Gazete Emek- HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalar yaptı. Bilgen, partilerine dönük gözaltı, tutuklama ve görevden alma uygulamalarının başlamasının üzerinden 500 gün geçtiğini, bu sürede 395 duruşma yapıldığını söyledi. Bilgen, “İfade vermeyen kimse kalmadı. Partimize dönük çok sayıda baskı, ambargo, boykot uygulamasına maruz kaldık. 25 milletvekilimiz gözaltına alındı. 9 milletvekilimizin de vekilliği düşürüldü” dedi. Bilgen Afrin’de düzenlenen operasyonda Demirci Kawa heykelinin indirilmesini de eleştirdi: “Demirci Kawa’dan ne istiyorsunuz? Demirci Kawa neyi sembol ediyor? Eğer Demirci Kawa’yı PYD temsilcisi sanıyorsanız söyleyecek bir şey yok.


 
Bilgen’in açıklamalarından satırbaşları şöyle: 

İFADE VERMEYEN KALMADI: 

4 Kasım 2016 darbesinin 500. günü. Üzerinden 500 gün geçti, 395 duruşma yapıldı. Bu 395 duruşmadan 185’i Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’a ait. O günlerde deniyordu ki ifade vermekten kaçtıkları için işlem yapılacak. İfade vermeyen kimse kalmadı. Ama zorla almaya rağmen, SEGBİS’i adil yargılama gibi gösterme çabalarına rağmen, aslında başta söylenen gerekçelerin hiçbir anlamı kalmadı. Bu süreçte partimize dönük çok sayıda baskı, ambargo, boykot muamelesi ile karşı karşıya kaldık. 25 milletvekilimiz gözaltına alındı. 9 milletvekilimizin de vekilliği keyfi bir biçimde düşürüldü. Bu uygulamanın sadece HDP’ye dönük olduğu da 500. günde çok net bir biçimde tescillenmiş oldu. Ana muhalefetten 1 milletvekili şimdi tutuklu. Onun dışında hakkında fezleke olan hiçbir AKP’li ya da MHP’li milletvekili ile ilgili gözaltı uygulaması gerçekleşmedi. Eğer bir suç tasnifi yapıyorsanız, ifade özgürlüğünün tutuklu yargılamayı gerektirdiğini ama zimmet suçunun tutuklu yargılanmayı gerektirmediğini kabullenmiş oluyorsunuz. İktidar vekili iseniz yargılamanız için soruşturma bile başlatılmıyor ama muhalefetseniz söylediğiniz en her söz tutuklanma gerekçesi oluyor.

NEWROZ’U KUTLAYACAĞIZ: 

Partimiz bütün bu baskılara rağmen çalışmalarını devam ettiriyor. Halkımız verdiği oya sahip çıkıyor. 4 Kasım Darbesi’nden sonra geçen yıl gerçekleşen Newroz’daki coşku, il kongrelerimize, genel kurula katılım bunu gösterdi. Önümüzdeki Newroz kutlamalarında da göreceğiz ki halkımız her türlü baskıya rağmen iradesine yine sahip çıkacak. Bu hafta Newroz nedeniyle kriminalize edilmeye çalışılan, böylece gözaltına alınmaları algı operasyonu ile kamuoyuna sunulan yöneticilerimiz var. Bitlis’te, Ağrı’da, İzmir’de Adana’da, Osmaniye’de, İstanbul’da parti yöneticilerimiz gözaltına alındı. PM üyemiz Barış Karabıyık gözaltına alınıp tutuklandı. Doğubeyazıt’ta bir partilimizin 80 yaşındaki babası, Ağrı’daki Newroz komitesinden 5 kişiden 3’ü gözaltına alındı. Bu uygulamalar gerçekten bir güvenlik politikasının ifadesi mi yoksa, Newroz gibi, pek çok yerde kutlanan, Ortadoğu’da resmi tatil olarak kutlanan bir günün engellenmek istenmesi midir? Bu tabloyu herkesin takdirine sunuyoruz. Milletvekili tutuklamaları da parti yöneticilerimize yönelik baskılar da bizim Newroz kutlamamızı engelleyemeyecek.

BİRİKİMLER PEŞKEŞ ÇEKİLİYOR: 

Bir kısım medya dolar ve euroya yatırım yapanların çok kazandıklarını müjdeliyor. Oysa bunun anlamı, Türk Lirası değer kaybediyor demektir. Süslenerek sunulan sınavsız doktor atamaları yapılan geçici sığınmacılarla ilgili haberler bir sağlık müjdesi diye veriliyor. Ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yüzlerce doktorun güvenlik soruşturmaları bir yıldır tamamlanmıyor ve hizmet vermeleri engelleniyor. Uyuşturucu bağımlılığı yaşı 8’e inmiş ama Türkiye bunu konuşmuyor. Başbakan ekonomi ile ilgili ne kadar iyi durumda olduğumuzu söylemek için varlık fonuna atamalar yapacağının müjdesini veriyor. Diyor ki “küresel sermaye ile daha iyi ilişki içindeki isimler görevlendirilecek.” Tıpkı şeker fabrikaları gibi, pek çok birikim küresel sermayeye peşkeş çekiliyor.


 
ÖSO BAYRAĞI NE ANLAMA GELİYOR? 

Afrin’le ilgili konuşmak yasak. Mesaj atan, söz söyleyen, değerlendirme yapan hemen tutuklanıyor. Bu sesin duyulması engelleniyor. Dünden beri televizyonlarda ÖSO bayrağından söz ediliyor. Sormak istiyorum bırakın diğer flamaları, Irak Anayasası’na göre resmi Irak Bölgesel Kürdistan Yönetimi’nin bayrağı bile paçavra diye anılırken, ÖSO bayrağı ne anlama geliyor? ÖSO’nun devleti mi var ki onunki bayrak oluyor, Kürtlere ait olan her şey paçavra muamelesi görüyor. Dünkü fotoğraf Doğu Guto’da sivillere yapılana göz yumma, karşılığında bir pazarlığın eseri mi? Dün israil uçakları Gazze’yi bombalarken muhafazakar medyanın hiç anmaması bu pazarlığın bir parçası mı? Afrin’de siviller kendi topraklarında daha özgür mü yaşayacak? Orayı kim yönetecek? Bayrağı olduğuna göre demek ki ÖSO yönetecek. Ya da AKP Komisyon Başkanı’nın da söylediğine göre Esad rejimine mi devredilecek? Esad rejimine devredilecekse o zaman bu politikanın bütün özeti Kürtler kendi kendilerini yönetmesinden ibarettir.

KAWA’DAN NE İSTİYORSUNUZ? 

Tüm bu sorular bu politikanın hangi mantık üzerine kurulu olduğunu teşhir etmeye yetiyor. Bu bir Kürt tahammülsüzlüğü değilse Demirci Kawa’dan ne istiyorsunuz? Demirci Kawa neyi sembol ediyor? Eğer Demirci Kawa’yı PYD temsilcisi sanıyorsanız söyleyecek bir şey yok. Bir tarihi değeri balyozlarla yıkabilirsiniz ama Ortadoğu’da Kürtler tüm halklar gibi kendi değerlerine sahip çıkarak yaşama mücadelesini sürdürecek. Bu politikalar halkların birlikte eşit yaşamına hizmet etmeyecek. Türkiye’deki muhalefet güçler bilmeli ki barışçı bir politika olmadan Türkiye demokratikleşmeyecek, normalleşmeyecek. Basına baskı bitmeyecek, insanların keyfi biçimde işten atıldığı OHAL süreci sonlanmayacak.

MHP PAZARLIĞI AÇIKLASIN: 

Hâlâ muhalefet partisi olma iddiasında olanlar için MHP’nin iktidarın arkasına sığınarak partimizle söylediği sözleri ciddiyetle karşılamıyoruz. Bize ittifak ile koalisyonun farkını öğretmeye kalkanlara hatırlatıyoruz: Milletvekili pazarlığı ile milletvekili sayısını arttırabilirsiniz, ama başkanlık seçimlerinde adayınızın bile olmadığını söylüyorsanız yönetme iddiasından vazgeçmişsinizdir demektir. Bu bir iflasın ilanıdır. Bu tarz sivil toplum örgütleri tarafından yapılabilir ama siyasi partiler açık olmak zorundadır. Bu nedenle koalisyon onurlu bir yöntemdir sözünüzü tartışır konuşursunuz ama ittifaklar pazarlıkların eseridir. Keşke Türkiye siyasetinde hangi konularda uzlaştıklarını kamuoyuna açıklasalar bize laf yetiştireceklerine.

VESAYET SAVAŞLARINA KARŞIYIZ:

 (“Antep’te kurulan 30 kişilik Kurtuluş Kongresi hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusu üzerine…) AKP şimdiye kadar doğrudan Suriye’nin iç politikasına müdahale için böyle mekanizmalar kurdu. Otel odalarında kurulan muhalefetin Suriye’nin geleceğine dair ne kadar kalıcı örnekler yapabileceğini tahmin ediyoruz. Biz vesayet savaşlarına karşıyız. Ortadoğu’da vesayet savaşlarının bitmesinden başka hiçbir çözümün olmadığının farkındayız.

Editör: TE Bilişim