HABER: BEKİR GÜNEŞ

Gazete Emek- Diyarbakırlı görme engelli Süleyman Acar, 31 yaşında, doğuştan görme engelli ve bir kulağı duymuyor. Diyarbakır Bağlarlı olan Acar, Diyarbakır’da körler okulu olmadığı için ve şehir dışına da çıkamadığı için okuyamadığını söylüyor.

Yedi çocuklu bir ailenin en küçüğü olan Süleyman 2003 yılında annesini kaybetti. O günden sonra çok büyük zorluklar yaşadığını anlatıyor.

“Annem öldüğünde 14 yaşındaydım, çorabımı bile giyemiyordum, tek başıma hiçbir ihtiyacımı karşılayamıyordum. Üvey annem bir yıl boyunca kendi kendime yetmem için yardımcı oldu. Sonra öz bakımımı kendi kendime yapmaya başladım.”

2001 yılına kadar sara hastalığıyla uğraştığını ve yıldan itibaren tedavinin sonuç verdiğini iyileştiğini belirtiyor. Okul okuyamanın boşluğunu da radyolarla dolduruyor Süleyman. Sesli romanlar, hikayeler, arkası yarınlarla ve gönüllü okuyucuların okuduğu kitaplarla kendisini yetiştirmeye çalışıyor.


Süleyman Acar, kitap satma macerasını da şöyle anlatıyor: “2014’te başladım kitap satmaya. Zeynep diye bedensel engelli bir arkadaşım vardı. Zeynep bir kitap yazmıştı ve ücretsiz olarak bu kitabını insanlara satıyordu, çünkü parasını istemeye utanıyordu. O yüzden Zeynep’e kitaplarını satmayı ben teklif ettim. Kitaplarla sokak sokak gezerken kendimde bu potansiyeli farkettim. Önce Dağkapı Meydanı’nda satmaya başladım. Dağkapı Meydanı’nda yaşanan üzücü bir hadise nedeniyle Sanat Sokağı’na geldim. Sonra burada zabıtalar musallat olmaya başladılar. Kitaplarımı kaldırdılar. Belediyeye amirleri ile görüşmeye gittim. Beni zabıta amirliğinin önüne bırakan kişi unutmuş bana merdivenlerin etrafının açık olduğunu söylemeyi. İki dakikada çıktığım basamakları bir adımda düşüverdim. Sağ kolum kırıldı. Ondan sonra kolum alçıdan çıktıktan sonra Belediye Başkanı’na Cumali Atilla’ya dedim ki, ‘Sayın başkanım, ben Sanat Sokağı’nda kitap satıyorum. Bazen yağmur yağıyor kitaplarım ıslanıyor, bazen zabıtalar musallat oluyor bazen kafeler rahatsız oluyor. Başkanım dedim sizden bir kulübe veya bir konteyner istiyorum’ dedim.”


Acar’ın Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum olarak atanan Cumali Atilla ile yaşadığı ilginç diyalog ve ona söylediği şarkı da oldukça dikkat çekici:

“Başkan bana dedi ki; Süleyman’ım sen bu işten ayda aya ne kadar kazanıyorsun? Dedim ki değişiyor. Bazen günde 5 kitap satarken bazen 15 günde bir kitap satamadığım oluyor. İlla bir rakam isteyince 300 lira dedim. Dedi ki Süleyman’ım ben sana aydan aya 300 lira versem sen evden çıkmazsan olmaz mı? Bakar mısınız cevaba. Sinirlendim orayı terkettim. Döndüğümde diğer engelli arkadaşlarım Başkan’a türküler söylüyorlardı. Sıra bana geldi iyi ki de gelmiş.”

“RIZKIMI VEREN HÜDA’DIR KULA MİNNET EYLEMEM”

Söylediğim türkü şuydu; ‘Bir acayip derde düştüm herkes gider kârına, bugün buldum, bugün yerim hak kerimdir yarına, dünyaca tamahım yoktur bu dünyanın varına, rızkımı veren Hüda’dır kula minnet eylemem.’ Bu türküden sonra Başkan bana ‘derdini de mesajını da anladım kardeşim’ dedi. Bir süre baktım ses seda yok. Bir müzik hocamız vardı Zilan Hoca. Sümer Park’ta çocuk korosu yetiştiriyor. Birkaç defa benim için belediyeye gitti görüşmeler yaptı. O görüşmelerin sonunda o kulübe buraya kuruldu. Sonra raf yaptırdım, elektiriği çektirdim. Sonra hemen arkamda duran Azim Kitap yazan levhayı yaptırdım. Çünkü bütün bunları ben azimle mücadele ile inanıyorum başarabildiğime. Ondan sonra şu cam sehpayı aldım.”

YAŞAMINDA RADYONUN DA ÇOK ÖNEMİ VAR

Süleyman Acar’ın yaşamında radyonun da çok önemli bir yeri var. Radyonun kendisi için bir okul olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:

“Yayınevleri ile iletişime geçiyorum. Bazen yazarlar kitaplarını gönderiyorlar. Tabii ücretsiz kabul etmiyorum. İstisnalar hariç ücretsiz kabul etmiyorum. Kimsenin beni hayır aracı olarak kullanmasına izin vermiyorum. Kimseden bir lira bile para kabul etmiyorum. Radyo benim için bir kılavuzdur, bir rehberdir, bir okuldur. Çok üzüldüğüm zaman, ağlamaya ihtiyaç duyduğum zaman, radyomu göğsüme bastırırım. Sarılacak kimseyi bulamazsam radyoyu göğsüme bastırırım.”

GÖRME ENGELİNDEN FAYDALANARAK KİTAPLARINI ÇALIYORLAR

Acar’ın görme engellinden faydalanan bazı kişiler kitaplarını çalıp kayıplara karışıyor. Bu durumdan da rahatsız olan Acar, emeğinin çalınmamasını isteyerek, “Bir de görme engelimden yararlanarak kitaplarımdan çalınmalar oluyor, eksilmeler oluyor. Toplarken değil, toplarken üstüste atıp topluyorum. Fakat ertesi gün serdiğimde eksiklikleri farkediyorum, çünkü masam 30 adet kitap alıyor. Bazen 28 ya da 29, 26 olduğunu farkediyorum. Yani emeğim çalınıyor bazen. Bunun da bir son bulmasını istiyorum ama ne yapılabilir onu da bilmiyorum” diye konuştu.

Süleyman Acar’ın Diyarbakır’daki en önemli sorunlarından biri de halk otobüsleri ile ilgili. Ücretsiz bindikleri için halk otobüslerinin kendilerini görmezden geldiğini belirterek, “Bir sorunum daha var özel halk otobüsleri. Bu otobüsler özel halk otobüsleri olmasına rağmen, engelli kartlarından dolayı belediyeden belli bir para alıyor. Bu ücreti almalarına rağmen engelli görünce almıyorlar. Biz otobüs bekliyoruz. Bizi görünce gaza basıp gidiyor bizi almıyor. Belediyeye şikayet ediyorum. Belediye gereğini de yapıyor ama yetmiyor. Bir saat içinde belki 6-7 araba aynı şeyi yapıyor bana” dedi.

Editör: TE Bilişim