarıyla iyi işlemediği bu ülkede konsensus nerdeyse imkânsız diyebilirsiniz. Ancak bunun yollarını açmak için bir çaba olmalıdır.  2007’den beri yeni anayasa için çalışan, kafa yoran, öneride bulunan sivil toplum örgütleri, hukukçular ve platformlar olduğunu biliyoruz.

Dünyada iyi işleyen demokratik anayasaların olduğunu da biliyoruz. Anayasal değişiklik için konsensusa varabileceğimiz temel hakları güvence altına alan, yasama yürütme ve yargının işleyişini hepimize uygun yapacak bir metni çıkarmak herkese ‘evet’ dedirtebilirdi. Şimdi yüzde 49’un ‘hayır’ dediği bir anayasa bu ülkeyi kaosa götürmez mi? Bu beni sıradan bir vatandaş olarak korkutuyor iken, siyasileri daha çok korkutması gerekmez mi?

Kadın,  yoksul, eşcinsel, işsiz, engelli kısaca tüm ötekileştirilmiş insanların kendini bulabileceği, haklarını güvence altına alabildiği bir yasama,  yürütme, yargı sistemi bu ülkeyi güçlü kılmaz mı? Güç gösterisi yapmasına zemin hazırlayacak sistem yerine herkesi kucaklayan demokratik bir anayasa ve işleyiş bu ülkeyi güçlü kılar. Kontrolsüz güç, başkasını güçsüz kılan güç sadece kötülük getirir. Bunu bu ülke defalarca gördü, yaşadı, tecrübe etti.

Güçlü bir ülkede yaşamayı herkes ister. Ancak güçlü derken gücü kendi lehine kullanan, kendi gibi düşünmeyene yaşam hakkı tanımayan, ezen, yok sayan bir sisteme güçlü diyemeyiz. Güçlü bir aile birbirine kenetlenmiş, birbirine yaşam alanı tanıyan bir ailedir, güçlü bir kurum birbirine inanan, güvenen, koordineli çalışan bir kurumdur, güçlü bir toplum birbirinin hakkını gözeten bir toplumdur, güçlü bir devlet de adaletli, demokratik bir devlettir. Gerisi kötü güçtür, gerisi kötülüktür, gerisi zorbalıktır. Sağduyulu siyasilerden beklentim, madem yüzde 49 Hayır dedi gelin bu anayasanın neresine ‘hayır’ diyorsunuz onu tartışalım olmalı, gelin bu anayasanın hangi maddesine neden ‘hayır’ diyorsunuz onu konuşalım olmalı, gelin birlikte en iyisini bulalım demek olmalı.