ÖZEL HABER/BARIŞ ASLAN  

Gazete Emek-Mülteci geçiş noktalarının başını Van’ın çektiğini ifade eden Karataş, güney sınırlarının betonla örülmesi üzerine Bangladeş, Afrika, Suriye, Irak ve İran üzerinden mülteci geçiş merkezinin Van olduğunu belirtti. Van ilinin geçmişten bugüne son süreçteki politikaların sonucu olarak göçün merkezi haline getirildiğini ifade eden Karataş, şunları söyledi: “Mülteci geçişlerini engellemek için sınıra duvar, hendek ve tel örgülerden oluşan 256 kilometrelik bir güvenlik önlemi alınmaya çalışılıyor. Bu bir önlem değildir asıl önlem için özellikle Ortadoğu'da yaşayan halkların içinde bulunduğu bu savaş ortamının bitirilmesi gereklidir.  Bugün Ortadoğu coğrafyasına baktığımızda İran, Afganistan, Türkiye Irak ve Suriye kentleri başta olmak üzere birçok yerde savaş devam etmektedir. Savaşın bu şekilde devam ettiği bir yerde göçlerin olması normaldir. Biz burada yaşayan insanlar dahi ülke içerisine göç etmiş insanlarız. Aynı bizde olduğu gibi birçok yerde savaşlar devam ettikçe göçler de devam edecektir. Tüm bu anlatılardan özetle şöyle bir çıkarımda bulunabiliriz, sınırlara duvar örmek çözüm değildir, gerçekçi bir çözüm göç etmek zorunda bırakılmış insanların hak ve özgürlüklerine saygılı politikaların geliştirilerek, o insanların korunması ile sağlanabilir.” dedi.  

"DUVARLARIN ÖRÜLEREK MÜLTECİLERİN ÖLÜME TERK EDİLMESİ POLİTİKASI YANLIŞTIR"

Sınırlara kilometrelerce uzunlukta duvarların örülerek tel örgülerle kapatılması ile mültecilerin ölüme terk edilmesinin insanlık dramı yaşattığını ifade eden İnsan Hakları Derneği Van Şube Başkanı Mehmet Karataş, “Yıllardır uygulanan bu politikalar çözümden uzak, insan yaşamı ile beraber insan haklarını ihlal eden politikalardır. Sınırlarda donma şeklinde gerçekleşen ölümler uzun yıllardan bu yana yaşanan göçün bir sonucudur. Aynen trafik kazası, teknenin batması veya görmüş olduğu kötü muamele sonucu yaşamını yitiren insanlar gibi yaşam hakkının ihlal edilmesinin başkaca bir boyutudur. Sınırda devriyelerin artırılması veya göç etmek isteyenlerin göç yolunda koruyucu önlemlerin alınması geçici çözüm olarak düşünülebilir.

"GÖÇMEN TRAFİĞİNİN ÖNLENMESİ ÇOK DAHA CİDDİ POLİTİKALARIN ÜRETİLMESİ İLE SAĞLANABİLİR" 

Göçmen trafiğinin basit bir şekilde adlandırılamayacağını ifade eden Karataş, sözlerini şöyle sürdürdü; “O trafik aslında göçmen kaçaksıyla basit bir şekilde adlandıracak bir durumdan ibaret değildir.  Burada Uluslararası bir ağ bulunuyor. Bu ağın içerisinde Türkiye'deki insan tacirleri ile beraber Afganistan, Bangladeş ve İran’a kadar uluslararası bir ağ bulunuyor. Bu durum sadece Türkiye üzerinde kaçakçıların cezalandırılmasıyla açıklanacak kadar hafife alınamaz. Yine tırnak içerisinde belirtmek gerekirse; ‘geçimini sağlamak zorunda kalan yerel halkın bu insan taciri olaylarına karışması ve yakalanması hatta en ağır şekilde cezalandırılması dahi insan tacirlerini engelleyemeyeceğinden uluslararası ağın çökertilmesi gerekir.’ Yerelde ve ulusalda bununla ilgili belki tek bir Bakanlık, Kolluk Kuvveti, Yargı Birimi veya İstihbarat Birimi oluşturulması ile bu uluslararası ağı çökertme yoluna gidilebilir. Sadece yerelde yakalanan veya onun trafiğini gerçekleştiren kişilerin yakalanması ve ya cezalandırılması bir çözüm oluşturmayacaktır.” 

‘ACİL ÇÖZÜM BULUNMALIDIR ’

Van Barosu Mülteci Komisyonu Başkanı Jindar Uçar da Van’da bulunan göçmenlerin net sayılarını veremedikleri söylüyor. Van’ın bir güzergâh olduğunu yenileyen Uçar, sayının sürekli değiştiğini sözlerine ekliyor: “Öncelikle Van doğu ülkelerinin ya da Asya kıtası ülkelerinin Avrupa’ya açılan kapısı niteliğindedir.  Bu yüzden yoğun olarak Van güzergahı kullanılıyor. Çok trajik olaylar yaşanıyor, ancak geçiş yapan insanlar sığınma haklarını kullanabilmek, daha güvenli şartlarda yaşayabilmek için bu yolu tercih etmek zorunda kalıyorlar. Sınırdan geçen ve Türkiye’ye sığınma başvurusunda bulunan sığınmacılar açısından sığınma prosedürünün iyileştirilmesi ve buna dönük düzenlemeler yapılması yaşanan trajedileri azaltacaktır. Türkiye açısından bahsedersek taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi’nin gerekliliğini yerine getirmesi, yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında yükümlü olduğu sorumlulukları yerine getirmesi bu konuda en acil çözüm olacaktır” diye konuştu. 

 

 


 

Editör: TE Bilişim