Gazete Emek- Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Saruhan Oluç, partisinin iki gün süren Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrası HDP Genel Merkez Binası’nda basın açıklaması yaptı.

Konuşmasına HDP Antep Milletvekili Mahmut Tuğrul hakkında verilen 2 yıl 6 aylık ceza ile başlayan Oluç, yargının yasama hakkı üzerindeki baskısının sürmekte olduğunu kaydetti. Oluç, “Siyasallaşmış bir yargıdır. Siyasetin, Saray’ın direktifleri doğrultusunda davranan bir yargıdır. Mahmut Toğrul vekilimiz 24 Haziran’da tekrardan dokunulmazlık kazanmasına rağmen, bu kararın istinaf mahkemesinde mutlaka durması gerekir. Yargıya görevini hatırlatıyoruz” dedi. Değerlendirmelerini HDP Hakkâri Milletvekili Leyla Güven’in yargılaması ile sürdüren Oluç, şöyle devam etti. “Leyla Güven Hakkari’de seçilmiştir ve halkın tercihi bu yönde tecelli etmiştir. Ancak Leyla Güven dokunulmazlık kazanmasına rağmen rehin tutulmaya devam edilmektedir. Benzer bir konumda olan Enis Berberoğlu  tahliye edilmiştir ancak Leyla Güven halen rehin tutulmaktadır. Bu durumu kınıyoruz ve değişmesi gerektiğini vurguluyoruz. Meclis’i yasama görevine sahip çıkmaya çağırıyoruz.” 

‘GÜVEN’İN KARARINA SAYGI DUYUYORUZ’

Kelepçe dayatmasını kabul etmediği için duruşmaya götürülmeyen HDP Milletvekili Leyla Güven’nin süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başlamasını da değerlendiren Oluç, Güven’in kararına saygı duyduklarını belirtti. Oluç, “Leyla Güven özgürlük demokrasi ve barış görevlerini yerine getirmiş bir arkadaşımızdır. Leyla Güven, barış mücadelesinde tecridin ne anlama geldiğini iyi bilen kişidir. Nisan 2015 tarihinden beri uygulanan insanlık dışı İmralı’daki ağır tecridin, barışa nasıl bir darbe vurduğunu bilen bir kişidir. İmralı’daki tecridin Kürt halkına yönelik bir tecrit olduğunu bilen bir kişidir. Bu durumun değişmesi için kendi kişisel kararı ile açlık grevine başlamıştır. Son derece ağır bir yükü tek başına üstlenmiştir. Bizler bu yükün sadece Leyla Güven tarafından üstlenilmesini büyük bir haksızlık olduğunun farkındayız ancak kendi kişisel kararını elbette saygı ile karşılıyoruz. Cezaevi dışında hem hukuki hem de uluslararası alanda gereken desteği sunacağımızı ifade etmek istiyoruz” diye konuştu.

‘SİSE ANA’NIN CEZAEVİNDE TUTULMASI İNTİKAM AMAÇLIDIR’

Oluç, Hasta tutuklu 85 yaşındaki Sise Bingöl’ün durumuna da dikkat çekti. 8 gün boyunca kaldığı hastaneden taburcu edilip tekrardan cezaevine götürülen Sise Bingöl’ün cezaevinde tutulmasının intikam amaçlı olduğuna dikkat çeken Oluç, “Yargı öyle bir hale geldi ki Türkiye’de her türlü haksızlık ve hukuksuzluğun temeli oldu. Sise Ana günlerce rapor alınması için hastanede tutuldu ve tekrar cezaevine gönderildi. 80 yaşını aşan Sise Ana’yı cezaevinde tutan yargı kararı, ne insani ne de evrensel kurallara uygundur. Bu adımın tek amacı intikam almaktır. Böyle değerlendiriyoruz hiç değilse hukuka ve insani değerlere saygı gösterilmesi ve Sise Ana’nın bir an önce serbest bırakılmasını istiyoruz” şeklinde konuştu.

’YEREL SEÇİM KONUSUNDA Kİ ÖNERİLERİMİZİ PM’YE SUNACAĞIZ’

Önümüzdeki Mart ayında yapılması planlanan yerel seçim çalışmalarına ilişkin de konuşan Oluç, seçim çalışmaları hazırlıklarını büyük oranda tamamladıklarını söyledi. Oluç şunları aktardı: “40’ı aşkın ilde ve 500’ü aşkın ilçede fizibilite çalışmalarımızı tamamladık. Yüzlerce STK, sendika, yöre derneği, yurttaş girişimi ile görüşmeler yapıp, fizibilite raporlarımızı tamamladık. Ve  bu raporları MYK’da değerlendirdik. Hem yerel seçim stratejimiz ve bildirgemiz açısından hem de ittifaklar konusunda değerlendirmelerimiz oldu. MYK’da bir takvim oluşturuldu ve Pazartesi günü Parti Meclisi toplantımıza iletilmesini kararlaştırdık.  Adaylık başvuruları, adaylık başvuru ücretleri, adaylık kriterlerimiz ve ilkelerimiz yer alıyor. Bunları netleştirdik ve bu konudaki önerilerimizi Pazartesi günü PM’ye karar alması için sunacağız.”

‘İKTİDAR ÇALIŞMALARINI GÖZALTILAR İLE SÜRDÜRÜYOR’

Önümüzdeki Pazartesi’den sonra çalışmaların ikinci aşamasına geçeceklerini belirten Oluç, “Bu aşama da adaylık başvuruları, bu başvuruların netleştirilmesi, yerellerde ittifak görüşmeleri ve adaylıkların netleştirilmesi olacak. Bütün illerde, ilçelerde bu çalışmalarımıza devam ediyoruz. Alacağımız sonuçların demokratik siyaset açısından da Türkiye demokrasisi açısından yerelden yönetim açısından, Türkiye halkları ve Kürt halkı açısından önemli olacağını hep birlikte göreceğiz. Biz bu çalışmalarımıza devam ederken, iktidar da kendi çalışmalarını sürdürüyor. Bizim çalışmalarımızı engellemek için çeşitli illerde gözaltı ve tutuklamaları sürdürüyor. Bize karşı seçim çalışmaları fikirlerle politikalarla bir yarış anlamında değil, bizim yerel çalışmalarımızı sürdüren üyelerimizi ve yöneticilerimizi gözaltına alıp tutuklamak şeklinde sürdürüyorlar” şeklinde konuştu.

‘YILDIRIM, ALBAYRAK, SOYLU VAN, DİYARBAKIR, ŞIRNAK’TA ADAY OLSUN’

Oluç, “Siz bütün Kürt illerinde tek bir HDP’li kalmayana dek herkesi tutuklasanız da 31 Mart’taki yerel seçimlerde Kürt illerinde asla ama asla istediğiniz sonuçları elde edemeyeceksiniz. Bunu net olarak ifade edelim. Kendinize güveniyorsanız, demokratik siyaset çabanıza güveniyorsanız en ağır toplarınız kimlerse, Binali Yıldırım, Süleyman Soylu, Berat Albayrak; buyurun gelin Van’da, Hakkari’de, Diyarbakır’da, Şırnak’ta onları aday yapın. Buyurun gelin bizimle yarışın. Bakalım başarı mı elde edecekler başarısızlık mı? Büyük bir başarısızlıkla karşı karşıya kalacaklarını biliyoruz. Çünkü AKP’nin Kürt halkına acı ve zulümden başka verebileceği bir şey yoktur” dedi.

‘KAYYUM RAPORLARIMIZI TAMAMLADIK’

Kayyumlar hakkında hazırladıkları raporlara ilişkin de konuşan Oluç, kayyumların yaptığı tüm çalışmaları tek tek raporlaştırdıklarını kaydetti. Oluç, “Kayyumlarla ilgili raporları kamuoyuna açıklayacağız. Bunları söylerken inanmayanlar için söylüyoruz. Sayıştay raporları çıktı. Sayıştay raporlarında kayyımların hangi hukuksuzluk ve yolsuzlukları yaptıkları belgelendi. Kayyumların atandıkları yerlerde kendi ailelerine ve AKP yandaşlarına hangi hileli yollarla yardım ettikleri ve onları nemalandırdıkları açığa çıktı. Bu raporların her birini hukuki yollardan hesap sorulması için çalışacağız. Meclisteki bütçe tartışmalarında Kayyımların yaptıkları usulsüzlük ve yolsuzluklarla ilgili gerçekleri tartışmaya devam edeceğiz. Bu raporların ortaya koyduğu gerçekleri, yerel seçim çalışmalarında bunları teker teker anlatacağız. Bu nedenle AKP iktidarının AKP-MHP ittifakının Kürt halkına vereceği acı, yolsuzluktan, acı ve züllümden başka bir şey yoktur diyoruz. Kayyum politikalarının halk tarafından asla benimsenmiyor. Sizde bunun farkındasınız ve bunun üstünü örnek için uğraşıyorsunuz” diye konuştu.

DANIŞTAY’IN SUR KARARI

Oluç, Danıştay’ın geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’ın Sur ilçesi ile ilgili kararına da değinerek,  “Sur ilçesindeki acele kamulaştırmaların hukuka aykırılığını çok net ifade etmiştik. Bu acele kamulaştırmalarının bir amacının da Kürt halkının tarihsel hafızasını yok etmek olduğunu özellikle Sur örneğinde söylemiştik. Danıştay karar verdi. Dengbêj Evi’nde yapılan acele kamulaştırmanın nasıl hukuksuz olduğu ortaya çıktı. Biz bunu söylemiştik” dedi.

‘BAŞKA BİR PARTİ OLSAYDI UN UFAK OLURDU’

Açıklamanın devamında partilerine dönük siyasi operasyonları değerlendiren Oluç, “Bu ağır saldırılarla karşı karşıya kaldığımız sürede herhangi bir siyasi parti ki bunu kimse için dilemeyiz, bu saldırılarla karşı karşıya kalsaydı un ufak olurdu. Ama bizler direndik, asla boyun eğmedik. Çöktürme planı karşısında asla diz çökmedik” ifadelerini kullandı.

‘GİZLİ MÜZAKERE SÖYLEMLERİ’

Oluç konuşmasının devamında şunlara değindi: “Bizim AKP ile gizli müzakere yürüttüğümüzü söyleyenler aynaya baksın. Bizim bugün çeşitli çevrelerde AKP ile müzakere yürüttüğümüzü ifade edenler oluyor. Çöktürme planı karşısında diz çökmedik boyun eğmedik halkın onuru ile buna direndik. Bizim gizli görüşme yaptığımızı söyleyenlere diyoruz ki, evinizdeki aynaya bakın karşınızda kimi görüyorsanız onlar gizli görüşme yapıyor. Biz açık ve şeffaf politikamıza devam ediyoruz, bundan da asla vazgeçmeyeceğiz.

'KOBANİ’YE SALDIRI IŞİD’İN MEVZİ KAZANMASI İÇİNDİR'

Kobani’ye yönelik saldırılar IŞİD’in, El Kaide’nin yeniden mevzi kazanması içindir. Bugün Kuzey Suriye’de nüveleri görülen demokratik çözüm önerisidir. Bütün halkların ve inançların eşit koşullarda bir arada yaşamasının yoludur. Üniter yapıyı bozmadan, ortak ve demokratik yaşamın önerisidir. Kuzey Suriye’de görülen bunun nüveleridir. Küresel ve bölgesel güçler bu demokratik öneri ve projenin, aslında tartışılması ve geliştirilmesi gereken bu projenin bu nedenle karşısındadır. Bütün halkların, dinlerin, dillerin bir arada yaşamasını sağlayacak bir öneri ortaya çıkmıştır. Suriye’de ortaya çıkmış bu öneriler üniter yapıyı bozmadan,  demokratik ve çoğulcu bir Suriye rejiminin oluşması için çok değerli katkılardır ve bunların değerlendirilmesi gerekiyor. Kuzey Suriye’ye yönelik saldırılar demokratik bir Suriye’nin gerçekleşmemesi içindir. Kobanê’ye yönelik saldırılar bu yönlü saldırılardır. Ya IŞİD’i yeniden üretmenin ya da El Kaidenin yeniden mevzi kazanmasına yöneliktir. Bu kabul edilebilir değil.

'YAPILMASI GEREKEN İLİŞKİLERİN GELİŞTİRİLMESİ'

AKP’nin fiyasko ile sonuçlanan dış politikasının bir kez daha masaya yatırılması gerektiğini söylüyoruz. Bu dış politikanızın yanlış olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz. Suriye’nin kuzeyinden Türkiye’ye yönelik herhangi bir tehdit ve saldırı söz konusu değildir. Farklı halkların bir arada barış içinde yaşaması açısından yapılması gereken Suriye’ye saldırmak değil, orasıyla ticari, kültürel insani ilişkilerin geliştirilmesi için adım atmaktır. Bakın Afrin’de yapılanlar bunu çok net bize gösteriyor. Bugün uluslararası alanda da konuşulmaya başlanan raporlar neye işaret ediyor. Çetelerin kadınları nasıl kaçırdığını gösteriyor. Çetelerin Afrin’i nasıl talan ettiğine işaret ediyor. Zeytin talanı bunun göstergesidir.

‘1999’DA YAŞANANLARDAN DERS ÇIKARMAK GEREKİR’

Çözüm ancak demokratik yollarla karşılıklı konuşulması ile mümkün olabilir. Evrensel bir kuraldır, bir ülke kendi iç sorunlarını konuşarak, müzakere ederek çözmezse ortaya çıkan zaaflı durum her ülkede ve her tarihte uluslararası güçlerin müdahalelerine imkan sağlanmıştır. Suriye’de Irak’ta ve Türkiye’de yaşanan gelişmelerin arkasında bu gerçeklik yatıyor. Demokratik siyaset konuşmak, müzakere etmek en doğru yoldur sorunların çözümü açısından. Küresel güçler için ABD dâhil olarak savaşı ve çözümsüzlüğü sürdürmek her zaman kan ve gözyaşı dökülmesine hizmet etmiştir. Küresel güçlerin politikaları buna hizmet etmiştir. 1999 yılında Sayın Öcalan teslim edildiği zaman dönemin Başbakanı Ecevit ‘anlamadım bize niye teslim ettiler’ demişti. Şimdi ortaya çıkmıştır. Asıl neden barışın, çözümün gelişmemesidir. Bundan ders çıkarmak gerekir.”

‘KÜRT PARTİLERİ İLE GÖRÜŞMELERİMİZ DEVAM EDİYOR’

Bir gazetecinin “Kürt partileri ve STK’lerle yaptığımız görüşmeler devam ediyor mu?” şeklindeki sorusuna da cevap veren Oluç, “Kürt partileri ve STK’lerle yaptığımız görüşmeler devam ediyor. Olumlu sonuç alacağımıza dair bizim inancımız var. Kürt halkının bu kadar ağır bir saldırı olduğu bir dönemde, tarihsel ve kültürel değerlerine bu kadar ağır bir saldırının yapıldığı bir dönemde Kürt siyasi partilerinin birlikte hareket etmesi son derece önemlidir. Bu konuda çabalarımız devam ediyor. Uzun sürmeyecek bir tarihte bu konudaki gelişmeleri halkımızla paylaşacağız” dedi. 


Kaynak: Artı Gerçek

Editör: TE Bilişim