Gazete Emek-2013’te başlayan çözüm sürecinde İmralı’ya giden heyette yer alan HDP eski Milletvekili Altan Tan ile çözüm sürecinin arka planını, sürecin neden yürümediğini ve olası bir erken seçime ilişkin açıklama yaptı.


Altan Tan, Tigris Haber'de yer alan röportajında şu ifadeleri kullandı:



'HALKI ALDATIYORLAR'

Son dönemlerde siyasi liderlerin bölgeye geliş gidişleri arttı. Kürtlerden ne bekliyorlar?

Kürtlerden oy istiyorlar. Kimse babasının hayrına, geleyim biraz hasbıhal edeyim diye gelm

Sayın Davutoğlu geçtiğimiz hafta buradaydı ve iddialı çıkışları oldu. Anadilde eğitim gibi…

Anadilde eğitime “evet” demiyor. Anadilde eğitim, demiyor. Anadili öğretimi diyor. Burada bir nüans var. Anadil öğretimi zaten şuan var. Halkı aldatıyorlar. Siz de yanlış anlamışsınız. Siz de anadilde eğitim varmış gibi bir imajı algılamışsınız.

Ama özellikle “ilkokuldan üniversiteye kadar Kürtçe eğitim olacak mı? diye sordum.

Kürtçe eğitim demek, matematik, fizik, coğrafyayı Kürtçe öğrenmesi demek. Kürtçe’nin öğretilmesi ise, Fransızca, İngilizce öğretilmesi gibi dil öğretilmesidir. Bu tabir coğrafya, fizik, matematiği Kürtçe mi öğretecek yoksa, Kürtçe mi öğretecek? Kürtçe eğitim için Anayasal değişiklik lazım. Anayasa’da “Türkçe’nin haricinde hiçbir dilde anadilde eğitim yapılamaz” diyor. Anayasa değişikliği lazım.


'ÇÖZÜM SÜRECİNİ DEVLETİN İÇİNDEKİ YAPILARLA, GÜLEN CEMAATİ VE PKK BERABER BOZDU'

Peki, biraz çözüm sürecinden bahsetmek isterim. Siz de kısmi olarak o dönemde yer aldınız? Dolmabahçe mutabakatından sonra arka planda ne oldu?

Bu çok uzun bir hikâyedir. Bir Kürt ile Arabın hikayesi anlatılır. Kürt ile Arap sofraya oturmuşlar. Arap Kürdün yemeğini yemek için, demiş ki “Baban nasıl öldü?” Kürt başlamış anlatmaya. “Tarladan geldi, camın önünde oturdu, yel vurdu. Beli tutuldu, hamama götürdük. 10 dakika sonra, babam hastanede öldü.” Tabi uzun uzadıya anlatmış. Kürt bir bakmış ki, yemek bitmek üzere. Demiş son birkaç lokmayı da ben yiyeyim. Araba sormuş, “Peki senin baban nasıl öldü?” Ama Arap uyanık, diyor “Babam damdan düştü, öldü.” Yani “Ket û mir.” Bu işi de çok uzun anlatmak mümkün. Devlete sorarsanız PKK bozdu diyor, PKK’ye sorarsanız devlet bozdu diyor. Bence devletin içinde derin yapılarla, Gülen Cemaati, Ergenekon yapıları ile PKK beraber bozdu. Yani “ket û mir” dedikleri kısa hikâyesi budur.


PKK ya da Kürt tarafı oyuna mı geldi?

Oyuna geldi lafı çok aşağılayıcı bir laf. Son dönemde Kürt siyasetçiler de, aynen Sayın Cumhurbaşkanı gibi bu lafı sık kullanır oldu. Eğer öyleyse demek ki bir akıl eksikliği, bilgi eksikliği var. O zaman halkından özür dile, deki, “Ben bu işin hakkını veremedim. Daha akıllı bilgili biri gelsin bu işi yönetsin.” Kandırıldım, dolandırıldım lafından hakikatten gına geldi.

Peki, arka planda ne üzerine pazarlık yapılmış olabilir?

Ben bu mevzuda saatlerce konuştum. Benim bu konuyla ilgili onlarca konuşmam var. İddialar var. Bir: Mehmet Selim Çürükkaya dile getirdi. PKK’den ayrılmış, şuan Avrupa’da yaşıyor. Diyor bu işi devlet planladı. Öcalan vasıtasıyla bir HDP’li vekili Kandil’e gönderdi. O vekilin adını da söylemiyor. Bizzat devlet Öcalan üzerinden bu vekil vasıtasıyla devlet eliyle hendekler kazıldı. Peki, devlet niye böyle bir karar alsın? Öcalan niye bunu kabul etti? O vekil niye aracı oldu? Kandil niye bunu kabul etti? Bir başka iddia Amerika ve İranlılar Kandil üzerinde etkili oldu. “Türkiye, Suriye’ye müdahale etti. Tırnak içinde Suriye’yi bozdu. Siz de Türkiye’yi karıştırın” dedi.

Siz hangisine daha yakınsınız?

Ben bu iddiaya daha yakınım. Burada konuşması gerekenler konuşmuyor. AK Parti hükümet, Sayın Davutoğlu da o dönem Başbakandı. Bildiği çok şey var. Bütün evraklar, belgeler ondaydı. Konuşması lazım. Alttaki aktörler var. Sadullah Ergin, Yalçın Akdoğan, Efkan Ala gibi alt aktörler var. Çözüm heyeti, Selahattin Demirtaş, Leyla Zana, Pervin Buldan, İdris Baluken var.

Siz de kısa bir dönem heyetteydiniz…

Ben bildiklerimi anlatıyorum. Bunlar bu soruların hiçbirine cevap vermiyor. Kandil tarafı da var. Mesela, Mahmut Şakar’ın 2004’te Kandil’e askere helikopterle gönderildiği ve savaş kararı alındığı iddiaları var. Bunu söyleyen iktidarın en çok demeç veren milletvekili Mehmet Metiner. Hiç kimse, ne iktidardan, ne PKK’dan yalanlayan ya da doğrulayan çıkmadı. Özetle, devlet, HDP, Kandil ve Öcalan bu sorulara net cevap vermeli. Konuşması gerekenler konuşmayınca da cenaze yerde kalıyor.

Hendekler kazıldığı dönem, HDP milletvekiliydiniz. O dönem HDP içinde “kazılmasın, doğru değil” gibi bir iç tartışma yaşanmadı mı?

İç tartışma oldu. Ama çok güçlü değil. Hem merkez kararda, hem de meclis kurulunda tartışıldı. Basına kapalı yerlerde tartışıldı. Sayıları üç beş de olsa bazı vekiller karşı çıktı. Ama çok sayıda vekil de PKK’nin yaptıklarına bir gerekçe sundu. Kestirmeden ifade edersek, savundu, gerekçelendirdi. Basına çıkıp benden başka konuşan olmadı.


Valiliğin Sur’a bir heyet gönderdiği, hendek kazan gençlerin çıkmasını istediği yönünde iddialar çokça konuşuldu o dönem. Bu konuda bilginiz var mı?

Bilgim var hem de bir kısmının içindeyim. Silvan’a ben Leyla Zana, Osman Baydemir bir heyetle gittik. Aynı gün Vali ile iki defa görüştük. Kaymakamla görüştük. Bunların bir kısmı da gizli değil. Vali, daha devletin müdahalesi başlamadan, Diyarbakır’daki bütün sivil toplum örgütü temsilcilerini topladı. Ben o toplantıda yoktum. Onlara “kan dökülmesini istemiyoruz, kimse, bu gençler bulundukları yeri terk etsinler” dendi. Aynı şey Silvan hadisesinde oldu. Biz Silvan’a gittik. Hendekleri kazanlara yerel halk üzerinden haber yolladık. Ama bunların hiç birini dikkate almadılar.

Türkiye’deki siyasi partilerin erken seçim talebi var. Sıkça da dillendiriliyor. Ufukta bir erken seçim görüyor musunuz?

Ben görmüyorum. Erken seçim bu sene ya da önümüzdeki Haziran ayına kadar yapılacak seçimlerdir. 2022’nin Kasım ayına kadar bir erken seçim görmüyorum.

Bütün partiler AKP’nin gitmesi üzerine plan yapıyorlar. AKP gider mi?

Muhalefetin hiçbir ciddi hazırlığı yok. Türkiye’de ciddi bir ekonomik sıkıntı var. Genç işsizlik var. Binlerce üniversite mezunu işsiz var. Ekonomi herkesi ilgilendiriyor. Adaletsiz, hukuksuzluk, keyfi tutuklamalar, uzun tutuklamalar, rüşvet, iltimas gibi sorunlar da var. Mevcut iktidara karşı halkta büyük bir tepki var. Bu tepki Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı götürür. Biz bu tepkileri organize edelim. Farz etki, götürdü. Peki ne yapacağız? Ekonomiden en çok anlayan Sayın Ali Babacan. Bugüne kadar somut bir cümle etmemiş. Dediği şu “Dünyada para var. Bu para demokrasinin, istikrarın olduğu yere gider. Türkiye’de demokrasi ve hukuk olursa bu para gelir.” E gelir bu para ne olur? Ne yapacaksın? Turizme mi, hayvancılığa mı yatıracaksın, patates mi ekeceksin, domates mi ekeceksin? Nasıl kullanacaksın? Enflasyonu düşürmenin, dövizi kontrol etmenin yolu nedir? Türkiye nereye yatırım yapacak? Böyle bir hazırlık yok.

'MUHALEFETİN TÜRKİYE İLE İLGİLİ BİR PROJESİ YOK'

Muhalefetin önemli partilerinden biri de HDP. HDP’nin durumu nasıl?

HDP’nin de durumu aynı. HDP’de sadece soyut olarak bir Kürt meselesi var. Altını özellikle çiziyorum “soyut bir Kürt meselesi”.  Türkiye’den ne istiyorsun? Federasyon mu istiyorsun, eyalet mi istiyorsun, Bağımsız Kürdistan mı istiyorsun, eşit anayasal vatandaşlık mı istiyorsun? Eşit anayasal vatandaşlıkta somut taleplerin ne? Kısa, orta ve uzun vadeli bir planlama lazım. Mesela ben, Diyarbakır’ın Los Angeles olmasını istiyorum. Bunun bir planlamasını koymam lazım. Muhalefetin, Türkiye ile ilgili bir projesi yok. HDP’nin hiç yok.

Belediye seçimlerinde, Kürt seçmeninin de desteğiyle İstanbul ve Ankara belediyelerini CHP kazandı. Bu seçimde benzer bir desteğe ihtiyaç duyulursa, Kürt seçmenin oyu, Kürtlerin talepleri için bir “pazarlık” unsuru olabilir mi?

Siyaset bir yarıştır. Bütün siyasi partiler mesela ekonomide der, ben emekli maaşlarını yüzde 40 arttıracağım. Eğer buna “pazarlık” diyorsanız, bu pazarlıktır. Sen bana oyunu ver ben de sana bunları vereyim. Pazarlık kelimesi belki hoş değil, ama bu karşılıklı bir alışveriştir. HDP’nin ciddi bir oy oranı var. HDP dışında Kürtler de var. HDP kendi taleplerini kısa, orta, uzun vadeli ortaya koyar ve bunu karşılayacak olana destek verir. İlk turda seçim bitmezse muhtemelen son tura iki Cumhurbaşkanı adayı kalacak. Diyecek ki, “Benim bir derdim var. Bir sıkıntım var. Sen ne diyorsun” diyecek. Bu işe en olumlu yaklaşana destek verecek.

Farz edelim ki, HDP’nin talebi kabul edildi. Sözlü bir “tamam” yeterli mi?

Meşhur bir laf var. Söz uçar yazı kalır. Bunların hepsinin protokollerle olması lazım. Bir de gizli kapaklı olmaması lazım. 24 saat demokrasi, şeffaflık diyenlerin halka şeffaf olması lazım. Halkı bilgilendirerek, bu taahhütleri almak lazım.


'BU YASAK AŞKTAN BİR ŞEY ÇIKMAZ'


CHP ile İYİ parti Kürt seçmenden destek istiyor ama HDP ile fotoğraf vermek istemiyor. Neden?

Bunların istediği “yasak aşk”. Eşim duymasın, Çocuklarım duymasın. Bu yasak aşktan bir şey çıkmaz. Nikâhın anlamı, açık ve meşru olmasıdır. Muhalefetin HDP’ye veya Kürtlere dediği şu: “Sakın bize yanaşmayın, selam sabah da vermeyin, mümkünse kapımızın önünden de geçmeyin.” E niye? “Annem görse kızar, babam görse kızar, karım görse kıyametleri koparır, çocuklarım duysa nara atar. Milliyetçi, ulusalcı, laikçi çevreler sizle en ufak bir bağlantımızı ya da ilişkimizi duysalar, kıyameti koparırlar bize oy vermezler.”

Peki, Kürtlerin benzer hassasiyetleri yok mu? Kürtlerin oyları ne olacak?

Diyorlar ki, “Siz bütün oylarınızı bize verin. Tayyip Erdoğan, sizin de bizim de düşmanımız. Düşmanım düşmanı dostumdur. Biz beraber bunu yollayayım sonra gereğini düşünürüz.” Şimdi Kürtler, İstanbul Belediyesi için destek verdi. Ekrem İmamoğlu’ndan ne aldılar. Ekrem İmamoğlu Diyarbakır’a geldi, kocaman bir Atatürk posteri getirdi. Kürtler yine darıldı. Dedi “E kardeşim Atatürk’ü getirdin, İsmet İnönü’yü niye getirmedin?” Şeyh Said olayında başbakandı, Dersim’de vardı, Dersim’den sonra vardı. Dolayısıyla, şunu demek istiyorum. Bu işler gizli kapaklı gitmez. Açık şeffaf, makul ve meşru çizgilerde olması lazım.

3 partinin adayı üzerinde uzlaştığı, HDP’nin de koalisyonda gözüktüğü bir aday mümkün mü?

Şuan için siyaseten mümkün gözükmüyor. Sayın Meral Akşener, diyor HDP’yi PKK’nin yanına koyuyorum.

Demirtaş üzerinde uzlaşılabilir bir aday değil mi?

Hayır, hayal görüyorlar. Geçen dönem bazı arkadaşlar, kapalı kapılar arkasında “Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı Temel Karamollaoğlu olsun” dedi.  E iyi olsun da, bir CHP’li ya da İYİ Partili, yüzde 1 oyu olan bir partinin genel başkanına niye oy versin? Bizim Zazalarla ilgili şöyle meşhur bir hikâyemiz var. Zazalardan birinin oğlu rahatsızlanıyor. Doktora götürüyor. Doktor diyor, “bir şeyi yok biraz zayıf kalmış. Yağ, kaymak, bal ver toparlasın.” Adam dönmüş doktora, “sen yağdan, baldan bahsediyorsun, bizim çocuk soğanın cücüğünü yemiyor.” En kıymetli şey o onu da yemiyor. Yani HDP ile ortak bir Cumhurbaşkanı adayı belirleyemeyen bir İYİ Parti Selahattin Demirtaş’ı nasıl aday göstersin? Olmayacak işlerle insanları meşgul ederken, olabilecek işler kaçıyor?

Peki, Kürtler ya da HDP ne yapabilir bu durumda?

Karışık yollara gerek yok. Kürtler, ister HDP, ister HDP dışındakiler, çıkıp PKK’ye diyecekler “şiddetin dönemi bitti.” Aynen 2013 Newrozu’nda Öcalan’ın dediği gibi biz demokratik, legal bir siyaset yapacağız, diyecekler. Sonra da Kürt sorununun çözümüyle ilgili, kısa, orta ve uzun vadeli bir program hazırlanacak. Yani şuan “anadilde eğitim” deseniz bile, hemen faaliyete girecek bir altyapı yok. Veya “Kürtçe resmi dil olsun.” Bunun da bir zamanlaması var. HDP, kısa, orta ve uzun vadeli programını koyacak. Buna kim yakın durursa, ona destek verilir. CHP destek verirse, CHP’ye destek verilir. Yakın durursa, AK Parti’ye destek verilir. Siyaset budur.

Siz, siyaset düşünüyor musunuz?

Politikayı kast ediyorsanız, şuan düşündüğüm noktada olan bir siyasi parti yok. Şuan itibariyle böyle bir durum yok. DEVA’yla da görüştüm, Sayın Davutoğlu ile de görüştüm. Ama bu dönemde yer almak istemiyorum.




Kaynak: Tigris Haber

Editör: TE Bilişim