Gazete Emek- HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partilerine açılan kapatma davasına değinerek, "Bu dava, HDP'nin yürüttüğü siyasetle, HDP fikriyatıyla baş edememez  davasıdır. Bu dava Susurluk tuğlalarının çekilecek olmasından duyulan korkudur, Kobani'yi düşüremeyen IŞİD'in intikamını alma davasıdır. Bu dava, demokratik siyaseti engelleyemeyen darbeci iktidarın intikam davasıdır. Teşhir olan, yolsuzluk, hırsızlık ve çete düzeninin intikam davasıdır" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin Meclis grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.  Buldan konuşmasında, HDP’ye dönük kapatma davası, devlet-mafya-siyaset ilişkisi, ülkede derinleşen yoksulluk ve toplumsal muhalefete dönük saldırıları gündemine aldı. 

Buldan'ın konuşmalarından satır başları şöyle:

"Türkiye bugün çürüyen ve çürüten bir sistemle yüzleşme sürecini yaşamaktadır. 16 Nisan referandumu ile yasama, yürütme, yargı ve medya birleştirilerek tek adamın eline teslim edildi. 

'SUSURLUK TAKIMINI DEVLETİN BAŞINA KAYYUM YAPTILAR'

Organize suç örgütleri mafyayı, ırkçıları, paramiliter yapıları, satılmış medyayı, kadın katillerini, Kürt düşmanlarını, savaş rantçılarını bu düzenin ortağı yaptılar. Türkiye ile sınırlı kalmadılar Suriye'de El Nusra, IŞİD, ÖSO çetelerini bu düzenin dış ayağı yaptılar. Yargı kurumunu bürokrasisini kurdukları talan düzeninin aparatı haline getirdiler. Erdoğan 2007'de 'derin devleti minimize etmek, mümkünse yok etmek, bunu başarmak gerekir' diyordu. Dediğinin tam tersini yaptı. Mafyanın itirafında dediği gibi her suçta beraber oldukları büyük bir geniş aile kurdular. Bunun adı yerli ve milli suçlular ittifakıdır. Mafya ve çeteleri öyle güçlendirdiler ki suç örgütlerini ve Susurluk takımını devletin başına kayyum yaptılar. 

'BU SİSTEMİN KOORDİNASYON MERKEZİ SARAY'DIR'

Bunlar ne zaman vatan millet derse gözünüz mutlaka başka yerlerde olsun. Bunların çevirdikleri filmlerde, götürdükleri milyon dolarlarda olsun. 

Ordu, polis, yargı, istihbarat, medya ve mafya gücüyle halkı korkutmak sindirmek, demokratik siyaseti, toplumsal muhalefeti tehdit etmek, hedef göstermek, itibarsızlaştırmak, insanları hukuksuzca gözaltına almak, tutuklatmak, işkenceyi karakoldan sokağa her yerde yaygınlaştırmak, medyaları aracılığıyla 24 saat kara propaganda üreterek savaş yürütmek... İktidarı, mafyası, bürokrasisiyle Türkiye'yi kuşatan karanlık sistem bu şekilde çalışmaktadır. Bu sistemin koordinasyon merkezi Saray'dır.

'MAFYA İKTİDARININ ÜLKEYE YAYDIĞI MÜSİLAJ MARMARA'DAKİNDEN BETERDİR'

Marmara'da çıkan deniz salgını ürkütücü boyuta geldi. Mafya iktidarının ülkeye ve topluma yaydığı müsilaj Marmara'dakinden daha beterdir. Bu siyasetin ürettiği salya tüm ülkeyi pandemi gibi sarmıştır. 

'GERÇEKLERİN VE SUÇLARINIZIN ÜZERİNİ ÖRTEMEYECEKSENİZ, İZİN VERMEYECEĞİZ'

Devletin hafızası varsa, halkların da hafızası vardır, katliamların yaşandığı bu toprakların da hafızası vardır, toplu mezarların da hafızası vardır. Bu hakikat hafızası silinmez ve biz bunu asla ve asla unutturmayız. 

1993'te Muş'ta köylüleri yakanlarla, Roboski'de 34 köylüyü bombalayıp dosyayı kapatmaya çalışan bu iktidar ittifak halindeler. AKP döneminde filler de failler de bellidir. Ama hepsi sorumluluktan kaçmakta ve kendisini köşe bucak gizlemektedir. İstedikleri kadar kaçsınlar eninde sonunda filler ve failleri adalet önünde mutlaka ama mutlaka bir araya getirileceklerdir. 

Roboski'de köylüleri katleden uçaklar Rus uçağı mıydı? Şemdinli'deki kitap evini bombalayanlar Kolombiya'dan mı gelmişlerdi? Kemal Kurkut ve Uğur Kaymaz'ı katledenler Irak polisi miydi? Cizre'de insanları bodrumlarda diri diri yakanlar bu ülkenin polisi değil miydi? Suruç ve Ankara'yı yapanlar açtığınız koridordan giren IŞİD değil miydi? Suriye'ye, çetelere sağladığınız silahları bir kargo şirketi mi gönderdi? IŞİD ile petrol ticaretini siz değil deniz korsanları mı yaptı? Bütün bu işlenenlerden asla ve asla kaçamayacaksınız. Gerçeklerin ve suçlarınızın üzerini örtemeyeceksiniz biz bunu örtmenize asla izin vermeyeceğiz. 

Demirtaş'a 'yargılanacaksınız' dediği için hapis cezası verdiler. Buradan Demirtaş'a sevgilerimizi gönderiyoruz. 

'EZGİ MOLA'YA KUCAK DOLUSU SEVGİLERİMİZİ GÖNDERİYORUZ'

En son 11 milletvekili arkadaşımız hakkında fezleke düzenlediniz. Tecavüzcüler ortada gezerken 'Tecavüzcüler yargılansın' diyen Ezgi Mola hakkında dava açtınız. Buradan sevgili Ezgi Mola'ya kucak dolusu sevgilerimizi gönderiyoruz. 

'7 HAZİRAN RUHUNU ASLA SÖNDÜREMEDİLER'

Mafyaya, çeteye dokunma, itiraz edene, sesini çıkarana dokun. Milyon dolarları götürene dokunma, ekmek mücadelesi verenlere dokun. Tecavüzcüye dokunma, tecavüzü dile getirenlere dokun... İşte bu düzen tam bir mafya ve çete düzenidir. Çürüme başka nasıl izah edilir ki? Halk günlerdir Saray'a 'iktidarın bakanlarına dayanan suçlarla ilgili soruşturma açacak tek bir savcı yok mu' diye bağırıyor. Bütün gözler bu ülkenin yargısında, adaletinde. Aranan yargı nerede ortaya çıktı? Dün itibariyle bir kez daha HDP'yi kapatma davasında. Yargının içine düştüğü çukuru bizler görebiliyoruz. Suç örgütlerinin üzerine gidemeyen yargı HDP hakkında yeniden kapatma davası açarak mafyatik düzene bir kez daha kalkan olmuştur. Ne zaman bu pislikleri ortaya dökülse, ne zaman bu hukuksuzluklar ortaya saçılsa işte o zaman akıllarına bir kez daha HDP geliyor, akıllarına bir kez daha Kürtler geliyopr. Tıpkı dün akşam yaptıkları gibi. Bu iktidarın anayasa ve hukuku rafa kaldırması işte tam da bugünler içinmiş. Mafyaya sıfır soruşturma, HDP'ye kapatma. Tam da 7 Haziran'ın yıl dönümünde. HDP'ye bir kez daha kapatma davasını açtılar. Aynı Kobane kumpas davasında olduğu gibi kirli bir operasyonla karşı karşıyayız. 7 Haziran Türkiye siyasal tarihinin dönüm noktasıdır. Bu vesileyle 5 Haziran Katliamı'nda hayatını kayubeden insanlarımızı saygıyla anmak istyiyorum. 7 Haziran bu topraklarda barışın filizlenme umududur. 7 Haziran HDP'nin seçim başarısının ötesinde demokratik ülkeye aralanan kapıdır. Yeni yaşama giden yoldur. Umudun, cesaretin yükseldiği bir tarihtir. Yaşanabilir yeni bir ülke ortamını yaratma çabasıydı 7 Haziran. İktidarın ortaklık kurduğu derin yapılar tuğlaların tek tek çekilecek olmasından duyduğu panikle, Türkiye'yi kaosun, katliamların içine sürükledi. 6 yıldır 7 Haziran'ın etkisini kırmak için darbe üstüne darbe yaptılar. Ama başaramadılar, 7 Haziran ruhunu asla ve asla söndüremediler.

Dün açtıkları kapatma davası 6 yılın intikam davasıdır. Dün bir kez daha haklı çıktık, bu kumpas davasının hukuki değil siyasi olduğunu 7 Haziran tarihi tescillemiştir. Bir kez daha bunları suç üstü yakaladık. Bu dava, HDP'nin yürüttüğü siyasetle, HDP fikriyatıyla baş edememe davasıdır. Bu dava Susurluk tuğlalarının çekilecek olmasından duyulan korkudur, Kobani'yi düşüremeyen IŞİD'in intikamını alma davasıdır. Bu dava, demokratik siyaseti engelleyemeyen darbeci iktidarın intikam davasıdır. Teşhir olan, yolsuzluk, hırsızlık ve çete düzeninin intikam davasıdır. 

'SUÇLULAR İTTİFAKI DEĞİL HALKLAR İTTİFAKI KAZANACAKTIR'

Suçlular ittifakı değil halklar ittifakı kazanacaktır. HDP bu toprakların tarihidir, hafızasıdır, mücadele mirasıdır bunu söküp atmaya, bin yıllardır birlikte yaşayan halklar arası köprüyü yıkmaya hiçbirinizin gücü yetmeyecektir. Halklarımızın bir arada yaşama iradesi ve feraseti karşısında başaramayacaksınız. Sizin HDP'siz Türkiye hayaliniz değil, halklarımızın AKP'siz, MHP'siz mafyasız, çetesiz, sömürüsüz, talansız Türkiye hayali mutlaka ama mutlaka gerçekleşecektir. 

Açtıkları kapatma davası HDP'yi daha fazla büyütecek ve daha fazla güçlendirecektir. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Mücadelemiz daha da büyüyecektir. Meydanı bu çete-mafya düzeninin karanlığına asla bırakmayacağımızı bir kez daha buradan ifade ediyorum. Yolumuza engeller çıkarsalar da o engelleri bir bir aşmaya devam edeceğiz. Buna gücümüz de var, kararlılığımız da var, cesaretimiz de var, ferasetimiz de var. İstedikleri kadar bizi siyaset dışına atmaya çalışsınlar, bizi demokratik siyasetten asla vazgeçiremeyecekler. Milyonlarla birlikte demokratik iktidara yürüyüşümüzü durduramaycaklar. Türkiye halkları da çok net görmelidir ülkeyi bu çöküşten çıkaracak güç HDP'dir. Kapatma davasının sonuçlarını biz değil iktidar düşünsün. Evet hiç kimse umutsuzluğa ve karamsarlığa asla ve asla kapılmasın. Biz ne yapacağımızı gayet iyi biliyoruz. Siyasal tarihimiz tecrübelerle doludur. Demokratik seçeneklerimiz de her zaman için vardır. Halklarımız asla ve asla seçeneksiz değildir. Bu seçeneklerimizi sonuna kadar işleteceğimizi herkesin bilmesi gerekiyor. Demokrasiden yana olan tüm güçlerle, emek güçleriyle, kadınlarla, gençlerle, savaş karşısında barış bloğunu mutlaka oluşturacağız. Bizler adalet ve hakikat mücadelesinde birleşen milyonlarız, gençleriz, kadınlarız, işçileriz. Sevgili İdris Baluken'in dediği gibi 'En yoğun sisin dağılması bile hafif bir rüzgarın kararlı bir ıslığına bakar' işte HDP Türkiye'nin her yerinden esmekte olan büyük değişim rüzgarının ıslığıdır. Buradan sevgili İdris Baluken'e ve cezaevlerindeki bütün arkadaşlarımıza bir kez daha selam ve sevgilerimizi gönderiyorum.  

SİYASET-MAFYA-ÇETE ÜÇLÜSÜ

Türkiye'nin bugün karşı karşıya olduğu çöküşün nedeni Kürt sorununun çözümsüzlüğüdür. Bu çözümsüzlük döngüsü çete mafya sarkacıyla sürdüren akıl, 1990'larda iş başındaydı ve bugün yine bir kez daha karşımızda. Kürt sorununa karşı siyaset aklının yerini alan ve Kürt düşmanlığında birleşen imha aklı, Türkiye'yi 90'lardan daha büyük bir çöküşle karşı karşıya getirmiştir. 2015 kırılma noktasıdır. İktidar çözüm sürecine siyasi fırsatçılıkla yaklaşmasaydı, masayı devirmeseydi, Türkiye bugün siyaset-mafya-çete üçlüsünün ve yarattığı kirlenmenin esiri değil; barış, adalet, demokrasi hakimiyetiyle büyük bir dönüşümü başarmış olacaktı. 

'2 NİSAN 2015 ÇÖZÜM SÜRECİNİN BİTİRİLDİĞİ TARİHTİR'

İktidar ülkeyi ayrıştırıcı ve yıkıcı etkisi büyük olan savaş konseptini seçti. 5 Nisan 2015 Sayın Öcalan'la diyalogun, yani çözüm sürecinin bitirildiği tarihtir. Siyasi heyetlerin İmralı Adası'na gittiği son tarihtir. Bu tarih hukuk dışına da çıkma tarihidir.

Bu düşmanlık politikasının zararını da Türkiye ve Türkiye halkları görmektedir. Barışa ve çözüme sahip çıkmak, savaş politikalarına ve tecrite karşı çıkmak çok daha hayatidir. Tecritin kaldırılması hukuka dönüş anlamına gelecektir. 

Türkiye toplumu şunu iyi bilmelidir; Kürt sorunu çözülmeden, Susurluk benzeri çete ve mafyalar tasfiye olmayacaktır. Herkesin bu gerçeği görmesi, demokratik siyaset yürütme iddiasında olanların, muhalefetin Kürt sorununu demokratik yollarla çözümü konusunda istikrarlı, acil çözüm politikalarını üretmesi gerekmektedir. 

'ÇÖZÜLMEYEN KÜRT SORUNU, ÇÜRÜYEN TÜRKİYE'DİR'

Çözüm ve barış politikası geliştirmeyenler, iktidarın hukuksuzluk düzeninin ve mafya yapılarının kalıcılaşmasına hizmet edeceklerini görmelidirler. Mafya düzenine itirazı olan herkesin, Kürt sorunu gerçeği ile bir kez daha yüzleşmesi gerekmektedir. Çözülmeyen Kürt sorunu, çürüyen Türkiye'dir. Sağlanmayan adalet, temelsiz mülktür. Tecrite, yağmaya, talana, adaletsizliğe, yolsuzluğa karşı durmak zorundayız hep birlikte. Tepyekûn saldırılara karşı topyekun demokrasi ve barış mücadelesini örgütlemek ve büyütmek zorundayız. Savaş bu ülkeyi, yönetimi, siyaseti ve toplumu yozlaştırır, çürütür, en sonunda da çökertir. Barış ise halkları birleştirir, demokrasi ve hukuku güçlendirir, yaşanabilir yeni bir Türkiye yaratır. 

'AYIPTIR, GÜNAHTIR'

Sevgili arkadaşlarım bugün yaşamakta olduğumuz işsizliğin güvencesizliğin bedeli sırtınızdan vurgun yapan mafya ve talan düzenidir, savaş ve rant politikalarıdır. AKP düzeninde üniversite mezunlarına kadro yoktur ama yandaşlara, eşe, dosta vardır. EYT'lilere kaynak yoktur ama bürokratların çifter maaşına kaynak vardır. Esnafa, işletmeye kaynak yoktur ama Marinacılara kaynak vardır. Öğrencilerin kredi borcuna af yoktur ama beşli çetenin vergi borcuna af vardır. Yandaşlara haciz yoktur ama çiftçiye haciz vardır. Üreticinin patatesini tarlada alan yoktur ama bakanın dezenfektanına devlette müşteri çoktur. Sizler çocuklarınızın cebine beş kuruş harçlık koyamazken mafya ve çetelerle kol kola olan bu iktidar ve yandaşları milyon dolarları kendi kasasına doldurmaktadır. Esnafın pandemide alamadığı destek mafya düzeninin finansmanlarında kullanılmaktadır. Borcunu ödeyemediği için çitçi tarlasını ve traktörünü, ekmek parası için sanatçı gitarını satmak zorunda kalıyor, intihar ediyorsa bunun nedeni vurgunculuktur, bu gaspçılar iktidarıdır. Bugün kuraklık nedeniyle üreticiler perişan durumdadır. Acil desteğe ihtiyaçları vardır. Büyük bir gıda krizi ve zam furyası herkesin kapısındadır. Çiftçi haciz kıskacındadır. Urfa'daki buğday, Çukurova'daki domates, Karadeniz'deki çay üreticisi kan ağlamaktadır. Ziraat Bankası'nın kredileri kime gitmektedir? Çittçisi, işçisi, esnafı herkes bunu biliyor, yandaş medya grubuna gittiğinin herkes farkındadır. Ayıptır, günahtır, çok büyük vicdansızlıktır. Bu ayıbın bu günahın altında hepiniz ezileceksiniz. Kuraklık bir doğal afettir ama asıl büyük afet bu iktidarın talan düzenidir. Türkiye halklarının bunu bir kez daha görmesi gerekmektedir. Çiftçilere acil destek verilmelidir. Betona, maden şirketlerine değil çiftçiye acil bütçe sağlanmalıdır. Karanlıktan ağır etkilenen iller afet bölgesi kapsamına alınmalıdır. Kuraklıktan etkilenen en büyük iller vardır, çok önemli merkezler vardır, önemli kentler vardır bunlara acilen yardım yapılmalıdır. Çiftçi batarsa eğer bu ülkede, bu ülke bir daha düzlüğe çıkamaz. İşçiye, çiftçiye, mağdur olan bütün kesimlere yönelik yeni bir kampanya başlatılmalıdır. 

HASTA MAHPUSLAR

Hasta mahpuslar hepimizin kanayan yarasıdır. Özellikle 83 yaşındaki Mehmet Emin Özkan'ın kelepçeli olarak hastaneye götürülmesi, vicdanı olan her insanı derinden sarsmıştır. Adalet Bakanı'na çağrı yapıyorum; bu işkenceye son verin ve Özkan'ın son günlerini ailesiyle geçirebilmesi için girişimleri başlatın. 

SMA HASTASI BEBEKLER

SMA hastalarının durumu da acil bir durum. Her ay 1-2 bebek hayatını kaybediyor. SMA'nın neden olduğu can kayıpları devletin, yurttaşın yaşam hakkından feragat halini göstermektedir. SMA hastaları umut ışığı beklemektedir. Tedavileri milyonlarca doları bulmaktadır. Bu kanayan yaraya Sağlık Bakanlığı acilen el atmak durumundadır. Bu vicdani sorumluluktur. SMA hastaları için acil eylem planı yapılmalı, kaynak oluşturulmalı. HDP olarak bu konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz. 

'KİMSENİN GÜCÜ AHMET ŞIK'IN MİLLETVEKİLLİĞİNİ KALDIRMAYA YETMEYECEKTİR'

Son olarak, iktidarın ortağı bugünkü grup toplantısında yine tehditler, tehditler, tehditler... Sevgili Ahmet Şık arkadaşımıza tehditler savurdu. Ahmet Şık, bu ülkenin halkları tarafından seçilen bir milletvekilidir. Onu bu koltuktan indirecek olan da ona oy verecek halklarımızdır. Kimsenin gücü Ahmet Şık'ın milletvekilliğini kaldırmaya da yetmeyecektir!

Bir talimat da yargıya verildi, gözler AYM'de olacak dedi. Hayır, gözler sizin ittifak halinde olduğunuz suç örgütlerinde, çete düzeninizde, birlikte işlediğiniz suçlarda olacaktır. Gözler sizin hırsızlık ve yolsuzluklarınızda olacaktır, yaptıklarınızın hesabını asıl siz yargıya vereceksiniz ve bundan kaçamayacaksınız.  "

Kaynak: Artı Gerçek 

Editör: TE Bilişim