Gazete Emek- Homo naledi, Profesör Lee Berger ve araştırma ekibi tarafından 2013 yılında Güney Afrika’nın paleoantropolojik sit alanı olan Cradle of Humankind’deki (İnsanlığın Beşiği) Rising Star mağarasında keşfedildi ve 21.yüzyılın en önemli hominid keşiflerinden bir tanesi oldu.

Bu yeni çalışmada ise bu türün kafatası boşluğunda endokast denilen beynin bıraktığı izleri inceleniyor. Yapılan araştırma insan beynine benzer şekle sahip minik naledi beyinleri ortaya çıkardı ve sonuçlar fosilleri inceleyen bilim insanlarını oldukça şaşırttı. Bulgular insan evriminin daha büyük ve karmaşık beyinlere doğru kaçınılamaz ilerleyişi hakkındaki uzun süredir hâkim olan inanışı sorguluyor.

2017 yılında jeologlar, bu türün Afrika’nın güneyinde 236.000 ila 335.000 yıl öncesinde var olduğunu gösterdi. Bu zaman dilimi ise anatomik olarak modern insanların Afrika’da ortaya çıktığı zamanlara denk geliyor. Bu durum, Afrika’da bu geç dönemde yalnızca tek bir türün yani Homo sapiens’in var olduğunu düşünen bilim insanları için bir çözülmesi gereken bir bulmaca. Bu tür beyinleri yaklaşık üç kat daha büyük olan diğerleriyle beraber yaşamayı nasıl başardı? Yapılan yeni çalışma boyutundan ziyade beynin şeklinin ve yapısının naledi türünün davranışlarını yansıttığını ileri sürüyor.

Homo naledinin beyni bir portakal büyüklüğündeydi ancak yeni çalışma bu türün gelişmiş özellikler sergilediğini gösteriyor. C: National Geographic

Araştırmacılar sıra dışı bir kafatası koleksiyonundan en az beş yetişkin Homo naledi bireylerine ait beyin şekillerini bir araya getirdiler. Parçalardan bir tanesi beynin sol ön lobun yüzeyinde serebral konvolüsyon denilen beynin girintili ve kıvrımlı yapısının izini taşıyor. Makalenin baş yazarı olan Columbia Üniversitesi’nden Ralph Holloway “Bu, bütün kariyerim boyunca beklediğim kafatası” diyor.

Naledi’nin ön lob anatomisi insanlarınkine benziyordu ve diğer büyük insansı maymunlardan (veya hominidlerden) oldukça farklıydı. Homo erectus’tan Homo habilis ve küçük beyinli hobbitlere yani Homo floresiensis’lere kadar cinsimizin diğer üyeleri, günümüz insanlarıyla ön lobun özelliklerini paylaşıyor. Fakat Australopithecus africanus gibi daha erken dönemlere ait insan akrabaları ise beynin bu bölgesinde daha çok maymunlara benzer şekillere sahipti. Bu durum, Homo cinsiyle beraber bu bölgede işlevsel değişimlerin olduğunu ileri sürüyor. Makalenin eş yazarlarından Shawn Hurst “Homo naledi’nin dili veya iletişimi hakkında yorum yapmak için henüz çok erken, fakat günümüzde insan dili beynin bu bölgesine dayanıyor” diyor.

Australopithecus üyeleri gibi diğer primitif homininlere kıyasla naledi’de beynin arka bölgesi de insanınkine benzer değişiklikler gösteriyor. İnsan beyinleri, sol beynin sağa kıyasla biraz önde olması ile genelde asimetriktir. Araştırma grubu bütün halde korunan naledi kafataslarından birinde bu asimetrinin izlerini buldu. Aynı zamanda korteksin arkasında, başka bir insansı özellik olarak beynin görsel bölgesinin şempanzelere kıyasla naledi’lerde çok daha küçük olduğuna dair ipuçları buldular.

Homo naledi’nin küçük beyinleri insan beyin boyutunun evrimine dair yeni soruları ortaya çıkarıyor. Büyük beyinlerin insan atalarında görülmesinin bir bedeli vardı ve bazı türler, bu bedeli zengin beslenme, avcı ve toplayıcılık ve uzun çocukluk dönemi ile ödemiş olabilirler. Fakat bu senaryo alet yapımına uygun elleri, uzun bacakları, insana benzer ayakları ve yüksek kaliteli bir beslenme alışkanlığı olduğunu gösteren dişlere sahip Homo naledi için geçerli değilmiş gibi görünüyor. Çalışmanın eş yazarlarından John Hawks’a göre “Naledi’nin beyni için iki milyon yıl daha eski olan Homo habilis’e ait olduğu tahmininde bulunabilirsin. Fakat, habilis bu kadar naledi’ninki gibi küçük bir beyine sahip değildi.”

İnsan beynine benzer bir organizasyon, naledi’nin çok daha küçük bir beyin taşıyarak insanlar ile bazı davranışları paylaştığı anlamına gelebilir. Makaledeki eş yazarlardan Lee Berger, naledi’nin küçük ama karmaşık beyninin kabul edilmesinin Afrika arkeolojisi çalışmaları üzerinde de çok önemli bir etki yaratacağını söylüyor. “Arkeologlar karmaşık taş alet endüstrisinin modern insanlar tarafından ortaya çıkarıldığını kabul etmekte fazla aceleci davranmış olabilirler. Orta Taş Çağı endüstrisinin ortaya çıktığı aynı zaman ve yerde yani Afrika’nın güneyinde bulunan naledi sayesinde belki de bunca zamandır bildiğimiz hikâyenin aslında yanlış olduğunu anlayacağız.”

Kaynak: Arkeofili

Editör: TE Bilişim