Gazete Emek-HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve önceki Eş Genel Başkan Figen Yüksekdağ'ın davalarına ilişkin HDP Genel Merkezi'nde basın açıklaması yapıldı. Açıklamaya Kemalbay ile birlikte HDP MYK Üyesi Ayşe Acar Başaran ve Demirtaş'ın avukatı Mahsuni Karaman, HDP Milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Mizgin Irgat da katıldı. 

 Burada konuşan HDP Eş Genel Başkanı Serpil Kemalbay, bu davalarda aleniyet ilkesinin ihlal edildiğini söyledi. 

Kemalbay, konuşmasında şunları dile getirdi;

6 ve 7 Aralık’ta tarihi duruşmalar vardı. Dünya kamuoyunun, Türkiye halklarının, demokratik kamuoyunun ilgiyle beklediği duruşmalardı. Hem 6 Aralık’ta hem 7 Aralık’ta demokratik kamuoyundan kaçırılmaya çalışılan bir durumla karşılaştık. Özellikle illerden gelişler, otobüsler engellenerek katılımlar engellenmek istendi. Adana’da Antalya’da Batman’da, Denizli’de, Diyarbakır’da, Mardin’de, Osmaniye’de, Muğla’da partililerimizin yola çıkmasından sonra daha Ankara’ya gelmeden araçları tutuldu. Ankara’da da OHAL bahanesiyle eylem yasağı kondu. Fakat başka illerde de engellemelerle karşılaştık. Uluslararası kamuoyundan parlamenterler ve kurum temsilcilerinin de mahkeme salonuna girmeleri engellendi. Hatta cezaevi kapısında bile durmaları engellendi. O soğuk hava şartları altında misafirlerimize kötü muamele yapıldı. Basın emekçilerinin bir kısmı da salona alınmadı. Aleniyet ilkesi ihlal edildi.

Binlerce kişi engellere rağmen bizimleydi

AKP-Saray rejiminin halkımızdan korkusudur bu. Eş Genel Başkanlarımızın savunmalarından korkusudur. Bu duruşmalara katılmak için büyük bir emek harcayan halkımıza, yabancı heyetlere ve basın emekçilerine teşekkür ediyoruz. Binlerce kişi engellere rağmen bizimle birlikte oldular.

Bu hukuki bir dava değil. Tamamen siyasi bir operasyon. Demokratik siyasetin engellenmesi ve AKP-Saray rejiminin hukuksuz duruşudur. Türkiye’de Kürt sorununun demokratik çözümü çerçevesinde “Dolmabahçe mutabakatı yoktur” denildikten sonra HDP’ye yönelik müdahale gerçekleşti. Bu hukuki olarak tanımlanan süreç Eş Genel Başkanlarımızın, milletvekillerimizin ve partililerimizin tutuklanması, parlamentonun yeniden dizayn edilmesine yönelik bir hukuksuz girişimdir. Erdoğan rejimi Kürt sorununu bastırmak ve demokratik talepleri yok etmek için partimize saldırı başlattı ve binlerce partilimiz tutuklandı.

Demirtaş’ın kendilerini yargılamasından korkuyorlar

Kamuoyuna, “Selahattin Demirtaş mahkemelere gelmediği için tutuklandı” deniliyor ama 400 gündür Demirtaş mahkemeye çıkarılmıyor, dün de getirilmedi. Demirtaş’ın oraya gelmesi ve kendilerini yargılamasından duyulan bir korku var. Yargılama yeri olarak da Sincan’ın seçilmesi çok manidar. Sevgili Yüksekdağ’ın da söylediği gibi Sincan, darbeleri çağrıştıran bir yer. Orada FETÖ’cüleri yargılamak için hazırlanan bir salon var ama eşbaşkanlarımız o salonda yargılanmak isteniyor. Bu, AKP-Saray rejiminin başlattığı sivil darbe sürecinin göstergesidir. 

Cumhuriyet Başsavcısı'nın Yüksekdağ duruşmasını izlemesi yargının baskı altına aldığının göstergesidir

Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ, umutsuzluğa kapılan herkese moral olacak çok güçlü bir savunma gerçekleştirdi. Sık sık sözü kesilerek müdahale edilmeye çalışıldı. Hakimler, savcılar aslında oyunun parçası olarak orada bulunduklarını sık sık gösterdiler. Bu siyasi dava sürecinin HDP’nin barış politikalarına karşı yürütülmüş bir dava olduğunu Eş Genel Başkanımız ifade etti. 

Eş Genel Başkanımız Yüksekdağ’ın yargılanması sırasında, salonda hiçbir şekilde görevli olmadığı halde izleyici konumunda bir cumhuriyet başsavcı vekili bulunuyordu. Bu da AKP-Saray rejiminin yargıyı bilfiil izlediğinin baskı altına aldığının göstergesidir.


Bu davalar hukuken değil muhalefetin yükseltilmesiyle sonuçlanacaktır

Bu davaların hukuk davaları olmadığını bir kez daha söylüyoruz. Bu bir siyasi tasfiye sürecinin parçasıdır. Hukuken değil toplumsal muhalefetin yükseltilmesiyle sonuçlanacaktır. Bizler de eşbaşkanlarımızın, belediye başkanlarımızın, onlarla birlikte akademisyenlerin, gazetecilerin özgürlüğe kavuşacağını düşünüyoruz. Mevcut siyasi iktidar da yargılanacaktır. 

Anayasa Mahkemesinin (AYM) duruşmadan bir gün önce toplanması da manidardır. Yargının Saraydan direktif aldığı yönündeki düşüncelerimizi pekiştirmiştir. AYM kararını da verememiştir. Aslında karar veremeyecek bir şey yok, ortada kendi içtihadı var.


Hukuksuzluğa karşı partimizin direnişi sürüyor

Hukuksuzluk sürüyor, yargı üzerindeki vesayet sürüyor. Buna karşılık partimizin de direnişi sürüyor. Partimiz ayakta. Bu mücadeleyi dostlarımızla birlikte daha da yükselteceğiz. 
Selahattin Demirtaş’ın duruşması 14 Şubat’a ertelendi. Halkların sevgilisi Selahattin Demirtaş’ın özgürlüğü halklarımızın mücadelesi ile gelecek. 

Mahsuni Karaman ise Demirtaş'ın dosyasında daha çok 6-8 Ekim olaylarının bulunduğunu belirterek, "Demirtaş’la ilgili 100 küsur fezleke hazırlandı. 63’ü davalara dönüştü. Her bir fezlekeye bir iddianame ve bir dava dosyası hazırlandı. Tutuksuz yargılandığı davalarda aldığı herhangi bir ceza yok, böyle bir şey de beklemiyoruz. 4 tanesinde beraat, birinden düşme kararı verildi. Çok ilginç ve gerçekten de meselenin nasıl ele alındığını gösterir bir dosya var; mahkeme Sayın Demirtaş’ı celbetmeksizin beraat etti. Bunun anlamı şu, savunma bile almaya gerek duymadan beraat ettirdi.

Demirtaş iddianamesinde kendisi ile ilişkilendirilebilecek bir şey yok

Aslında tutuklu olduğu dosyada da böyle bir durum var. Tutuklu olduğu dosyada en geniş yer kaplayan DTK ve 6-8 Ekim olarak bilinen olaylar yer alıyor. 6-8 Ekim ile Selahattin Demirtaş, bağlantılandırıldığı tek şey HDP Genel Merkezinden atılan bir tweet. 16 klasör dosyada ne var derseniz, 6-8 Ekim'de yaşanan olaylar. 

DTK klasöründe ise konuşmalar var. Onun dışında Selahattin Demirtaş ile ilişkilendirilecek bir şey yok. 

Yani aslında dün, mahkeme salonunda heyetin arkasında duran klasörlerde Demirtaş ile ilgili elle tutulur bir şey yok.

Grup toplantısı konuşmalarının mahkemede dinletilmesini talep edeceğiz
Bu yargılamalarda suçlama olarak kullanılan her şeyin mahkemede dinlenilmesini talep edeceğiz. Sayın Demirtaş’ın grup toplantısı konuşmalarının da dahil olduğu tüm konuşmalarının mahkeme salonunda izletilmesini talep edeceğiz. Bu yönde bir çalışmamız var.


Türkiye'nin başkentinde güvenlik yok mu?

Duruşma dün, aleniyet ilkesi ihlal edilerek yürütüldü. Yurt dışından gelen parlamenterler, STK temsilcileri, avukatlar  alınmadı. Çok ilginçtir, daha önce Figen Yüksekdağ’ın duruşma salonuna izleyici ve konukların alınmaması sebebi güvenlik ve akreditasyon olarak gösterilirken, Selahattin Demirtaş’ın duruşmasında bunu sadece güvenliğe çevirdiler.
Bu güvenlik kaygısının memleketi ne hale soktuğu, sadece Selahattin Demirtaş  fezlekelerinde bile görülebilir. Tüm fezlekelerin yetki kuralı gereği, kendi illerinde görülmesi gerekirken Diyarbakır’a alınması, sonra güvenlik sebebiyle Ankara’ya alınması, yine güvenlik sebebiyle Sincan’a alınması… Bunlar nerede hangi güvensizliğin olduğunu karar kılmamızı zorlaştırıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinde, Sıhhiye’de güvenlik sorunu varsa ^demek ki Türkiye'de kimse güvende değil. 

Sincan’da da güvenlik gerekçesiyle heyetlerin alınmaması manidar. Sayın Demirtaş, Edirne’ye götürülerek nasıl izole edildiyse, bu izolasyon devam ediyor. Ama biz umutsuz değiliz, çabalarımız sürecek.

SORU: 14 Şubat’ta mahkemeye getirilmesi kararı alındı. Ancak 14 Şubat yaklaştığında yeniden güvenlik gerekçesiyle dosya üzerinden ara karar alınabilir mi?

Olabilir. Mümkün. Bunun mümkünlüğünü hukuken söylemiyoruz tabi .Türkiye’deki şu an yürüyen yargılama süreci keyfi. Herkes keyfine göre hareket edebiliyor. Siyaset, Demirtaş’ı  mahkemede hazır etmeyebilir. Dün, yargıya yapılan çağrılar “bu suça ortak olmayın” şeklindeydi. Yargı bu suça, günaha ortak olmazsa öyle bir karar almaz ama kendilerini alet ederse böyle bir şey yapabilirler. 

Umut ederiz Selahattin Demirtaş duruşmaya getirilir ve dünya kendisini dinler.

SORU: Demirtaş’ın getirilmeme gerekçesi olarak ne belirtiliyor?

Selahattin Demirtaş’a dayatılan; Edirne Cezaevi’ndeki 2 metrekarelik SEGBİS odasına gir ve savunmanı yap deniliyor. Kabul etmediği bu. Ortada bir gerekçe yok, mahkemelerin SEGBİS kararları sebebiyle çıkıyor kriz. Ama bu karar da aslında mahkemelerin değil, siyasi.

Dün fiziki ortam itibariyle bir lütuf gibi sundular, “devasa bir salonda yargılama yapıyoruz daha ne istiyorsunuz” diye, bu yalan. Duruşma önce 20 kişilik prefabrik bir salonda yapılması karar verilmişti. Girişimlerimiz sonucu prefabrik adalet salonunda yapılmaktan vazgeçildi."

HDP Milletvekili ve MYK Üyesi Ayşe Acar Başaran ise Demirtaş davasında Demirtaş davasında yargı ve iktidarın birlikte suç işlediğini vurguladı. 

Başaran, konuşmasının devamında "Figen Yüksekdağ’ın dosyası da Selahattin Demirtaş’ın dosyası da birbirinden çok farklı değil. İkisi de siyasi yargılamalar. Mahkeme salonlarında suç yargıladıklarını söyleyenler, aslında yargı iktidar ortaklaşmasıyla suç işliyorlar. Çünkü aleniyet ilkesini ihlal eden, kişinin kendisini  savunmasını engelleyen bir durum yaratılıyor.

Ama bu süreç içinde özellikle 4 Kasım’dan bugüne kadar hala Türkiye’de tırnaklarıyla hukuku arayan, iğnelerle hukuku arayan avukatlara çok teşekkür ediyoruz. Binlerce avukat bu davaların peşini bırakmayacak. "Hakikatı bulana kadar mücadele edeceğiz" diyerek yanımızda duran avukatlara teşekkür ediyoruz. İyi ki varsınız. Dün orada olan ve soğukta bekletilen halkımıza da teşekkür ediyoruz. " dedi. 

Editör: TE Bilişim