Gazete Emek- Kapitalist sistemin yaşadığı derin krizi insanlığın beşiği olan Ortadoğu’da aşmaya çalıştığı tespitinde bulunulan açıklamada, “Tarihsel olarak halkları ve inançları baskı altına alarak sürekliliğini sağlayan kapitalizm, Kürt halkı başta olmak üzere Ortadoğu’da demokratik yaşamı savunan halkları ve inançları tekçi anlayışla hedefine koymaktadır” denildi.

‘KÜRESEL-BÖLGESEL KİRLİ UZLAŞI’

Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik askeri operasyonu üzerinde durulan açıklamada, operasyonun başlama tarihinin PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarıldığı 9 Ekim tarihinin yıl dönümüne geldiğine dikkat çekildi.

Açıklamada, bu duruma dair “Küresel güçler ve bölgesel devletlerin halklara ve inançlara karşı bir araya gelmelerinin en son örneğine 9 Ekim 2019 tarihinde Kuzey-Doğu Suriye’ye başlatılan işgal girişimi ve sonrasında yaşanan gelişmelerle bir kez daha tanık olduk.  İşgal harekâtının gerek küresel güçler ile bölge devletlerinin bilgisi dâhilinde ve desteğiyle, gerekse de 9 Ekim 1998’deki Sayın Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplonun yıldönümünde başlatılması, demokratik yaşam talebini boğmak isteyen küresel-bölgesel kirli uzlaşıya işaret etmektedir” ifadeleri yer aldı.

‘BAĞDADİ’YE EV SAHİPLİĞİ’

HDP MYK’sinin yaptığı açıklamanın devamı şöyle:  

“AKP-MHP ittifakı, Kuzey ve Doğu Suriye’de adım adım inşa edilen demokratik yaşama karşı ÖSO’cu çetelerin jandarmalığında talan, yağma ve baskıyı esas alan bir egemenlik kurma amacındadır. Rojava’nın kadın özgürlükçü, seküler ve ekolojik yaşamını boğmayı önlerine hedef olarak koymuşlardır. Küresel güçler ise, ya destek vererek ya da sessiz kalarak bu karanlığa taraf olduklarını her gün bir kez daha kanıtlamaktadır. Bab, Cerablus, Afrin ve 9 Ekim’den bu yana işgal edilen bölgelerde devreye konmak istenen bu yıkımın kimlere ev sahipliği yaptığını Afrin’deki yağma ve yerinden edilmeden; Bab ve Cerablus’ta kadınların toplumsal yaşamdan silinmesi ve DAİŞ lideri Bağdadi ile DAİŞ Sözcüsü El-Muhacir’in öldürüldüğü coğrafyadan biliyoruz.
 
AKP-MHP ittifakı, eşit ve demokratik yaşam taleplerine karşı tutumunu Türkiye’de de devam ettirmektedir. İktidarın Türkiye’nin tümüne yaymak istediği rejimin en bariz örneği kayyım rejiminde görülmektedir. 29 Ekim’de Cumhuriyet’in ilanının yıldönümünde Cizre gibi Kürt halkının yaşayan hafızası olan bir kente kayyım atanması, AKP-MHP ittifakının yeniden organize etmek istediği devletin bir kez daha tekçilik üzerinden kurulmak istendiğini göstermektedir. 

KAYYIM ATAMALARI REJİM DAYATMASIDIR

Tüm boyutları ile birlikte bakıldığında, kayyım atamaları bir idari-hukuki işlem değil; ideolojik bir yönelim, iktidar tekniği, yönetim anlayışı ve rejim dayatmasıdır. Bu bağlamıyla, dört milyon insanın kendi seçtikleri belediye eş başkanları tarafından yönetilmiyor olması, bu kent halklarının yanı sıra tüm Türkiye halklarının sorunudur.

İKTİDAR BÜYÜK YENİLGİNİN EŞİĞİNDE

Ortadoğu’da süren işgal girişimleri ve Türkiye’de Kürt halkının iradesini teslim alarak ülke geneline rejim dayatma amacında olan AKP-MHP ittifakı her geçen gün daha fazla sıkışmakta; krizler derinleşerek büyümektedir. Bu yönüyle, genelde Ortadoğu özelde ise Türkiye’de AKP-MHP iktidarı büyük bir yenilginin eşiğindedir. Tarihte, büyük yenilgilerin eşiğinde olan tüm otoriter, baskıcı iktidarlar gibi bir ‘zafer hikâyesi’ yaratmanın peşinden koşmaktadır. Ancak nesnel hakikati yok sayarak oluşturulmaya ve toplumda estirilmeye çalışılan bu hava nafile bir çabadır. Çünkü Türkiye halkları iktidarın hezeyan arayışlarına karşılık vermemiş, 31 Mart’ta ortaya çıkan ‘toplumsal kutuplaşmaya hayır’ iradesinde ısrarcı olmuştur.

ROJAVA DEVRİMİ ÖZGÜR YAŞAMIN ADI OLDU 

Şüphe yok ki, insanlığın demokratik geleceğine açılan kapıların sonuna kadar aralandığı bir çağ yangınının içerisindeyiz. Neo-liberalizmin yarattığı iktisadi sömürü, tekçi devletlerin yarattığı siyasal sömürü ve kar hırsının yarattığı ekolojik sömürü bir çağ yangını yaratsa da, Rojava özelinde ortaya çıkan dayanışma ile dünyanın dört bir tarafında otoriter yönetimlere ve ekonomik sömürüye karşı yükselen itirazlar bu yangından çıkışın ancak demokratik yaşamla mümkün olabileceğini göstermektedir.

Dünya halklarının güçlü dayanışması ile dengeler Kuzey-Doğu Suriye halkları lehine değişmiştir. Dayanışma ile savaşın amaçları boşa çıkarılmış ve Kürt Meselesi tüm dünya halklarını ilgilendiren bir küresel konu haline gelmiştir.

Geldiğimiz nokta itibariyle, Türkiye’de hiçbir siyasi aktör küresel konu haline gelen Kürt meselesini ‘milliyetçilik maskesi’ takarak görmeme lüksüne sahip değildir. Bu ülkenin seküler ve demokrat kesimleri bilmelidir ki, AKP-MHP ittifakının kurmak istediği rejimin kodları Bağdadi’ye ev sahipliği yapan bölgede saklıdır. Bu kodlar Alevilerin ibadetlerinin engellenmesinde, kadınların sokak ortasında katledilmesinde, iş cinayetlerinde, çocuklara yönelik şiddetin cezasız kalmasında, yolsuzluklarda, hortumlamalarda, yöneldiği her kesimi düşmanlaştıran nefret dilinde saklıdır.

ZAMANIN RUHU

Kuzey Doğu Suriye’deki özgür yaşam inşası ile Türkiye’deki demokratik yaşam arayışları kader birliği içerisindedir. Önce Türkiye’de gerileyen, sonra Ortadoğu politikaları nedeniyle yalnızlaşan AKP-MHP ittifakına karşı bölge halkları baskıdan kurtulana ve Türkiye’de onurlu bir barış inşa edilene kadar dayanışma içerisinde olmak tarihte hiç olmadığı kadar önemli bir görev olarak önümüzde durmaktadır. Bu görev hem geçmişimizden aldığımız direniş geleneğinin hem de gelecek kuşaklara yönelik sorumluluğumuzun bir gereğidir. ‘Zamanın ruhunu okuyamayanlar, tarihin çöp sepetine giderler. Suyun akışına direnenler, uçuruma sürüklenirler.’

Zamanın ruhu, büyük ve küresel komploya karşı Kürt halkının bir araya gelerek ortak mücadeleyi yürütmesidir. Kuzey Doğu Suriye’ye yönelik işgal hareketine karşı ortaya çıkan halk iradesi, ortak mücadele için tüm kaygıları ortadan kaldırmış ve büyük bir imkân yaratmıştır. Bu imkânı politik ortaklığa çevirmek Kürt partilerinin sorumluluğundadır. Bizler de HDP olarak bu ortaklığın hayata geçmesi için ne gerekiyorsa yapmaya hazır olduğumuzu bir kez daha paylaşıyoruz.

Kimliği ve inancı ne olursa olsun her birimizin tarihi sorumluluklar alması gereken günün şafağındayız. Bu tarihi sorumluluk kısır siyasi tartışmalara, kimliklere kapanarak korunma kaygılarına ve ucuz siyasi hesaplara heba edilmeyecek kadar önemlidir.

DEMOKRASİ İTTİFAKI ÇAĞRISI

Bu ruh ve bilinçle, HDP olarak yaşadığımız coğrafyadaki her türlü baskıcı, faşist anlayışa karşı demokrasi, barış ve adalet diyen herkesi Demokrasi İttifakını büyütmeye çağırıyoruz. Herkesin ortak değerler etrafında Demokrasi İttifakında mücadele edeceği zeminin var olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz. Demokrasi İttifakının güçlenmesi ve başarması herkesin kazanması anlamına gelecek.”

Kaynak: Artı Gerçek

Editör: TE Bilişim