Gazete Emek- AKP Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu.

‘’TÜRKİYE DAEŞ’LE MÜCADELE EDEN YEGANE TERÖR ÖRGÜTÜDÜR’’

AKP'li Çelik, açıklamasında gaf üstüne gaf yaptı. Çelik, "Birileri DEAŞ terör örgütüyle mücadele ediyor diye PKK'ya destek verme gibi bahaneler ararken Türkiye, DEAŞ'le de mücadele eden yegane terör örgütüdür, PKK'yla da ve diğer terör örgütleriyle mücadele eden yegane terör örgütüdür" dedi.

Öcalan’ı sorgulayan Savcı Şalk’tan dikkat çeken Demirtaş çıkışı

Erdoğan’ın, Boğaziçi Üniversitesi’ne Melih Bulu’yu rektör olarak atamasıyla ilgili de konuşan Ömer Çelik’in açıklamalarından satır başları şöyle:

‘’2020 YILININ SON FAŞİST SALDIRISI CHP’Lİ FİKRİ SAĞLAR’DAN GELDİ’’

-2020 yılının son faşist saldırısı CHP'li Fikri Sağlar'dan geldi. ‘Türbanlı hakimin adaleti sağlayacağına inanmıyorum’ diyor. ABD'de siyah hakim adaleti sağlayamaz dense nasıl karışlanır. Çok üzücüdür, bu kadar acı yaşanıyor. Avrupa'daki Neo-nazilerin konuşacağı üslupla Türkiye'deki başörtülü kadınlara karşı konuşuyorlar. Bunların artık aşılmış olması gerekiyor. Hala utanmadan böyle faşist bir saldırı gerçekleştirebiliyorlar. İfade özgürlüğü diyor… Bu alenen kadın haklarına saldırıdır. Bunun karşısında geri adım atmayacağız.

‘’BU AKILLA MI ÜNİVERSİTEYİ YÜCELTECEKLER’’

-Cumhurbaşkanlığı makamının takdiri, yasalar çerçevesinde gelişen bir haktır. Dolayısıyla akademik özerklik yok ediliyor gibisinden ortaya konulan yaklaşımının geçerliliği yoktur. Rektör olarak atanan hocamızın siyasi kimliği üzerinden bir tartışma yürütülüyor.

Hasip Kaplan’dan Ağıralioğlu'na: Zibidi siyasetçilere asla meydanı bırakmadık

Geçmişte Boğaziçi Ünivcersitesi'nin ANAP'a danışmanlık yaptığı biliniyor, bir başkasının SHP'ye yakınlığı biliniyor. ABD Başkanı Trump, yüksek mahkemeye üye atayacak, böylece Cumhuriyetçilerin sayısı Demokratların sayısını geçecek. Demokrasilerde siyasi kimlik sahibi olmak ayıp bir şey değildir. Boğaziçi göz bebeğimizdir, öğrencileri Türkiye'nin kıymetleridir. Boğaziçi Üniversitesi'nin hocalarına müteşekkiriz. Ama görüyoruz ki, bazıları öğrencileri eyleme çağırıyor. Uzun saçlı olanları saçlarını topuz yapması, cep telefonlarına şifre koymaları şeklinde akıllar veriyorlar.

-Bu akılla mı üniversiteyi yücelteceklerdir. Cumhurbaşkanımız bu hocamızı liyakat çerçevesinde uygun görmüştür. Önemli olan buradaki akademik hedefleri ulaşmak, dünyaya ve Türkiye'ye daha çok katkı yapacağı oluşturmaktır. Boğaziçi Üniversitesi şu veya bu grubun değil milletimizin hepsidir. Oradaki hocalarımız milletimizin geleceği için bu çocukları yetiştiriyorlar. Bu bizi eylem planımız diye birtakım işler yapmak doğru bir iş değildir. Boğaziçi Üniversitesi'ni düşünmeyen bir yaklaşımdır. Bakanlar Kurulu'nun atadığı dünyada pekçok yöntem var. Bu yöntemi beğenmeyebilirsiniz, siyasete tavsiye de bulunabilirsiniz. Kayyum diyerek belli kesimlerin dilini kullanarak siyasallaştırdığınız zaman söylediğiniz sözün manası kalmaz. Hocamızın partimizin bazı kurallarda görevleri olmuş. Başka hocaların da CHP'de görevi oluyor. Demokrasilerde siyasi kimliği olmayan birey diye bir şey yok. İnsan boşlukta yaşamaz. Buna eylem yapalım, kayyum diyenler Boğaziçi Üniversitesi'ne, hocalarımıza, öğrenci kardeşlerimize zarar vermek isteyenlerdir.

-Bugüne kadar Boğaziçi Üniversitesi'nde görev yapan hocalarımız şahittir, ne istemişlerse sayın Cumhurbaşkanımız büyük bir teveccühle yaklaşmıştır. Bu şekilde hareketlilik yaratmak gibisinden gayrimeşru işlere giriyorlar. Hep birlikte öğrencilerimiz için daha iyi bir gelecek, daha iyi bir akademik ortam nasıl sağlanır, buna kafayı yoralım.

-Hocamızın siyasi kimliğine vurgu yapanlar aslında kendi siyasi fanatizmlerini örtbas etmeye çalışıyorlar. Boğaziçi Ünivcersitesinin değerli öğrencilerini kendi siyasetlerinin lojistik unsuru haline getirmeye çalışıyorlar. Hocamızın kimliğindeki AK Parti teşkilatlarındaki bağlantıyı ortaya koyup, bununla ilgili tartışmaları CHP faaliyeti haline getirmeye çalışıyorlar. Bunların bildikleri en iyi şey yıkım siyasetidir. Yasalar içinde, meşruiyet içerisinde Cumhurbaşkanımızın takdiriyle hocamız göreve getirilmiştir. Hocamızın siyasi kimliğini eleştirenler, büyük bir siyasi fanatizm içerisinde davranıyorlar.

‘’SMA’LI ÇOCUKLAR HEPİMİZİN EVLADI’’

-SMA'lı çocuklar hepimizin göz bebeği, hepimizin evladı. MYK'da gündeme geldi. Keşke o bölümü izleseydiniz, Cumhurbaşkanımızın ve MYK'daki arkadaşlarımızın bu çocuklara nasıl kendi evlatları gibi sahiplendiğini herkes görseydi. Türkiye'de 1500 kadar evladımızın her biri devletin tedavi masraflarını üstlendiği, bilimsel olarak onaylandığı tedaviden yararlanan çocuklardır. Türkiye kadar bu konuda istikrarlı kaynak aktaran bir başka ülke yoktur. Rakamdan bahsetmek ayıp, o Milli Piyango'ya devredilsin denilen paranın yüzlerce, binlerce katı için bu çocuklara ayrılmıştır, feda olsun. Daha da fazla harcanacaktır. Herkes bu rakamları bilmeyebilir, vicdani olarak sahip çıkıyorsa başımızın üstünde yeri var.

-Ama tutup da birtakım siyasi parti liderlerin, imla yanlışları bile birbirine benzer şekilde sorumsuz bir yaklaşım içerisine girmeleri doğru değil. Uygulanan tedavilerin hepsi bilimsel olarak onaylanmış tedaviler. Sağlık Bakanımız açıklama yaptığında, biz çocuklarımızı ilaç şirketlerinin faaliyetleri çerçevesinde kobay olarak kullandırmayız dedi. Tedavi tam olarak bu çocukların iyileşmesini sağlamıyor. Bir siyasi parti lideri diyor ki, orada bir tedavi varmış, bundan mahrum mu kalsınlar? Bu tedavinin çocukları tedavi edeceğine dair bilimsel bir şey yok. Bir devlet çocuklarını göz göre göre kobay olarak kullandırır mı? Hepimizin kuzusu ve gözbebeği. Biz bu bahsedilen rakamların emin olun binlerce katını çocuklar için harcıyoruz, bunu söylerken bile utanıyorum, feda olsun. Bu devlet bu çocuklara sahip çıkacak. Bahsedilen tedaviyi bilimsel kurullar onaylarsa, bu veya başka tedaviyi, Türkiye Cumhuriyeti o tadevinin de bu çocuklara ulaşmasını sağlayacaktır."

Editör: TE Bilişim