Gazete Emek-  Kürt edebiyatının ulu çınarlarından Mehmed Uzun, "Ben yasaklı bir dilin yazarıyım…" diye kendini tanımlamıştı. Diyarbakır'da tedavi gördüğü hastanede 11 Ekim 2007'de yaşamını yitiren Kürt edebiyatçı Mehmet Uzun'un aramızdan ayrılışının üzerinden 11 yıl geçti.

Bedeller ödedi, sürgünde bir ömür geçirdi ama yılmadı.

Modern Kürt edebiyatının yaratıcılarından Mehmed Uzun, Kürt dilinin zenginliğini, Kürt kültürünün inceliğini yazdığı kitaplara ilmek ilmek işledi, Melayê Cizîrî'den, Ahmedê Xanî'den, Cegerxwîn'den (Şêxmus Hesen) aldığı bayrağı daha ileriye taşıdı.

"Hapishanede Kürtçe okuma yazmayı öğrendi"

1953 yılında Siverek’te doğan Mehmed Uzun, 18 yaşındayken (12 Mart’ta 1971) 'Kürtçülükten' tutuklandı. Hapishanede Kürtçe okuma yazmayı öğrendi. Kürtçe, Türkçe ve İsveççe yazdığı kitapları yirmiye yakın dilde yayınlandı. Ancak Kürt yazar hakkında, Türkiye'de çok sayıda dava açıldı. 1981'de Türk vatandaşlığından atılan Uzun, 1992 yılına kadar Türkiye'ye gelemedi.

"Kürtçe 7 roman yazdı"

Kürtçe, Türkçe ve İsveççe edebi çalışmalarıyla çok dilli, çok kültürlü bir yazar olan Mehmed Uzun, uzun yıllar İsveç Yazarlar Birliği yönetim kurulu üyeliği yaptı. İsveç ve Uluslararası PEN'de aktif olarak çalıştı. İsveç ve Dünya Gazeteciler Birliği üyesiydi. Kürtçe 7 roman yazdı. Romanları başta Türkçe olmak üzere birçok dile çevrildi, halen çevriliyor. Denemeleri de çeşitli dergi ve gazetelerde yirmiye yakın dilde yayınlandı, yayınlanıyor.

"Aşk Gibi Aydınlık-Ölüm Gibi Karanlık" romanı ve "Nar Çiçekleri" adlı deneme kitabı ile ilgili olarak 2001 baharında yargılandı ve beraat etti.

"Bu ülkede her sözün ağır bir bedeli var"

"Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık" romanında geçen "Bu ülkede her sözün ağır bir bedeli var. Kelimeler pahalı burada, özgür ülkelerdeki gibi ucuz değil. Buradaki tekbir söz bile bir insanın hayatına mal olabilir." sözleri o günlere adeta ışık tutuyor.

 "2005'te Kürdistan Bölgesi Onur Ödülü’nü aldı"

2001'de Türkiye Yayıncılar Birliği’nin her yıl verdiği Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü’nü; roman sanatına ilişkin belirleyici katkılarından dolayı Berlin Kürt Enstitüsü’nün Edebiyat Ödülü’nü; yarattığı edebiyat ve sözün özgürlüğüne ilişkin duruşundan dolayı İskandinavya’nın en önemli ödüllerinden Torgny Segerstedt Özgürlük Kalemi Ödülü’nü; 2002’de İsveç kültür yaşamına sunduğu değerli katkılarından dolayı İsveç Akademisi’nin Stina-Erik Lundeberg Ödülü’nü; 2005 yılında ise Kürdistan Bölgesi Onur Ödülü’nü ve Diyarbakır Belediyeleri Onur Ödülü’nü aldı.

Hayatının son yıllarında yakalandığı mide kanseri ile mücadele ettiği dönemlerde Diyarbakır'a gelen yazar 2007 yılında özlemini çektiği topraklarda sonsuza dek uzandı.

Mide kanserine yenik düşen Uzun, 11 Ekim 2007 günü Diyarbakır’da yaşamını yitirdi. 13 Ekim günü Diyarbakır’da yapılan cenaze törenin ardından Mardinkapı Mezarlığı’na defnedildi.

"Kürt romanının dilinin dikenli yolunu açmıştır"

Kürt yazar Yaşar Kemal’in "Kürt romanının dilinin dikenli yolunu açmıştır" dediği Mehmed Uzun, sanatıyla ölümsüzlüğe erişebilen ender sanatçılardan biri.

"O Nobel almaya gitti, bense ölüyorum"

Akademisyen yazar Selim Temo’nun bugün(11.10.2018) köşesine taşıdığı yazısında hastalığı sürecinde Mehmed Uzun ile arasında geçen bir diyalogda, Uzun şöyle der: 

"Sana bizim kaderimizle ilgili bir şey söyleyeceğim. Elbette hak ediyor, ama bir şeyi tarif etsin diye söylüyorum: Bak, Orhan Pamuk’la ikimiz aynı dönemde edebiyata başladık. O Nobel almaya gitti, bense ölüyorum. Bunu sakın unutma!" 

"Ben de bir tokatla tanıştım Türkçeyle"

2007 yılında gazeteci Hasan Cemal’in yazar Mehmed Uzun’un Diyarbakır’da tedavi gördüğü süreçte yaptığı söyleşide de Türkçe ile nasıl tanıştığını şu sözlerle dile getirir:

"Ben de bir tokatla tanıştım Türkçeyle. Benim anadilimle bağım böyle koptu. Eğitim dilinin, kültür dilinin Türkçe olması, Kürtçeyle bağımı kopardı. Dili yasaklamak insanlık suçudur. İnsanı anadilinden koparmak vahşettir. Bir insanı kendi dilinden koparmak, insanın ruhunu, kişiliğini zedeliyor, gelişimini engelliyor. Bence bu Kürtçe yasağı, Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük yanlışlarından biriydi."

"Kürt yok, Kürtçe yok dediklerini duydukça..."

Mehmed Uzun’un yargılandığı süreçte ise Kürtçe’nin inkar edilişini kabul edemiyordu. DGM'de askeri savcı, iddianamesinde Kürtçe diye bir dil yok diyordu. Nasıl olur? diye anlatıyor Mehmed Uzun:

"Ben bu dille doğdum. Anamla babamla bu dili konuştum. Kürt yok, Kürtçe yok dediklerini duydukça, o kadar kırılıyordum ki… Mahkemede, böyle bir durumda, insan kendini çok güçsüz hissediyor, çaresiz hissediyor. Böyle hukuk olur mu diye haykırmak geliyor içinden… Böylece bir duygu tomurcuklanması yaşamaya başladım hapishanede, modern bir dil olarak Kürtçe’yi edebiyatta kullanmak için..."

"Bireyi öne çıkarmak için…"

İlk Kürtçe romanının adı 'Tû', Türkçesi 'Sen'. Peki, neden Sen? diye sorulur yazara? Mehmed Uzun’un yanıtı şöyle olur:

"Kürtlerde birey mefhumu çok zayıftı. Hep cemaat-kul ilişkisi ağır basıyordu. Siyasal Kürt örgütlerinde de böyleydi. Totaliter çizgiler belirgindi her zaman. İllegalite de sorundu. Bu nedenle insani, entelektüel ilişkiler geri plana itilmişti. Buna karşı çıktım. Bu ilişki yapısını eleştirdim. Onun için Tû, yani Sen koydum ilk Kürtçe romanımın adını, bireyi öne çıkarmak için…"

Yapıtları

Tû (Sen), Roman, İthaki 1985; Mirina Kalekî Rind (Yaşlı Rind’in Ölümü), Roman, İthaki 1987; Siya Evîne (Yitik Bir Aşkın Gölgesinde), Roman, 1989; Rojek Ji Rojên Evdalê Zeynikê (Abdal’ın Bir Günü), Roman, 1991; Destpêka Edebiyata Kurdî (Kürt Edebiyatına Giriş), İnceleme, 1992; Hêz û Bedewiya Pênûsê (Kalemin Gücü ve Görkemi), Denemeler, 1993; Mirina Egîdekî (Bir Yiğidin Destanı), Destan-Ağıt, 1993; Världen i Sverige (Tüm Dünya İsveç’te), Edebiyat Antolojisi, M. Grive ile Birlikte, 1995; Antolojiya Edebiyata Kurdî (Kürt Edebiyatı Antolojisi), Antoloji, iki cilt, 1995; Bîra Qederê (Kader Kuyusu), Roman, İthaki 1995; Nar Çiçekleri, Deneme, İthaki 1996; Ziman û Roman (Dil ve Roman), Söyleşiler, 1997; Bir Dil Yaratmak, Söyleşiler, 1997; Dengbêjlerim, Deneme, 1998; Ronî Mîna Evînê-Tarî Mîna Mirinê (Aşk Gibi Aydınlık-Ölüm Gibi Karanlık - İthaki), Roman, 1998; Zincirlenmiş Zamanlar Zincirlenmiş Sözcükler, Deneme, 2002; Dicle’nin Sesi I – Hawara Dîcleyê (Dicle’nin Yakarışı), Roman, 2002; Dicle’nin Sesi II – (Dicle’nin Sürgünleri), Roman, 2003; Ruhun Gökkuşağı, Anlatı, 2005; Küllerinden Doğan Dil Ve Roman, Söyleşi, 2005; Bir Romanın Hatıra Defteri, Günlük, 2007.

Kaynak: BasNews
 

Editör: TE Bilişim