Gazete Emek- Konu itibariyle birbirini tamamlayan öykülerden oluşan Bölücü-Görücü Hikayeler, akıcı bir politik mizahla yazar ve okur arasında samimi ve doğal bir bağ kuruyor.

Candemir’in ilk kitabı ileriki yıllarda mizah alanında daha sıkı öyküler yazılacağını da bize muştuluyor.

Oktay Candemir son olarak “Diriliş Ertuğrul” dizisine yönelik eleştirisinin ardından gözaltına alınmasıyla gündeme gelmişti.


‘60’lardan 90’lara yaşananları mizahi dille yansıttım’

17 yıldır gazetecilik yapan, bugüne kadar hakkında 40’a yakın dava açılan ve bir yıl cezaevinde tutuklu kalan Oktay Candemir, Bölücü-Görücü Hikayeler’in nasıl ortaya çıktığını şöyle anlattı:

100 yılını doldurmak üzere olan Türkiye Cumhuriyeti Kürtlere karşı hep bir kavga siyaseti yürüttü. Her ne kadar Kürtlerden uzak bir iktidar kavgasının sonucu olarak ortaya çıksa da 60, 71 ve 80 darbesinde yine en büyük baskıyı, şiddeti Kürtler yaşadı. Çünkü o dönemler iktidarlar en zayıf halka olarak gördükleri Kürtlere vurarak yaratılan milliyetçi atmosferle iktidar oldu. Sağ siyaset kimi zaman da Alevi katliamları ile muhafazakar kesimlerin desteğini sağlayarak iktidar oldu. Cumhuriyet tarihi aslında devlet-millet çatışmasının tarihidir. Toplumsal özgürlük eksenli bu devlet millet çatışmasının sonuçları çok ağır oldu. 60’lardan 90’lara uzanan bu durumun çıplaklığını mizahi bir dille ve yaşamın içinden biri olarak okuyucuyla buluşturdum.

Genç kuşağa ışık tutuyor

Kitabının konusu hakkında da bilgi veren Candemir, şöyle devam etti:

SÎTAV yayınevinden çıkan ilk kitabım ‘Bölücü-Görücü Hikayeler’ ile OHAL uygulamalarının bir kabus gibi Kürt illerinin üzerine çöktüğü 90’larda yaşanan trajikomik öyküleri günümüze taşıdım. Mizah ya da kara mizah toplumsal muhalefetin, sanatın en etkili yollarından biri. Ben de kara mizaha iyi bir örnek olan bu öykülerle insanları güldürürken aynı zamanda geçmişte neler yaşandığını da özellikle genç kuşağa anlatmaya çalıştım. Kitabın adından anlaşılacağı üzere öykülerimin genel izleği 1990’lar ve o yıllarda devletin Kürtlere yönelik artan şiddeti sırasında devletten daha devletçi kesilen işgüzar devlet bürokrasinin sebep olduğu trajikomik olaylar.

‘Gol’ diye bağırmaları yasaklandı

Hikayelerinde ‘zulüm düzenine gülerek karşı çıkan’ insanlara yer veren Candemir, hikaye karakterleri için ise şunları söyledi:

Görücü evlenme planları yapan bakkal Faruk’un bölücülük yaptığı iddiasıyla gözaltına alınması, 1982 Dünya Kupası’nda kahvede maç izleyenlere ‘gol’ diye bağırılmasının yasaklanması, Atatürk’ün atının heykelinin başına gelenler ve Üniforma Cumhuriyetinde yaşayan Ali Usta’nın tek başına yarattığı umut ve gösterdiği direnç hikayelerimize konu oldu. Okuyan her yurttaşımızı düşündürecek ve aynı zamanda güldürecek öyküler. Hikayelerime konu olan insanlar sıradan ama iddialı kişiler. Hiç istemedikleri durumların içine düşüyorlar ama yüzlerinde tebessümü hiç eksik etmiyorlar, iyimser insanlar ve çevreye cesaret aşılıyorlar.

Mesaj verme kaygısı gütmüyor

Hikayelerinde sade bir dil kullanmayı tercih eden Candemir, son olarak şunları söyledi:

Dili zorlamayan, abartılı tepkiler vermeden, gürültü cümleler kurmaktan kaçındım açıkçası. Kitapta sadece anlatıcı olmayı tercih ettim. 14 hikayem gerçek yaşanmış olaylardan oluşurken, 3 hikayem tamamen kurmaca. Sade ve samimi bir şekilde bu insanları anlatmaya çalıştım. Mesaj verme kaygısı gütmeden yorumu tamamen okuyucuya bıraktım. Bağırıp çağırmadan derdimi anlatmaya çalıştım. Benim tek derdim hikayelerimi anlatmaktı ve bunu başardığıma inanıyorum. Okurun duygu ve düşünce dünyasına takdim ediyorum kitabı. Doğal ve akıcı olmaya çalıştım. Çünkü hikayede sıkıcı olma halini yıllardır kitap ve hikaye okuyan insanlar olarak çok iyi bilen kişileriz. Ben sıra dışı bir iş yapmıyorum. Çıkarım ya da genelleme yapmak istemiyorum. Okuyucu kitabı kendi yazmış gibi hissetsin istiyorum.

Kaynak: Karınca

Editör: TE Bilişim